İnsanların sapmalardan ve kaymalardan korunmasının bir yolu, salih ve müslih insanların nasihatini dinlemektir. Akıllı ve gelişme ve ilerlemeye meraklı insanlar sürekli bilgili ve hakikatleri gören insanların nasihatini dinlemeye çalışır. Lakin kibirli ve bencil insanlar bu tür nasihatleri kabul etmeyi reddeder ve böylece kendileri için uygunsuz yollara sapma zemini oluşturur.
Tabi gerçek nasihat eden kimseyi, gerçek olmayanlardan ayırt etmek de çok önemlidir. İmam Ali (sa) en sadık ve en üstün nasihat edeni şöyle tanımlıyor: Kur'an-ı Kerim asla kimseyi aldatmayan gerçek nasihat edendir. Kur'an-ı Kerim öğretileri her türlü cahilliği ve sapkınlığı bertaraf eder. Bu kitap ruhi ve manevi sorunların çaresidir ve insanların inanç ve iman yolunda şaşkınlık yaşamasını engeller. Kur'an-ı Kerim tüm zamanlarda cazibesini ve tazeliğini korur ve bu yüzden her zaman bu semavi kitap üzerinde düşünmek ve yeni bir şey bulmak mümkün. İslam peygamberinin (sav) ebedi mucizesi olan Kur'an-ı Kerim’in her yerinde dünya ve ahiret kurtuluş ve saadet yollarını bulabiliriz.
Bu kitapta insanları saptıran etkenler beyan edilmiş ve hakikat peşinde olan herkes ilahi ayetlerin üzerinde derin düşünerek Allah katına yakınlaşma yolunda yaşamının temellerini pekiştirebilir. İmam Ali (sa) Kur'an-ı Kerim azameti hakkında şöyle buyurur: Kur'an-ı Kerim’in görünüşü güzel, batını derin ve dipsizdir. Mucizeleri bitmez, harikuladeliği sonsuzdur ve karanlıklar ancak onunla aydınlanır. İslam peygamberi (sav) ve ehlibeyt fertleri (sa) ve ayrıca Kur'an-ı Kerim’in kendisi defalarca vahiy ayetleri üzerinde düşünmeyi teşvik etmiş ve bu işin olumlu getirilerini hatırlatmıştır. Bu konuda Allah resulü (sav) şu güzel ifadeyi beyan etmiştir: Kur'an-ı Kerim’in bir zahiri ve bir de batını vardır.
Zahiri hikmettir ve batını ilim ve bilinç. Zahiri iyi ve harikuladedir ve batını derin. Mucizeleri saymakla bitmez, harikuladeliği asla eskimez. Bu kitapta bilenler için yol gösteren meşaleler vardır. Yüce Allah Sad suresinin 29. Ayetinde açıkça Kur'an-ı Kerim’in nazil oluşunun amacını bu kitapta yer alan ayetlerin üzerinde düşünme şeklinde beyan ediyor ve böylece bu amelin zaruretini ortaya koyuyor: (Resûlüm!) Sana bu mübarek Kitab'ı, ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik. Kuşkusuz düşünmek, işlerin akıbetini ve sonuçlarını dikkate almak demektir. Bu yüzden ilahi ayetlerin üzerinde düşünmek, Kur'an-ı Kerim nasihatlerini benimsemeye ve ardından hakiki tanıma ulaşmayı beraberinde getirir.
İranlı ünlü alim ve Tefsiri Keşşaf yazarı Carullah Zamahşari, düşünme konusunda şöyle diyor: Kur'an-ı Kerim üzerinde düşünmek meali üzerinde düşünmek demektir. İnsan cismi maddi nimetlerden tam olarak yararlandığı vakit tazelik kazandığı gibi ruhu da ilahi maarif ve hakikatlerden yararlandığı takdirde yücelme derecelerini bir bir geride bırakarak ilerler. Allah kelamı üzerinde düşünmek ve Kur'an-ı Kerim hakikatlerini öğrenmeye çalışmak, ilahi bereketlerden yararlanmanın en önemli aracıdır. Kur'an-ı Kerim de ilahi ayetlerin üzerinde düşünmeden gönülleri taze olmasını bekleyenleri serzeniş ederek onları vahiy ayetleri üzerinde düşünmeye tavsiye eder.
Bu konuda İmam Ali (sa) şöyle buyurur: Kur'an-ı Kerim ayetleri üzerinde düşünür, çünkü Kur'an-ı Kerim üzerinde düşünmek, gönüllerin baharıdır. Bazıları Kur'an-ı Kerim üzerinde düşünmenin yüksek bilimi olanların dışında başkaları için reva olmadığına inanıyor, lakin bu söz mantıklı gözükmüyor, zira yüce Allah bizzat bütün insanları Kur'an-ı Kerim üzerinde düşünmeye teşvik etmiştir. Acaba yüce Allah’ın bir beyanı bütün insanlara göndermesi ve daha sonra bazılarına Kur'an-ı Kerim ayetleri üzerinde düşünmekten men etmesi mümkün olabilir mi? O zaman Kur'an-ı Kerim’ın faydası ne olabilir? Muhammed suresinin 24. Ayetinde şöyle okumaktayız: Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?
Bu ayetten açıkça anlaşıldığı üzere yüce Allah Kur'an-ı Kerim üzerinde düşünmeyen insanların kalpleri kilitli olan ve hakikati idrak etmekten mahrum kalan insanlar olarak görüyor. Kuşkusuz Kur'an-ı Kerim üzerinde düşünmek, muteber tefsirleri okumak ve alimlerin biliminden yararlanmakla birlikte olursa daha da yararlı olur. Kur'an-ı Kerim ayetleri üzerinde düşünmenin getiri ve faydaları hakkında da bir çok şey söylenmiştir. Ancak vahiy ayetleri üzerinde düşünen kimsenin en büyük kazanımı, kuşkusuz nefsinin tezkiyesi ve kişiliğinin gelişmesidir. Seyyid Kutub bu konuda şöyle diyor: Kur'an-ı Kerim üzerinde düşünmek karanlık perdelerini aralar, hidayet kapılarını açar, aklı uyandırır ve gönülleri birleştirir.
Kur'an-ı Kerim üzerinde düşünmek, ruha yeni bir hayat kazandırır. bilimsel araştırmalar doğada yatan sırları bir bir aydınlığa kavuşturduğu gibi, Kur'an-ı Kerim üzerinde düşünmek de insanı adım adım bu semavi kitapta var olan şaşırtıcı düzen ve nizamlara yaklaştırır. İşte böylece insanın Kur'an-ı Kerim’in hakkaniyetine yönelik imanı daha da güçlenir.
Bu konuda İmam Seccad (sa) şöyle buyuruyor: Kur'an-ı Kerim ayetleri bilim hazineleridir. O zaman açtığın her hazinenin içine de iyice bakman gerekir. Gerçekte Kur'an-ı Kerim ayetleri üzerinde düşünmeden içinde barındırdığı hakikatleri anlayamayız. Kur'an-ı Kerim ayetleri üzerinde düşünen kimse tüm vücudu ile Allah’ın varlığını hisseder ve gönlü ilahi nurla aydınlanır. Kur'an-ı Kerim müfessirlerinden Molla Fethullah Kaşani, Menhec-ul Sadıkin adlı tefsirinde şöyle diyor: Fozeyl hırsızın tekiydi ve işadamları artık bu adamdan usanmıştı.
Bir gece Fozeyl bir evin çatısına çıkmıştı ki birden adamın birinin Kur'an-ı Kerim’in şu ayetini tilavet ettiğini duydu: İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir. Ayeti duyan Fozeyl bir an durdu ve kendi kendine şöyle dedi: Ey Rabbim, benim gönlümün yumuşama ve takvalı olma zamanım geldi. Bu sözlerin ardından Fozeyl uzun süre ağladı ve sonra geri döndü. Dönüşte bir kervana rastladı. Kervan halkı şöyle diyordu: Bu gece uyanık olmak gerekir, Fozeyl etraftadır, hırsızlığa kalkışabilir.
Fozeyl kendi nefsine şöyle konuştu: Ey şer nefsim, bak, halk senden nasıl korkuyor. Fozeyl hemen tevbe etti ve yaşadığı müddetçe Mescid-i Haram’a hizmet etmeye yemin etti. Daha sonra haykırdı: Ey insanlar, ben Fozeyl’im, benden korkmayın ki ben tevbe ettim ve yaptıklarıma pişmanım. Fozeyl daha sonra Mekke’ye gitti ve ömrünün sonuna kadar Kabe’nin yanı başında yaşadı.
Evet, Fozayl’in bir an Kur'an-ı Kerim’in bir ayetini düşünmesi onu tehlikeli bir eşkıyadan takvalı bir insan yaptı. Peki acaba insan Kur'an-ı Kerim’in tüm ayetleri üzerinde düşünecek olursa ve tabi öğretilerini yerine getirirse meleklerden bile daha üstün bir mevkie ulaşmayacağı ne malum? Demek ki Kur'an-ı Kerim’ın üzerinde düşünmenin bir başka harikulade etkisi, Allah’a olan imanın güçlenmesidir. İnsanlar mükemmel imana ulaşmak için akıl ve düşüncenin yanında sağlam kaynaklara da ihtiyacı vardır. İmam Ali’nin (sa) tabiri ile bu sağlam kaynak Kur'an-ı Kerim’dir.