Tevazu Yüceltir, Kibir Alçaltır

Tevazu Yüceltir, Kibir Alçaltır

Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen ağırlık ve azametinle ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.

Hicretin üzerinden sekiz yıl geçmişti. Savaşa gerek kalmadan Mekke'yi fetheden Müslüman ordusunun başında Hz. Muhammed (saa) vardı. Zafer kazanmış bir ordunun komutanı olarak bu şanlı zaferin büyüsüne kapılmamış; mübarek şehir Mekke'ye mağrur bir komutan edasıyla değil, Allah'ın verdiği bu nimete şükretmenin bilinciyle başını önüne eğerek girmişti. Biat etmek üzere yanına gelenlerden biri Efendimiz’le konuşurken heyecanlanıp titremeye başlamıştı. Bunu gören Hz. Peygamber, “Sakin ol! Ben bir kral değilim. Güneşte kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum.”[1] diyerek onu rahatlattı.

 

Hayatının en görkemli sahnesinde dahi kibre kapılmayarak tevazudan ayrılmayan Allah Resûlü bu davranışıyla bir insanlık dersi vermiş, bizlere de beşeri ilişkilerimiz bakımından eşsiz bir örneklik bırakmıştı.

 

Cenab-ı Hakk bir ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır:

 

"İnsanlardan (kendini büyük görerek) yüzünü çevirme, yolda şımarık (çalımla) yürüme, zira Allah kibir taslayan, kendini beğenip öğünen hiç kimseyi sevmez."[2]

 

Kendini herkesten üstün tutma, büyüklenme anlamına gelen kibir, manevî ve ahlakî bir hastalık belirtisidir.

 

Kibir ve gurur kabalığın, hamlığın, yetişmemişliğin, hayalperestliğin bir göstergesi; tevazu ise insanlığın, efendiliğin alameti ve olgunluğun meyvesidir. Bu sebeple Kuran-ı Kerim'de tevazu ve alçakgönüllülük övülmüş; kibir, kendini beğenme ve böbürlenme yerilmiştir. Kötülüğün ve şerrin sembolü olan şeytanın sırf kibri ve kendini üstün görmesi sebebiyle Allah'ın rahmetinden ebediyen kovulduğu beyan edilmiştir.

 

Kur’an-ı Kerim'de kendilerini büyük görmeleri sebebiyle laf dinlemeyen geçmiş ümmetlerin bu halleri sebebiyle başlarına gelen felaketler veciz bir ifade ile anlatılmış, büyüklük taslamaları ve kibirlenmeleri azaba uğramalarının, cehennemlik olmalarının sebebi olarak gösterilmiştir.

 

Kibir ve gurur, hiçbir zaman, olgunluğun işareti olamaz. Olsa olsa, cehalet ve gafletin, hayalperestlik ve eksik eğitimin bir alameti olur. Dinimizin bu kötü vasıfları yerip, kötülemesi de bu sebepledir. O halde; iyi ve olgun bir Müslüman, gönlünde kibir ve gurura yer vermemeli, gönlünü Hakk’a bağlamalı ve şeytanın oyuncağı olmaktan uzak bulunmalıdır.

 

Yazımızı Yüce Rabbimiz’in şu eğitici ve öğretici ilahî beyanı ile bitirmek istiyoruz;

 

“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen ağırlık ve azametinle ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.”[3]

 

 

Ali Erkoç

Ehlader Araştırma Bölümü

 


[1] Hadislerle İslam cilt 3 S-331

[2] Lokman/18

[3] İsra/37