Kur'an-ı Kerim'in ünlü müfessiri ve Fi Dalal-ul Kur'an tefsiri yazarı Seyyid Kutub şöyle diyor: insanların tümü organları ve uzuvları olduğu ve bu alanda ortak oldukları ve aralarındaki farklılıklar bağımsız ve özel kişiliklerinde olduğu gibi, Kur'an-ı Kerim sureleri de bir çok ortak yönlerine karşın kişilik bakımından bir birinden farklıdır ve her sure kendine özgü bağımsız ve özel şahsiyete sahiptir ve her bir sure özel şartlarda ve zamanlarda nazil olmuştur. Yüce Allah Isra suresinin 9. ayetinde şöyle buyurur: Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler. Kur'an-ı Kerim parlayan bir güneş gibidir ve hidayete erdiren nurani hüzmeleri ile insanları cahillikten ve karanlıktan kurtararak kemale ermelerine vesile olur.
Kur'an-ı Kerim beşeriyete, sağlıklı ve saadetli bir topluma kavuşmak için sosyal ve iktisadi ilişkileri, siyasi nizamları, ahlaki ve ibadi ve talim ve terbiye programları bağlamında yol gösterir ve kendi tabiri ile en güçlü inançtır. Semavi kitap Fusulat suresinin 41 ve 42. ayetlerinde şöyle buyurur: Kendilerine Kitap geldiğinde onu inkâr edenler (şüphesiz bunun sonucuna katlanacaklardır). Halbuki o, eşsiz bir kitaptır. Ona önünden de ardından da bâtıl gelemez. O, hikmet sahibi, çok övülen Allah'tan indirilmiştir. Kur'an-ı Kerim güçlü delilleri ve istidlalleri, derin tealimleri içeren semavi bir kitaptır. Bu kitapta yer alan öğretiler ve hükümler, varlık alemini yaratan ve insan vücudunun en ince detaylarına musallat olan yüce Allah tarafından nazil olmuştur. Tarihin şahadetine göre dünyada hiç bir kitap Kur'an-ı Kerim kadar izleyenlerinin yaşamını etkilememiş ve gönülleri etkilemekte bu kitap katar başarılı olamamıştır. Kur'an-ı Kerim öğretileri kısa sürede cahiliye çağının sapkın kültürünü çökertti ve tevhid ve marifet meşalesi ile insanlara yeni bir hayat ve yeni bir kültür kazandırdı.
Evet, Kur'an-ı Kerim sureleri bazı müfessirlerin de üzerinde durduğu gibi her biri bağımsız ve kendine özgü kişiliği vardır. Biraz önce de anlatıldığı üzere Kur'an-ı Kerim'in ünlü müfessiri ve Fi Dalal-ul Kur'an tefsiri yazarı Seyyid Kutub şöyle diyor: insanların tümü organları ve uzuvları olduğu ve bu alanda ortak oldukları ve aralarındaki farklılıklar bağımsız ve özel kişiliklerinde olduğu gibi, Kur'an-ı Kerim sureleri de bir çok ortak yönlerine karşın kişilik bakımından bir birinden farklıdır ve her sure kendine özgü bağımsız ve özel şahsiyete sahiptir ve her bir sure özel şartlarda ve zamanlarda nazil olmuştur. Kur'an-ı Kerim sureleri ile tanışma konusunda gündemde olan ve önem arz eden meselelerden biri, Mekki ve Medeni ayetleri bilmektir.
Kur'an-ı Kerim uzmanları ve müfessirleri Kur'an-ı Kerim surelerini Mekki ve Medeni olmak üzere ikiye ayırıyor. Kuşkusuz Mekki sureleri ve ayetleri tanımak ve onları Medeni sure ve ayetlerden ayırt edebilmek İslam tarihini tanımakta, Kur'an-ı Kerim ayetlerini doğru biçimde anlamakta ve İslam ahkamı ve tealimini doğru biçimde yorumlamakta önemli rol ifa eder. Mekki sureler ve ayetler, hicretten önce nazil olan ve Medeni ayetler hicretten sonra nazil olan sureler ve ayetlerdir. Bazı Kur'an-ı Kerim müfessirleri ayetlerin ve surelerin Mekki veya Medeni olduklarını tespit etmek için zaman kriterini göz önünde bulundurmuştur. Bazı müfessirlerse ayetlerin Mekke veya Medine'de nazil oluşunu bu sınıflandırmanın kriteri olarak kabul etmiştir.
Her halükarda bu konuda farklı görüşler söz konusudur. Kur'an-ı Kerim araştırmacısı Dr. Haşimzade Herisi'ye göre Mekki ve Medeni sureleri bir birinden ayırt etmenin bir yolu, ayetlerin ve surelerin kavramını ve amacını anlamaktır. Dr. Herisi ayrıca Kur'an-ı Kerim'de kullanılan hitaplardan da ayetin Mekki veya Medeni olduğunu anlamanın mümkün olduğunu beyan ediyor. Dr. Herisi Kur'an-ı Kerim tanımı adlı eserinde şöyle diyor: Ey insanlar hitabı veya ey ademoğulları hitabı ile başlayan sureler genellikle Mekki surelerdir, çünkü o dönemde Mekke halkı henüz iman etmemişti ve bu türlü genel hitaplarla hitaplanırdı. Ancak ey iman edenlerle başlayan sureler genellikle Medeni surelerdir, çünkü Medine'de muhataplar müminlerdi. Fakat Kur'an-ı Kerim müfessiri Allame Tebatebai bu bağlamda yaptığı açıklamada, ayetlerin Mekki veya Medeni oluşunu anlamanın tek yolu ayetlerin içeriği üzerinde odaklanmak ve hicret öncesi veya sonrası dönemlere uyup uymadığını irdelemek olduğunu belirtiyor. Kur'an-ı Kerim'in 86 suresi İslam peygamberi (sav) Mekke'de yaşadığı 13 yılda nazil oldu.
Mekki sureler genellikle kısa ve ayet sayısı az olan surelerdir. Bu surelerde yüce Allah müşriklerin fikri ve inanç bağlamında şüphelerine cevap veriyor ve Allah ve maadla ilgili şirk eksenli ve kuruntuya dayalı düşüncelerini reddediyor. Mekki sureler edebi ilkeler bakımından da ön plana çıkıyor ve daha çok tevhid, nübüvvet, ahiret konularından ve yine ahlaki faziletlerden veya varlık alemini tanımaktan söz ediyor. Kur'an-ı Kerim'in bir çok ayeti İslam Peygamberi (sav) Medine'ye hicret ettikten sonra nazil oldu. Medine'de halkın durumu ve toplumun genel şartları Mekke'den farklıydı. Medine'de İslam ilkeleri ve öğretilerine dayanan bir hükümet kurulmuştu. Müslümanlar yeni bir güç kazanmış ve zamanla güçlenmeye başlamıştı. Medine'de ayrıca kitap ehli olan insanlar ve münafıklar farklı siyasi ve sosyal tepkiler ve fikri tutumlarla yaşıyordu. İşte bu yüzden bu kentte bir çok gelişme yaşandı. Medine'de yeni İslam devletinin temeli atılması, kentin genel durumu, ayrıca Hicaz yarımadasında İslam düşmanlarının düşmanlıklarını her geçen gün daha da şiddetlendirmesi, Medeni sure ve ayetlerin içeriğini Mekki ayet ve surelerden farklı olmasına sebep oldu.
bu yüzden Kur'an-ı Kerim'in bazı medeni ayetleri İslam peygamberinin (sav) müşrikler ve kafirlerle fikri mücadelesi veya İslam ordusunun küfür ordusu ile savaşları üzerinde odaklanmıştır. Medeni surelerde şartların gereği münafıkların komplolarına işaret ediliyor ve bazen Allah resulü (sav) ile münafıklar arasında yaşanan olaylar surelerde yer alıyor. Böylece Medeni surelerde beşeri toplumun ihtiyacı olan bir çok ilke ve ahkamı bulmak mümkün. Medeni sureler genellikle uzun surelerdir. Burada Kur'an-ı Kerim'in kısa ve uzun sureleri hakkında bazı noktaları hatırlatmakta yarar görüyoruz. Kur'an-ı Kerim'ın bir çok kısa suresi ve ayrıca bazı orta uzunlukta suresinin nazil oluşu aniden ve bir anda ve tüm ayetleri bir arada olmuştur. Fakat uzun surelerde durum biraz daha farklıdır. Kur'an-ı Kerim'in uzun surelerinin çoğunluğu birkaç kez de ve çeşitli fırsatlarda ve münasebetlere göre nazil olmuş ve daha sonra tam bir sure haline gelmiştir.
Uzun surelerde bazen Medeni surelerin ortalarında bazı Mekki ayetler de yer almıştır ve yine bazı Mekki surelerin ortasında bazı Medeni ayetler göze çarpmaktadır. Kah bir Mekki surede bir veya bir kaç Medeni ayet yer almıştır ve bu yüzden bu tür surelerden karışık sureler şeklinde söz edilir. Ve bugünkü sohbetimizin sonunda bir kez daha şunu hatırlatmak isteriz ki asr-i saadette ve müşriklerin ve yeniçağda modern cahillerin Kur'an-ı Kerim'in öğretilerine yönelik tüm muhalefet ve düşmanlıklarına rağmen bu semavi kitap tüm ayetleri ve sureleri ile hiç bir tahrifata uğramadan ebedi bir eser olarak kalmıştır. Bugün bize ulaşan ayetler ve sureler, İslam peygamberine (sav) nazil olan ayet ve surelerin aynısıdır. Nitekim ehlibeyt (sa) fertleri de bu kitabı hakkı batıldan ayırt etmenin en iyi kriteri olarak tanıtmıştır.