Geçen bölümde Hz. Yusuf öyküsünün bir bölümünü anlattık ve dedik ki Hz. Yusuf’un kardeşleri onu bir kuyuya attı ve yaşlı gözlerle babalarına döndü. Kardeşler Yusuf’un kurda yem olduğunu ispat etmek için de onu kuyuya atmadan önce üzerindeki gömleğini çıkardılar ve kana bulayarak babalarına götürdüler, ancak Yusuf’un gömleğini bir kaç yerden yırtmayı ve böylece kurdun gömleği yırttığı havasını yaratmayı unuttular.
Hz. Yusuf’un babası Hz. Yakub gömleği o haliyle görünce her şeyi anladı ve oğullarına yalan söylediklerini ve nefislerine yenik düşerek bu işi yaptıklarını söyledi. Hz. Yakub en çok sevdiği evladının hasretinde kalbi yanarken ve göz yaşı dökerken, sabredeceğini belirtti. Öte yandan Hz. Yusuf kuyunun korkunç karanlığında tek başına kalmış, çok zorlu anlar yaşıyordu, fakat Allah’a olan imanı ve bu imandan kaynaklanan huzur ve sükûnet, kalbini umut nuru ile aydınlatıyordu. Bir kaç gün böylece geçti ve yoldan gelen bir kafile kuyunun yakınlığında dinlenmek üzere kamp kurdu.
Kafileye su temin etmekten sorumlu olan adam kovayı kuyuya daldırdı. Kuyunun dibinde olan Hz. Yusuf, kuyunun başından sesler geldiğini fark etti ve ardından kovayı ve ipi gördü ve hemen ipe sarıldı. Kovayı kuyuya atan adam kovanın çok ağırlaştığını fark etti ve zar zor kovayı çekti ve birden kovanın içinde çok güzel yüzlü bir çocuğu fark etti ve hemen bağırdı: Müjdeler olsun, bu kuyuda suyun yerine çocuk var. Kafile Yusuf’u yanına alarak Mısır’a gitti ve orada köle pazarında Yusuf’u sattı. O dönemde Mısır Firavununun veziri konumunda olan Mısır Aziz’i Yusuf’u satın aldı ve böylece Yusuf’un yaşamında yepyeni bir dönem başladı.
Yusuf suresinin 21. Ayetinde öykü şöyle devam ediyor: Mısır'da onu satın alan adam, karısına dedi ki: "Ona değer ver ve güzel bak! Umulur ki bize faydası olur. Veya onu evlât ediniriz." İşte böylece (Mısır da adaletle hükmetmesi) ve kendisine (rüyadaki) olayların yorumunu öğretmemiz için Yusuf’u o yere yerleştirdik. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler. Bu genç çocuğun güzelliğine hayran olan ve kendisinin de evladı olmayan Mısır Aziz’i eşinden Yusuf’u evlat edinmelerini ve ona saygı göstermesini istedi.
Müfessirlere göre ayette “Yusuf’u o yere yerleştirdik”ten maksat şu ki Yusuf’un Mısır’a gelmesi ve Mısır Aziz’inin yaşamına girmesi, o hazretin gelecekte fevkalade güçlenmesinin zeminini oluşturdu. Belki de bu ibareden maksat şu ki Mısır Azizi’nin sarayındaki ihtişamlı ve nimet içinde yaşam, kuyunun dibindeki korku ve yalnızlık içinde yaşamla asla kıyaslanamazdı.
Hz. Yusuf bundan sonra Mısır Aziz’inin evinde büyüde ve buluğ yaşına erdi ve ilim ve hikmet sahibi oldu. Hz. Yusuf güzel ve melekuti yüzü ile Mısır Aziz’ini hayran etmişti, ancak bu arada Aziz’in eşi Züleyha da o hazrete gönül bağladı, öyle ki Yusuf’un aşkı yüreğinin ta derinliklerine işledi. Zamanla bu aşk daha da alevlendi, oysa pak ve muttaki olan Yusuf sadece Allah’ı düşünüyor ve kalbinde sadece yüce Allah’ın aşkı yer alıyordu.
Züleyha amacına ulaşmak için türlü yollara baş vurdu ve Hz. Yusuf’un yolunda pusular kurdu. Züleyha Hz. Yusuf’a yalvararak onu elde etmeye çalıştı, ama fayda etmedi. En son Züleyha’nın aklına gelen yol, onu tenha bir yere çekmek ve böylece tuzağa düşürmek ve onu tahrik etmek için her türlü imkanı sağlamak oldu.
Züleyha bunun için en güzel kıyafetini seçti, en güzel şekilde bezendi ve ortamı öyle bir şekilde hazırladı ki Hz. Yusuf onun cazibesi ve güzelliği karşısında teslim olsun. Züleyha bulunduğu yerin tüm kapılarını kilitledi ve Hz. Yusuf’a teslim olmak istediğini söyledi. O sırada Hz. Yusuf günah işlemesi ve doğru yoldan sapması için her türlü şartların hazırlandığını ve başka seçeneği kalmadığını fark etti, ancak Züleyha’ya şöyle karşılık verdi: Ben ancak Allah’a sığınırım. Ve böylece Hz. Yusuf, kesin bir tavırlı Züleyha’nın gayri meşru talebini reddetti ve ona asla teslim olmayacağını söyledi.
Hz. Yusuf aynı zamanda bu tür şartlarda şeytanın vesveselerinden tek kurtuluş yolu, Allah’a sığınmak olduğunu öğretti. Yüce Allah öyküyü şöyle anlatıyor: Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve "Haydi gel!" dedi. O da" (Hâşâ), Allah'a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!" dedi. Burada Hz. Yusuf ve Mısır Azizi’nin eşi Züleyha’nın macerası en hassas merhalesine geliyor ve Kur'an'ı Kerim bu merhaleyi çok güzel ve anlamlı tabirlerle şöyle beyan ediyor: Andolsun ki, kadın ona meyletti.
Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (delilimizi gösterdik). Şüphesiz o ihlaslı kullarımızdandı. Evet, gerçi o kadın Hz. Yusuf’u günah uçurumuna çekmek istedi, ancak akıl ve imanın fevkalade gücü harekete geçerek birden içgüdü fırtınasına galip geldi. Hz. Yusuf o kritik anda paklığını korumak için nefsi ile şiddetli bir mücadele başlattı. Yüce Allah’ın Hz. Yusuf’u ihlaslı kullarından biri olarak tanıtması şu gerçeğe de işaret ediyor ki Allah teal hiç bir zaman ihlaslı kullarını yalnız bırakmaz ve onlara türlü yollardan yardım eder.
Hz. Yusuf günah işlemekten ve sapmaktan kaçmak üzere hızla kapıya doğru koşmaya başlayarak odadan çıkmaya çalıştı. Aklı nefsine yenik düşen Züleyha ise Hz. Yusuf’un ardından koşarak odadan çıkmasına mani olmaya çalıştı ve o sırada Hz. Yusuf’un gömleğini tutarak geriye çekmeye çalıştı, fakat gömlek arkadan yırtıldı.
Tam o sırada kapı açıldı ve Mısır Azizi bu manzara ile karşılaştı. Durumu böyle görünce Züleyha panikledi ve kocasına şöyle dedi: Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya elem verici bir işkenceden başka ne olabilir! Mısır Azizi olayı araştırdıktan sonra eşinin ihanetini ve yalan söylediğini öğrendi, fakat macera gün ışığına çıktığı takdirde rezil olmaktan korktuğu için olayı örtbas etmeyi tercih etti. Mısır Azizi Hz. Yusuf’a şöyle dedi: "Ey Yusuf! Sen bundan (olanları söylemekten) vazgeç! (Ey kadın!) Sen de günahının affını dile! Çünkü sen günahkârlardan oldun".
Fakat Mısır Azizi’nin beklediği gibi olmadı ve saraydakiler macerayı öğrendi ve ardından bu sır sarayın dışına sızdı. Ayetlerde belirtildiği üzere: Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: Azizin karısı, delikanlısının nefsinden murat almak istiyormuş; Yusuf’un sevdası onun kalbine işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde görüyoruz. Mısırlı hilekar kadınların dedikodularını duyan Züleyha bir çare düşündü. Kur'an'ı Kerim maceraya şöyle devam ediyor: Kadın, onların dedikodusunu duyunca, onlara davetçi gönderdi; onlar için dayanacak yastıklar hazırladı. Her birine bir bıçak verdi.
(Kadınlar meyveleri soyarken Yusufa) : "Çık karşılarına!" dedi. Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar. (Şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve dediler ki: Hâşâ Rabbimiz! Bu bir beşer değil... Bu ancak üstün bir melektir! Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o, (bundan) şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!
Hz. Yusuf her taraftan sorun ve sıkıntı fırtınaları ile karşılaştığı halde büyük bir cesaret örneği sergiledi ve Mısırlı kadınlarla konuşmak yerine hak teala katına döndü ve münacata başladı: Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir! Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum! Yüce Allah da Hz. Yusuf’u yalnız bırakmadı ve Mısırlı kadınların hile ve planını onlara iade etti.
Sonunda Hz. Yusuf’un pak ve Züleyha’nın suçlu olduğu anlaşıldı. Mısır Aziz’i hanedanının ahlaki rezilliğinin daha fazla ifşa edilmesini önlemek amacıyla çareyi Hz. Yusuf’u gözlerden uzaklaştırmakta ve böylece insanların onu unutmalarını sağlamakta buldu. Mısır Azizi bunun için Hz. Yusuf’u zindana atmaya karar verdi, böylece halk da gerek suçlunun Hz. Yusuf olduğunu zannedecekti. Ve böylece Hz. Yusuf, bu pak ve muttaki insan hapse atıldı.