SEÇME HAKKI, İSLAM’DA DEĞERLİ AMELİN ÖLÇÜTÜ

SEÇME HAKKI, İSLAM’DA DEĞERLİ AMELİN ÖLÇÜTÜ

“İşte O, duyular ve akılla idrak edilemeyeni de edileni de bilmektedir, izzeti sınırsız, rahmeti boldur.” (Secde suresi, 16. ayeti)

Mead ile ilgili sorulan sorulardan biri de Allah’ın bu dünyada neden ceza veya mükâfat vermediğidir.  Kıyamet gününe ihtiyaç duyulmaması için, bu dünyada herkese hak ettiği mükâfatı veya cezayı vermek daha iyi olmaz mı?

Bunun cevabı ise insan, ceza korkusuyla veya mükâfat hırsıyla kötülüklerden kaçınır, iyi işler yapar. Bu tür iyiliklerinde pek değeri olmaz. İyi bir amelin değeri, kişinin bağımsız ve özgür olması ve aynı zamanda günah işlememesidir.

İnsanoğlunun şerefi özgür iradeye sahip olmasında yatar. Melekler Allah’a ibadet ederler ama hür iradeleri yoktur. Allah, insanı tüm heva ve heveslerine rağmen kötülüğe karşı iyiyi seçsin diye yarattı.

Temelde Kur’an, hak ile batıl arasında seçim yaparak, ayartmalara ve batılın çekiciliğine aldırmadan Allah’ın yolunu seçenleri övmektedir. Kur’an-ı Kerim’de bunun pek çok örneği vardır. Bazıları şunlardır:

1- Hz Yusuf (a.s) kıssasında Züleyha günah işlemeye hazırdı ve kapılar kapanmıştı, fakat Hz Yusuf (a.s) Allah’a sığınarak günahtan kaçındı:  “Evinde bulunduğu kadın, onunla birlikte olmak istedi. Kapıları iyice kapattı ve “haydi gel!” dedi. O da “Hâşâ, Allah’a sığınırım! Kocan benim velînimetimdir, bana iyilik edip evini açtı. Gerçek şu ki zalimler iflah olmaz!” dedi.” (Yûsuf suresi 23. Ayeti)

2- Hz. İbrahim (a.s) 100 yıl çocuk sahibi olmayı bekledi ve o kadar çok dua etti ki Allah ona İsmail (a.s) gibi bir oğul verdi. Bunun üzerine Allah, oğlunu Allah yolunda kurban etmesini emretti. Hz İbrahim (a.s), Allah’ın emri ile oğluna olan sevgisi arasında bir tercih yapacaktı ve o birincisini seçti.

Sâffât suresi, 103. ayeti:  “Her ikisi de (ilâhî buyruğa) teslim olunca ve babası onu yüzüstü yatırınca,”

3- Hazreti Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (a.s) tam bir ihtiyaç ve açlıkla orucu bozma anında fakirlere yemeklerini verdiler ve yemek yerine su ile orucu açtılar. Kur’an bu fedakarlık için şöyle buyurur: “Onlar, kendileri (yemek) istedikleri halde yiyeceği yoksula, yetime ve esire ikram ederler.” (İnsân suresi, 8. Ayeti)

4- İlahi şahsiyetler gecenin bir yarısında yatağın tüm cazibesine ve tatlılığına rağmen yataktan kalkıp Allah’a ibadet eder ve bağışlanma dilerler. Kur’an’da şöyle buyurulur: “İşte O, duyular ve akılla idrak edilemeyeni de edileni de bilmektedir, izzeti sınırsız, rahmeti boldur.” (Secde suresi, 16. ayeti)

Zâriyât suresi, 18. ayeti: “ Seher vakitlerinde rablerinden bağışlanmalarını dilerlerdi.”

İlâhî görüşte iyi amelin değerinin ölçütü, insanın iyi ile kötü arasında seçim yapmakta özgür iradeye sahip olmasındadır. İnsanın maddi çekiciliklere kapılmaması ve heva ve heveslerine uymadan seçim yapabilmesidir.

Dili olup da kızan kimse, kötü söz söylemezse kıymetlidir. Dilsiz olan veya normal bir durumda kötü söz söylemeyen insan mükemmel sayılmaz.

Cennet ve cehennem bu dünyada olmadığı için, insan kendini iyilik yapmaya ve kötülükten sakınmaya mecbur hissetmez ve bu nedenle iyi amelleri seçmesi değerlidir. Yarın borcunu vermesi gereken birisi ile bir kaç ay sonra borcunu vermesi gereken kişi arasında fark vardır. Şöyleki ilki endişeli  birkaç ayı olan ikincisi sakindir.

Aynı halde anlık ceza ve mükâfat insanın duyguları açısından  uzun müddetli ceza ve mükâfattan  farklıdır. Bu nedenle Allah insanın özgür iradesiyle doğru yolu seçebilmesi için mükâfatı ve cezayı ertelemiştir.

 

Muhsin Kıraati’nin İnanç İlkeleri (Mead) kitabından alıntıdır.

 Makale Kaynak; iqna.ir