Muhammed Hasan İmanî, merhum Hacı Gulam Hüseyin Bûşehrî'den şöyle nakleder:
Hacca müşerref olduğum yıl, rabbani âlim merhum Hacı Şeyh Muhammed Cevad Bîdâbadî de oradaydı. Yolculuk sırasında haramiler hacıların çoğunun mallarına el koymuşlardı. Öte yandan veba salgını herkesi tehdit ediyordu. Herkes korku içindeydi.
Merhum Hacı Bîdâbadî veba tehlikesinden güvende kalmak isteyenlere "Herkes gücüne göre 140 ya da 1400 tümen sadaka versin. (Merhum, 12 ve 14 rakamlarının uğuruna çok inanırdı.) Ben de onun selametliğini İmam-ı Zaman'dan (a.s) isteyeceğim. Bunu yaptığınız takdirde salgından güvende kalacağınızı garanti ediyorum" dedi.
Merhum Hacı Melik, "Ben kendim için 140 tümen sadaka verdim" dedi. Aynı şekilde hacılardan bir grup da sadaka vermeyi kabul etmişti. Bu meblağ o zamanlar yüksek bir rakam olduğu için birçok kişi veremedi. Bîdâbadî de o paraları toplayarak yolculuk sırasında malları yağmalanan hacılar arasında taksim etti.
Kısaca, belirtilen miktarı sadaka verenler salgından bir zarar görmeden vatanlarına geri döndüler. Vermeyenler ise vebaya yenik düşerek hayatlarını kaybettiler. Kız kardeşimin oğlu ve kâtibim de bu meblayı vermeyenler arasındaydı. Onlar da salgına yenik düşerek vefat ettiler.
Sadaka, bedenin hastalıktan güvende kalması, (kesin ecel dışında) ölümü geciktirmek ve malı afetlerden korumak için kesin ve tecrübe edilmiş bir yoldur. Bu hususta Ehlibeyt'ten (a.s) mütevatir hadisler zikredilmiştir. Merhum Hacı Nuri, bu hadislerin çoğunu Kelime-i Tayibe adlı eserinde nakletmiştir.
İnsan sadaka ile gerek kendisinin, gerekse yakınlarının canını ve malını ilahî sigorta altına alabilir. Kelime-i Tayyibe adlı eserde belirtilen sadaka âdâbına ve şartlarına uyarsa, bilmelidir ki; Allah en iyi koruyucu, en iyi bilen ve en güçlü yardım edicidir. O vaadinden asla dönmez, aksini yapmaz.
Burada aziz okuyucunun basiretine ışık tutacak bir rivayete değinmek istiyoruz. Mezkûr kitabın 193. sayfasında, sadaka âdabının onuncu şartı zikredilirken İmam Hasan Askerî'den (a.s) şöyle nakledilir:
Bir gün İmam Câfer Sâdık (a.s) bir yere gidiyordu. Yanında mallarıyla birlikte bu yolculuğa katılan bir grup vardı. Onlara gidecekleri yol istikametinde hırsızların ve haramilerin pusu kurdukları haberi ulaştı. Korkudan titremeye başladılar. İmam:
-Size ne oluyor? diye sordu.
-Mallarımızı da yanımızda getirdik; hepsini elimizden alırlar diye korkuyoruz. Ama bu malları siz üstlenseniz belki sizin hürmetinizi gözetir, mallarımıza dokunmazlar, diye teklifte bulundular.
-Nerden biliyorsunuz; belki de sadece beni kastetmişlerdir. Böyle olursa bütün mallarınızı yağmalarlar.
-Mallarımızı yere gömelim mi?
-Bunu yaparsanız mallarınızın daha çok telef olmasına sebep olursunuz. Biri gelip onları alabilir ya da defnettiğiniz yeri bir daha bulamayabilirsiniz,
-O halde ne yapalım?
-Malınızı onlardan koruyacak, âfetleri üzerinden bertaraf edecek, onu daha da çoğaltacak, her birini dünyadan ve dünyanın içinde olan şeylerden daha büyük kılacak ve son derece ihtiyaç duyduğunuzda onu size teslim edecek birine emanet edin. Mallarınızı âlemlerin Rabbine emanet ediniz.
-Peki mallarımızı ona nasıl teslim edebiliriz?
-Zayıflara ve miskinlere sadaka vererek.
-Burada fakir yok ki!
-Malınızın üçte birini sadaka vermeyi niyet edin. Böylece Allah da onu korktuğunuz şeylerden korusun.
-Niyet ettik,
-O halde Allah'ın güvencesi altında gidiniz.
Yola koyuldular. Haramiler belirince korkmaya başladılar. İmam:
-Allah'ın güvencesi altında olduğunuz halde nasıl korkarsınız, diye sordu. Haramiler iyice yaklaşıp atlarından indiler. İmam'ın elini öpüp:
-Dün akşam rüyamızda Resul-i Ekrem'i (s.a.a) gördük. Bizden kendimizi size sunmamızı istediler. Huzurunuza vararak sizi ve beraberinizdekileri düşmanların ve hırsızların şerrinden korumak için sizinle birlikte yolculuk yapmaya karar verdik, dediler. İmam:
-Size ihtiyacımız yok; sizi bizden def eden her kimse, onları da bizden def edecektir, dedi.
Nihayet hepsi güvenlik ve esenlik içerisinde maksatlarına ulaştılar. Kararlaştırdıkları gibi mallarının üçte birini sadaka verdiler. Ticaretleri de bayağı kazançlı geçti. Her bir dirhemleri on dirhem gelir elde etti.
-İmam Sadık'ın (a.s) bereketi ne kadar da büyükmüş! dediler. İmam:
-Allah ile muamele etmenin bereketini gördünüz; o halde onunla muameleye devam ediniz, buyurdu.
Allah yolunda verilen sadakanın olağanüstü etkilerinden biri de malın azalmaktan ziyade kat kat artmış olarak insana geri dönmesidir. Bu konuya ilişkin birçok rivayet mevcuttur. Konuyla ilgili olarak Kelime-i Tayyibe adlı esere bakılabilir.