Mübarek Ramazan ayı yüce Allah’ın kerem ve lütfu doruk noktasına ulaştığı aydır.
Mübarek Ramazan ayı yüce Allah’ın kerem ve lütfu doruk noktasına ulaştığı aydır. Bu aziz ayda maneviyat ve ibadetlerin doruğa çıkması bizleri yüce Allah’a yönelmeye ve hatalarımız yüzünden tövbe etmeye ve geleceğimizin günahlara bulaşmasından sakınmaya sevk eder. Yüce Allah mübarek Ramazan ayında mümin kullarını, sonu beşerin kurtuluşu ve Allah’ın hoşnutluğu olan bir yola adım atmaya teşvik eder. Nitekim bir çok arif ve hak yolunu izleyen evliyalar büyük zorluklara aşk ve sevgi ile katlanarak bu yolu izlemiş ve ilahi rıdvana yerleşmiştir.
Mübarek Ramazan ayında oruç tutmanın bir takım öğretileri de söz konusudur ki bunlardan her biri kulları denizler kadar mana ve maneviyatla tanıştırır. Oruç, insanlarda güdümlü yaşama ve hedefe ulaşma şevkini geliştirir ve ideallerine kavuşma yolunda hiç bir zorluktan ve sıkıntıdan korkmamaları gerektiğini öğretir. Oruç tutan insanların sabır ve zorluklara göğüs germe gücü oldukça fazladır. Bu insanların hedef ve gayeleri de güzeldir. Bu hedef hak teala katına yakınlaşmak ve mutlak güç kaynağına bağlanmaktır.
Kuşkusuz her bir zorluğun ve sıkıntının ardında bir kolaylık ve bir açılış saklıdır ve refah ve huzur cevherine ulaşmak için zorlukları aşmak ve ümitvar olmak gerekir. Gerçekte umut ve özellikle Allah’ın yardımına ümitvar olmak, insanların gelişmesinde önemli rol ifa eder ve insanlar için her türlü zorluğu kolaylaştırır.
Kur'an'ı Kerim de her zorlukla beraber bir kolaylığın bulunduğunu buyurmuştur. Kış mevsiminde kiraz ağacının dallarına bakın. Bunlar birer kuru daldır. Ancak ilkbaharda bu kuru dalların içinden yumuşacık, beyaz, narin ve güzel filizler yeşerir. İnsan bu işaretleri doğada görünce içinde büyük bir mutluluk ve umut oluşur.
Çünkü yüce Allah’ın bir kuru dalın içinden bu denli canlı ve güzel filizleri çıkardığını, o zaman insanların da kuru ve sert huyundan ahlak ve dürüstlük gibi güzel çiçekler çıkarabileceğini anlar. İslam dininde umudan önemli bir yeri vardır, nitekim masum imamlar (sa) da umuttan ilahi rahmet şeklinde söz etmiştir.
Ancak insan kuruntu sınırına varmayacak derecede ümitvar ve umutlu olması ve gerçekleri ve kişisel imkanlarını da göz önünde bulundurması gerekir. Ebu Teyyare Irak’ta Küfe kentinde bir tüccardı. Ebu Teyyare çok kötü bir hadise sonucu tüm malını kaybetti ve böylece umudunu de yitirdi.
Ebu Teyyare Medine’de İmam Sadık’ın (sa) huzuruna çıktı ve çare aradı. İmam Sadık (sa) ise Ebu Teyyare’de Allah’a olan umudunu yeniden canlandırmak istedi ve bu yüzden ona sordu: acaba çarşıda dükkanın var mı? Ebu Teyyare, evet, ama satacak malım yok, diye karşılık verdi. İmam Sadık (sa) şöyle buyurdu: Küfe’ye döndüğünde git dükkanını iyice temizle ve içinde otur. Faaliyete başlamadan önce de iki rekat namaz kıl ve sonunda da şöyle arz et: Ey yüce Rabbim, ben yenik düşen gücüme değil, ancak senin yenilmez gücüne dayanıyorum. Sen bana bir güç ver, senden rızkımda ve yaşamımda bir açılış niyaz ediyorum. İflas eden Ebu Teyyare Küfe’ye döndü ve İmam Sadık’ın (sa) söylediklerini bir bir yerine getirdi ve büyük bir özgüven ve huzur duygusu içinde dükkanında oturup bekledi.
Henüz bir saat geçmeden bir bezzaz yanına geldi ve Ebu Teyyare’den dükkanının yarısını ona kiraya vermesini istedi. Ebu Teyyare kabul etti. Bezzaz kumaşlarını kiraladığı dükkanın yarısına yerleştirdi ve satmaya başladı. Ebu Teyyare bezzazdan kendisine biraz da ona kumaş vermesini istedi, böylece kumaşları satarak kirasını almak ve gerisini de bezzaza vermek istedi.
Bezzaz da bu öneriyi kabul etti. Ebu Teyyare böylece yeniden çalışmaya başladı. Tesadüfen o gün hava aşırı derecede soğudu ve bir çok insan kumaş almak üzere dükkana uğradı ve akşama kadar dükkandaki tüm kumaşlar satıldı. Ebu Teyyare şöyle anlatıyor: Bu işe devam ettim ve işim o kadar tuttu ki merkep, ev ve diğer gerekli malzemeleri satın aldım.
İslam peygamberi (sav) şöyle buyurur: umut ve arzu benim ümmetim için rahmettir ve eğer umut ve arzu olmasaydı hiç bir anne bebeğini emzirmez ve hiç bir bahçıvan fidan dikmezdi. Evet, bu mübarek ayda ilahi rahmet kapıları kulların yüzüne açılmışken, biz de ilahi af ve rahmete umut gözü ile bakıyor ve hak tealanın rahmet yağmuru altında tüm günahlarımızdan temizlenmeyi niyaz ediyoruz.
İlahi af ve rahmetten yararlanma ve saadete erme umudu insanları tehlikeli yollardan korur ve kurtuluş yoluna hidayete erdirir, nitekim dinin önde gelen büyükleri hatta en çirkin ve en kötü günahları işlediyseniz bile hak tealanın rahmetinden umudunuzu kesmemenizi tavsiye eder, çünkü umutsuzluk en büyük günahlardan biridir.
İmam Zeynelabidin’in (sa) en güzel münacatlarından biri ümitvarlar münacatıdır ki bu münacat, o hazretin on beşli münacatlarının dördüncüsü sayılır. İmam Zeynelabidin (sa) bu duada ilkin yüce Allah’ın sonsuz rahmetinden ümitvar olmaya değiniyor ve şöyle başlıyor: Ey kulların ne zaman bir şey istediğinde onlar sunan ve ne zaman bir arzuda bulunursa arzularını yerine getiren ve ne zaman bir kul katına yöneldiğinde ona yer veren ve ne zaman isyan ettiğinde ve günah işlediğinde günahını perdeleyen ve kul tevekkül ettiğinde işlerine yardımcı olan yüce Rabbim.
Bu münacatta İmam Seccad (sa) insanlara yüce Allah’tan büyük isteklerde bulunma cesareti veriyor ve bu isteklerinin yerine getirileceğine umutla bakmalarını istiyor. Çünkü yüce Allah’ın gücü sonsuzdur ve istediği her şeyi istediği herkese verir ve malından mülkünden hiç bir şey eksilmez. İşte yüzden İmam Seccad (sa) münacatını şöyle sürdürüyor: Senden başkasına nasıl umut bağlayabilirim, oysa her türlü hayır sendendir. Senden başkasından nasıl ümitvar olabilirim, oysa ki yaratılışın maliki ve hükümdarı sensin. Senden nasıl umudumu kesebilirim, oysa ki sen fazlın ve kereminle bana hatta talep etmediğim şeyleri bağışladın.