Kuranî misaller ve hikmetler başlığı altında sizler için hazırladığımız ve semavi kitabın güzel misallerini ve tefsirlerini ele aldığımız dizi sohbetimizin 4. bölümünde sizlerle birlikteyiz. Tarih boyunca tüm beşeri toplumlarda süregelen ve şimdi de var olan sorunlardan biri yoksulluk ve servetin eşit dağılmamasıdır.
Dünyanın birçok iktisadi düşünce sistemi ve bilginleri bu büyük sosyal soruna çare aramış ve her biri sorunun çözümü için bazı önerilerde bulunmuştur. Ancak İslam dini yoksullukla mücadele için çeşitli çözüm yolları ve tavsiyelerde bulunmuştur, öyle ki bu tavsiyelere uymak fakir ve zengin arasındaki derin uçurumu doldurmaya ve toplumda sınıfların arasındaki mesafeyi azaltmaya katkı sağlamaktadır.
Nitekim Asri saadette ve Allah resulünün (sav) döneminde ilahi emir ve hükümlere uyularak böyle olmuştu. Eğer Müslüman toplumlar İslam tealimini doğru biçimde uygulayacak olursa fakir ve zengin arasındaki mesafe kapanır, servet adil bir şekilde dağıtılır ve genel anlamda beşeri toplumlarda iktisadi eşitsizlik diye bir sorun kalmaz. İslam'ın yoksulluğu gidermek için gündeme getirdiği değerli tealimlerinden biri infaktır. Kur'an-ı Kerim bir çok yerde infakta bulunmaya vurgu yapmış ve bunun için bir çok ayet getirmiştir.
Yüce Rahman Bakara suresinin 261. ayetinde şöyle buyurur: مَّثَلُ الَّذِینَ یُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِی سَبِیلِ اللّهِ کَمَثَلِ حَبَّةٍ أَنبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فِی کُلِّ سُنبُلَةٍ مِّئَةُ حَبَّةٍ وَاللّهُ یُضَاعِفُ لِمَن یَشَاءُ وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِیمٌ Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah'ın lütfu geniştir, O her şeyi bilir. Yani infakın yedi yüz kat mükafatı söz konusudur ve yüce Allah istediği her kulu için bunu kat kat arttırabilir. İnfakta bulunmanın insanın malı ve canı üzerinde de harikulade ve değerli tesirleri söz konusudur.
Bugünkü Kurani misalimiz infakın insanın malının bereketinin artmasın üzerindeki etkileri ile ilgilidir. Allah yolunda infakta bulunmak insanın malını ve servetini azaltmadığı gibi, artmasına ve bereketlenmesine de sebep olur. Kur'an-ı Kerim'e göre Allah yolunda infak edilen mal, tarlaya ekilen tohum gibidir ve bir süre yedi başağa dönüşür. Her başakta ise yüz kadar dane ve belki de daha fazlası vardır.
İlk başta tohumu eken çiftçi ektiği tohumu kaybetmiş gibi gözükür, ancak biraz sabır ve geleceğe bakışla aslında her tohumdan 700 kadar dane elde ettiği anlaşılır. Allah yolunda infak edilen mal da bu şekilde çoğalır. Allah resulü (sav) infak edilen malın çoğalması konusunda çok güzel vecizesinde şöyle buyurur: Kim ki helal malından sadaka verir veya infakta bulunursa, Rahman olan Allah onu sağ eli ile alır, hatta bir tek hurma olsa bile. Daha sonra infak edilen bu mal yüce Allah'ın elinde büyür ve gelişir ve bir dağdan daha büyük olacak kadar artar.
Allah yolunda malını bağışlamanın mükafatı çok büyük ve çok değerlidir. Özellikle birey ihlası ve imanı ile bu salih amelde bulunursa, mükafatı daha da büyük olur. Bazı müfessirler Kur'an-ı Kerim'in bu tabir ve misalinin şöyle tesvir etmektedir; Allah yolunda infakta bulunmak ve malını bağışlamak, bireylerin ve toplum üzerinde olumlu bir çok tesiri söz konusudur gerçekte bu amel infak edilen malın artmasından başka birey ve toplum için olumlu tesirleri vardır. Nitekim Bakara suresinin 261. ayetinde bir tohumun 700 daneye dönüştüğü beyan edilmesi infakın, alıcının yaşamında etkili olmanın yanında infakta bulunun kişinin de dünyevi ve uhrevi yaşamında maddi ve manevi etkileri olduğunu göstermektedir.
İnfak, muhtaç olan kimseye maddi yarar sağlamaktan ziyade infakta bulunan kişi için manevi yararı söz konusudur ve her ne kadar yapılan infak ihlasla ve daha uygun bir şekilde yapıldıysa, manevi tesiri bir o kadar fazla olur. İnfakta bulunanların bu dünyada mükafatı, içinde hissettiği manevi huzur ve güvendir. Aşkı, ihlası ve imanı ile mal varlığının bir kısmını toplumun mağdur insanlarına sunan kimse, içinde büyük bir manevi huzur ve güven duygusu yaşar. Malının bir kısmını bağışlayan insan aslında başkalarına yardım etmiş olmanın mutluluğuna erer ve bu da onu huzur verir.
Toplumda muhtaç olan bir insanın ihtiyacını karşılamak, karşılayan kimsenin zihnî huzuruna vesile olur. Kur'an-ı Kerim'de sadaka verme konusuna çok kez vurgu yapılmış ve infakta bulunan insanlar için büyük ve kalıcı mükafatlar belirlenmiştir. İnfak salih bir ameldir ve Kur'an-ı Kerim tealimine göre yapılırsa, İslamî toplumun insani yönünü aşikar eder ve insanlarda İslam'ın iktisadi değerlerini ve kültürünü kurumsallaştırır. İnfak dini bir değerdir ve Kur'an-ı Kerim bu değeri hak teala katına yakınlaşma yollarından biri olarak beyan eder.
Kur'an-ı Kerim infak amelinin önemini anlatmak için 80'i aşkın ayette bu ameli anlatmıştır. Bu semavi kitap muttaki insanları anlatırken onların iyi özelliklerinden birini de infak şeklinde beyan eder. Kur'an-ı Kerim Bakara suresinin 3. ayetinde muttaki insanlar hakkında şöyle buyurur: Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.
Mümin insanın biri yıllarca ibadet etmekle meşguldü. Bir gün rüya aleminde kendisine yüce Allah ömrünün yarısını zengin ve yarısını da fakir olarak yaşamasını mukadder buyurduğu bildirildi ve ilk yarısını yoksul mu, yoksa zengin mi yaşama seçimi de kendisine bırakıldı. Abid insan şöyle dedi: benim saliha ve akıllı bir eşim var. Önce ona danışayım. Eşi ise ilk yarısını zengin olarak yaşamayı seçmesini söyledi. Böylece abid insanın nimetleri artmaya başladı. eşi ise kocasına şöyle dedi: yüce Allah'ın vaadi haktır. O sana nimetini verdikçe sen de infakta bulun.
Abid adam da öyle yaptı. Ömrünün yarısı geçti ve abid adam yoksul olmayı bekliyordu, ama değişen bir şey olmadı. Allah'ın nimetleri arkası kesilmeden geliyordu. O sırada yine kendisine rüya aleminde haber verildi: sen infak ederek şükranlarını bize sundun, biz de malını arttırdık. Verilen mala nimete şükretmenin yolu infakta bulunmaktır.
Hz. İmam Sadık (sa) şöyle buyurur: Yüce Allah zenginlerin malında yoksullar ve muhtaç insanlar için bir hak belirlemiştir ve bu onlara yeter ve eğer zenginlere vermeyi vacip kaldığı yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye yetmeyecek olsaydı yüce Allah onu arttırdı. Yoksulların fakirliği ilahi kanunda kusurdan kaynaklanmıyor, bunun sebebi zenginlerin ödemeleri gereken hakkı ödememelerinden kaynaklanıyor. Eğer zenginler vacip olan bu ödemeyi yaparsa, toplumda yoksulluk kalmadığı gibi bütün insanlar huzur içinde yaşar.