İnsanların ilahi fıtrat adında ortak bir yönü vardır, ancak tüm insanlar zeka ve fikri yeteneklerde eşit değildir.
Bu yüzden fıtri maarifi çeşitle yöntemlerle farklı seviyeler için beyan eden ve hiç bir araştırmacının yüzeysellik bahanesi ile kendini ondan bağımsız sanmayan ve hiç bir sade düşünen insan da maarifinin karmaşıklığı ve derinliği yüzünden kendini ondan mahrum bırakılmış sanmayan hidayete erdirici cihanşümul bir kitaba ihtiyaç vardır.
Kur'an'ı Kerim hikmet ve vaazleri ve iyi diyalogları ile neler armağan ettiğini ortaya koymanın yanı sıra misal yoluyla bir çok yüce maarifin seviyesini herkesin anlayabileceği seviyeye indiriyor ve böylece tüm insanların bu semavi kitabın maarif ve nasihatlerinden yararlanmalarına imkan sağlıyor. İnsan yaşamından bir çok yanlış yol ve saptırıcı çizgiler vardır, ancak insanı esas hedefine ulaştıran yol, birdir.
Bundan başka bu yolun devamında bir çok karanlık perdeleri ve türlü hadiseler söz konusudur ve bu yüzden bu karanlıkları aydınlatacak ve türlü hadiselere karşı direnecek aydınlatıcı bir ışık gerekir ve bu da ilahi vahiy güneşinden başka bir şey değildir Kur'an'ı Kerim yaşamlarında yanlış yola sapan, fakat doğru yolda olduklarını telkin etmeye çalışan insanları münafık olarak tanımlıyor ve onların iki yüzlülüğünü açıkça ortaya koyuyor.
Münafıklar tespit edilmedikleri takdirde Müslümanlar toplumuna korkunç darbeler indirebilir. Asr-i saadette münafıklar nifak yolunu seçerek her türlü vaziyette konumlarını koruyabilecekleri ve her türlü muhtemel tehlikeden korunabileceklerini ve Müslümanlardan ve kafirlerden nemalanabileceklerini ve sonunda da zafer kazanan tarafın saflarında yer alabileceklerini zannediyordu, nitekim müminler zafer kazandıklarında hemen onların arasına karışıyor ve eğer galip gelen taraf kafirler ise, onlara gidiyordu.
Münafıklar kendilerini zeki ve akıllı insanlar sayıyordu ve yaktıkları zayıf bir meşale ile kendilerince yaşamlarını sürdürmeyi ve oluşan şartlardan nemalanmayı hayal ediyordu. İslam peygamberi (sav) şöyle buyurur: Ben iman eden insanların veya müşriklerin ümmetime yönelik tehlikesinden korkmam, çünkü yüce Allah mümin insanın tehlikesini imanı ile önler ve müşrikleri de şirk koştukları için yok eder, ancak onların size yönelik şerrinden korktuğu tek kesim, münafıklardır.
Sözde Müslüman ama pratikte başka amaçlar peşinde olan münafıkların sözleri cazip, ancak amelleri çirkindir. Kur'an'ı Kerim açık ve net ayetleri ile münafıkların hilelerini ifşa ederek onları bütün herkese tanıtıyor. Kur'an'ı Kerim Bakara suresinin 17 ve 18. Ayetlerinde münafıkların durumunu ve onların beyhude çabalarını beyan etmek üzere bir misal kullanarak meseleyi şöyle buyuruyor: Onların (münafıkların) durumu, (karanlık gecede) bir ateş yakan kimse misalidir. O ateş yanıp da etrafını aydınlattığı anda Allah, hemen onların aydınlığını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır; (artık hiçbir şeyi) görmezler. Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple onlar geri dönemezler.
Bu ayetlerde nifak perdesinin ardında saklanan, ancak bu perde sonunda aralanan ve onlar da rezil rüsva olan kimselerden söz ediyor. Bu zümre İslam’ı istemedikleri halde İslami toplumun tüm imtiyazlarından yararlanmak istiyor. Bu insanların kalbini küfür sarmış, ancak dillerinde iman ettiklerini ileri sürüyor. Bunlar riyakar insanlardır, ancak müslümanlar gibi davranır ve İslam’a iman etmiş gibi görünmeye çalışır.
Burada münafıklar karanlık bir çölde yolunu kaybeden ve ateş yakarak yolunu bulmaya çalışan, ancak yolunu bulamayan ve çölün karanlığında yalnız ve şaşkın kalan insanlara benzetiyor. Bir başka ifade ile münafıkların misali, karanlık ve korkunç bir çölde yoluna kaybeden bir yolcu gibidir. Düşünün ki bir yolcu gece vakti kervanından geri kalsın ve karanlık çölde tek başına kalsın.
Bu yolcunun hiç bir nur ve aydınlığı yoktur, rehberi yoktur, ne belli bir yolu bulabilir, ne de pusulası vardır. Bu yolcu bir yandan yırtıcı hayvanlardan korkmakta, diğer yandan açlık susuzluk onu bir çare bulmaya zorlamaktadır. Yolcu biraz odun toplar ve zayıf bir ateş yakar, ardından ateşi eline alıp kaldırır ve böylece bir yol bulmaya çalışır, ama birden bir rüzgar eser ve ateşi söndürür.
Münafıklar da işte bu yolcu gibi yolunu kaybetmiştir. Bunlar yaşamın aydınlığında iman ve insaniyet kafilesinden geri kalmıştır. Bunlar yolunu bulamayan, hidayet nurundan uzaklaşan ve karanlıkta sürüklenen kişilerdir. Bu benzetme gerçekte nifak konusunda bir hakikati aydınlatıyor, o da şu ki nifak ve iki yüzlülük uzun süre etkili olamaz. Münafıklar şayet kısa bir süre İslam’ın meziyetlerinden yararlanabilir, müminlerin dokunulmazlığından faydalanabilir ve kafirlerle gizli dostluğundan da yararlanabilir, ancak bu iş sözü edilen zayıf ateş gibidir ki zifiri karanlık bir çölde fırtınaya ve rüzgara maruz kalmıştır. Münafıkların gerçek yüzü er geç aşikar olur ve bu kez başarı ve sempati yerine dışlanır ve menfur olur ve çölde yolunu ve ışığını kaybeden yolcuya benzer.
Münafıkların çok çirkin sıfatları söz konusudur ki eğer onların amel ve davranışlarına dikkat edecek olursak, hemen anlaşılır. Münafıkların ve iki yüzlü insanların bir özelliği ihanettir. İhanet eden insan münafıktır, çünkü görecede kendisini emin gibi gösterir, ancak gerçekte haindir, dolaysıyla onlara beytülmal emanet edilemez.
Gerçi bazı insanlar az bir malın karşısında emin sayılabilir, ancak onlara çok değerli ve büyük bir mal emanet edildiğinde, hain yüzleri ortaya çıkar. Münafıkların bir başka özelliği, yalancı olmalarıdır. Münafıklar hoş dilleri ve görece iyi amelleri ile aslında korkunç ve hak ve hakikate aykırı şom amaçlar peşindedir ve bunun için sürekli namaz kılar ve dua bile ederler. Sözünü tutmamak, münafıkların bir başka özelliğidir. Sözünü tutmayan insan, münafıktır, çünkü sözünü tutmak ve ona bağlı kalmak ahlaki açıdan şayeste bir sıfattır ve hatta fıkhi açıdan bazen vaciptir. Kısacası nerede insanın içi dışı bir değilse, orada nifak vardır ve o kişi münafıktır.
Emirülmüminin Ali (sa) münafıkları şöyle vasfediyor: Ey Allah’ın kulları, sizi iman ve takvaya tavsiye ediyorum ve münafıklardan sakınmanızı istiyorum, çünkü onlar sapkın ve saptırıcıdır. Onlar günahkar ve günaha sürükleyendir. Onlar çeşitli kılıklara bürünür, çeşitli görünümler ve türlü dillerle ortaya çıkar ve kendini gösterir. Münafıklar sizi kandırmak ve direncinizi kırmak için her türlü yola baş vurur ve her türlü pusuyu kurar.
Onlar batını çirkin, görecede iyidir, ancak gizlice insanları kandırmak için çaba harcar. Onlar yanlış yola adım atar ve sözleri görecede şifa vericidir, ancak amelleri çaresi olmayan dertlerdir. Münafıklar insanların refah ve huzurunu kıskanır ve eğer birini başına bir iş gelirse, sevinir. Onlar umutlu insanları umutsuzluğa sürükler. Münafıklar her yola baş vurur ve her kalbe bir yol bulur ve her musibette sahte göz yaşı döker, bir birini över ve her iş için mükafat bekler ve bir şey istediklerinde bunun üzerine ısrar eder ve birini serzeniş ederken haddini aşar.