Kur’an-ı Kerim’in Mucize Oluşu 2
Kur’an-ı Kerim’in Mücize Oluşu 2
Peygamberimizin (s.a.a) bu mücizeleri arasında Kur’an-ı Kerim daha önemli, daha sarsılmaz ve daha ilginçtir. Bunun nedeni ise şöyle özetlenebilir:
1-Evrenin yaratılış ilminin sır, şifre ve inceliklerinden habersiz olan dönemin okuma yazma bilmeyen Arap toplumu, bu alanlarda getirilebilecek mücizeler hakkında şüphe edebileceklerdi veya bu tür mücizelerin, kendileri açısından meçhul olan bir takım doğal veya sanatsal neden ve etkenlere dayalı olduğunu düşünebileceklerdi veyahut da sihir ve büyü olarak tanımlayabileceklerdi. Ancak şu da bir gerçektir ki dönemin Arap halkı, Kur’an’ın belagat mücizesine asla şüphe ile yaklaşamayacaktı. Çünkü onların kendisi, belagat alanında çok bilgili ve sırlarından da haberdar idiler.
2-Yüce Peygamberimiz (s.a.a) tarafından gerçekleştirilen diğer mücizeler, geçiciydi ve belli bir süre geçtikten sonra da tarihte gerçekleşen olaylar arasında kalacaktı. Kur’an ise hem kendisi ebedîdir ve hem de mücize oluşu.
Kur’an-ı Kerim’in mücize oluşu çok boyutludur ve burada bazılarına değineceğim.
-Kur’an’ın, indiği insan yönünden mücize oluşu
Kur’an’ın, öğretilerinin ve gerçeklerinin okula gitmemiş ve ders okumamış biri tarafından bizlere ulaşmış olması, Kur’an’ın mücize olduğunu kanıtlayan delillerdendir.
Bu bağlamda Kur’an-ı Kerim şöyle buyurmaktadır:
Peygamberimizin (s.a.a) bir Rum demirciden okuma-yazma öğrendiğine dair ortaya atılan iddiayı Kur’an-ı Kerim şöyle yalanlamaktadır:
Kur’an’ın uyum açısından mücize oluşu
Kur’an’ın ayetleri ve içeriği arasında en küçük bir ihtilaf ve çelişki dahi söz konusu değildir. Şöyle ki: Akıl, bilgi ve tecrübe sahibi her insan gayet iyi bilir ki yalan ve iftira üzere kurulan her şeriat ve yasamada veya söylenen sözlerde ister istemez tezat ve çelişkiler olur. Kur’an’ın bir defada nazil olmadığı ve yirmi üç yıl zarfında ve gelişen farklı olaylara istinaden indiği gerçeği de göz önünde bulundurulacak olsa, Kur’an’ın yüce Allah katından indiği ve insan gücünün ötesinde olduğu daha açık olarak anlaşılacaktır. Kur’an bir insanın uydurmalarından ibaret olsaydı, yirmi üç yıllık bir zaman zarfında inen Kur’an ayetlerinin bir araya toplanmasıyla bazı uyumsuzluk ve çelişkilerin ortaya çıkması gerekecekti.
Velid b. Muğire’nin, Kur’an hakkındaki görüşünü soran Ebu Cehil’e verdiği cevap da bu konuyla ilintilidir. Velid b. Muğire şöyle dedi:
“Kur’an hakkında ne diyebilirim ki? Andolsun Allah’a ki, sizin aranızda Arap şiir ve kasidelerini benden iyi tanıyan biri yoktur. Fesahat ve belagatın sırlarına, şiir ve recez (şiir diliyle yergi) inceliklerine vakıf olmada kimse benimle boy ölçüşemez. Şiirin her türünden ve hatta cinlerin şiirlerinden bile haberdarım. Andolsun Allah’a ki, Muhammed’in söyledikleri bu sıraladıklarımın hiç birine benzememektedir. Muhammed’in söylediği sözlerin güzellik ve çekiciliği, belagat yoğrulu her sözün güzellik ve tatlılığını alt etmiştir; bütün sözlerden üstündür ve ondan daha güzel söz düşünülemez bile.”
Ebu Cehil, Velid’in sözüne karşılık şöyle dedi: “Andolsun Allah’a, Muhammed’in sözleri hakkında bir şey demeyecek olsan, kavim ve akrabaların senden razı olmayacaklardır.”
Velid dedi: “Bu konu hakkında düşünmem için biraz sabret.”
Velid uzun bir süre düşündükten sonra şöyle dedi: “Kur’an, Muhammed’in büyücülerden öğrenmiş olduğu bir büyüdür.”[3]
Kur’an’ın gaybî haberler konusunda mücize oluşu
Kur’an-ı Kerim bazı ayetlerinde, gelecekle ilgili önemli olaylardan haber vermiştir.
1-Bedir savaşı hakkında verdiği haber
“Hani Allah, o iki bölükten birinin muhakkak sizin olacağını vaad-ediyordu da siz, silâhı bulunmayanların, elinize düşmesini istiyordunuz. Halbuki Allah, sözleriyle, gerçeği yerine getirmek ve kâfirlerin kökünü kesmek istiyordu. (Bu yüzden, istememenize rağmen sizi Kureyş ordusuyla yüz yüze getirdi ve bu büyük zafer size nasip oldu).” [4]
2-İslam Peygamberinin (s.a.a) düşmanlarının akibeti hakkında verdiği haber
Bu ayet-i kerime Mekke’de ve İslam davetinin başladığı günlerde nazil olmuştur. Bezzar ve Taberanî gibi bazı tefsir bilginleri, bu ayetin iniş nedenini Enes b. Malik’ten şöyle rivayet etmişlerdir:
“Allah Resulü (s.a.a) bir gün Mekke’de bir grup insan yanından geçerken, onlar Peygamberle (s.a.a) alay etti ve ‘Kendini peygamber ve Cebrâil ile birlikte zanneden işte budur.’ dediler.” [6]
İşte burada bu ayet inerek Peygamberin (s.a.a) zaferini, ona nasip olacak gaybî yardımları müjdeledi ve de Allah Resulünü (s.a.a) alay eden azgınların yenilgi ve hezimetlerini ilan etti. Bu ayet öyle bir zamanda inmişti ki, kimse bir gün Kureyş’in büyüklük ve azametini kaybedeceğini, Allah Resulünün (s.a.a) zaferi sonrasında saltanat ve güçlerinin yok olacağını tahmin bile edemezdi.
3-Peygamberin (s.a.a) Medine’den Mekke’ye dönüşü ve zaferle Mekke’ye girişi hakkında verdiği haber
“Ve andolsun ki Allah, Peygamberine gerçek bir rüya göstermiştir; Allah dilerse emîn olarak ve başlarınızı tıraş ettirerek, saçlarınızı kestirip kısaltarak elbette sizi Mescid-i Harâm"a sokacak; gerçekten de o, sizin bilmediğinizi bilmektedir, derken bundan başka da yakın bir fetih ve zafer gerçektir.” [7]
4-İran ve Rum hakkında verdiği haber
Bu ayetin vermiş olduğu haber on yıldan daha az bir süre zarfında gerçekleşti. Rum kralı İran’ı yendi ve Rum ordusu Fars topraklarına girdi.
5-Ebu Leheb’in hakkında verdiği haber
Ebu Leheb hayattayken inen bu sûre, Ebu Leheb’in karısıyla birlikte cehennem ateşine girme olayından haber vermektedir. Bu ayetlerden, Ebu Leheb ve karısının hayatta oldukları sürece İslam’ı kabul etmeyecekleri ve inatlarını sürdürecekleri anlaşılmaktaydı. Kur’an’ın verdiği bu haber vuku buldu ve onlar küfr halinde bu dünyadan ayrılıp cehennem azabına düçar oldular.
Kur’an’da yaratılış sırları
Kur’an-ı Kerim bir çok ayetlerinde yaratılış, tabiat, gökler... ile ilgili bazı yasalara değinmiştir. Kur’an, bu gerçek ve sırlara ulaşılamayacak bir dönemde bunlardan bahsetmiştir. Vahiy ve gaybî ilişkiler olmaksızın kimse bu gerçeklerden haber veremezdi. O dönemde de Yunanlı veya başka bazı bilginler yaratılış sırlarından bazılarını keşfetmişlerdi, ancak Arap toplumunda bu tür olaylardan kesinlikle hiç bir haber yoktu.
Kur’an-ı Kerim’in haber verdiği bu yaratılış sırlarının, bilimsel gerçeklerin ve evren hakkındaki inceliklerin bazıları şunlardan ibarettir:
1-Kur’an’da ölçü ve denge yasası
“…ve oradan, taktîrimize göre, her şeyi bitirdik.”[10]
Bu ayet, evrenin dakik sırlarından biri olan bitkilerin uygun, ölçülü ve belirli bileşimine değinmiştir.
2-Kur’an’da aşılama yasası
İlahî vahyin değindiği ilginç sırlardan biri de bitkiler alemindeki aşılama konusudur. Ağaçlar ve bitkiler, rüzgar aracılığıyla aşılanır ve bu aşılanma sayesinde de bitkiler ürer; çiçekler ve meyveler meydana gelir.
Kur’an-ı Kerim bu bağlamda şöyle buyurmaktadır:
“Yüklü rüzgârlar gönderdik…”[11]
Bahsi edilen aşılanma bazen rüzgarlar aracılığıyla gerçekleşir. Şöyle ki: Sarı erik, çam ağacı, nar, portakal, pamuk ve hububat cinsinde... aşılama sadece rüzgarlarla sağlanır. Taneler onların tomurcuklarına ulaştığında tomurcuklar arasında bulunan torbacıklar açılır, torbacıkların içinde bulunan tozumsu madde rüzgar aracılığıyla alınır ve dişi çiçeklerin üzerine serpilir ve böylece aşılama işi gerçekleşmiş olur.
3-Kur’an’da çift/eşlik yasası
Kur’an- Kerim bir diğer bilimsel gerçeği şöyle duyurmaktadır: Çiftleşme yasası sadece canlılar hakkında değil, bitki türlerinin tümü hakkında geçerlidir.
Konuyla ilintili Kur’an ayeti şöyledir:
“…orada her çeşit meyveyi çifter-çifter halketmiştir.” [12]
Bu alandaki bir diğer ayet şöyle buyurmaktadır:
4-Kur’an’da yerin hareket etmesi
Kur’an’ın duyurduğu bilimsel gerçeklerden bir diğer de yerin harek etmesi gerçeğidir.
Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Öyle bir mâbuttur ki yeryüzünü size beşik kılmış …”[14]
5-Kur’an’da bilinmeyen kıta
Kur’an’ın on dört asır önce haber verdiği ve perde araladığı sırlardan bir diğeri de ancak asırlar sonra keşfedilebilen bir kıtanın varlığıdır.
Kur’an bu hususta şöyle buyurmaktadır:
“Rabbidir iki doğunun ve Rabbidir iki batının.”[15]
Anlaşıldığı kadarıyla bu ayet, yer kürenin diğer sathında bulunan bir kıtanın varlığından bahsetmektedir. Güneşin kıtalarda batışı, işte o kıtaya doğuşunu gerektirmektedir. Bu sözümüzün kanıtı, Kur’an-ı Kerim’in şu ayetidir:
Doğu ve batı sözcüklerinin tekil olarak kullanıldığı ayetlerde kastedilen şey, doğu ve batı türüdür. Örneğin: “Doğu ve batı Allah’ındır.”
Doğu ve batı kelimelerinin tesniye (=ikili) olarak kullanıldığı “iki doğu” ayetlerde ise yer kürenin diğer yanında bulunan başka bir kıtanın varlığına işaret edilmiştir.
Doğu ve batı sözcüklerinin çoğul olarak kullanıldığı ayetlerde kastedilen şey ise ufuklara göre değişen ülke ve şehirlerin doğu ve batılarıdır.
6-Yerüzünün küre şeklinde oluşu
Yeryüzünün kürevi olduğunu da Kur’an-ı Kerim duyurmuştur. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Zayıf, hor-hâkir bir hale getirilen kavme, yeryüzünün feyiz ve bereket ihsân ettiğimiz doğularını da, batılarını da mîras olarak verdik…”[17]
Bu alandaki bir diğer ayet şöyledir:
“Rabbidir göklerin ve yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin ve Rabbidir doğuların.” [18]
Bir başka ayet de şöyle buyurmaktadır:
Bu ayetler, güneşin doğduğu ve battığı yerlerin çokluğunu kanıtlamakla birlikte yeryüzünün küreselliğine de değinmektedir. Çünkü yeryüzünün kürevi olduğu düşünülecek olsa, güneşin yer kürenin her bir parçasına doğuş halinde olması diğer parçasına batış halinde olmasını gerektirecektir ve bu durumda da doğu ve batıların çokluğu kolayca anlaşılmış olacaktır. Yerin küreselliği kabul edilmeyecek olsa, ayetten anlaşılan doğu ve batıların çokluğu anlaşılır türden olmayacaktır.
Kur’an’ın belagat yönünden mücize oluşu
Kur’an-ı Kerim belagat, tatlılık ve yoruma yer bırakmayan açıklık/netliğiyle de mücizedir.
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“Yoksa kendi uyduruyor mu diyorlar? De ki: Hadi, gerçekseniz, Allah"tan başka gücünüz kime yetiyorsa, kimlere güveniyorsanız onları da çağırın da hep berâber, buna eşit on sûre meydana getirin. Fakat davetinize icâbet etmezlerse artık iyice bilin ki o, ancak Allah"ın bilgisiyle indirilmiştir ve ondan başka hiçbir tapacak yoktur. Hâlâ mı Müslüman olmuyorsunuz?” [20]
Bu bağlamdaki bir diğer ayet şöyledir:
Kur’an-ı Kerim’e karşı cephe açanlardan biri olan Müseyleme “Fil” sûresine karşıt olarak şöyle saçmalıkta bulunmuştur:
“Fil. Nedir fil? Ne bilirsin nedir fil? Onun kısa bir kuyruğu vardır ve uzun da bir hortumu.”
Bazı Hristiyanlar da “Fatiha” sûresine karşıtlık olarak şöyle demişlerdir:
“Hamd, varlıkların Rabbi Rahmanadır. Din koyan güç sahibidir. Senin içindir kulluk ve senden dilenir yardım. Bizi iman yoluna ilet.”
-----------------------------------------------------------------------
[1] Yunus, 16
[2] Nahl, 103
[3] Taberî Tefsiri, c: 29, s: 98
[4] Enfal, 7
[5] Hicr, 94-96
[6] Elbab’un Nukûl, Celalüddin Suyutî, s: 133
[7] Fetih, 27
[8] Rûm, 2-3
[9] Tebbet, 1-4
[10] Hicr, 19
[11] Hicr, 22
[12] Rad, 3
[13] Yasin, 36
[14] Ta-ha, 53
[15] Rahman, 17
[16] Zuhruf, 38
[17] Araf, 137
[18] Sâffat, 5
[19] Mearic, 40
[20] Hûd, 13-14
[21] Yunus, 38-39
Dr.İbrahimiyan
Ehlibeyt-nuru