Alemde hiçbir kitap fazilet ve üstünlükte Kur’an-ı Kerim’e ulaşamaz.

Kur’an-ı Hakim Kıraatinin Fazileti

Alemde hiçbir kitap fazilet ve üstünlükte Kur’an-ı Kerim’e ulaşamaz. Çünkü Kur’an tüm peygamberlerin öğretilerinin özeti olduğu gibi tüm varlıklardan daha üstündür. Hz. Resulullah (s.a.a) bu konuda buyuruyor:

ٱلقُرانُ اَفضَلُ کُلِّ شَیئٍ دُونَ ٱللهِ

“Kur’an, Allah dışında tüm varlıklardan üstündür.”[1]

فَضلُ اؐلقُرانِ عَلی سائِرِ اؐلکَلامِ کَفَضلِ اؐللهِ عَلی خَلقِهِ

“Kur’an’ın diğer sözlere nisbeten üstünlüğü Allah’ın diğer varlıklara olan üstünlüğü gibidir.”[2]

Kur’an-ı Kerim’in fazileti diğer tüm semavi kitaplardan fazla ve yücedir. Çünkü diğer semavi kitaplar belli zaman ve kavimler için gelmişti. Ama Kur’an kıyamete kadar tüm zamanlar için ve tüm mekanlarda bulunan tüm insanlar için ve hatta cinler gibi insan olmayan varlıklar içindir ve herkesin onun emirlerine uymaları gerekmektedir.

Kur’an Allah’n en güzel kelamı ve hediyesidir. Allah’ın kuluyla sohbetidir. Akıllı ve anlayan bir insan hiçbir zaman Kur’an’la kendisi arasında bir fasılanın oluşmasını istemez. Çünkü insanın kulak ve gözü lezzeti almak ister. Neden lezzeti ilahi kelam ve ayetleri görerek ve duyarak almasınlar? Neden göz ve kulağı batıl olan maddi lezzetlerle meşgul etsinler.

Kur’an-ı Kerim’i öğrenmenin ve kıraatinin faziletleri ve değeri hakkında muteber İslami kaynaklarda söz çok fazladır ve biz birkaç noktayı burada zikrediyoruz.

Yüce Allah, vahiy kelamında birçok ayette Müslümanları Kur’an kıraat etmeye teşvik etmiştir:

فَٱقْرَءُوا۟ مَا تَيَسَّرَ مِنَ ٱلْقُرْءَانِ

“Artık, Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun”[3]

Resulullah (s.a.a) buyurdu:

اِذا اَحَبَّ اَحَدُکُم اَن یُحَدِّثَ رَبَّهُ فَلیَقرَءِ القُرانَ

“Kim Rabbiyle konuşmak isterse Kur’an okusun.”[4]

Yine buyuruyor:

اَفضَلُ عِبادَةِ اُمَّتِی تِلاوَةِ القُرانِ

“Ümmetimin en faziletli ibadeti Kur’an okumaktır.”[5]

Yine başka bir rivayette buyuruyor:

خَیرُکُم مَن تَعَلَّمَ القُرانَ وَ عَلَّمَه

“İçinizde en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.”[6]

Emirulmuminin Ali (a.s) buyuruyor:

اِقرَأُوا القُرانَ وَ استَظهِرُوهُ فَإِنَّ اللهَ لا یُعَذِّبُ اللهُ قَلباً وَعی القُرانَ

“Kur’an’ı okuyun ve Allah’ın kitabından yardım alın. Allah, kendinde Kur’an’a yer vermiş olan kalbi azap etmez.”[7]

Yine Hz. Ali (a.s) Nehc’ul Belaga’daki bir diğer hutbesinde şöyle buyuruyor:

تَعَلَّمُوا القُرانَ فَإِنَّهُ اَحسَنُ الحَدِیثِ  وَ تَفَقَّهُوا فِیهِ فَإِنَّهُ رَبِیعُ القُلُوبِ وَ استَشفُوا بِنُورِهِ فَإِنَّهُ شِفاءُ الصُّدُورِ وَ اَحسِنُوا تِلاوَتَهُ فَإِنَّهُ اَنفَعُ القَصَصِ

“Kur’an’ı öğrenin ki en güzel sözdür. Onu güzel anlayın ki kalplerin baharıdır. Onun nurundan şifa alın ki hasta kalplerin şifasıdır. Onu güzel tilavet edin ki en güzel beyan ve ikazdır.”[8]

İmam Sadık (a.s) buyurdu: “Mümin kimseye ölmeden önce Kur’an’ı Kerim’i öğrenmiş olması ya da öğrenirken ölmesi yakışır.”[9]

Yine İmam Sadık (a.s) buyuruyor:

مَن قَرَأَ القُرانَ وَ هُوَ شَابٌّ مُؤمِنٌ اِختَلَطَ القُرانُ بِلَحمِهِ وَ دَمِهِ

“Hangi Mümin genç Kur’an okursa, Kur’an onun etiyle ve kanıyla kaynaşır.”[10]

İslami kaynaklarda Kur’an-ı Kerim’in ayetlerine bakmak bile ibadet sayılmıştır. Resulullah (s.a.a) buyuruyor:

             اَلنَّظَرُ فِی ثَلاثَةِ اَشیاءٍ عِبادَةٌ ... وَ فِی المُصحَفِ

“Üç şeye bakmak ibadettir ve birisi de Kur’an’a bakmaktır.”[11]

Yine buyurdu:

اَلنَّظَرُ فِی المُصحَفِ مِن غَیرَ قِرائةٍ عِبادَةٌ

“Kur’an’ın yazılarına bakmak okumadan bile olsa ibadettir.”[12]

İshak b. Ammar İmam Sadık’a (a.s) dedi:

جَعَلتُ فِداکَ إِنِّی اَحفَظُ القُرانَ عَلی ظَهرِ قَلبِی فَاَقرَأُهُ عَلی ظَهرِ قَلبِی اَفضَلُ اَو اَنظُرُ فِی المُصحَفِ؟

“Canım sana feda olsun, ben Kur’an’ı ezberledim. Acaba şimdi Kur’an’ı ezbere okursam daha sevaptır yoksa üzerinden mi?”

قالَ فَقالَ لِی: بَل اقرَأهُ وَ انظُر فِی المُصحَفِ فَهُوَ اَفضَلُ اَما عَلِمتَ اَنَّ النَّظَرَ فِی المُصحَفِ عِبادَةٌ

“Kur’an’ı yüzünden oku, çünkü yüzünden okumanın sevabı daha çoktur. Bilmiyor musun? Kur’an’ı okumanın yanı sıra, Kur’an’a bakmakta ibadettir.”[13]

Kur’an, halk ve Allah arasında alınmış güçlü sözdür ve bu kitabın ayetleri anlaşmanın metinleridir. Sözleşmeye bakılmalı ve içeriğine uyulmalıdır, içeriği ayak altına alınmamalıdır.

İmam Sadık (a.s) bu sözleşme ve her gün bir miktarını okuma konusunda şöyle buyuruyor:

قالَ القُرانُ عَهدُ اللهِ اِلی خَلقِهِ فَقَد یَنبَغِی لِلمَرءِ المُسلِمِ اَن یَنظُرَ فِی عَهدِهِ وَ اَن یَقرَأَ مِنهُ فِی کُلِّ یَومٍ خَمسِینَ آیَةً

“Kur’an, Allah’ın kullarıyla olan sözleşmesidir. Bir Müslümanın bu ilahi sözleşmeye bakması ve her gün elli ayet ondan okuması uygun olacaktır.”[14]

Usul-u Kafi kitabında İmam Sadık’tan (a.s) rivayet edilmiştir ki şöyle buyurdu:

وَ مُصحَفٌ مُعَلَّقٌ قَد وَقَعَ عَلَیهِ الغُبارُ لا یُقرَأ فِیهِ

“Kıyamet günü ilahi mahkemede üç şey Allah’a şikayette bulunacaktır ki birisi de evin duvarına asılmış ve üzerini toz kaplamış Kur’an’dır.”[15]

Resulullah’ın (s.a.a) kıyamet günü şikayetleri vardır ve o şikayetlerden bazılarıysa ümmetin Kur’an’ı önemsememeleri ve onun hayat veren hükümlerini terk etmeleri, ve halkın, haklarında “Ben sizin aranızdan gidiyorum ve sizin aranızda iki ağır ve değerli emanet bırakıyorum. Bu iki emanete sarıldığınız müddetçe yoldan sapmazsınız. Bunlar Allah’ın kitabı ve İtretim’dir (Ehlibeyt’im (a.s)). Bu ikisi kıyamet günü havuz kenarında bana kavuşuncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar.” buyurduğu Ehlibeyt’inden (a.s) uzaklaşmaları olacaktır.

İnsan eğer Kur’an’ı tanırsa, onu nazil edenin ve ona Kur’an nazil olan Peygamber’in (s.a.a) azametini anlayacaktır. Ayetlerinin içeriğini anlayacaktır ve sonra aşkla onunla fikri ve ameli bir bağlantı kuracaktır. Kur’an’la iç içe olduğunu söyleyebilir. Eğer böyle yapmazsa Resulullah’ın (s.a.a) Allah’a yaptığı şu şikayet içerisine girebilir:

وَقَالَ ٱلرَّ‌سُولُ يَـٰرَ‌بِّ إِنَّ قَوْمِى ٱتَّخَذُوا۟ هَـٰذَا ٱلْقُرْ‌ءَانَ مَهْجُورً‌ا

“Peygamber: "Ey Rabbim! Doğrusu milletim bu Kuran'ı terk etmişti" der.”[16] (Onu okumadılar, ona uymadılar, okusalar da önemsemediler ve ayetlerine amel etmediler.)

          Youtube Kanalımıza Gitmek İçin Tıklayın