Her insan fıtratı gereği izzetli ve onurlu bir yaşam sürdürmek ister.
Hiç kimse zillet ve hor yaşamaya sıcak bakmaz ve böyle bir yaşamı benimsemek istemez. Buna karşın izzet kavramı konusunda diğer insani kavramlar gibi farklı tabirler ve yorumlar söz konusudur. Bu alanda iki görüş daha ünlüdür.
Kimileri izzeti servet, makam ve maddi imkanlarda görür ve yaşamının büyük bir bölümünü dünyevi mal ve mevki kazanmak için harcar. Kimileri ise izzeti ancak ruhun yücelmesinde ve manevi derecelere ermekte görür. İslam dini ise ikinci görüşe vurgu yapar ve gerçek izzet ve onurun manevi kamel ve ahlaki faziletleri elde etmekle mümkün olabileceğini savunur.
Kur'an-ı Kerim'de bu tür yapıcı ve ilahi izzetin zeminini oluşturan etkenler açıkça beyan edilmiş ve bu bağlamda geniş kapsamlı hükümler getirilmiştir. Gelin hep birlikte Kur'an-ı Kerim'in izzet etkenlerini nasıl beyan ettiğini gözden geçirelim. Kur'an-ı Kerim açısından izzet etkenlerinden biri, yüce Allah'tan izzet talebinde bulunmaktır. Yüce Allah gerçek manada izzetin kaynağıdır ve başka mahluklar zati olarak güçsüz ve eksiktir. Bütün mahluklar yüce Allah'a muhtaçtır ve Rabbimiz tüm varlıkların malikidir.
Rahman olan Allah Fatir suresinin 10. ayetinde şöyle buyurur: Kim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah'ındır. Kuşkusuz izzet peşinde olan herkes bunu yüce Allah'tan talep etmesi gerekir, çünkü izzet yüce Allah'ın elindedir ve insanlar ancak Allah'a tapmak ve O'nun iradesi karşısında teslim olmak suretiyle izzete kavuşuyor. İmam Ali (sa) münacatında şöyle buyurur: Ey yüce Rabbim, benim için senin kulun olmaktan kaynaklanan izzet bana yeteri ve benim için senin benim Rabbim olmandan doğan onur yeter. Yüce Allah'a tapmak ve şayeste amelleri yerine getirmek, izzete ulaşmak ve ona doğru kanatlanmak için gerekli olan iki kanat gibidir.
Yüce Allah Fatir suresinin 10. ayetinin devamında şöyle buyurur: O'na ancak güzel sözler yükselir (ulaşır). Onları da Allah'a amel-i sâlih ulaştırır. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzağı bozulur. Bundan başka İslam peygamberinin (sav) ehli beytinden (sa) geriye kalan rivayetlerde de Allah'tan başkasından izzet dilemenin zillet olduğu belirtilmiştir.
Nitekim İmam Ali (sa) Allah'tan başkasından izzet kazananın izzeti, zillettir, şeklinde buyurmuştur. Kur'an-ı Kerim'e göre izzetin bir başka etkeni, bu semavi ve izzet kazandıran kitabın tealimine tam uymaktır. Çünkü Kur'an-ı Kerim Allah'ın dininin ilke ve ahkamını beyan etmek ve ayrıca ibret verici öyküleri anlatmak sureti ile insanları hidayete erdirir ve tüm Müslümanlara kemale ve izzete erme vesilesidir.
Yüce Allah Isra suresinin 9. ayetinde şöyle buyurur: Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler Kur'an-ı Kerim Müslümanları zulümle mücadeleye, zulme boyun eğmemeye, adalet peşinde olmaya, hür ve kerametle yaşamaya davet eder. Bu tealimlerin tümü insanın izzetine ve onurlu yaşamasına vesile olur.
İslam peygamberi (sav) ve ehli beytini (sa) izlemek de insanın izzetine vesile olan bir başka etkendir. Allah resulü (sav) ve o hazretin mutahhar ehli beyti (sa) iman yolu ile Allah'la bütünleşmenin ve izzete vesile olan amelleri yerine getirmenin en güzel örneğidir. Çünkü Allah'ın peygamberine (sav) ve pak hanedanına uymak, Allah ile gerçek dostluğun işaretidir. Kur'an-ı Kerim bu konuya vurgu yaparken Nisa suresinin 59. ayetinde şöyle buyurur: Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan Ululemre (idarecilere) de itaat edin.
Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah'a ve Resûl'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir. İslam peygamberi Hz. Muhammed (sav) şirk ve putperestliğe karşı kıyam etti ve 23 yıl süren nübüvveti boyunca bu yolda en ufak geri adım atmadı veya pasif davranmadı. Allah resulü (sav) sonunda düşmanlara karşı muzaffer oldu ve tevhid bayrağını dikti ve böylece Müslümanlara ve Allah'a tapanlara ahlak, sabır, direniş ve izzet dersi verdi. Nitekim o hazretin en seçkin ahlaki faziletlerinden biri izzet ve şerefli nefsiydi. İslam peygamberinin (sav) pak ehli beyti (sa) da sürekli izzetle yaşadı ve hiç bir zaman zulme boyun eğmedi.
Ehli beyt (sa) rivayetlerinde izzet her zaman vurgulanan bir özellik olarak gündeme geldi ve ehli beyt (sa) fertleri izzeti olumlu ve takdirle karşılanan bir özellik olarak Müslümanlara tavsiye etti. Ehlibeyt (sa) fertlerinin izzettalepliğinin en somut örneği İslam peygamberinin (sav) pak torunu İmam Hüseyin'in (sa) yaşamı ve kıyamıdır. O hazretin en önemli şiarı zilleti reddetmekti.
Hür insan hiç bir zaman zillete boyun eğmez. İşte bu yüzden İmam Hüseyin (sa) "Heyhat minnazzillah" yani zillet ve aşağılık bizden uzaktır, şeklinde buyurmuştur. Zilleti kendisinden uzak tutan her insan, izzet ve hür yaşama yoluna adım atmış olur. Bu konuda İmam Hüseyin (sa) şöyle buyurur: izzetli ölüm, zilletle yaşamaktan daha iyidir. Buna göre Seyyidi şüheda Hüseyin (sa) Kerbela çölünde kendisi ve sahabesinin çabalarını izzet kazanma ve zillete boyun eğmeme ekseni üzerinde inşa etti. Gerçekte İmam Hüseyin (sa) kıyamı izzet, hürriyet ve onur peşinde olan bütün insanlar için en büyük derstir.
Evet, ehlibeyt (sa) fertleri insanları izzet ve saadete doğru hidayete erdirir. İslam peygamberi (sav) ve mutahhar ehli beytinin (sa) siyerini izlemek Müslümanların zillete boyun eğmemelerine vesile olur. Bu yüzden yüce Allah katında izzet isteyen insanlar Allah resulü (sav) ve pak ehli beyti (sa) ile dostluğunu pekiştirmesi gerekir. İzzetin bir başka etkeni, mümin insanlarla kardeşlik bağını pekiştirmektir. Allah'a kulluk etme onuruna nail olan ve izzetini Hak teala'dan kazanan mümin insanlarla dostluk etmek, izzet kaynağıdır.
İman ehli olan insanların bir özelliği, din kardeşleri ile dost olmaktır. Evliyalar ise bu dostluğu kemale erme işareti olarak yorumlar. İman kardeşliği, mümin insanların bir birini sevmelerini ve çeşitli sosyal alanlarda bir birine yardım etmelerini ve böylece zillete düşmeyi önlemelerini gerektirir. Müslümanlara iyi bir örnek teşkil edecek bu tür bir davranışın en güzel örneklerinden biri, Medine halkını davranışıdır.
İslam peygamberinin (sav) Medine'ye hicret ettiğinde Ensar olarak adlandırılan Medine halkı Mekke'den gelen ve muhacir hitap edilen Müslümanlara evlerinin kapılarını açtı ve onları barındırdı ve hatta mallarına ortak etti. Yüce Allah Münafikun suresinin 8. ayetinde şöyle buyurur: Onlar: Andolsun, eğer Medine'ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır, diyorlardı. Halbuki asıl üstünlük, ancak Allah'ın, Peygamberinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler.
Yine yüce Allah Kur'an-ı Kerim'in Nisa suresinin 139. ayetinde şöyle buyurur: Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah'a aittir. Kur'an-ı Kerim tealimine göre kafirlerin askeri, siyasi, iktisadi, sosyal ve diğer alanlarda asla Müslümanların üzerinde velayeti ve sultası olmaması gerekir. Helal rızık da insanlara izzet kazandıran bir başka etkendir.
İzzetli ve şerefli insan ancak helal sofranın başında yetişir. İmam Hüseyin (sa) bu konuda şöyle buyurur: Helal lokma insanı bir çok fesattan ve horluktan uzak tutar ve onu cesur, şerefli ve izzetli bir insan yapar. Helal ve haram rızkın farklı ahvali ve ruhi etkileri söz konusudur. pak ve helal besin insanın ruhunu yüceltir ve böyle bir ruha kavuşan kimsenin ameli de salih amel olur. Oysa haram ve pak olmayan besinler insanın ruhunu karartır ve her türlü zillete ve çirkin amele kaynaklık eder. İslam dini ise ancak pak ve yararlı olan besinleri helal saymakta ve insanları pak olmayan zararlı besinlerden men etmektedir.
Öte yandan şerefli ve izzetli insan çaba harcamak ve Allah'a tevekkül etmekle rızkını kazanması gerekir. İslam peygamberi (sav) insanın helal rızık kazanmasını cihat şeklinde değerlendirir ve şöyle buyurur: Yüce Allah kullarını helal rızık için çaba harcarken görmek ister. Çünkü helal rızık için çaba harcamak insanın başkalarından rızık dilenme yüzünden aşağılanmasını engeller ve mümin insana izzet kazandırır. Dolaysıyla Allah'a iman ve tevekkül etmek, Kur'an-ı Kerim, İslam peygamberi (sav) ve ehli beyti (sa) ile irtibat kurmak ve helal rızık için çaba harcamak insanlara izzet ve şeref armağan eder. Gerçekten de saadete ve kemale ermenin yolu izzetle yaşamaktır.