Şimdiye kadar sohbetlerimiz sırasında ahlak tezhibi hakkında konuştuklarımızdan başka, insanlarda ahlaki rezilliklerle mücadele ve fazilet ilkelerini geliştirme açısından önemli tesiri bulunan başka konular da söz konusudur ki bunlara ortamın pak olması, arkadaşların ve dostların tesiri, ailevi talim ve terbiye ve ahlakta veraset meselesi, bilim ve bilincin talim ve terbiyede etkisi, toplum kültürünün ahlaki rezillikler ve faziletler üzerinde etkisi, ahlak ve beslenmenin ilgisi gibi durumları örnek verebiliriz. Şimdi bu konuların her birini Kur'an-ı Kerim ayetleri ile kısaca açıklamaya çalışalım. İlkin ortamın pak olması ile başlıyoruz. Kuşkusuz sosyal ortamın pak olması insan psikolojisi ve amelleri üzerinde güçlü etkisi söz konusudur.
Çünkü insan bir çok özelliğini çevresinden kazanır. Bu çerçevede pak ortamlar genellikle pak ve kirli ortamla da genellikle kötü insanlar yetiştirir. Gerçi insan pak olmayan ortamda pak ve bilakis pak ortamda da kötü bir yaşam sürdürebilir ve bir başka ifade ile ortama hâkim olan şartlar insanların iyi veya kötü olmasının kriteri değildir, fakat yine de önemli ve etkili bir etken olduğu inkâr edilemez.
Bu arada bazıları ortamın zorlayıcı olduğuna inanabilir, fakat biz cebir durumunu her türlü şekliyle reddetmekle beraber insanın iyi veya kötü olmasına zemin hazırlayan etkenlerin güçlü tesirini de asla inkâr etmeyiz. Şimdi bu kısa açıklamadan sonra Kur'an-ı Kerim’e şöyle bir göz atalım ve insan kişiliği üzerinde ortamın tesirleri nasıl olacağını konuşalım. Kur'an-ı Kerim’de pak topraklarda bitkilerin yüce Allah’ın emri üzerine yeşerdiği, ancak kötü ve çorak topraklarda bir avuç değersiz ve önemsiz bitkiden başka hiç bir şey yeşermediği beyan edilir. Büyük müfessirler bu ayeti farklı biçimlerde tefsir ediyor. Kimi müfessirler vahyin duru suyu adeta yağmur damlaları gibi gönül toprağına yağdığını, pak gönüller bu yağmur damlarını benimsediğini ve içinde güzel marifet çiçekleri ve takva ve itaat etmenin tatlı meyveleri yetiştiğini, oysa pak olmayan kirli gönüllerin uygun tepki vermediğini beyan ediyor.
O zaman eğer bütün insanlar İslam peygamberi (sav) ve İslam tealimine aynı tepkiyi vermiyorsa, bunun sebebi İslam tealiminde kusur değil, asıl muhatapta olan sorundur. Yine bu misalin beyan edilişinin gayesi şudur ki iyilikleri her zaman uygun yerinden talep edin, çünkü uygun olmayan yerlerde çaba harcamak, gücün heba olmasından başka bir getirisi olamaz. Bu ayetin tefsirinde söz konusu olan ve tartışmamıza ışık tutabilecek üçüncü bir ihtimal şu ki bu misalde insanlar bitkilere benzetilmiş ve yaşadıkları ortam da verimli veya verimsiz topraklara. Kuşkusuz uygun olmayan ortamda pak insan yetiştirmek zordur ve tealimin güçlü ve etkili oluşu pek bir işe yaramaz, nitekim yağmurun hayat veren damlaları çorak topraklarda asla sümbül yeşertemez. Bu yüzden nefsin tehzibi ve salih ahlakın güçlendirilmesi için ortamı ıslah etmek büyük önem arz eder. Evet, kirli sosyal ortam, ahlaki faziletlerin düşmanıdır, oysa pak ortamlar nefsin tehzibi için en iyi ve en uygun fırsatları sunar. İslam peygamberinden (sav) ünlü bir hadiste ise şöyle okumaktayız: Bir gün Allah resulü (sav) sahabeye hitap ederek şöyle buyurur: çöplüklerde yeşeren güzel bitkilerden sakının.
Sahabe arz etti: Ya resulüllah, çöplüklerde yeşeren güzel bitkilerden maksat kimdir? İslam peygamberi şöyle buyurur: Kötü aile ortamında yetişen güzel kadın. Bu açık benzetme iyi veya kötü ortamın insan kişiliği üzerinde ne denli etkili olabileceğini veya veraset meselesinin etkisini veya her ikisinin birden etkisini beyan ediyor. Araf suresinin 138. Ayetinde şöyle okumaktayız: İsrailoğullarını denizden geçirdik, orada kendilerine mahsus birtakım putlara tapan bir kavme rastladılar. Bunun üzerine: Ey Musa! Onların tanrıları olduğu gibi, sen de bizim için bir tanrı yap! dediler. Musa: Gerçekten siz cahil bir toplumsunuz, dedi.
Bu ayet yıllarca Hz. Musa’nın tevhid ve dinin diğer ilkeleri ile ilgili ruhani ve manevi tealimi altında bulunan ve denizin yarılması ve firavunun elinden kurtulmak gibi önemli ilahi mucizeleri kendi gözleri ile gören, fakat Şam diyarına ve kutsal topraklara doğru ilerlerken putperest bir gruba rastlayan ve o kadar bu sağlıksız ortamdan etkilenerek Ey Musa, onların putları olduğu gibi bize de bir put yap diyecek kadar alçalan İsrailoğullarından söz ediyor. Hz. Musa da bu sözlere hem şaşırdı ve hem öfkelendi ve bu yüzden İsrailoğullarına gerçekten siz cahil bir toplumsunuz, dedi. Hz. Musa daha sonra İsrailoğullarına putperestliğin fesat yönlerini beyan etti.
Fakat işin ilginç tarafı şu ki Hz. Musa’nın o kadar açık ve net izahatına karşın ortamın zehirli etkisi devam etti, öyle ki Sameri adındaki kafir Hz. Musa’nın bir kaç günlük yokluğunu değerlendirerek altından bir buzağı yaptı ve İsrailoğullarını tevhidden saptırarak yeniden putperestliğe yöneltti. Bu misal de sağlıksız ortamların ne denli ahlaki ve hatta inanç meseleleri üzerinde etkili olabileceğini gösteriyor. Kuşkusuz İsrailoğulları söz konusu putperest gruba rastlamadan önce Mısırlı putperestlerin arasında yaşamın etkisi ile putperestliğe eğilimli olmuştu, fakat yeni ortamın şartlar eski zemini yeniden harekete geçiren bir kıvılcım gibi oldu. Her halükarda tüm bunlar ortamın insan düşüncesini ve inancını etkileyebildiğini gösteriyor.