Ahlaki konular her zaman büyük önem arz eden konular olmuştur, ancak bu konu çağımızda ayrı bir öneme sahiptir. Bunun sebeplerini ise şöyle sıralayabiliriz: Bir yandan çağımızda fesat ve sapkınlık saikleri her zamankinden daha fazladır ve eğer geçmişte bir çok ahlaki fesadın zeminini hazırlamak için büyük bedeller ödenmesi gerekiyorsa, çağımızda beşeri teknolojilerin ilerlemesi sayesinde her şey her yerde herkesin eli altında bulunmaktadır.
Öte yandan çağımız ölçeklerin büyüdüğü çağ olduğu ve geçmişte sınırlı ölçeklerde yapılan işler çağımızda sınırsız bir şekilde yapılabildiği için insanların kitle imha silahları sayesinde katliamı ve diğer ahlaki fesatlar müptezel filmler kalıbında uyduların aracılığı ile bütün dünyada yayınlanıyor ve en son da bu tür zararlı ve fesat bilgiler internet aracılığı ile dünya genelinde bütün insanlara sunuluyor ve bunun sonucunda ahlaki fesatlar hızla yayılıyor ve tüm sınırları aşarak dünyanın en ucra köşelerine kadar ulaşıyor, öyle ki bu durum hatta ahlaki fesadın temelini atanları bile isyan ettirdiği anlaşılıyor.
Eğer geçmişti uyuşturucu madde üretimi sadece bir köyü veya en çok çevresindeki köyleri veya kentleri kirletiyorsa, günümüzde bu zehirli madde ölüm bezirganlarının eliyle bütün dünyaya yayılıyor. Öte yandan tıp, teknoloji ve bir çok bilimsel alanda yararlı bilgiler beşeri yaşamda önemli olumlu etkileri olduğu gibi, şeytani bilimler ve insani ve ahlaki olmayan konulara ulaşma yolu ve yöntemi de oldukça kolaylaşmış ve hızla yayılmıştır. Bu durum tabi ki ahlaki fesat bezirganlarına daha esrarengiz ve daha karmaşık ve bazen da daha kolay yollardan şom amaçlarına ulaşabilme imkanı sağlıyor.
Bu şartlar günümüzde ahlaki meselelere ve ahlak ilmine daha fazla odaklanma zaruretini ortaya koyuyor, öyle ki eğer bu konuya karşı müsamahakar davranacak olursa, büyük facia veya facialarla karşılaşmak kaçınılmaz olur. Bu bağlamda Müslümanların en büyük avantajı, Kur'an-ı Kerim gibi muazzam bir kaynağa sahip olmalarıdır. Bu semavi kitap, dünyada başka hiç bir kitap ve kaynakta bulunmayan derin ahlaki konuları içerir.
Bu yüzden biz de Kur'an-ı Kerim'da İslami ahlak meselesini masaya yatırmaya karar verdik. Umudumuz, bu adımın, yani Kur'an-ı Kerim'den insanların yaşamında sorunlarını çözmek için yararlanmanın hak teala katında kabul görmesi ve dünya ahiret, hepimize yararı olmasıdır.
Kur'an-ı Kerim'da ahlaki ilkeleri irdeleyerek bu semavi kitabın klasik bir kitap şeklinde düzenlenmediğini ve sıradan kitaplar gibi belli bölümleri ve başlıkları olmadığını anlatmaya çalışacağız. Kur'an-ı Kerim yavaş yavaş ve ihtiyaçlara ve zaruretlerine uygun olarak nazil olan ilahi vahiyden ibarettir, ancak bu kitabı tefsir ilminden yararlanarak belli kalıplara yerleştirmek mümkün. Kur'an-ı Kerim ayetlerinden hareketle bu semavi kitapta ahlak ilkeleri dört ayrı başlıkta toplandığı söylenebilir.
Bu başlıkları ise şöyle sıralayabiliriz: 1- Yaratanla ilgili ahlaki meseleler, 2- Mahlukla ilgili ahlaki meseleler, 3- İnsanın kendisi ile ilgili ahlaki meseleler, 4- Doğa ve yaratılış alemi ile ilgili ahlaki meseleler. Nimetlere şükretmek, Allah huzurunda huşu içinde olmak ve O'nun emirlerine ve rızasına karşı teslimiyet ve bunun gibi durumlar birinci grupta yer alır. Tevazu, alçak gönüllü olmak, fedakarlık, sevgi, iyi ahlak, gönül birliği ve bunun gibi durumsa ikinci grupta yer alır.
Kalbi her türlü kötülük ve kirlilikten arındırmak, baskılara ve dayatmalara karşı kendimize karşı hoşgörülü olmak ve bunun gibi durumlar üçüncü grupta yer alır. İsraftan kaçınmak, ilahi muhabbetlere ve nimetlere zarar vermemek gibi durumlarsa dördünce grupla ilgilidir. Bu dörtlü ilkeler grubunun Kur'an-ı Kerim'da bazı kanatları da söz konusudur ki önümüzdeki bölümlerde hepsine bir bir değineceğiz. Kur'an-ı Kerim'de ahlakın temel ilkelerini beyan eden bazı ayetler bulunuyor. Bu ayetlerin örneği, Lokman suresinde yer alan ayetlerdir.
Bu ayetler Lokman suresinin 12. Ayeti ile başlıyor. Ayette şöyle okumaktayız:
ولقد آتينا لقمان الحكمة ان اشكرلله
Andolsun biz Lokman'a: Allah'a şükret! diyerek hikmet verdik. Maarif ve akaid konusunda ayet ilkin nimeti sunana şükretmekten söz ediyor. Bilindiği üzere nimeti verene şükretmek, Allah'ı tanıma tarikatında ilk adımdır.
Bir başka ifade ile akaid ve kelam alimlerinin vurguladığı üzere Allah'ı tanımaya doğru hareket etmenin saiki, nimeti şükretme meselesidir, çünkü insan gözünü açtığı andan itibaren kendini bol nimetlerin içinde bulur ve bu yüzden vicdanı hemen onu bu nimetleri vereni tanımaya yöneltir ve bu da Allah'ı tanıma yolunda atılan ilk adım sayılır. Kur'an-ı Kerim Lokman suresinde daha sonra tevhid meselesine yöneliyor ve 13. ayette açıkça şöyle buyuruyor:
لاتشرك بالله ان الشرك لظلم عظيم
Yani Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür. Ve bir sonraki merhalede maaddan söz ediliyor, ki bu da dini maariflerin ikinci önemli temelidir. Bu çerçevede Lokman suresinin 16. Ayetinde şöyle okumaktayız:
يابنى انها ان تك مثقال حبة من خردل فتكن فى صخرة او فى السموات او فى الارض يات بها الله;
(Lokman, öğütlerine devamla şöyle demişti:) Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. Kur'an-ı Kerim daha sonra ahlakın temel ilkeleri ve pratik hikmete işaret ederek şöyle buyuruyor:
1. Ebeveynlere saygı gösterme ve Allah'a şükretmenin ardından onlara şükretme, 2. Namaza ve Allah ile irtibat kurmaya ve O'na ibadet etme ve O'nun karşısında eğilme, 3. Emri maruf ve nehyi münkir, 4. Yaşamın zorlu ve acı hadiselerine karşı sabırlı olma, 5. İnsanlara karşı iyi davranma, 6. Allah'a ve kullarına karşı tavzülü ve alçak gönüllü olmak ve kibri terk etme, 7. Yürürken ve konuşurken, dengeli ve ılımlı davranma.
Bu sözlerden anlaşıldığı üzere ahlaki faziletlerin önemli bölümleri Lokman'ın hikmeti olarak bu ayetler yansımıştır ki şükretme, sabırlı olma, iyi ahlaklı olma, tevazu ve ılımlı davranma, emri maruf ve nehyi münkir gibi özellikleri içeriyor ve bu özellikler yedi ayette beyan ediliyor. Öte yandan Enam suresinin 151 ila 153. Ayetlerinde on önemli hüküm beyan edilmiştir ki bunlar da ahlaki ilkelerin önemli bölümünü kapsar.
Bu ilkelere evlatlara, yetimlere ve genel olarak insanlara karşı zulmü terk etme, herkese karşı adalet ilkesine uymak, adalet ilkelerinin çiğnendiği durumlarda yakınları ve dostları bağnaz bir şekilde savunmayı terk etme, açık gizli çirkin amellerden sakınma, ebeveynlere karşı nankörlük etmeme, tefrikaya yol açacak durumlardan sakınma ve her türlü şirk durumundan uzak durmayı örnek verebiliriz.
Ahlaki faziletler genellikle bir birine bağlıdır, nitekim ahlaki rezillikler arasında yakın bir bağ göze çarpar. Bu yüzden bu özellikleri bir birinden tamamen ayırmak mümkün değildir. Bu bağ bazen onların ortak köklerine ve bazen de doğurdukları sonuçlara dayanır. Ahlaki rezilliklerin bir biri ile bağlantılı oldukları ortak köklere açık örnekler vermek mümkün. örneğin gıybet etmek bir çok yerde hased gibi rezil bir sıfatın ürünüdür.
Kıskanç insan kıskandığı kişi hakkında gıybet yararak onu rezil etmeye ve kişiliğini ezmeye çalışır. Yine töhmet ve iftira, kibir ve bencillik, başkalarını aşağılama gibi rezillikler de hasedin ürünüdür. Bilakis alçak gönüllü olmak insanın hırslı olmasını engellerken, kibir, gurur ve başkalarına yalakalık etme gibi rezil ahlaki özelliklerle de mücadele eder. Bu bağlar ahlaki ilkelerin sonuçları arasında da göze çarpar.
Örneğin bir yalan bir çok yalana kaynaklık edebilir veya bir yalanı hak söz gibi göstermek için başka günahlar işlenebilir. Yine bir suç işlendiği zaman o suçun izlerini örtmek için başka suçlar işlenebilir. Ve bilakis, emanettarlık gibi iyi bir ahlaki ilke, insanların arasında sevgi bağlarını ve yardımlaşma eğilimini geliştirebilir. İslamî rivayetlerde de bu önemli konu için ince örnekler verilmiştir.
İmam Ali'den (sa) bir hadiste şöyle okumaktayız: Birinde ilginç ve güzel bir sıfat görürsen onun diğer iyi sıfatlarını da göreceksin. Yine İmam Sadık'tan (sa) bir hadiste o hazretin şöyle buyurduğunu okumaktayız: Seçkin sıfatlar bir birine bağlıdır. Aynı hadisin devamında ise şu ifadeler yer alıyor: Doğruyu söylemek, savaş meydanında direnmek, muhtaç kimseye infakta bulunmak, iyiliği iyilikle mükâfatlandırmak, emaneti iade etmek, sıla-i rahin, komşuya ve dosta karşı sevgi ile davranmak, misafiri şayeste bir şekilde ağırlanmak ve en başta utanma duygusu yer alır.
Gerçekte temeli günah ve çirkinlikten nefret duygusu olan utanma duygusu sözü edilen tüm ahlaki fiillerin kaynağıdır. Nitekim sadakatli olmak emanetle ve savaş arenasında direnmekle ve komşulara ve dostlara ve yakınlarımıza karşı sevgi ile davranmakla bağlantılıdır. İmam Bagır'dan (sa) bir hadiste de şöyle okumaktayız: Allah kötülükler için bazı kilitler belirlemiş ve bu kilitlerin anahtarını da şarap içine yerleştirmiştir ve yalan, şaraptan da daha beterdir.
Bu hadiste yalan söylemenin tüm günahların kaynağı olabileceğine işaret edilmektedir. Aynı tabiri daha sıkı bir şakilde İmam Hasan Asgeri'den (sa) bir hadiste şöyle okumaktayız: Tüm çirkinlikler ve kötülükler bir odaya yerleştirilmiş ve bu odanın kapalı kapısının anahtarı da yalandır. Bu bölümü İslam peygamberinden (sav) bir hadisle noktalamak istiyoruz. Rivayette şöyle okumaktayız: Adamın biri resulüllah efendimizin (sav) huzuruna çıkar ve şöyle arz eder: Ya resulüllah, ben gizlice dört günah işliyorum, zina, şarap içme, hırsızlık ve yalan.
Onlardan her hangi birini buyurursan, senin hatırın için terk edeceğim. Anlaşılan adam bu günahların tümünü birden terk edemiyordu ve bu yüzden Allah resulünün (sav) hatırı için birini terk etmek istiyor. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: O zaman yalanı terk et. Adam İslam peygamberinin (sav) huzurundan ayrıldı. Ancak zina yapmaya niyet ettiğinde kendi kendine, eğer bunu yaparsam ve resulüllah (sav) benden bunu sorarsa, doğruyu söylersem, İslam'ın hükümlerine göre cezalandırılmam gerekecek ve eğer yalan söylersem, bu kez de resulüllaha (sav) verdiğim sözü kırmış olurum.
Bu yüzden adam bu çirkin alışkanlığından vaz geçti. Adam bu kez şarap içmeye ve yine hırsızlık yapmaya niyetlendi, ama yine aynı şekilde düşünerek her ikisinden vaz geçti. Adam Allah resulünün (sav) huzuruna çıktı ve şöyle dedi: Ya resulüllah, sen tüm yolları üzerime kapattın ve ben de bu yüzden tüm günahlarımı terk ediyorum. Evet, tüm bu anlatılanlardan alınacak ders şu ki bir çok durumda nefsimizi terbiye etmek ve ahlakımızı tezhip etmek ve özellikle bazı huylarımızı düzeltmek için bu konularla ilgisi ve bağlantısı olan durumlardan başlamak gerekir.
irib türkçe