Kur'an'da Velayeti Fakih

Kur'an'da Velayeti Fakih

İmam Mehdi (a.f) şöyle buyuruyor '' Hayatta karşılaşacağınız olaylarda, bizim hadislerimizi nakledenlere müracaat edin, çünkü onlar sizler için benim hüccetim, ve ben ise Allah'ın yeryüzünde ki hüccetiğim.''

Bismillahirrahmanirrahim

 

'' Ey inananlar, Allah'a, Peygambere ve içinizden emredecek kudret ve liyakata sahip olanlara itaat edin. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız bir şeyde ihtilafa düştünüz mü o hususta Allah'a ve Peygambere müracaat edin; bu haraket, hem hayırlıdır, hem de sonu pek güzeldir.'' Nisa / 60

 

İnsan hayatın evrelerinde karşılaştığı bütün engellerde müracaat edeceği makam velayet makamıdır.

 

Velayet Allah'ın kendine has tasarruf hakkıdır. O istediği her şeyde tasarruf etme hakkına sahiptir. Çünkü O her şeyin yaratıcısı, kural ve kanun koyucudur. Allah kulları üzerinde ki velayet tasarruf hakkını yer yüzünün  en mükemmel vasfına sahip olan Nübuvvet ve İmamet makamıyla donatılmış şahsiyetlere  vermiştir.

 

Dolayısıyla Allah Velayet makamını Masum Peygamber ve İmamlara bir vazife gereği bahşetmiştir. Yüzyirmi dörtbin Peygamber ve oniki İmam Allah'ın yer yüzünde elçileri ve Hüccetleridir. Onikinci İmam, İmam Mehdi ( af) bu velayetin en son temsilcisidir. İmam Mehdi (a.f) yaklaşık 1300 yıldır gaybette oluşu münasebetiyle yer yüzündek ki temsilcisi fakih makamıdır. Fakih makamı iki boyutludur.

 

1- Fıkhi Boyut:  Taklit merci olan Müctehidler; Onlar fetva açısından masum İmam'ın temsilcileridir.

 

2- Siyasi Boyut: Rehberiyet makamı; Hem fetva ve hem siyasi açıdan masum İmam'ın temsilcidir. Bunun adına Velayeti Fakih denir.

 

Velayet-i Fakih İslam'ın en büyük meselelerinden biridir. Velayetsiz insan hayatının hiçbir anlamı olmaz, hayata ve insan benliğine anlam veren Allah'ın ve O,nun yeryüzünde ki Resulü (s.a.a) ve Velayet makamına sahip olan Masum İmam'ların ( Allah'ın selamı üzerlerine olsun) varlığı ve önderliğidir.

 

Mutlak Fakih'in Velayet-i  

 

Velayet-i Fakih konusu hassas konudur. Çünkü;

1- Fakih;! Mutlak Velayete sahipmidir. Eğer sahipse bu ne anlama geliyor ve hangi manada kullanılır?

 

Ayetullah Cevad Amuli Mutlak Fakih'in Velayetini şöyle açıklıyor:

'' Fakihin Velayeti, yani Fakihin, Masumun gaybet döneminde toplumun lideri olması ve Şeriat sahibi tarafından İlahi kanunları uygulamak, İslam toplumunu idare etmesi için yetkili kılınması demektir. Bu Velayetin, '' Mutlak'' olması yani Fakihin, İslam'ın bütün hükümlerini beyan etmek ve bütün icra etmek zorunda olmasıdır. Çünkü Masum İmamın gaybeti döneminde İlahi hükümlerin hiçbirisi tatil edilemez. Fakihin, İlahi hükümlerin icrasında tam yetkili olması ve toplumun sorunlarını İslami kuralar çerçevesinde çözmede tam yetkili olması Fakihin mutlak Velayete sahip olmasını gerektirmektedir. Öreneğin; Ahkamın uygulamasında iki hüküm birbiriyle çelişirse - ikisini de uygulamak mümkün değil ve birini terk etmek gerekiyorsa - İslam toplumunun rehberi olan Fahih, bu iki hükümden mühim olanı uygular diğerini geçici olarak tatil edebilir.'' Nesim Endişe/ 181

 

Pıratikte uygulanan öreneklerden bir tanesi şöyledir: Bir şahısın bir tarlası var ve halkın maslahatı gereği o bölgeden yol geçmesi gerekiyor. Tarla sahibi razı değil ve hiçbir surette tarlasını vermek istemiyor. Devlet o tarlanın karşılığını para veya yerine başka bir tarla vermek suretiyle sahibini mağdur etmeden sahibinin izni olmadan o tarlayı kullanabilir mi? Çünkü bir tarafta '' Şahsi mülkiyet hakkı'' diğer tarafta '' Toplumun maslahatı'' Burada Fakih Velayet yetkisini kullanarak o tarlayı toplumun maslahatı gereği kullanabilir. Sahibinin izni olmasa dahi. '' Günümüzde buna devletin istimlakı denir''  Böyle durumlar, hem Masum İmamlar (a.s) döneminde yaşanmış ve İmam Velayet yetkisini kullanmış, hem de İmam Humeyni (r.a) zamanında uygulanmıştır.

 

2- Fakih'in Dini hükümlerin tamamını uygulama görevi;

 

İki hükmü uygulamasında çelişki olursa yetkisini kulanarak daha önemli olanı uygulama yetkisi toplumun maslahatı gereği geçici olarak bir hükmün uygulamasını tatil etme yetkisinin olması demektir.

 

Mutlak Velayetin fakih, konusu beyan edilirken, Dinin ihyasının gerekliliği, İlahi ahkamın icrasının zarureti ve İslam devletinde Siyasal fıkhın müslümanların bütün sorunlarını çözmesinin gerekliliği gözönünde bulundurulmalıdır. Konuya sadece Siyasi olarak bakmak, sonradan ortaya çıkmış bireysel ve cüz'i bir mesele gibi ele almak konunun önemini azaltacağı gibi fıkhın caiz ve yetersiz görünmesine sebep olacaktır.

 

Mutlak Velayet; İslam devletinin ruh ve hüvviyetini oluşturur ve bütün devlet organlarının, yasama, yargı ve yürütmenin meşruiyetini ve muvaffakiyetini sağlar.

 

Mutlak Velayet-inin;  önem ve işlevliği, İslam devletindeki rolü ve foksiyonu İmam Humeyni (r.a) tarafından açık bir şekilde beyan edilmiş olsa da tarih boyunca Şia Fakihleri, fakihin'' Mutlak Velayetini''  çeşitli tabirlerle beyan etmişlerdir. Fakihler, tarih boyunca İmam'ın (a.f) zuhuruna kadar İslam devleti kurulacağı ihtimalini vermediklerinden konuyu İmam Humeyni (r.a) gibi teferruatıyla beyan etme ihtiyacı duymamışlar ve Fakihin Velayet dairesini daha dar tutmuşlardır. Fakihin Velayetinin bütün alanlarını detaylarıyla zamanın şartları uygun olmadığı için beyan etmemeleri '' Fakih'in Velayetinin Mutlaklığını'' tamamen inkar ettikleri manasına gelmez.

 

3- Fakih'in Mutlak Velayeti; Konusu gündeme geldiğinde yapılan yanlışlardan biri, '' Masumun Velayeti ''ile '' Fakihin Velayetinin''

 

Birbirine karıştırlmasıdır. Fakihin, mutlak Velayete sahip olduğunu söylemenin, masumların velayet dairesi içine girildiği anlamına geldiği düşünülerek Fakihin mutlak velayete sahip olmayacağı iddia edilmiştir. Ve fakihi, Masumun makamına çıkarmak olarak algılamıştır bazen. Halbuki incelenirse aralarında ki fark görülecek ve asla Masumun Velayet sınırlarına girilmediği ve onların makam ve mertebesinde görülmediği anlaşılacaktır.

 

Birincisi:  Masumların Velayeti, hem''Teşri'' (kanun koyma şeriat) ve hemde''Tekvin'' (yaratılış) alanındadır.

 

İkincisi:  Hz. Resulüllah'ın (s.a.a)  mutlak Velayet sahibi olması, '' İsmet, Rısalet ve Halifetullah şemsiyesi'' altındadır. Masum İmam'ın (a.s) mutlak Velayete sahip olması onun '' İsmet, İmamet ve halifetullah şemsiyesi'' altındadır, bundan dolayı hem teşri alemde, hem de tekvin aleminde tasarruf yetkileri vardır. Lakin fakihin mutlak Velayete sahip olması, sadece onun '' Fakihliği, Adalet ve Masum İmam'ın niyabeti'' sayesinde olup sadece şer'i ahkamı beyan edip uygulama ve Masum İmam'ın itibari makamındadır.

 

Üçüncüsü: Masum veya Fakihin Velayet ve liderliği sözkonusu olunca, konu onların makamları değildir, sözkonusu olan sadece İslam'ın iktisadi, siyasi, kültürel, ibadi, vb. alanlarındaki hükümlerini uygulama alanında fakihin yetkisinin ne kafar olduğudur, sahip olduğu makam değildir.

 

Eğer '' Fakihin Velayeti'' ile '' Masumun Velayetinin'' farkı anlaşılmazsa, fakihin mutlak velayeti inkar edilmiş olacağı gibi fakihin, masum imamdan almış olduğu niyabet, fetva verme, yargılama, ahkamı icra etme müdüriyet ve rehberiyet de inkar edilmiş olacağından niyabetin hiç bir anlamı kalmayacak ve bütün fıkhi hükümleri tatil etmek gerekecektir. Hatta ibadi, ahlaki ve iktisadi konularda fakih (müctehid)'in fetva verme yetkisi de elinden alınmış olur.

 

İmam Humeyni (r.a) fakihin velayeti hakkında şöyle buyuruyor: '' Fakih, Masumların sahip olduğu bütün itibari makamlara sahiptir.'' İtibari makamlardan amaç teşri makamındaki rehberiyyetdir. Ve diğer bir sözünde şöyle buyuruyor: '' Fakihin Velayeti, Peygamberin velayetinin aynısıdır.'' İmam Humeyni (r.a) bu sözünün devamında şöyle buyuruyor:

 

'' Peygamber ve Masum İmam'ın sahip olduğu Velayet, gaybet döneminde adil fakihin sahip olduğunu söylediğimiz zaman kimse şu düşünceye kapılmasın ki adil fakih, peygamber ve Masum İmam'ın makamına sahiptir, çünkü konumuz makam meselesi değildir, sohbetimiz vazife ve görev hakkındadır; velayet yani devlet kurmak, ülkeyi idare etmek ve şeriatın kanunlarını uygulamaktır.'' Velayet-i Fakih S. 40

 

Yukarıda belirtilen endişe ve eleştirinin dışında, '' Mutlak Velayet '' konusunda yapılan eleştiri ve inkarlar, ilmi ve fıkhi delillerden yoksun, sadece siyasi yorum ve beyanlardır.

 

4- '' Mutlak Velayetin'' yanlış tefsir edilmesi yapılan en büyük hatalardan biridir.

 

Bazıları '' Mutlak'' kelimesinin sözlük manasına bakarak yanlış tanımlama yapmaktadır. '' Mutlak'' kelimesi lügatta, '' her türlü şarttan beri'''' serbestlik'' anlamında olduğundan, şöyle tanımlamışlardır. '' Mutlak Velayete, fakihin hiç bir şarta bağlı olmadan serbestçe kendi isteği doğrultusunda görüş belirtmesidir. Fakih, hiç bir sınır tanımadan hüküm verebilir, hatta kanun ve şeriatın hükmünü dahi değiştirebilir.''

 

5- Halbuki '' Mutlak Velayetin'' manası bu olmadığı gibi hiç bir fakih de '' Mutlak Velayete'' böyle veya buna benzer bir şekilde beyan etmemiştir.

 

Tarih boyunca fakihlerin, Velayet-i fakih hakkında iki öneml görüşü vardır.

 

A- Bazı Müçtehidler Vilayeti fakihin yetki ve velayet sınırını, Hz. Resulüllah (s.a.a) ve Masum İmamların hükümetteki yetki, devlet adamlığı ve velayetleri gibi görüyor ve şöyle buyururlar:

 

'' İslam devletinde fakih, devletin idare ve yönetiminde bütün işlere müdahele etme ve karar verme yetkisine sahiptir.''

 

İslam devleti meşruyetini, şeriat ve fekaheten aldığı için sadece fakih bu alanda uzmandır ve yetki sahibidir, dolayısıyla her alanda görüş belirtme hakkına sahiptir.

 

B- Bazı fakihler ise fakihin velayet sınırını daha dar bir alanda görür ve şöyle söylerler: '' Velayeti Fakih'' sadece, '' mechulul Mal ( sahibi belli olmayan mallar),'' Mahcurlar;'' yetimler, ölüler, sahipsizler, kimsesizler ve V..S.. alanındadır.'' Dolayısıyla Fakihin yetki sınırlarını bundan fazla alana yaymanın yanlış olduğunu düşünülür. Halbuki bu görüşü savunan Müctehidler de alanlarda fakihin'' Mutlak Velayetine'' inanmaktadırlar.

 

Birçok meşhur fakih birinci görüşü benimsemiş ve '' Fakihin mutlak Velayetini,'' '' Fakihin umum Velayeti'' '' Allah'ın genel Velayeti'' İmam Humeyni (r.a) ise bunu Fakihin mutlak Velayeti tabiriyle açıklamıştır.

 

6- Fakihin mutlak Velayete sahip olduğunu kabul etmeyen bazı Müçtehidlerin olduğu söyleniyor. Fakihin mutlak Velayete sahip olup olmaması fikhi bir konu olmuş olsa Müçtehidlerin fetvaları mukallidler tarafından kabul edilmelidir. Ama konu kelami bir konu olursa akli ve nakli delillerle isbat edilmesi gerekir.

 

7- Fakihin mutlak Velayetini kabul etmeyen Müçtehidlerden bazıları delil olarak şunu sunmuşlardır;'' Fakihin mutlak Velatini isbat eden nakli delil bulunmamaktadır.'' sunulan delilin mahiyetine bakıldığında, delilin fakihin mutlak Velayete sahip olduğunu red eden bir delil olmadığı görülecektir. Sunulan bu delil sadece Fakihin mutlak Velayetinin isbatına nakli delil bulamadıklarını gösterir.

 

Biriniicisi: birşeyin isbatına delil bulamamak batıllığına delil olarak sunulanamaz.

 

İkincisi: Nakli delil olmasa da akli delil mevcuttur, akli delil fakihin mutlak Velayetini isbat etmektedir.

 

Kur'an da Velayet-i Fakihin Genel Anlamı

 

Burada sizlere örnek sunacağımız ayeti kerimeler genel olarak kullanılan Velayet' Fakih makamının vasıflarıdır.

 

Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor '' Erkekler, kadınlardan üstündür, çünkü Allah onları, bir çok şeylerde kadınlardan üstün etmiştir, çünkü onlar, kadınları, mallarıyla geçindirirler,doyururlar. İyi kadınlar da itaatlı olurlar ve Allah, onların hakkını nasıl korumuşsa onlar da, kocaları yanlarında olmasa bile, iffetlerini korurlar: Kadınlarınızın serkeşliğinden korkunca onlara öğüt verin, onları yatakta yanlız bırakın, dövün onları ( tenbih edin ) fakat itaat ettikleri takdirde de aleyhlerine bir sebep araştırmayın, şüphe yok ki Allah çok yüce ve büyüktür.'' Nisa / 35

Bu ayeti kerime erkeklerin velayetinden bahsediyor.

 

Velayet'in Sorumlulukları

Ayet-i Kerime: '' Alah'ın, size geçinmek için verdiği mallarınızı akılsızlara vermeyin, onları rızıklandırın, giydirin ve kendilerine tatlı ve güzel sözler söyleyin.'' Nisa / 6

 

Bu ayette Allah mal sahiplerinin velayet konumlarını belirtirken Velayeti Fakih emriyle mallarını kullanmaları gerekmektedir.

 

Velayet'in Seçenekleri

 

''Onlara dokunmadan başarsanız nikah parası kesmiş olduğunuz takdirde kabul ettiğiniz paranın yarısını vermeniz gerek. Ancak kadın, hakkını bağışlar, yahut nikahın düğümü kimin elindeyse o, bu hakkı bahşederse bu ayrı, Sizin bağışlamanız, takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü unutmayın. Şüphe yok ki Allah, yaptıklarını görür.'' Bakara / 238

 

Bu ayeti Kerime de Allah Velayet'i Fakihi seçici kılyor ve herşeye rağmen sen vali olarak böyle yaparsan takvan üst ve kemale ulaşmış olmakla beraber cömert olursun. yani kadın hakkını bağışlar ve ya ister o harekete geçmeden sen o valilik konumunu kullan büyüklük et onun hakkını eda et.

 

Velayet'in Hükümleri

 

'' Yetimlere mallarını verin ve iyisinin yerine kötüsünü koyup değiştirmeyin ve onların mallarını, kendi malarınıza katıp yemeyin; çünkü bu, pek büyük bir suçtur.'' Nisa / 3

 

Her velayet'i Fakih kendi hak ve hukukunu bilmelidir.

 

Velayet'e Özel İlgi ve Teveccüh

 

'' Şüphe yok ki Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Gerçekten de allah, size ne de güzel öğüt vermede. Şüphe yok ki Allah, her şeyi duyar, görür.'' Nisa / 59

 

Allah velayete özel ilgi ve teveccüh irade etmiştir. Allah bire bir kulu ile özdeşerek muhatap oluyor.

 

Velayet Vahdet'in Ölçüsüdür

 

'' Ey inananlar, Yahudilerle Nasranileri dost edinmeyin. Onlar, birbirlerinin dostudur ve sizden kim onları dost edinirse şüphe yok ki o da, onlardandır. Şüphe yok ki Allah, zalim olan kavmi doğru yola sevketmez.'' Maide / 52

 

Allah İslam Ümmet'inin İslam ve İnsanlık düşmanı olan Uluslararası Emperyalist ve Siyonist çeteleri dost edinmemesi gerektiğine vurgu yaparken Ümmet arasında ki ihtilafların giderilmesi ve Vahdetin gerçek ölçüsü olarak Velayeti  karar kılmıştır. Dolayısıyla Müslümanlar Allah'ın Velayet bayrağının altında ve şefkat kollarının arasında birleşerek gerçek bir Tevhid'i Vahdeti oluşturmalıdırlar.

 

Müminlerin Velayet'i

 

'' Erkek ve kadın müminler birbirlerinin yardımcılarıdır; iyliği emrederler, halkı kötülükten vaz geçirmeye çalışırlar, namaz kılarlar, zekat verirler, Allah'a ve Peygamberine itaat ederler. Allah'ın rahmet edeceği insanlar, bunlardır. Şüphe yok ki Allah, üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.'' Tevbe / 72

 

Velayet'i Fakihe İtaat'ın Zaruriyati

 

'' Ey inananlar, Allah'a, Peygambere ve içinizden emredecek kudret ve liyakat sahibi olanlara itaat edin. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız bir şeyde ihtilafa düştünüz mü o hususta Allah'a ve Peygambere müracaat edin; bu haraket, hem hayırlıdır, hem de sonu pek güzeldir.''  Nisa / 60

 

Hadisler

 

Veliyyi Fakih; İmam'ın Hüccetidir

 

İmam Mehdi (a.f) şöyle buyuruyor '' Hayatta karşılaşacağınız olaylarda, bizim hadislerimizi nakledenlere müracaat edin, çünkü onlar sizler için benim hüccetim, ve ben ise Allah'ın yeryüzünde ki hüccetiğim.'' ( Bihar'ul Envar c. 53 s. 181 ve başka kaynaklarda mevcuttur )

 

Bazı Fakihlere Taklit etme

 

İmam Hasan Askeri (a.s) şöyle buyuruyor '' Fakihlerin arasından, kim kendisini ve Dinini korursa, nefsi istekelrine muhalefetlik ederse, Alah'ın emrine itaat ederse halkın ona taklit etmesi haktır, bu gurup Şia Fakihlerinden olan Müctehitlerdir. Başkaları değildir.'' ( Vesail-üş şia 18/ s. 95)

 

Kimin İçin Devlet ?

 

'' Salman bin Halid; İmam Cafer Sadık'tan (a.s) şöyle naklediyor: Devlet yönetmekten kaçının, çünkü devlet yönetme hakkı Hz. Resulüllah'a ve Onun Vasiyleri olan masum İmamlara tahsis edilmiştir. İnsanlar arasında en iyi hüküm verecek ve adaletle idare edecek kabiliyete sahip olan Ehl-i Beyt'tir.'' ( Vesail-üş şia 18 /s. 7)

 

Valiyyi Fakih'in Hakemliği

 

Ömer bin Henzeleh diyor İmam Cafer Sadık'a (a.s) bir konu hakkında soru sordum ve İmam cevabını şöyle buyurdu:

 

'' Dedim: Sizin Şia'larınızdan iki kişi ihtilafa düştükleri Borç ve Miras konusunu halletmek için konuyu zalim  bir hakimin huzuruna götürdüler, acaba yaptıkları bu davranışta bir sakınca varmıdır.? İmam (a.s) şöyle buyurdu: Kim herhangi bir konuyu hak olsun batıl olsun onların yanına götürüp sorununu çözmeye çalışırsa bilsin ki Tağut ve Şeytanın hakimliğine götürmüştür. Haklı olduğu halde bile onun lehine verilen karar neticesinde kendisine ait olan hakkı almak bile haramdır. Çünkü o Şeytanın hükmüne uyarak almıştır. Allah buyuruyor: Ey insanlar küfre buğz ediniz.

 

Ve yine Allah şöyle buyuruyor: Aralarında ki sorunları Tağut ( şeytan)'ın hakemliyiğle halletmek istiyorlar, oysa biz onladan tağut (şeytan)'a karşı buğz etmelerini istedik. İmam'a (a.s) sordum bu durumda ne yapmaları gerekiyor; İmam buyurdu: Sizden kim bizim hadislerimizi söylerse, helal ve haramları gözetirse, bizim hüküm ve hakemliğimizi tanırsa o zaman bu hakemliye razı olmaması gerekmektedir. Çünkü ben onu sizler için hakim ve hakem karar kıldım.''  (Vesail-uş Şia 18 / s. 99)

 

Valiyyi Fakih'in Özellikleri

 

İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor '' Fakihler halkın hakimleridirler.''

 

İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor '' Ceddim Hz. Resulüllah (s.a.a) şöyle buyurdu: Fakihler dünya işlerine karışmadıkları sürece Peygamberler'in emanetçileridir. Eğer dünya'ya meyil ederlerse (Fakih olma olgularını kayıp ederler) dininzi korumak için onlardan uzaklaşın.''

 

Velayet'i Fakih'in konumu tıpkı Hz. Reslülah'ın (s.a.a) konumu gibidir. Resulüllah'ın (s.a.a) Velayet'ine itaat farz olduğu gibi Velayet'i Fakih'ede itaat farzdır. Ona itaat'tan kaçan münafıktır.

Allah cümlemizi Velayet'i fakihe itaat etmeyi her zaman daim eylesin inşallah.

 

Tevekkül Erol

Ehlader