Toplumun en küçük sosyal birimi olan ailenin varlığı neredeyse ilk insanın yaratılışı kadar eskidir. İnsanı imtihan etmek üzere yaratan Allah onu yalnız bırakmamıştır. Çok kısa bir süre sonra da eşini yaratıp ilk aileyi oluşturmuştur.
Yaratılan ilk insan uzun süre yalnız kalmamış neredeyse yaratılışının hemen ardından Allah’ın dilemesiyle kendini bir aile içinde bulmuştur.
Kadın, ailenin temelinin sağlamlaştırılmasında kilit rol oynar ve İslam dininde ailenin temeli ahlak üzerine kuruludur.
Aile temelinin güçlenmesinde etkili olan faktörler hakkında IQNA ile ropörtaj yapan doktora öğrencisi olan Leyla Behrami şu açıklamalarda bulundu:
Ailenin temellerini sağlamlaştırmanın en önemli yolu Allah ekseninde dini değerlere bağlılıktır. Çünkü ailenin temeli Allah’a itaate, şeriat ve İslami öğretilere dayalı katı ilkelere uymaya dayalıysa, ailenin temeli daha derinden sağlamlaşır.
Bir ailenin dayanıklılığını, gücünü ve istikrarını incelemek istiyorsak, o ailenin üyelerinin Allah ile ne kadar irtibat halinde olduğunu görmeliyiz. Allah ile derin bağ, ailede adalet gibi büyük ilkelerin yerine getirilmesine yol açacak ve bu şekilde kişi haksızlık etmeyecek ve her zaman İslam’ın kanunlarına bağlı kalacaktır.
Eşler belirtilen kural ve esaslara göre hareket ederek davranmalı dini çerçeveye bağlı kalmalıdırlar. Aile, bir dizi ilâhi kanun ve hükümden oluşur ve İslam dininde aile, ahlak üzerine kuruludur.
İslam kültüründe Kur’an-ı Kerim ve Ehlibeyt rivayetlerinde aile üyeleri arasında sevgi ve şefkatle davranmaları ve yumuşak bir üslupla konuşmaları tavsiye edilmiştir.
İslam’da ailenin temellerini güçlendirmek için konulan haklar sayesinde aile bunlara uyarak yaşamını devam ettirebilir. Bu yüzden ilk olarak ilmin dini tavsiyelere ve ikinci olarak dünyanın bu tavsiyelere ihtiyacı vardır.
Örneğin Hz Ali'ye (a.s) Hz. Fatıma’yı (s.a) nasıl bulduğu sorulduğunda, onun Allah’a ulaşmada en iyi yardımcı olduğunu söyler. Bu nedenle çiftler, büyüme ve mükemmellik yolunda birbirlerine yardımcı olmalıdır.
Her aile üyesinin aileye ve başkalarına karşı hak ve yükümlülükleri vardır. Aile içinde bireylerin haklarına saygı göstermek bir zorunluluktur.
Aile içindeki ilişkiler bireylerin en yakın ilişkilerini ifade eder. Yani insanın en yakınları eşi, anne-babası ve çocuklarıdır. Birbirine bu denli yakın olan insanların ilişkileri de temel esas karşılıklı sevgi, saygı ve merhamet olmalı, ilişkiler sağlam olduğu kadar seviyeli ve duygu yüklü olmalıdır. Çünkü ancak bu sayede insanlar huzura kavuşur. Çünkü aile oluşturmanın temel nedenlerinden biri de huzura kavuşmaktır.
İslam’ın aile kurumuna dikkat etmesi ve bu konuda çok sayıda ayetin zikredilmesi bu kurumun İslam dininde çok önemli bir konu olduğunu göstermektedir.
Erkek, barışı sağlama ve sevgiyi ifade etme sorumluluğuna, kadın ise aileyi yönetip büyütebilmeleri için erkeğin otoritesini sürdürme sorumluluğuna sahiptir. Anne çocuklarıyla daha fazla zaman geçirdiğinden ailenin temellerini güçlendirmede önemli bir role sahiptir.
Güçlü ve sağlam bir aile oluşabilmesi için çiftlerin birbirlerinin özel hayatına saygı duyması, adaleti gözetmesi, insan onurunu temel ilke olarak kabul etmesi ve birbirinin özgüvenini zedelememesi gerekir.
Aile kurumunun güçlendirilmesi için koruyucu kurumların eğitimle uyumlu, verimli ve sürekli programlar tasarlaması gerekmektedir. Böylece beyan edilen şer’i ve İslami öğretiler toplumdaki insanlara aktarılabilir.
Hz. Muhammed, son peygamber olduğu gibi, getirdiği İslamiyet de son dindir. Âdem (as.) ile başlayan ve Allah’ın birliği esasına dayanan tevhid dini, gelişerek İslamiyet’le olgunlaşarak tamamlanmıştır. Artık bundan sonra yeni bir din gönderilmeyecek, İslam’ın hükümleri, Allah’ın dilediği zamana kadar yürürlükte kalacaktır. Her şeyin sonuncusu, kendinden öncekilere nisbetle daha mükemmeldir. İslam dini de bunun gibi, kendinden önceki semavi dinlere göre böyledir.
Din ve maniviyatın güçlendirilmesi aile krizlerini önleyebilir. Bu şekilde dini hikmetlere ulaşılabilir ve insan hayatında dinin emirlerine uyulduğunda etkileride görülebilir.