İmam Kazım (sa) şöyle buyurur: İyi komşuluk, komşuyu rahatsız etmemek değil, asıl komşunun verdiği rahatsızlığa karşı sabretmektir.
Son yıllarda kentlerin artan nüfusu ve teknoloji alanında sağlanan ilerlemeler, insanların yaşam tarzında önemli ve köklü değişikliklere yol açtı. Kentleşme sürecinin baş döndüren ivmesi, insanları küçük apartman dairelerinde derli toplu yaşamaya mahkum etti. Gerçi evlerde ve apartmanlarda duvarlar insanları bir birinden ayırıyor ve herkes kapısını açarak kendi hanesine ve hayatına ayak basıyor, fakat sosyal yaşam, insanları adeta bir ailenin bireyleri gibi yan yana getiriyor ve insanlar sürekli bir biri ile irtibat, teamül ve yardımlaşma içinde hareket etmek zorunda kalıyor.
Bu yüzden iki komşun bir birine huzur vermeli ve her komşu kendini başkalarının komşuluğunda güvenli ve huzurlu bir ortamda hissetmesi gerekir. Bu durum, İslam dininin muaşeret ve ahlak ilkelerinde vurgu yaptığı bir konudur. İnsanların dünya ve ahiretlerinde saadete ermeleri için geniş ve mükemmel bir programı olan İslam dini bireysel ve sosyal yönleri ve gereksinimleri gözetleyen bir dindir. İslam dini komşuluk konusunda da yararlı tavsiyelerde bulunmuştur, öyle ki bu tavsiyeler günümüz dünyasında insanların ve özellikle komşuların ilişkilerinin renksizleştiği bir dönemde yararlı ve kayda değer sayılır. Yüce Allah Nisa suresinin 36. Ayetinde müslümanların bir birine karşı haklarından söz ederken, başta komşular olmak üzere bir kaç kesime iyilik tavsiyesinde bulunuyor ve yakın ve uzak komşulara ihsanda bulunulmasını vurguluyor.
Evet, bu ayette komşulara ihsan tavsiyesinde bulunuluyor. İyilik ve ihsanda bulunma tavsiyesi, adaletten ve yasallıktan daha yukarı bir mertebedir. İhsan, bağışlama ve cömertlik gibi duygular adalet ve kanun çerçevesine sığmaz, çünkü yasalar çerçevesinden bakıldığında artık cömertlik ve ihsan olamaz. İhsan, insan hatta yasal görevi olmadığı halde elinden geldiğince başkaları hakkında iyilikte bulunmasıdır. İmam Ali (sa) son vasiyetlerinde şöyle buyurur: Sürekli peygamberlerin tavsiye konusu olan komşularla ilgili olarak Allah’tan korkun, Allah’tan korkun. Allah resulü (sav) o kadar çok komşularla ilgili tavsiyede bulunurdu ki, komşuların da bir birinin mirasına ortak olduğunu zannediyorduk. Komşunun konumu o kadar önemlidir ki İslam peygamberi (sav) bu kesim için, inançları ve dinleri ne olursa olsun, ayrı bir hak tanımıştır. Allah resulü (sav) şöyle buyurur:
Komşular üç kısımdır: üç hakkı olan komşu: komşuluk hakkı, İslam hakkı ve akrabalık hakkı. İki hakkı olan komşu: İslam hakkı ve komşuluk hakkı. Ve tek hakkı olan komşu, o da sadece komşuluk hakkı olan kafirdir. İslam dininin komşuluk adabı ve hakları oldukça geniştir. Bir gün Allah resulü (sav) sahabeden sorar: acaba komşu hakkı nedir, bilir misiniz? Sahabe hayır diye cevap verince Allah resulü (sav) şöyle buyurur: komşu hakkı, eğer sizden yardım talep ederse ona yardım etmenizdir, eğer borç isterse ona borç vermenizdir, eğer yoksullaşırsa, onun elinden tutmanızdır, eğer iyi haber alırsa, onu kutlamanızdır, hastalandığı sırada onu ziyarete gitmenizdir, musibetlerde ona başsağlığı dilemenizdir, eğer ölürse cenazesine katılmanızdır. Komşunuzun müsaadesi olmadan evinizin yüksekliğini arttırmamalısınız ki onun evine hava akışına mani olmasın.
Ne zaman meyve alırsanız bir miktarını ona hediye edin, eğer bunu yapmak istemiyorsanız, aldığınız meyveyi gizlice evinize götürün ve çocuğunuz o meyveyi dışarı götürmesine ve komşunuzun çocuğunun görmesine zemin oluşturmasına ve bu yüzden bahane etmesine müsaade etmeyin. Ona biraz yollamadan yaptığınız yemeğin hoş kokusu ile komşunuzu rahatsız etmeyin. Allah resulünden (sav) aktarılan nurani rivayette yer alan haklar genel ahlaki kurallardan en ince manevi noktaları içermektedir ve eğer komşular bu ilkelere ve tavsiyelere uyacak olursa, beşeri toplumda gönül birliği ve vahdet açısından büyük tesiri olacağı kesindir. İslam peygamberi (sav) mümin ve uyumlu komşu sahibi olmanın insanların huzurlu ve saadetli yaşamında etkili olduğuna inanır ve sahabeye mümkün mertebe daha şayeste komşuları olan yerlerde mesken edinmelerini tavsiye ederdi.
Bir gün sahabeden biri sorar: Ey Allah’ın resulü (sav), bir ev satın almak istiyorum. Sizce hangi semti seçmem daha isabetli olur. Allah resulü (sav) her hangi bir özel semti önermeksizin şöyle buyurur: önce komşularına bak, daha sonra ev al. Bu beyan, İslam’ın komşuluk sınırı ile ilgili görüşünü bildiğimizde daha da önem kazanır. Bir gün sahabeden biri İmam Sadık’tan komşuluk sınırının nereye kadar olduğunu sorar. O hazret, her taraftan kırk ev, diye karşılık verir. Öte yandan komşuya saygı göstermek de İslam’ın önemli tavsiyelerinden biridir. İslam peygamberi (sav) komşulara saygı, anneye saygı gibi insanlara vacip olduğunu buyurmuştur.
Komşuların halinde habersizlik ve haklarına yönelik duyarsızlık, İslam dininde tenkit edilen durumlardır. İslam peygamberi (sav) şöyle buyurur: Eğer biri komşusu açken tok karınla yatıyorsa, bana iman edenlerden değildir. İslam dininde komşuların durumu ile ilgilenme üzerine sık sık vurgu yapılırken, komşunun sırrını ve kusurların ifşa etmek de bir o kadar tenkit edilmiştir. İmam Seccad (sa) komşuların bir birine karşı haklarından biri, komşunun sırrını saklamak olduğunu belirterek şöyle buyurur: eğer komşunun kusurunu öğrendiysen, ona saklamalısın. Din önderlerinin sürekli men ettikleri çirkin adetlerden biri, komşuları rahatsız etmektir. İslam peygamberi (sav) komşuları rahatsız etmemenin müminlerin özelliği olduğunu beyan ederek şöyle buyurmuştur: bir kul, komşusu onun şerrinden korunmadan iman etmiş sayılamaz. Yani gerçek mümin, genelde başkaları ve özelde komşuları onun şerrinden korunan kimsedir.
Öte yandan bir grup insan aynı ortamda bir arada yaşadığında bazılarının komşuluk ilkelerine ve kurallarına duyarsızlığı ve bu ilke ve kurallara uymaması, anlaşmazlık ve küskünlük sebebi olabilir. Bu durumda ve komşusundan ilgisizlik gören komşu, onun verdiği rahatsızlığa mümkün mertebe katlanması ve düşmanlık gütmekten kaçınması gerekir.
İmam Kazım (sa) şöyle buyurur: İyi komşuluk, komşuyu rahatsız etmemek değil, asıl komşunun verdiği rahatsızlığa karşı sabretmektir. Komşuların bir birine karşı iyi davranması bir çok bereketin kaynağı olabilir. İslam açısından komşuluk ancak ahlaki ve insani ilkelerin çerçevesinde geliştiği takdirde iyi tesiri olabilir. Bu durumda komşuluğun maddi ve manevi, dünyevi ve uhrevi tesirleri bol olur. İyi komşuluğun tesirlerinden biri, kentlerin imarı ve insanın ömrünün uzamasıdır. Çünkü komşular bir biri ile işbirliği yaptığı takdirde şartlar refah seviyesinin gelişmesi için elverişli olur. Öte yandan refah da insanda psikolojik huzura ve sonuçta ömrün uzamasına yol açar.
İlişkileri sürekli gergin ve baskılarla birlikte olan komşular bu durumdan olumsuz etkilenir ve cismi ve ruhi açıdan hastalanır. İyi komşuluğun bir başka sonucu, Allah katında makbul hale gelmektir. Komşusuna iyilik ve ihsanda bulunan kimse Allah’ın ve peygamberinin sevgisini kazanır, çünkü yüce Allah ve resulü nezdinde iyilik ve ihsan, ilahi sıfatlardır. İyi ahlak, insanın cennete girmesine vesile olur, çünkü cennet, iyi ahlaklı insanların yeridir. Bu yüzden yakınlara ve komşulara iyilik etmek, ebedi cennete girmenin ve ebedi saadete kavuşmanın anahtarıdır. İslam peygamberi (sav) başta komşular olmak üzere insanlara karşı iyi davranma konusunda şöyle buyurur:
Ahlakınızı düzeltin ve komşularınıza karşı sevgi ile davranın ve kadınlarınıza saygı gösterin ki hiç hesap sorulmadan cennete girebilesiniz. Günahların bağışlanması da komşusu kendisinden memnun olan insanlara verilen bir başka mükafattır. İslam peygamberi (sav) şöyle buyurur: kim ölür ve üç komşusu varsa ve hepsi ondan razı ise, Allah’ın rahmetine kavuşur. Evet toplumda insanların arasında İslamî kardeşlik ruhu hakim olursa, ilişkiler bir o kadar yakın ve mesafeler bir o kadar azalır ve komşular bir birine yardımcı olur ve iyilikte ve kötülükler bir birine ortak olur. Öte yandan komşuların yakın ve samimi ilişkileri toplumda birlik ve beraberliği de güçlendirir ve bu yüzden İslam dini öğretilerinde komşulara ihsanda bulunmaya vurgu yapar.