İnsanoğlu kemale ermek ve ilerlemek için bazı görev ve sorumlulukları söz konusudur ki bunlardan biri kendine iyi bakmasıdır. Yüce Allah Maide suresinin 105. Ayetinin bir bölümünde Ey iman edenler! Siz kendinize bakın, şeklinde buyurmuştur. Kuşkusuz insanın kendisine yönelik sorumlulukları çok geniştir.
Bu sorumluluklardan biri, düşünce gücünü nasıl kullanacağıdır. İnsanın gelişmesi ve ilerlemesinin en önemli etkenlerinden biri düşüncü gücünü doğru kullanması ve yeteneklerini ortaya çıkarmasıdır, çünkü insan derin düşündükçe kemale erer ve aktif hale gelir, nitekim bu konuda müsamahakar davranması veya durgunluğu hüsrana uğramasına yol açar.
İmam Ali (sa) düşüncenin yüce Allah'ın insanlara sunduğu ve böylece tehlikelerden korunmasına yardımcı olduğu en önemli nimetlerinden biri olduğunu beyan eder. Akıllı insan varlı alemi üzerinde düşünmek ve doğru biçimde tanımak sureti ile doğru yaşama yolunu ve yönünü bulur. İslam dini düşünceye ve cahillikten uzak durmaya çok vurgu yapar. İslam dini her türlü hurafe, zulüm, istibdat ve sapma ile mücadele etti ve akıl ve düşüncenin ve ilahi ve tevhidi fıtratın ürünü olan her şeyi geride bıraktı.
Aslında düşüncenin ve düşünmenin gücüne bakıldığında insanların sorumluluklarının önemi daha da belirgin hale getir. Her insan bu ilahi muhabbeti en iyi şekilde kullanması ve kendisinin ve yaşadığı toplumun saadeti yönünde yararlanması gerekir. Bilim peşinde olmalk da insanların kayda değer yeteneklerinden biridir ki bu da akıl ve düşüncenin ürünü sayılır.
Her mahlukun yaşam alanında kemale erme talebi, varlığından kaynaklanan imkanlarla orantılıdır. Bitkilerin yaşamında bir bitkinin gelişmesi ve büyümesi uygun beslenmesine bağlı olduğu gibi, insanın yücelmesi ve kemale ermesi de ruhunun beslenmesine bağlıdır. Bilim ve marifet ise insan ruhunun beslenmesinde en önemli ve olmazsa olmaz maddelerdendir.
Bilim ve marifet insanların tekamül yörüngesine yönlendirir ve yüce Allah katına yakınlaşma ve hidayete erme anayoluna girmesini kolaylaştırır. İlim ve marifeti insanların yücelme etkeni olarak belirleyen yüce Allah insanlara hem bilmediklerini öğretmiş, hem marifet edinmenin araç ve gereçlerini sunarak insanlara bilim ve marifetten ilerleme basamakları inşa ederek insani yüce zirvelere tırmanmasına imkan sağlamıştır. Yüce Allah Mücadele suresinin 11. Ayetinde şöyle buyurur: ... Allah sizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Müslümanların din önderleri de sürekli insanların bilim öğrenme konusunda sorumluluklarına vurgu yapmıştır. İmam Ali (sa) bilim ve marifetin insanların izzetine vesile olduğunu belirterek şöyle buyurur: Bilim düşen insanı yüceltir ve bilimden el çekmek insanı zirveden aşağı indirir. Kuşkusuz bilim insanlara marifet ve tanımı kazandırır. İmam Rıza (sa) bilimin önemi hakkında şöyle buyurur: Bilim kalpleri cahillikten kurtarır ve onlara hayat kazandırır ve gözleri karanlıktan kurtararak onlar nur verir. Bilim bedenleri zafiyetten kurtarır ve güç kazandırır. Bilim kulu, şayestelerin konumuna ve iyilerin meclisine ve dünya ahiret yüce derecelere kavuşturur.
Bilimsel tartışma oruç kadar sevaplıdır ve bilim öğretmek namazla eşdeğerdir. Yüce Allah bilimle ibadet ve kulluk edilir ve bilimle sıla-i rahim gerçekleşir ve haramla helal ayırt edilir. Bilim, amelin ilk adımıdır ve amel, bilime tabidir. Saadetli insanlar bilimden yararlanır ve haydut insanlar ondan mahrum kalır. Sorumlu insan kendisine sunulan bilim öğrenme araçlarını kullanarak konumunu geliştirebilir. Böyle bir insan hiç kuşkusuz bilimden insanlara doğru biçimde hizmet etme yolunda yararlanır. Hak aramak da sorumlu insanların bir başka özelliğidir. İnsanlar öz itibarı ile hakka eğilimlidir.
Herkes fıtri eğilimlerine özel özen göstermek ve bu iç duyguyu geliştirmekle yükümlüdür. Çünkü hakkı aramak insanların izzetini ve onuru güvence altına alır, oysa batıl peşinden gitmek insanları alçaltır ve hor yapar. Bu konuda İmam Hasan Asgeri (sa) şöyle buyurur: Haktan vaz geçen herkes horlanır ve hakka yönelen hor insan aziz olur. İmam Hüseyin (sa) hak aramanın simgesidir ve bu özelliğini dedesi Hz. Muhammed'den (sav) öğrenmiştir. İmam Hüseyin'in kardeşi Muhammed Bin Hanefiye'ye yazdığı vasiyetnamesine bakıldığında o hazreti hakka karşı sorumluluk duygusu daha da iyi anlaşılır.
İmam vasiyetnamesinde şöyle buyurur: Ben heves, isyankarlık, eşkıyalık veya zalimlik yüzünden kıyam etmedim. Ben sadece ceddimin ümmetini ıslah etmek için kıyam ettim. Ben iyiliklere emretmek ve kötülüklerden men etmek ve ceddim Muhammed'in (sav) ve babam Ali Bin Ebi Talib'in (sa) yolunu izlemek istiyorum.
Dolaysıyla sorumlu insan sadece kendi hakkını değil, başkalarının ve toplumun da hakkını savunur ve bu savunma ve destek, onun sorumluluk derecesine bağlıdır. İnsanların bir başka görev ve yükümlülüğü, kendini yetiştirmek ve nefsini tezkiye etmektir. Yüce Allah insanı yaratırken ona kendisinin yer yüzündeki halifesi olma yeteneğini de sunmuştur.
Gerçekte insan ta doğduğu andan itibaren zatî keramete sahiptir ve aynı zamanda kendini yetiştirmek ve nefsini tezkiye etmek sureti ile bu kerametini en yüksek seviyelere ulaştırabilir. Her ne kadar insan kendini yetiştirme ve nefsini tezkiye etme amellerine karşı daha fazla sorumluluk duygusu taşırsa, bir o kadar daha fazla fazilete ve kemale erişir.
Demek ki insan sadece kendi cisminin sağlığı karşısında sorumlu değil ve aynı zamanda ruhunun da sağlığını koruması ve ruhunu yüceltmesi gerekir. İmam Ali (sa) bu gerçeği şöyle beyan etmiştir: Yüce mevkilere ulaşabilmek için kendinizi şehvani heves ve isteklerden arındırın. İzzettaleplik de insanın sahip olduğu seçkin ve şayeste sıfatlarından biridir. İnsan sosyal bir mahluktur ve yaratılışı itibarı ile sosyal yaşamak ve başkaları ile teamül içinde olmak zorundadır. Kuşkusuz bu teamül insanın izzetine zarar vermeyecek şekilde olmalıdır. Herkesin yaşamı ve kimliği izzetine bağlıdır ve izzeti zedelenen insanın uygun gelişme zemini zedelenmiş olur.
Günümüzde küresel istikbar ve kapitalist toplum kendi çıkarlarına ulaşmak ve siyasi ve kültürel sultasını dayatmak için her şeyden ziyade beşeriyetin izzetini ve kimliğini yok etmeye ve böylece şom emellerine ulaşmaya çalışır. İmam Sadık (sa) izzetin korunma zarureti ve sorumlu insanın izzetini ucuz kaybetmemesine vurgu yaparak şöyle buyurur: Yüce Allah tüm işlerin yetkisini mümine vermiştir, ama on zillete düşmeye asla yetki ve hak tanınmamıştır. Yoksa duymadınız mı ki yüce Allah izzet, Allah'ın, resulünün ve müminlerindir, diye buyurmuştur. Dolaysıyla her insan kendi izzetini korumak ve onu zillete düşürecek her türlü işten uzak durmakla yükümlüdür.
Evet, her insan bireysel sorumlulukları alanında düşünme gücünü kullanmak, hakkını aramak, bilim öğrenmek ve izzetli olmakla yücelme zeminini oluşturabilir. Kuşkusuz çaba harcamak, ibret almak, sırları korumak, iradeyi geliştirmek, güzelliklere eğilimi takviye etmek ve sosyalleşmek de insanlara kemal derecelerine erme konusunda yardımcı olan araçlardır.