İmam Rıza'nın (a.s) Ahlakı

İmam Rıza'nın (a.s) Ahlakı

Onlara üstünlük kazandıran takva ve onları saygın kılan şey ise, Allah'a itaatleridir...

Tertemiz kılınan Ehlibeyt imamları, halk arasında ve halkla birlikte yaşıyor, hâl ve hareketleriyle halka yaşam, temizlik ve fazilet dersi veriyorlardı. Onlar diğerleri için olgu ve örnektiler. Sahip oldukları yüce imamet makamı, onları diğer insanlardan ayırmakta, yeryüzünde Allah'ın seçkin kulları ve hüccetleri olmalarını sağlamaktaydı. Buna rağmen, toplumda kendilerine bir ayrıcalık tanımaz, halktan ayrılmaz, dokunulmazlık, zorba ve zalim kişiler gibi kendileri için bir özel alan oluşturmaz, hiçbir zaman halkı küçük görmez ve köleliğe sürüklemezlerdi.
 
• İbrahim b. Abbas şöyle diyor: "Hiçbir zaman İmam Rıza'nın (a.s) konuşurken birine haksızlık ettiğini, sözünü kestiğini görmedim. İhtiyacını giderebileceği hiçbir fakiri boş çevirmedi; başkalarının yanında ayaklarını uzatmazdı, hizmetçilerinden hiçbirine kötü söz söylemezdi. Kahkahayla gülmez, sadece tebessüm ederdi. Yemek için sofra açılınca tüm ev halkını, hatta kapıcı ve seyisi de kendi sofrasına oturtur, birlikte yemek yerlerdi. Gecenin büyük bir kısmını uyanık geçirir ve çok az uyurdu. Bazı geceler uyanık kalır, ibadetle sabahlardı. Çok oruç tutar, özellikle her ayın üç gününün orucunu hiç kaçırmazdı.[1] Çok hayır işler, gizlice infak ederdi; daha çok gecenin karanlığında fakirlere gizli olarak yardım ederdi."[2]


• Muhammed b. Ebu İbad şöyle diyor: "İmam (a.s), yazın hasırda ve kışın da kilimde otururdu. Evde giydiği- elbisesi kaba ve sertti; fakat umumî toplantılara katıldığı zaman normal ve güzel elbiseler giyer süslenirdi."[3]
 
• Bir akşam İmam'ın (a.s) misafiri vardı. Sohbet esnasında lambada bir sorun oldu. İmam'ın (a.s) misafiri lambanın sorununu gidermek için elini uzattıysa da, İmam (a.s) bırakmadı ve bu işi kendisi yaparak şöyle buyurdu: "Biz misafirlerimizi çalıştırmayız." [4]

 
• Bir defasında İmam'ı (a.s) tanımayan bir kişi hamamda İmam'dan (a.s) kendisini keselemesini istedi. İmam (a.s) kabul ederek adamı keselemeye başladı. Orada olan diğer kişiler İmam'ı (a.s) adama tanıtınca, adam mahcup olup özür diledi; fakat İmam (a.s) onun özür dilemesini önemsemeden keselemeye devam ediyor ve "Önemi yok." diyerek adama teselli veriyordu.[5]
 
• Adamın biri İmam'a (a.s): "Vallahi babalarının fazilet ve üstünlüğü bakımından yeryüzünde hiç kimse size ulaşamaz." diye arz etti.
 
İmam (a.s): "Onlara üstünlük kazandıran takva ve onları saygın kılan şey ise, Allah'a itaatleridir." buyurdu.[6]


• Belh ahalisinden bir kişi şöyle diyor: Horasan yolculuğunda İmam Rıza (a.s) ile birlikteydim. İmam (a.s) bir gün sofrasını açarak kendisiyle birlikte yemek yemeleri için bütün hizmetçileri, köleleri, zencileri sofrasına oturtmuştu.
 
Ben İmam'a (a.s): "Sana feda olayım! Bunların başka sofrada oturmaları daha uygun olmaz mı?" diye arz ettim. Fakat İmam (a.s): "Sus; herkesin Allah'ı bir, anne ve babası birdir; mükâfat ise amellerledir." buyurdu.[7]
 
• İmam'ın hizmetçisi Yasir şöyle diyor: İmam Rıza (a.s) bize: "Yemek yediğiniz bir sırada sizin başınızın üzerinde dursam bile sizinle bir işim olsa yemeğiniz bitinceye kadar kalkmayın." buyurmuştu. İşte bu nedenle çoğu zaman İmam (a.s) bizi çağırdığında, "Yemek yiyorlar." dendiğinde, İmam (a.s) da: "Bırakın yemeklerini bitirsinler." buyururdu.[8]


• Bir defasında yabancı biri İmam'ın (a.s) huzuruna çıkarak selâm verdi ve şöyle dedi:
 
"Ben sizin, babalarınızın ve dedelerinizin dostlarındanım; hac yolculuğundan döndüm; yol harçlığım tükendi. Mümkünse memleketime gidebilmem için bana bir miktar para verin; memleketime ulaşınca sizden taraf fakirlere o miktarda sadaka veririm. Ben fakir biri değilim, ancak yolculukta muhtaç duruma düştüm."
 
İmam (a.s) yerinden kalkıp bir odaya giderek iki yüz dinar getirdi; elini kapının üzerinden o adama doğru uzatarak ona hitaben şöyle buyurdu:
 
Bu iki yüz dinarı al, kendine yol harçlığı yap ve onunla teberrük edin. Bu parayı benden taraf fakirlere sadaka vermen de gerekmez.
 
Adam dinarı alarak gittikten sonra İmam (a.s) o odadan dışarı çıkarak gelip yerinde oturdu. Oradakiler: "Neden dinarları verirken adamın sizi görmesini istemediniz?" diye sorduklarında, İmam (a.s): "Onun yüzünde beliren isteme mahcubiyetini görmemek için…" buyurdu.[9]


 Ehlibeyt İmamları (a.s) izleyicilerini terbiye ve onlara kılavuzluk etme konusunda sadece sözle yetinmiyor, onların amel ve hareketlerine de ciddi bir şekilde dikkat ediyor, yaşamlarındaki hatalarını onlara hatırlatıyorlar; böylece hem onların doğru yola gelmelerini, hem de gelecekte diğer insanların ders almalarını sağlıyorlardı.
 
• İmam Rıza'nın (a.s) ashabından olan Süleyman Caferî şöyle diyor:
 
Bazı işler için İmam'ın (a.s) huzurundaydık. İşimiz bittikten sonra İmam'ın (a.s) huzurundan ayrılıp gitmek isteyince, İmam (a.s): " Bu gece bizde kalın." buyurdu. Biz de İmam'la (a.s) birlikte evine gittik. Akşamdı; İmam'ın (a.s) hizmetçileri duvar örüyorlardı. İmam onların arasındaki bir yabancıyı görünce: "Bu kimdir?" diye sordu.
 
Hizmetçiler: "Bize yardım etmek için gelmiş; işi karşılığında ona bir ücret vereceğiz." dediler.
 
İmam (a.s): "Ücretini belirttiniz mi?" diye sordu.
 
Hizmetçiler: "Hayır." dediler, "Ne versek kabul edecek."
 
Bu söz üzerine İmam (a.s) öfkelendi. Ben İmam'a (a.s): "Sana feda olayım, kendinizi üzmeyin." diye arz ettim.
 
İmam (a.s) şöyle buyurdu:
 
"Ben defalarca bunlara birinin ücretini belirlemeden, aranızda anlaşmadan getirip çalıştırmayın, dedim. Anlaşma yapmadan ve ücreti belirtilmeden çalışan bir kişiye ücretinin üç misli fazla da verseniz yine az verdiğinizi düşünecek; fakat anlaştıktan sonra anlaştığınız miktarı verirseniz, anlaşmaya uyduğunuz için sevinir. Bu durumda belirttiğiniz miktardan biraz fazla verecek olursanız, az bile olsa fazla verdiğinizi düşünür ve teşekkür eder."[10]
 
• İmam Rıza'nın (a.s) ashabının ileri gelenlerinden olan Ahmed b. Muhammed b. Ebu Nasr el-Bezentî şöyle nakleder:
 
İmam'ın (a.s) ashabından üç kişiyle birlikte huzuruna çıkıp bir süre yanında oturduk. Dönmek istediğimiz zaman İmam (a.s) bana: "Ey Ahmed! Sen otur." buyurdu.
 
Yanımdaki adamlar gittiler; ben İmam'ın (a.s) huzurunda kaldım. İmam'a (a.s) birtakım sorular sordum, o da cevap verdi. Böylece gecenin bir bölümü geçti. Kalkıp gitmek isteyince İmam (a.s): "Gidiyor musun, yoksa bizim yanımızda kalacak mısın?" buyurdu.
 
Ben: "Siz nasıl buyursanız öyle yapacağım; kal derseniz kalırım, git derseniz kalkıp giderim." dedim.
 
İmam (a.s), bir çarşafa işaret ederek: "Kal, bu da yatağın." diye buyurdu.
 
Sonra da kalkarak kendi odasına gitti. Ben sevincimden secdeye kapanarak şöyle dedim: "Allah'ın hücceti ve peygamberlerin ilimlerinin mirasçısı huzuruna vardığımız birkaç kişi içinden bana bu kadar ilgi gösterdi; bundan dolayı Allah'a şükürler olsun!"
 
Daha secdeden kalkmadan İmam'ın (a.s) benim bulunduğum odaya döndüğünü fark ederek ayağa kalktım. İmam (a.s) benim elimi sıkarak şöyle buyurdu:
 
Ey Ahmed! Emirü'l-Müminin Ali (a.s) özel ashabından olanSa'saa b. Suhan'ın ziyaretine gitti. Ayrılmak için ayağa kalkınca, şöyle buyurdu: "Ey Sa'saa! Senin ziyaretine geldiğim için kardeşlerine karşı övünme. (Seni ziyaret etmem onlara karşı üstünlük taslamana neden olmasın.) Allah'tan kork ve takvalı ol. Allah için mütevazı ve alçakgönüllü ol; böyle yapacak olursan Allah seni yükseltecektir." [11]


İmam (a.s) bu hareket ve buyruğuyla, hiçbir şeyin kendini yetiştirme, nefsini eğitme ve salih amelin yerini dolduramayacağını ve hiçbir özellikle kibirlenmemek gerektiğini, hatta İmam'a (a.s) yakınlık, lütuf ve inayeti bile başkalarına karşı övünme, gururlanma ve üstünlük taslama vesilesi olmaması gerektiğini vurgulamaktadır.


--------------------------------------------------------------------------------
[1]- Galiba maksat her ayın ilk ve son perşembesi ile orta çarşambasıdır. Ehlibeyt İmamları (a.s): "Ramazan ayı dışında, her ayın bu üç gününde oruç tutan kimse, bütün yıl boyunca oruç tutmuş gibi olur." buyurmuşlardır.
[2]- İ'lamu'l-Verâ, s.314
[3]- İ'lamu'l-Verâ, s.315
[4]- Usul-u Kâfî, c.6, s.283
[5]- Menakıb, c.4, s.362
[6]- Uyun-u Ahbari'r-Rıza, c.2, s.174
[7]- Usul-u Kâfî, c.8, s.330
[8]- Usul-u Kâfî, c.6, s.298
[9]- Menakıb, c.4, s.360
[10]- Usul-u Kâfî, c.5, s.28
[11]- Mu'cemu'r-Ricali'l-Hadis, c.2, s.237, s.588