H.K. 195. yılı Recep ayının onunda İmam Muhammed Takî (a.s) dünyaya geldi.
Ehl-i Beyt İmamlarından sekizinci İmam olan Hz. İmam Rıza’nın (a.s) ömründen 40 küsur yıl geçiyordu. Ama henüz İmam’ın evladı yoktu. Bu mesele Şiileri endişelendiriyordu. Çünkü Peygamber (s.a.a) ve İmamlar’ dan (a.s) nakledilen rivayetlere göre, dokuzuncu İmam sekizinci İmam’ın oğlu olacaktı. Bu yüzden, Allah-u Teala’nın İmam Rıza’ya (a.s) bir erkek çocuk bağışlamasının çetin bir bekleyişi içindeydiler, hatta bazen İmam’ın huzuruna gidiyorlar ve Allah-u Teala’nın kendisine bir erkek çocuk lütfetmesi için dua etmesini istiyorlardı ve İmam (a.s) onlara teselli veriyor ve şöyle buyuruyorlardı: “Allah-u Teala bana öyle bir oğul verecek ki, benim varisim ve benden sonraki İmam olacaktır.”[1]
Nihayet H.K. 195. yılı Recep ayının onunda İmam Muhammed Takî (a.s) dünyaya geldi.[2] O Hazretin adı “Muhammed” ve künyesi “Ebu Cafer” ve en meşhur lakabları “Takî” ve “Cevad” dır. İmam’ın doğumu Şia toplumu için sevindirici ve onları iman ve inançlarının sağlamlaşmasına sebep olmuştu. Çünkü İmam’ın doğumunun gecikmesi, bazı şiilerin şüpheye düşmelerine yol açabilirdi. Bu şüpheler İmam’ın doğumuyla yok oldu.
İmam Cevad’ın (a.s) annesinin adı” “Sebike”dir ve İmam Rıza (a.s) bu hanıma “Heyzaran” adını vermişti. Bu hanım Resulullah’ın (s.a.a) eşi “Mariyet’ul Kıpti”nin[3] aşiretinden ve ahlak açısından kendi asrının en üstün kadınlarındandı. Peygamber (s.a.a) bir rivayetinde onu “Hayret’ul-İma’” yani cariyelerin en üstünü diye adlandırmıştır.[4] ve İmam Musa b. Cafer (a.s) yıllar önce bu hanımın İmam Rıza’nın (a.s) evine geleceğini ve bazı özelliklerini bildirmiş ve ashaplarından “Yezid b. Selit” vasıtasıyla ona selam göndermişlerdir.[5] İmam Rıza (a.s)’ın kız kardeşi “Hakime” der ki: “İmam Muhammed Takî (a.s)’ın doğumunda kardeşim benden “Heyzeran”ın yanında olmamı istedi. Bebek, doğumunun üçüncü gününde gözlerini semaya doğru açtı, sağa ve sola baktı ve dedi: “Eşhedu en lâ ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammed’en Resulullah” Ben böyle şaşırtıcı bir olayı görünce korkarak kalktım, kardeşimin huzuruna gittim ve gördüğüm şeyleri arzettim.
Bunun üzerine İmam (a.s) şöyle buyurdu:
“Bundan sonra Ondan göreceğiniz hayret verici olaylar, şimdiye kadar gördüklerinizden daha fazla olacaktır.”[6]“Ebu Yahya San’ani” diyor ki: “İmam Rıza’nın (a.s) huzurundaydım, küçük bir bebek olam İmam Cevad’ı (a.s) O’nun yanına getirdiler, İmam (a.s):
“Bu öyle bit mevlud (çocuk) ki O’ndan daha kutlusu Şia için dünyaya gelmemiştir.”[7]İmam (a.s)’ın böyle buyurmasının sebebi önceden değindiğimiz konulardan dolayı olabilir. Çünkü Şiiler İmam Rıza’nın (a.s) yerine geçecek kimse yok diye endişeleniyorlardı. İmam Cevad’ın doğumu bu endişeyi giderdi ve onları şüpheye düşmekten kurtardı. Nevfeli diyor ki: İmam Rıza (a.s) Horasan’a yolculuğa çıktığı zaman O’na: “Bana bir emir ve buyruğunuz var mı?” dedim.
İmam (a.s): “Benden sonra evladım “Muhammed“e uy. Çünkü ben geri dönmeyeceğim bir yolculuğa çıkıyorum.”[8] buyurdular. İmam Rıza (a.s)ın katibi olan Muhammed b. Ebi İbâd şöyle der: “İmam (a.s), oğlu Muhammed’i künyesiyle anardı ve İmam Cevad’dan (a.s) mektup geldiği zaman: “Ebu Cafer (a.s) yazmıştır…” buyuruyordu. İmam Rıza (a.s)’ın emriyle Ebu Cafer’e (a.s) mektup yazdığım zaman, O’na saygı ve ihtiramla hitap ederdi. İmam Cevad’dan (a.s) gelen mektuplar fevkalade güzel ve fasihti.” Yine Muhammed b. Ebi İbad, İmam Rıza’dan (a.s) şöyle buyurduğunu duydum der: “Benden sonra Ebu Cafer benim vasim ve ailem arasında vekilim olacaktır”[9]Muammer b. Hellad söyler ki, İmam Rıza (a.s) kendisine bir meseleyi sorduklarında şöyle buyurdu: “Bu meseleyi benden duymaya ne gerek var? Ben zaten Ebu Cafer’i kendi yerime tayin etmişim, O benim vasimdir. Biz öyle bir aileyiz ki, evlatlarımız –hakikat, maarif ve ilimleri- tamamıyla babalarından miras alırlar.”[10] (Yani ilim ve imamet makamı bütünüyle önceki İmam’dan sonraki İmama geçer; onların diğer evlatlarına geçmez).
Hayrani, babasından şöyle nakleder: Horasan’da İmam Rıza’nın (a.s) yanında idim. Birisi O Hazretten; “Eğer başınıza bir şey gelecek olursa –sizden sonra kime müracaat etmemiz gerekir?” diye sordu.
İmam (a.s); “Oğlum Ebu Cafer’e” buyurdular. İmam Rıza (a.s) soruyu soran şahısın İmam Cevad (a.s)’ın yaşını yeterli görmediğini ve bir çocuğun imamet gibi bir görevi nasıl üstlenebileceğine akıl erdiremediğini görünce şöyle buyurdular: “Allah-u Teala Hz. İsa (a.s)’ı nebi ve resul seçtiğinde, Hz. İsa (a.s) yaşça Ebu Cafer’den daha küçüktü.”[11]Abdullah b. Cafer der ki: “Safvan b. Yahya ile birlikte İmam Rıza’nın (a.s) huzuruna gittik, o zaman üç yaşlarında olan İmam Cevad (a.s) da oradaydı. İmam’dan; “Eğer başınıza bir olay gelecek olursa vasiniz kimdir?” diye sorduk.” İmam (a.s) Ebu Cafer’i (a.s) göstererek: “Bu oğlumdur” dediler. Biz, “Bu yaşta mı?!” diye hayretle sorduk. İmam: “Evet bu yaşta; Allah-u Teala (c.c.) İsa (a.s)’ı kendine hüccet seçtiğinde üç yaşında dahi değildi.”[12] buyurdular.
_________________
[1] – Bihar, c.50, s.15 ve Uyun’ul-Mucizat, s.107
[2] – Başka bir rivayete göre, Ramazan ayında doümuştur.
[3] – Mariye, Kıptî idi; Müslüman olup Resulullah’la (s.a.a) evlenmiş, Resulullah’ın İbrahim adlı çocuğunu dünyaya getirmiştir.
[4] – Kâfî, c.2, s.323
[5] – a.g.e, s.315
[6] – Menâkıb, c.4, s.394
[7] – Envar’ul-Behiyye, s.125 ve Kâfî, c.1, s.321 ve İrşad-ı Mufid, s.299[8] – Uyun-u Ahbar’ir-Rıza, c.2, s.216
[9] – a.g.e, c.2, s.240
[10] – Kâfî, c.1, s.321
[11] – Kâfî, c.1, s.322
[12] – Kifayet’ul-Asar, s.324; Bihar, c.50, s.35 (Bu rivayetin son cümlesi meâlen nakledilmiştir)