Hz.Şuayb (a.s) ve Kavminin Kıssası

Hz.Şuayb (a.s) ve Kavminin Kıssası

Şam topraklarının güneyinde Akabe körfezinin yanında Medyen adında nimet içinde yüzen bayındır bir şehir vardı.

Bu şehrin sakinleri genellikle müreffeh, imkan sahibi ve varlıklı bir topluluktu. Bu da onların ahlaki sapıklığa ve fesada düşmesine neden olmuştu.

Onlar tümüyle putlara tapmaya koyulmuşlardı. Ahlaki ve toplumsal sapıklıklarından biri de halkın malına ihanet etmek ve eksik tartmaktı. Şuayb (a.s) usta bir konuşmacı ve güzel bir yaratılışlı birisi olduğu için onları hidayet etmeye yöneldi, merhamet ve şefkatle onları bu sapıklıktan kurtarmaya çalışarak şöyle buyurdu: “Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik).

Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin! Sizin için ondan başka tanrı yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Zira ben sizi hayır (ve bolluk) içinde görüyorum. Ve ben, gerçekten sizin için kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum. Ve ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın; insanlara eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozguncular olarak dolaşmayın.

Eğer mümin iseniz Allah'ın (helâlinden) bıraktığı (kâr) sizin için daha hayırlıdır. Ben üzerinize bir bekçi değilim. Dediler ki: Ey Şuayb! Babalarımızın taptıklarını (putları), yahut mallarımız hususunda dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor? Oysa sen yumuşak huylu ve çok akıllısın! Dedi ki:

Ey kavmim! Eğer benim, Rabbim tarafından (verilmiş) apaçık bir delilim varsa ve O bana tarafından güzel bir rızık vermişse buna ne dersiniz? Size yasak ettiğim şeylerin aksini yaparak size aykırı davranmak istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Fakat başarmam ancak Allah'ın yardımı iledir. Yalnız O’na dayandım ve yalnız O’na döneceğim.”‌[1]

Şuayb (a.s) onları hidayet etmek için çok çaba gösterdi. Ama bunun hiçbir faydası olmadı. Bunun üzerine Allah’tan bu kavmin kötülüklerini def etmesini istedi. Allah da onun duasına icabet buyurdu. Onlara semavi korkunç bir sese ve sarsıntıya uğrattı. Onları o yurdun sakinleri değilmiş gibi helak etti. Yüce Allah Şuayb’ı (a.s) ve ona iman edenleri kendi rahmetiyle kurtardı.

Kıssanın mesajları ve nükteleri

A- Malları tüketmede israf ve refah düşkünlüğü

Eğer beşer refah ve dünyevileşme hastalığına maruz kalacak olursa artık maneviyata yöneliş yerine dünyanın aldatıcı maddi görkemlerine tapmaya yönelir ve kalbiyle dünyaya bağlanır. Şüphesiz varlık âlemindeki hakikatleri tanımaktan mahrum kalır. Zira onlar hayatı israf ve ayyaşlık olarak tanımlar ve bu maddecilik ve dünyevileşme huyu ilahi şahsiyetlerin davetini kabul etmeye engel teşkil eder.

B- Malda ihanet ve tartıyı eksik tutmak

Şuayb kavminin sapıklıklarından biri de iktisadi sapıklık olup alışverişte sahtekarlığa yönelmeleriydi. Bu uğursuz ve tehlikeli günahta hakikatte onların çöküş sebebi olarak beyan edilmişti. Kur’an-ı Kerim bu gerçeği işaret ederek şöyle buyurmuştur: “Ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”‌[2]

C- Allah’tan gayrisine ibadet etmek

Şuayb’ın kavmi tümüyle şirk ve putperestliğe yönelmişti. Bu yüzden Şuayb’ın (a.s) karşısında savaş açarak batı yolda ayal diretmişlerdi. Şuayb’ın (a.s) daveti ise şüphesiz ibadette tevhid esasına dayalıydı ve onları Allah’tan gayrisine ibadetten sakındırmayı öngörüyordu. Şunu da hatırlatmak gerekir ki tevhit çeşitleri arasında Kur’an daha çok ibadette tevhid esasını önemle vurgulamakta ve tevhidin diğer kısımlarından çok bu kısma önem vermektedir. Zira eskiden olduğu gibi günümüzde insanlar daha çok bu şirke düşmektedirler. Dolayısıyla “Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayın”‌ ifadesindeki şirkten maksat da cahiliye dönemindeki Arapların ve günümüzde insanların maruz kaldığı ibadi, boyutlardaki şirktir; zat veya fiiller boyutunda şirk değil. [3]

Muhteri Mazenderani   

 


[1] Hud suresi, 84- 88. ayetler

[2] Şuara suresi, 181- 183. ayetler

[3] Menşur-i Cavid-i Kur’an, s. 66, Üstat Cafer Sübhani