Hz. Mehdi’nin (a.s) Doğumu

Hz. Mehdi’nin (a.s) Doğumu

Mehdilik inancı ahir zamanda dünyaya gelmesi beklenen belirsiz bir kurtarıcıya inanmak değildir.

Hz. Mehdi’nin (a.s) Doğumu
      

Mehdilik inancı ahir zamanda dünyaya gelmesi beklenen belirsiz bir kurtarıcıya inanmak değildir.

Ehlibeyt (a.s) mektebine göre Mehdi babası, annesi, doğum yeri ve birçok diğer alametleriyle tanınan, şu anda hayatta olan ve yeryüzünün İmamı olup ancak İlahi hikmet gereği gizli bulunan belli bir şahıstır.

Şia, Hz. Âdem'den (a.s) ta kıyamete kadar yeryüzünün, asla Allah'ın hücceti olan masum bir önderden yoksun kalmadığına ve kalmayacağına inanmaktadır. [1]


Şia mektebi, son peygamber olan Hz. Muhammed Mustafa'dan (s.a.a) sonra on iki masum İmamın geldiğine ve bunların sonuncusunun ise on ikinci İmam olan

Hz. Mehdi olduğuna ve bu İmamın İlahi vaatlerin gerçekleşmesi, dinin yeryüzüne tamamen hakim olması, hakkın batıldan tamamen ayrılması ve şartların elverişli hale gelmesi

için uzun bir süre gözlerden saklı kalarak, İmamet görevini yürüteceğini ve sonunda zuhur edip tüm dünyada adaleti hakim kılacağına inanmaktadır.    

                           
Şia'ya Göre Hz. Mehdi Kimdir?


Ehlibeyt mektebine göre ismi ve künyesi Resulullahın (s.a.a) ismi ve künyesi olan Hz. Mehdi, Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın soyundan gelmektedir.

Hz. Hüseyin’in oğlu Hz. ZeynülAbidin’in oğlu Hz. Muhammed Bakır’ın oğlu Hz. Cafer Sadık'ın oğlu Hz. Musa Kazım'ın oğlu Hz. Ali Rıza'nın oğlu Hz. Muhammed Taki'nin oğlu Hz. Ali Naki'nin oğlu Hz. Hasan Askeri'nin oğludur.

Yani Hz. Resulullahın (s.a.a) onuncu, Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın ise Hz. Hüseyin'den (a.s) olan dokuzuncu torunudur.


Doğum Tarihi


Merhum Şeyh Mufid (Ölm. H. 413) “el İrşad” adlı kitabında şöyle der:


"Hasan Askeri’den sonra ki İmam, onun oğludur. Onun ismi ve künyesi Resulullahın (s.a.a) ismi ve künyesidir.

Babasının ondan başka gizli veya aşikâr bir oğlu olmamıştır. Önceden de açıkladığımız gibi düşmanlardan gizli bir şekilde onu kendisine halife kılmıştır.


Hicri 255. yılın Şaban ayının 15'inde dünyaya gelmiştir. Annesi cariyedir ve Nergis diye tanınır. Babası vefat ettiğinde beş yaşında idi;

Allah ona hikmeti, Kur’an ilmini vermiş ve onu âlemlere ilahi bir nişane kılmıştır. Hz. Yahya'ya çocuklukta hikmeti verdiği gibi ona da çocuklukta hikmet vermiştir.

Hz. İsa'yı beşikte peygamber kıldığı gibi onu da çocukluk döneminde İmam kılmıştır."


İbn-i Hallekan da "Vefayat-ul Ayan"da şöyle yazar:

"Hz. Mehdi'nin doğumu cuma günü, Şaban ayının on beşinci gecesinde Hicri 255 yılında vuku bulmuştur. Babası vefat ettiğinde beş yaşında idi. Annesinin adı Hamt idi; bazıları ise annesinin isminin Nergis olduğunu söylemişlerdir."


Muhammed b. Ahmed el-Maliki İbn-i Sabbağ, Fusul-ül Muhimme adlı kitabının on ikinci faslında şöyle der:

"Ebu-l Kasım Muhammed el-Hüccet b. Hasan el-Halis Hicri 255. yılının Şaban ayının on beşinci günü Surre Men Rea (Samerra) şehrinde dünyaya gelmiştir."

                 
Doğum Yeri


Hz. Mehdi Hicri Kameri 255 yılında Bağdat’ın 175 kilometre kuzey batısına düşen Samerra şehrinde dünyaya gelmiştir.

Bu şehir "Mu’cem-ul Buldan" kitabının yazarı Himevi’nin yazdığına göre Abbasi Halifelerinden Mütesim tarafından devlet adamları ve özellikle askerlerin aileleriyle bir arada yaşamaları için Hicri 220'de bir askeri lojman olarak inşa edilmiştir." [2]


İmam Hasan Askeri ve babası İmam Ali Naki'nin (a.s) Askeri lakabıyla anılmalarının sebebi de bu şehirde yaşadıkları mahallenin Askeri bölge olması ve Asker Mahallesi diye tanınmış olmasıydı.


Hz. Mehdi (a.s) Nasıl Dünyaya Geldi?


Çeşitli muteber nakillere göre Hz. Mehdi dünyaya gelirken doğumundan, babası Hasan Askeri takva, iffet ve paklık örneği olan annesi

Nergis Hatun ve ilim, takva ve iffet örneği olan İmam Hasan Askeri'nin halası Hâkime Hatun’dan başka kimsenin haberi olmamıştır.


Merhum Şeyh Saduk, Hz. Mehdi'nin (a.s) dünyaya gelişini şöyle anlatır:


"İmam Muhammed Taki’nin (a.s) kızı ve İmam Hasan Askeri’nin (a.s) halası olan Hâkime Hatun diyor ki:

"Ben kardeşim İmam Ali Naki’nin (a.s) ziyaretine gittiğim gibi onun vefatından sonra da oğlu İmam Hasan Askeri’nin ziyaretine gidiyordum.


Bir gün onların yanına gittim. Gün batıncaya kadar İmamın yanında oturdum, akşam olunca, cariyeye seslenerek: "Elbiselerimi getir de ben gideyim" dedim.


İmam Hasan Askeri: "Halacığım! Bu gece bizimle kal. Çünkü bu gece Şaban ayının yarısının gecesidir. Bu gecede Allah'ın katında değerli ve O’nun hücceti olan bir çocuk dünyaya gelecektir.

Yeri öldükten sonra diriltecek olan odur." dedi. "O çocuk kimden olacak?" diye sordum; "O, Nergis'ten olacak" diye cevap verdi. "Ey benim efendim, dedim, ben Nergis'te gebelik belirtisi göremiyorum.

" O tekrar, "Nergis’ten olacak, diğerinden değil" dedi.

Yatsı namazını bitirdikten sonra iftar ettim, sonra yerime çekildim, ama sürekli olarak Nergis’in durumunu gözetliyordum.

Gece yarısı olduğunda namaz için kalktım. Namazımı bitirip Nergis’e baktığımda uykuda olduğunu ve hiç kıpırdamadan yattığını gördüm."


Olayın devamı Musa b. Muhammed’in nakline göre şöyledir: Hâkime Hatun diyor ki: "Oturup namazdan sonraki zikir ve duaları okuduktan sonra birazcık uyumuşum; birden kaygıyla yerimden kalktım.

Gördüm ki Nergis Hatun uyumuş. Biraz sonra o da kalktı ve gece namazı kıldı ve tekrar uyudu."

               
Hâkime Hatun şöyle devam ediyor: "Fecrin doğup doğmadığına bakmak için dışarı çıktım.

Gördüm ki birinci fecir doğmuş; ancak Nergis Hatun hâlâ uyuyordu. Bu durum kalbimde şüphe uyandırmaya başladı. Tam o sırada Hz. İmam Hasan Askeri bulunduğu yerden seslenerek:

"Halacığım! Acele etme, çocuğun doğumu yaklaşmıştır." dedi.


Ben oturup Elif Lâm Mîm, Secde ve Yasin surelerini okumaya başladım.

O sırada Nergis Hatun'un birden dehşet içerisinde yerinden kalktığını gördüm; onun yanına koştum, onu göğsüme yasladım.

"Allah'ın yardımıyla! Ne oldu, bir şey mi hissediyorsun?" dedim. "Evet, halacığım" dedi.


"Kendini toparlamaya çalış, bu, sana vaat edilen şeydir işte" dedim.


Bu halde ben ve Nergis Hatun uyuklama gibi bir hal geçirdik. Kendime gelir gelmez yeni dünyaya gelen bebeği düşündüm.

Nergis'in üzerindeki elbiseyi kaldırdım, secde halinde yere kapanmış olan yeni bebeği kucağıma aldığımda onun tertemiz olarak dünyaya geldiğini gördüm. Öylece onu babasına götürdüm."


Mesudi'nin nakline göre İmam Hasan Askeri çocuğu sol elinin üzerinde oturttu ve sağ eliyle de arkasından tutarak

"Konuş" dedi. Bunun üzerine Hz. Mehdi (a.s) konuşmaya başladı ve: "Eşhedu en la İlahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden Resulullah sallâllâhu aleyhi ve alihi ve sellem" dedi. [3]


Bu rivayet birçok muteber senetle nakledilmiş ve Ehlibeyt mektebinin büyük âlimlerince doğruluğu tasdik edilmiştir.

Hatta Ehlisünnet'in de birçok tarih ve teracim hususunda eseri olan güvenilir âlimleri Hz. İmam Hasan Askeri'nin 15 Şaban ayında Resulullah (s.a.a) ile aynı ismi taşıyan bir çocuğu olduğunu bildirmişlerdir.


Hz. Mehdi'nin Doğumundaki Bazı Özellikler


Hz. Mehdi'yi diğer İmamlardan ayıran birtakım özellikler vardır. Bu özelliklerden bazısı, bu İmamın doğumuyla ilgili meselelerdir.

Örneğin; İmam Hasan Askeri (a.s) Hz. Mehdi'nin dünyaya gelmesini düşmanlardan gizli tutmuş ve sadece güvenilir dostlarına bu olayı bildirmiştir.

Bu gibi konuların nedenini anlayabilmek için o dönemdeki var olan siyasi ve toplumsal şartları ve özellikle siyasi otoritenin Ehlibeyt'e karşı tutumunu incelemek gerekir.

 
Kaynaklar


[1] - Merhum Kuleyni Usul-i Kafi, c. 1, s. 178.
[2] - Himevi, Mu’cem-ul Buldan ve İbn-i Esir, el-Kamil.
[3] - Şeyh Saduk, Kemal-ud Din, s. 425.