Lokman-ı Hekim, oğluna tavsiyesinde şöyle dedi:
“Oğlum! Halkın isteğine, onların övme veya kınamalarına bakarak hareket etme; çünkü insan, onları razı etmek için her ne kadar çaba sarfetse de hedefine ulaşamaz ve onları hoşnut edemez.”
Oğlu da Lokman’a şöyle dedi: “Sizin sözünüzün manası nedir? Onun için bazı örnekler vermenizi veya bazı amel ve sözleri bana göstermenizi istiyorum.”
Lokman, oğlundan kendisiyle dışarı çıkmasını istedi. Bu maksatla, bir merkeple birlikte evden dışarı çıktılar. Babası merkebe bindi, oğlu da onun ardından yaya olarak yürüyordu. Bir güzergahtan geçerken orada toplanmış bir grup insanlar kendi aralarında, onların hakkında şöyle dediler: “Bu şefkatsiz babaya bakınız; kendisi merkebe binmiş, çocuğunu ise kendi peşinden salarak yaya olarak götürüp gidiyor. Bu adamın hareketi ne kadar da çirkin bir harekettir!”
Bu sırada Lokman oğluna dönerek şöyle dedi:
“Bunların sözlerini duydun mu? Benim merkebe binip senin de yaya olarak yanımda yürümeni kötü bildiler.”
Oğlu da; “Evet, duydum” dedi.
Sonra Lokman oğluna dedi ki:
“Oğlum! Şimdi de sen merkebe bin ben yaya olarak senin arkandan geleyim.”
Oğlu babasının sözü üzerine merkebe bindi, baba da yaya olarak onunla hareket etti. Yine diğer bir grupla karşılaştılar. Onlar da şöyle dediler:
“Bu baba ne kadar da kötü, oğlu da ne kadar edepsizdir! Babanın kötü oluşu; çocuğunu iyi terbiye etmemiş olmasındandır. İşte bundan dolayı o merkebe binmiş, baba da yaya olarak onun ardınca gidiyor; halbuki babaya saygı için kendisinin değil babasının binek üzerinde olması gerekirdi. Oğulun edepsizliği, babasına saygısızlığıdır. Bu yüzden her ikisinin de hareketi kötüdür.”
Lokman oğluna; “Bunların da sözlerini duydun mu?” dedi.
O da; “Evet” dedi.
Lokman bu defa da şöyle dedi: “Gel, şimdi de her ikimiz bineğe binelim.”
Her ikisi merkebe binip hareket ettiler. Az sonra, diğer bir grupla karşılaştılar. Onlar da kendi aralarında şöyle dediler: “Bu iki şahısın kalbinde merhamet diye bir şey yoktur; her ikisi bu hayvana binmişler, zavallı hayvanın bunların ağırlığından beli kırılıyor; eğer biri binip diğeri yayan gitseydi iyi olurdu.”
Lokman oğluna dönerek; “Duydun mu?” dedi.
Oğlu da; “Evet, duydum” dedi.
Lokman daha sonra şöyle dedi:
“Şimdi hiç birimiz hayvana binmeden onunla yaya olarak gidelim.”
Bu karar üzere, merkebi öne salıp kendileri de onun peşinden yürümeye başladılar. Yine halk onları, hayvandan yararlanmadıkları için kınadılar.
Bu esnada Lokman oğluna dönerek şöyle dedi:
“Acaba, halkın rızasını kamil bir şekilde elde etmek için bir yol var mı? Binaenaleyh ümidini, halkın hepsini razı etmekten kes ve Allah’ın rızasını kazanmak peşinde ol; çünkü dünya ve ahiret mutluluğu bundadır.” [1]
[1] - Bihar, c. 13, s. 433; c. 71, s. 361.