Hz. Ali (as) ve Ummul Benin'in evlatlarının her biri kemal ve cesaret örnegi olarak tanınıyorlardı, fakat Hz. Abbas (as) onların en öne çıkanıydı.
Hicri Kameri 4 şaban 26. senesinde Hz. Ali (a.s) evladının doğum haberi ile oğlunu kucaklamak için büyük sevincle ona gitti. Bebeği kucaklayınca yüzünün ay parcası gibi parladığını fark etti. Hz. Ali'nin (a.s) melekuti Allah Ekber diyen sesi
bebeğin kulağında çınladı ve Abbas adını bebege uygun gördü. Emir'ul Müminin eşine baktı, Hz. Zehra (s.a)'ın vefatı ardından kardeşi Akil'den, kendisi için soylu ve cesur ailelerden bir eş önermesini istedigi günleri hatırladı. Akil Arap
kabilelerini iyi tanıyordu, bu yüzden Golabiye kabilesinden Fatıma'yı Ali için uygun gördü.
Saygın ve soylu aileden ve dindar olan bu hanım daha sonra Ummul Benin olarak lakaplandırıldı. Hz. Ali (a.s) ve Ummul Benin'in evlatlarının her biri kemal ve cesaret örnegi olarak tanınıyorlardı, fakat Hz. Abbas (a.s) onların en öne çıkanıydı.
Nakledilen rivayetlerde Hz. Abbas'ın (a.s) güzel siması o hazreti ' Beni Hasim Kameri ' ( Beni Hasim kabilesinin ayı ) olarak cağrılamasına sebep oldu. Uzun selvi boyulu olması her kes tarafından biliniyordu. Cehresinden ihlas, Allah'a kulluk
ve faziletin yüceligi okunuyordu. Hz. Abbas'ın (a.s) değerli babası Hz. Ali (a.s) ile beraber geçirdiği 14 yıl, kendisine hayatın çeşitli kademelerinde ve şartlarında o hazretin yüce marifet ve bilgisinden yararlanma imkanını sağladı. Ayrıca büyük
kardeşleri imam Hasan (a.s) ve imam Hüseyin (a.s) ile hayatın engebeli ve zor yıllarında birlikte hareket etmesi Hz.Abbas'ın (a.s) manevi şahsiyet ve faziletlerinin gelismesinde son derece etkili oldu.
Hz. Ali'nin (a.s) , ' Babaların oğullarına bırakacakları en değerli miras kemal ve edeptir.' Diyen nagmeli sesi her zaman Hz. Abbas'ın (a.s) kulaklarında çınlıyordu. Bu yüzden baba mektebinde en yüce değerleri öğrenerek kemale
erdi. Hz.Abbas (a.s) hayatında her zaman büyük ve yüce değerlere ulaşmayı hedefledi ve sadece Allah'ın rızasını sağlamak için yaşadı. Hz. Ali'nin, (a.s) '"Senin en iyi sahaben seni ahirete gönül bağlamanı sağlayan, dünyada takvaya
zorlayan ve Allah'ın emrini yerine getirmende sana yardım edendir." sözünü hep dikkate alır ve kendine hayat dersi olarak kabul ederdi.
Hz. Abbas (a.s) İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v)in değerli Ehl-i Beytinin kemalatından ilham alarak ilmin en yüksek seviyelerine ulasmayı başardı. Nitekim İmam Cafer Sadık (a.s) bu hususa temasla söyle buyuruyor: "Amcamız
Abbas güçlü iman ve derin bakış acısına sahipti." Tarihin de tanıklık ettigi gibi Müslümanlar ilmi sorunlarını çözmek için çoğu kez o hazrete başvuruyorlardı.
Hz. Abbas, Ebulfazl olarak da tanınıyor. O hazretin en bariz özelliği fedkarlığı ve vefakarlığıydı. Vefakarlık ve vefadar olmak insan ruhunun gelismesi ve tealaya ulasmasının göstergesidir. O hazret bu özellikte her kesten daha üstündü. Hz.
Ebulfazl'ın (a.s) İslam'a olan bağlılığı ve vefadarlığı, İslamın Emevi hanedanı tarafından tahrif edilme ve yok olma tehlikesine düştüğünde, İslam'ı bu durumdan kurtarmak ve kendi dini vazifesini yerine getirmek için kıyam eden değerli kardeşi
ve Cennet gençlerinin efendisi Hz. Hüseyin (a.s) ile birlikte kanlı Kerbela savaş meydanında İslam yolunda yiğitce savaşarak kendi hayatını bu uğurda feda etmek pahasına Allah dini ve hükümlerinin yok olmasını engellemeyi başardı.
Hz. Ebulfazl'ın (a.s) yaşamındaki bariz özelliklerinden belki de en önemlisi, Hz. İmam Hüseyin'e (a.s) olan asırı sevgi ve bağlılığıydı. İmam Hüseyin'de (a.s) karşılıklı olarak kardeşini sever, saygı duyardı. Bu duygunun en bariz şekilde tecelli
ettiği yer Kerbela savaş meydanıydı. Hz. Abbas (a.s) İmam Hüseyin'in (a.s) bayraktarıydı. O hazret iman, sabır ve cesareti sayesinde zorluklara göğüs gererdi. Düşmanları onun heybeti karsısında titrerken, savunmasız kadın ve coçuklar
onun varlığından huzur bulurdu. Hakikat, adalet ve Allah'ın dinini savunmaktan başka hedefi olmayan bu yüce sahşiyet gönlünü Allah'a sevgi ile süslerken güç ve iktidar olma sevdasını kalbinden tamamen silip attı.
Hz. Abbas,(a.s) tepeden tırnağa silahlarla kusanmıs düşman ordusuna hitaben kendi hedef ve ülküleri hakkında söyle diyordu:
"Allah'ı arayan kalbim ölüm korkusuyla sarsılmaz. Ne yazık; biraz düşünüp benim soyuma dikkat etseydiniz, teslim olmamı beklemezdiniz. Ben Ali'nin oğluyum ve bilin ki Allah'a tevekkül eden yürek ölümden korkmaz."
Hz. Abbas'ın (a.s) Kerbela'da sergiledigi cesaret ve yigitlik tarih sayfalarindan asla silinmez. Kaşvetli düşman acımasızca suyu İmam Hüseyin (a.s) ve Ehl-i Beyt'inden kesince, Ebulfazl tek basına düsman ordusuna saldırıp onların saflarını yararak yigitce Fırat nehrine
ulasmayı başarmıştı. Susuzluktan takati kesilen Hz.Ebulfazl (a.s), İmam Hüseyin (a.s) ve Ehl-i Beyt'ini susuzluktan acı çekerken tek bir yudum su bile ismeden, su testisini suyla doldurdu. Fakat doldurdugu suyu düşman askerlerinin kasaveti ve acımasızlıgı sonucu
İmam Hüseyin (a.s) ve Ehl-i Beyt'ine ulastıramadı. Hz.Ebulfazl (a.s) bu yolda iki kolunu kaybederek şehit olarak cesaret ve fedakarlıgın en güzel örneklerini sergiledi. İmam Seccad (a.s) Hz. Ebulfazl'ın (a.s) konumu hakkında söyle buyurmaktadır: "Amcam Abbas'ın ahretteki konumu tüm sehitlerin gıbta edecegi kadar yüce ve yüksektir."