Haram lokma nedir?, Ayet ve hadislerde haram lokma nasıl tasvir edilir...
Yüce Allah Kuran'ı Kerim'de ve masumlar da buyurmuş oldukları hadislerde; insanları helal kazançtan yararlanmaya ve haram maldan sakınmaya davet etmektedirler. Bu konu hakkında ki ayetlerin fazla oluşu, ne kadar önemli olduğunu göstermektedir, örneğin Kuran'da şöyle burulmaktadır:
"Size rızk olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyiniz, bu hususta taşkınlık ve nankörlük de etmeyiniz." (Taha-81)
Yukarıdaki ayette de görüldüğü gibi, sürekli olarak yüce Allah'ın helal ve temiz yiyeceklerden yenilmesini istemesi ve haramdan sakınılmayı emretmesi, sadece bizim korunmamız için değildir. Haram lokma insan için hem bu dünyada ve hem de ahirette zararlı olmasının yanı sıra, evlatlara ve nesillere de büyük tesir bırakmaktadır. Gençlerimizin iyi insanlar olarak büyümelerini istiyorsak, onları haram maldan korumamız gerekir.
İslam dini ebeveyne helal kazancı öğütlemektedir, İslam'a göre gençlerin iyi işler yapan, günahlardan sakınan ve Allah'a kullukta kusur etmeyen kimseler olarak yaşamlarını sürmesi için, anne-babanın üzerinde bulunan en önemli sorumluluk, eve helal kazanç getirmek ve onları haramdan hatta şüpheli yiyeceklerden korumaktır. Helal lokmayla büyüyen genç Allah'a daha yakındır ve günaha karşı meyli daha azdır.
Bunun aksine haram lokma insanı Allah'tan uzaklaştırır, insanı günahlara çeker ve düzgün bir yaşam sürmesinin önünü alır. Anne baba eve getirip, çocuklarına yedirdiklerinin helal haram olmasına dikkat etmemeleri halinde bu gelecekte tüm aileyi etkileyecek ve özelliklede genç evlatlarının yaşamlarını altüst edecektir. Haram yiyecek ve içeceklerle büyüyen, sürekli babasının getirmiş olduğu haram lokmalarla yetişen bir gencin, iyilik yapmaya karşı içinde isteğin olmasını nasıl bekleye biliriz. Haramla büyüyenler günaha karşı daha meyilli olur.
Ayetullah Şehit Destgayb bir eserinde haram lokma tesiri hakkında şu ibretli olayı anlatmaktadır:
İlim ve takvada büyük âlimlerden birinin oğlu çok yaramazdı, sürekli olarak başkalarını rahatsız etmekte ve su tulumlarını delerek insanları zarara sokmaktaydı. Sürekli o âlime; "sen bu kadar iyiyken oğlun niye bu kadar kötü" diyerek şikâyet ediyorlardı. Oda çokça düşündü çocuğunun böyle olmasına neden olacak hiçbir iş yapmamıştı, hanımına sordu: "birde sen iyice düşün acaba çocuğumuz niye böyle", hanımı biraz düşündükten sonra şöyle dedi: Ben oğluma hamileyken canım çok nar istiyordu, ama nar alacak paramızda yoktu. Nar satıcısı sokaktan geçerken ondan habersiz narlarının birini delerek içtim. O âlim de: "işte senin yapmış olduğun bu iş ve azıcık dahi olsa haram yemen sonucu çocuğumuz bu durumdadır", dedi.
Ayrıca haram yiyenlerin duaları da kabul olmaz. Haksız kazançla, sürekli başkalarının malını yiyenler nasıl Allah'ın dualarını kabul etmesini bekleye bilirler? Karnını haramla dolduranların duaları Allahın dergâhına yükselmez ve kendilerine geri çevrilir.
Haramın bir diğer zararı da, insanın hakkı görmeye karşı gözlerini kör ve hak sözleri duymaya karşıda kulaklarını sağır etmesidir. Haram yiyenler hiçbir zaman hakkı kabul etmezler. Akılları kabul etse de, gerçekleri gün gibi aşikâra görseler de yine inkâr ederler.
Hz. Hüseyin Kerbela'da savaşın başladığı ana kadar sürekli düşmanları doğru yola çekmeye ve hidayet etmeye çalışıyordu. Akli ve nakli deliller getirerek, kendinin peygamber evladı olduğunu ve öldürdükleri takdirde ebedi azaba duçar olacaklarını buyuruyordu. Oysa onlar İmam'ın sözlerine asla itina etmeyerek, alkış ve ıslık çalarak eğleniyorlardı. İmam onların hakka karşı tamamen kör ve sağır olduklarını gördü, artık gerçeklerin onlar üzerinde hiçbir etkisi yoktu ve bunun nedenini de şöyle buyurdu:
"Elbette benim sözlerimi dinlemezsiniz, çünkü sizin kalpleriniz katılaşmış ve karnınızı haram malla dolmuş, bu yüzden de hakkı göremiyorsunuz."
Baba yahut çalışan anne helal harama dikkat eder ve eve sadece helal mal getirirse hiç şüphesiz o ailede büyüyen insanlar çok farklı olacaklardır. Zahmet çekilerek kazanılan, humusu ve zekâtı verildikten sonra sofraya konan yiyecekler, yiyenler için manevi bir nur halini alacaktır. O aileden huzur ve maneviyat eksik olmaz ve böyle bir ailede büyüyen gençler genelde temiz ve dürüst insanlardır.
Oysa ne yazık ki artık toplumumuzda bu gibi konulara önem verenler çok azaldı. İnsanlarda "param olsunda nereden ve ne şekilde olursa olsun" düşüncesi hâkimler. Bu yüzden hırsızlık yapmakta, başkasınız hakkını zorla yahut kandırmayla elinden almada, teraziyi eksik tartıp, işi ucuza mal etmekte, humusunu ve zekâtını vermemektedir.
Abbasi halifelerinden olan Harun yolda giderken Behlül'le karşılaştı, alay etme kastıyla bana biraz öğüt ver dedi. Behlül ona yemek yemesini biliyor musun? Dedi, Harun: Elbette biliyorum, yemekten önce ellerimi yıkarım, sofrada edepli bir şekilde oturur, bismillah diyerek, önümden yerim, dedi.
Behlül ise şöyle dedi: Daha nasıl yemek yiyeceğini bilemeyen birisi, nasıl olurda Müslümanlara hak iddia edip onların padişahı olabilir? Harun:Peki, nasıl yemek yenir sen söyle, dedi.
Behlül dedi:Ey padişah! Bil ki yemeğin en önemli adabı helal olanı yemektir, yediğin lokmaya dikkat edeceksin, eğer buna dikkat etmezsen o saydıklarının hiçbirinin önemi kalmaz.
Hadisler
Mal İblis'in Tuzağıdır
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah lanet etsin, şeytan şöyle demiştir: "Zengin kimse üç yerden birinde benim elimden kaçamaz. Sabah akşam üç şeyde onun yanına giderim: Helal olmayan malı elde etmek, malı yersiz yere kullanmak ve de malı ona sevdiririm ve böylece de onun hak ve hukukunu ödemez.."
İbn Abbas şöyle diyor: "Yeryüzünde ilk defa dirhem ve dinar basılınca, İblis o ikisine baktı, o iki sikkeyi inceledi. Eline aldı, gözüne bıraktı. Sonra göğsüne yapıştırdı. Ardından feryat etti. Yeniden o ikisini göğsüne yapıştırdı ve şöyle dedi: "Sizler gözümün nuru ve kalbimin meyvesisiniz. Eğer ademoğulları sizi sevecek olursa, artık hiçbir puta tapmamalarından korkmam. Ademoğlunun sizleri sevmesi benim için yeterlidir."
Helal Olmayan Yoldan Mal Elde Eden Kimse
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
"Her kim bir malı helal olmayan yoldan elde ederse, Allah onu fakir kılar."
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
"Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: "Herkim hangi yoldan dinar ve dirhem elde ettiğinden korku içinde olmazsa, bende kıyamet günü hangi kapısından onu cehennemin içine atacağımı önemsemem."
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Malını helal olmayan yoldan elde eden kimse, onu yersiz yerde harcar."
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Her kim haksız yere bir malı elde ederse hakkı olarak elde edeceği maldan mahrum kalır."
Haram Yemek
İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz her kim haram bir mal edinirse haccı, umresi, sıla-i rahim yapması kabul edilmez. Hatta evlilik ilişkilerini bile etkiler."
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
"Allah nezdinde bir daneg (dirhemin altıda biri) haramı terk etmek, helal malla yapılan yüz hacdan daha sevimlidir."
İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Suffe ehli Resulullah'ın (s.a.a) misafirleri idi. Onlar ev ve barklarını terk edip Medine'ye hicret etmişlerdi. Resulullah (s.a.a) sayıları kırkı bulan Suffe ehline mescidin sofasında yer verdi. Sabah ve akşam yanlarına varıyor onları selamlıyordu. Bir gün sofada oturanların yanına vardı, birinin ayakkabısını yamadığını gördü. Diğeri elbisesini yamıyor, bir grubu da elbisesindeki bitleri temizliyordu. Resulullah (s.a.a) her gün onlara yaklaşık bir mud (iki avuç dolusu) hurma veriyordu. Onlardan biri kalkarak şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü bizlere verdiğin hurmalar midemizi yaktı."Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Bilin ki eğer dünyayı sizlere yiyecek kılabilseydim bunu yapardım. Ama sizlerden benden sonra hayatta kalacak olanlar sabah akşam doyasıya yiyecekler. Sabah bir gömlek, akşam ise ayrı bir gömlek giyecekler. Evlerinizi Ka'be gibi yüksek ve süslü kılacaklar."Biri kalkarak şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Ben güne iştiyak duyuyorum. O gün ne zaman gelecek?"Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Bu zamanınız o zamandan daha hayırlıdır. Siz eğer karınlarınızı helal ile doldurursanız şüphesiz haramla doldurmanız uzak değildir."
Helal Mal Elde Etmenin Zorluğu
Ebu Cafer el-Fezari şöyle diyor: "İmam Sadık (a.s), Musadif adlı kölesini yanına çağırdı ve ona bin dinar vererek şöyle buyurdu: "Yakında Mısır'a gitmeye hazırlan. Çünkü ailem çoğalmıştır... Mısır'a yaklaştıklarında onları bir kervan karşılamaya geldi. Onlara getirdikleri malın Mısır'da olmadığını haber verdiler. Bunun üzerine mallarını yüzde yüz karla satacaklarına dair ant içtiler ve sözleştiler. Malları satıp paralarını aldıktan sonra Medine'ye geri döndüler. Musadif, her birinde bin dinar bulunan iki para kesesi olduğu halde Ebi Abdillah'ın (a.s) yanına vardı ve şöyle dedi: "Fedan olayım! Bu sermaye, bu da kârıdır. Ebi Abdillah, "bu şüphesiz büyük bir kârdır. Sen mala ne yaptın ki?" diye sordu. Musadif ona yaptıklarını ve nasıl ant içtiklerini söyleyince Ebi Abdillah şöyle buyurdu: "Sübhanallah! Müslümanlara sadece yüzde yüz kar etmek üzere satacağınıza dair mi yemin ettiniz?" Sonra para keselerinden birini alarak şöyle buyurdu: "Bu benim sermayemdir, bizim bu kara ihtiyacımız yoktur." Sonra da şöyle buyurdu: "Ey Musadif! Kılıçların mücadelesi helal talebinden daha kolaydır."
Yöneticilere Beytülmali Koruma Hususunda Riayet Etmelerinin Yakıştığı Şey
İmam Ali (a.s), valilerine yazdığı bir mektubunda şöyle buyurmuştur: "Kalemlerinizin ucunu inceltiniz, satırları birbirine yakın yazınız, benim için konuları detaylı yazmaktan sakınınız, sözün özünü ve özetini yazınız. Fazla konuşmaktan sakınınız. Zira Müslümanların malı zarar ve ziyana tahammül etmez."
Malların En Kötüsü
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Malların en kötüsü münezzeh olan Allah'ın hakkının ödenmediği maldır."
İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Tebareke ve Teala bir grubu mezarlarından diriltir, onların elleri boyunlarına bağlanmış olur. Öyle ki onlarla parmak ucu kadar bir şey dahi kaldıramazlar. Beraberlerinde de onları şiddetle kınayan ve şöyle diyen melekler vardır: "Bunlar az bir hayrı (malı) bile verilen çok hayırdan (maldan) esirgeyen kimselerdir. Bunlar Allah'ın kendilerine bağışta bulunduğu, ama onların o mallarda Allah'ın hakkını ödemediği kimselerdir."