El-Mizan Tefsirinde Kelime Ve Kavramlar 9
El-Mizan Tefsirinde Kelime Ve Kavramlar 9
CİLT 7
ESATİR: "Esatîr" kelimesi de "ustureh" kelimesinin çoğuludur. el-Müberred'den nakledildiğine göre, bu kelimenin anlamı, yalan ve aldatmadır. Öyle anlaşılıyor ki, bu kelimenin aslı,yazı,ağaç veya insandan oluşan saf ve dizi demek olan "satır"dır. Ancak daha sonra, toplanan, düzenlenen ve tertip edilen yalan haberler dizisi anlamında kullanılması yaygınlaşmıştır.(6:25)
BEĞTETEN:
HASRU: Ragıp İsfahanî de el-Müfredat adlı eserinde (ayette geçen "hasret=vah" ifadesiyle ilgili olarak) şunları söyler: "el-Hasru; örtülü şeyin üzerindeki örtüyü açmak demektir. 'Hasertu an'iz-zira'=(Kolumu sıvayarak) dirseğimi açtım' derler. el-Hasir; üzerinde zırh ve miğfer bulunmayan kimse demektir. el-Mihsere; süpürge demektir. Yorgun, bitkin düşene de 'el-hasir' denir. Bunun nedeni, gücünün sıyrılıp gitmiş olması ve güçsüzlüğünün ortaya çıkmasıdır... el-Hasretu; elden kaçan şeyden dolayı üzülmeyi, pişmanlık duymayı ifade eder. Çünkü o şeyin elden kaçmasına sebep olan davranışıyla ilgili cehaleti artık sıyrılıp gitmiş ya da elden kaçan şeyden dolayı duyduğu üzüntüyle gücü sıyrılıp gitmiş veya elden kaçanı yakalamaya artık gücü kalmamıştır." (el-Müfredat'tan gerekli alıntı burada son buldu.) (6:31)
VEZERU: Ragıp İsfahanî de el-Müfredat adlı eserinde der ki:
El-Vizru; ağırlık demektir. Bu isimlendirmede, dağdaki sğınak örnek alınmıştır. Çünkü sığınak da dağ için bir ağırlık mahiyetindedir. Bu benzerlik itibariyle günah için 'es-sıklu' (ağırlık) niteliği kullanıldığı gibi, aynı anlama gelen 'el-vizru' niteliği de kullanılır. 'Kendi veballerini (evzar) tam olarak yüklensinler.' [Nahl, 25] 'Hem kendi yüklerini, hem de kendi yükleriyle beraber başka yükleri (eskal) taşıyacaklar.' [Ankebût, 13]" (el-Müfredat'tan alınan alıntı burada son buldu.) (6:31)
NİFAK: Ragıp İsfahanî el-Müfredat adlı eserinde der ki: "en-Nefak; tünel ve yer altında geçen yol demektir. Yüce Allah, 'Yerde bir tünel...' buyurmuştur. 'Nafikau'l-yerbu=Tarla faresinin yuvaları' deyimi de buradan gelir. 'Nafeka'l-yerbu'u ve nefeka' yani, 'Tarla faresi yuvasına girdi. 'Nifak' da buradan gelir ve 'Dine bir kapıdan girip diğer kapıdan çıkmak' anlamını ifade eder. Yüce Allah, bu duruma şu şekilde işaret etmiştir: 'Münafıklar, onlar fasıklardır.' Yani, onlar şeriattan/dinden çıkanlardır. Yüce Allah bir yerde, münafıkların kâfirlerden daha kötü olduklarını belirtmiştir:
SÜLLEM: Ragıp İsfahanî el-Müfredat adlı eserinde der ki: "es-Süllem; yüksek yerlere selâmetle çıkmak amacıyla kullanılan araca denir. Sonra yüksek bir şeye ulaşmak için aracı olarak kullanılan tüm sebepler için kullanılır olmuştur. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: 'Yoksa onların üzerine çıkıp (göğün haberlerini) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var.' (Tûr, 38) Bir diğer ayette de şöyle buyurmuştur:'Ya da gökte bir merdiven...' (En'âm, 35) Şair der ki:
DABBE: "Ed-dâbbeh" yeryüzünde hareket eden, debelenen bütün canlılar için kullanılan bir isimdir. Ancak daha çok atlar için kullanılır."ed-Debb" ve "ed-debîb", yavaş yürüyüş anlamına gelir.(6:38)
ÜMMET: Ümmet ise, aynı amaç etrafında birleşen, o amaç doğrultusunda ilerleyen insan topluluğu demektir. Aynı din, aynı hukuk sistemi, aynı zaman ve aynı mekân etrafında birleşmek gibi. Bu kelimenin anlamının aslı, "yönelmek"tir. Biri bir şeye yöneldi mi, Araplar "emme/yeummu" ifadesini kullanırlar.