El-Mizan Tefsirinde Kelime Ve Kavramlar 6
El-Mizan Tefsirinde Kelime Ve Kavramlar 6
CİLT 6
İSMET: Ragıp İsfahanî şöyle diyor: "Ayette geçen 'ya'simuke=seni korur' kelimesinin kökü olan 'asm' tutmak, engellemek demektir. Bu kelimenin başka bir türevi olan 'itisam' ise tutunmak demektir... İsam'da bir şeyi bağlamaya yarayan bağ anlamındadır. Peygamberlerin ismeti, onların Allah tarafından korunması demektir. Yüce Allah bu korumayı çeşitli şekillerde gerçekleştirmiştir. En başta onlara maya ve karakter saflığı bağışlamış. Sonra onları cismanî ve ruhanî üstünlüklerle donatmış. Sonra onlara desteğini sunarak ayaklarını yere sağlam basmalarını sağlamış. Sonra onlara huzur ve sükûnet indirmiş, kalplerini korumuş ve onlara başarı nasip etmiştir. Nitekim yüce Allah Peygamberimize (s.a.a), 'Allah seni insanlardan korur.' buyurmuştur." "Bilezik gibi kola takılan takıya da 'ismet' denir. Bileziğin kol üzerindeki yerine ise 'mi'sem=bilek' denir. Bunun gibi bukağılıktaki beyazlığa da bileziğe benzetilerek 'ismet' denir. Tıpkı ayaktaki beyazlığa 'bağ' dendiği gibi. Bunun gibi kızılca kargaya da 'Gurabun A'sem' denir." (5:67)
RAHİP-RUHBAN: "Ruhban" kelimesi "rahib" kelimesinin çoğuludur, bazen tekil olarak da kullanılır. Ragıp İsfahanî şöyle diyor: "Rehbet ve Ruhb, sakınmayla birlikte olan korku demektir... Terehhub, tapınma demektir. Rehbaniyet (ruhbaniyet), aşırı korkudan kaynaklanan tapınmada çok ileri gitmek anlamına gelir. Yüce Allah 'Onların uydurduğu rehbaniyet...' diye buyurmuştur. 'Ruhban' kelimesi hem çoğul, hem de tekil olarak kullanılır. Onu tekil olarak kullananlar çoğulunu 'rehabîn' şeklinde getirirler." (5:82)
KEFFARET: "Keffaret" kelimesi, örtme anlamındaki "küfr" kökünden gelir. Şer'î bir terim olarak günahın kötülüğünün bir şekilde örtülmesini sağlayan davranış anlamını taşır. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "...küçük günahlarınızı örteriz (affederiz)." (Nisâ, 31) Ragıp İsfahanî, "Keffaret, günahı örten davranıştır. Yemin keffareti de bu kategoriye girer." diyor.(5:89)
ADV-ADAVET: 1-'Adavet' kelimesinin kökü olan 'adv' tecavüz ve uyuşmazlık demektir. Bu kelime kimi zaman kalple ilgili olarak kullanılır. O zaman 'adâvet ve muâdât'[=düşmanlık] şeklinde olur. Kimi zaman yürümekle ilgili uyumsuzlukta kullanılır. O zaman 'adv' [=koş-mak] şeklinde kullanılır. Bazen insanlar arası ilişkilerde adaleti ihlâl etme anlamına gelir. O zaman 'udvan ve adv' şeklinde kullanılır. 'Taşkınlığa kapılarak körü körüne Allah'a söverler.' [En'âm, 108] ayeti buna örnektir. Bazen de oturulan yerin bölümlerinin uyumsuzluğu anlamına gelir. O zaman 'adva’' şeklinde kullanılır ve bölümleri birbiri ile uyumsuz ikâmetgâh demek olur. 'Muâdât' ve düşmanlık anlamında olan 'aduvv=düşman' kelimesi, hem düşman kişi [tekil], hem de düşman kavim [çoğul] için kullanılır. Yüce Allah şöyle buyuruyor: 'Bazınız bazınıza düşmandır.' Hem 'idâ', hem de 'a'dâ' olarak çoğul bağlanır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: 'Allah'ın düşmanları ateşe sürüklendikleri gün...' (Fussilet, 19)" (5:91)
TAAM: "Taimû" fiilinin kökleri olan" ta'm ve taam" kelimeleri yemek yemek anlamına gelir. Bu kelime yiyecekler için kullanılır, içecekler için kullanılmaz. Medinelilerin dilinde ise özel olarak buğday anlamına gelir. Bu kelime bazen de tatmak anlamına gelir. O zaman yemek anlamında kullanıldığı gibi içmek anlamında da kullanılır. Nitekim, "Kim ondan (ırmağın suyundan) içerse, artık o benden değildir. Kim de onu tatmazsa, bendendir; eliyle bir avuç içenler başka."(Bakara, 249) ayetinde içmek anlamında kullanıldı. Bazı rivayetlere göre de Peygamberimiz (s.a.a) zemzem suyu hakkında "O hem bir içecek, hem de hastalıklar için şifadır." buyurarak bu kelimeyi içecek anlamında kullanmıştır. (5:93)
HARAM-İHRAM: “Hurum" kelimesi sıfat-ı muşabbehe olan "harâm" kelimesinin çoğuludur. Mecma'ul-Beyan tefsirinde şöyle geçer: "Racul'un harâm'un ve muhrim'un, bir anlama gelir [yani ihramlı kişi]. 'Racul'un helâl'un ve muhill'un' bir anlama gelir [yani ihramdan çıkan şahıs]. 'Ahrem'er-recul' haram aya girmek, Harem-i Şerif'e girmek ve hac için ihrama girmek anlamlarına gelir. Haram da ihram anlamına gelir. 'Ben Peygambere ihramlı iken güzel koku sürerdim.' rivayetinin orijinalinde kullanılan 'harem' bu anlama örnektir. Kelimenin asıl anlamı engellemektir. Kadınlara 'harem' denmesinin sebebi, erkeklerin onları başkalarından korumalarıdır. Bu kökten türeyen 'mahrum' kelimesi de rızkı engellenmiş kimse demektir." (5:95)
KIYAM: "Kıyam" kelimesi, bir şeyin ayakta durmasını sağlayan şey anlamına gelir. Ragıp İsfahanî şöyle diyor: "Kıyam ve kıvam kelimeleri bir şeyin ayakta durmasını, yani sabit olmasını sağlayan şeyin adıdır. Nitekim 'imad ve sinad' kelimeleri de direk ve dayanak anlamına gelir.Çünkü bunlar dayanma ve destek sağlıyor. 'Allah'ın sizin için geçim kaynağı ve yaşayış vesilesi kıldığı mallarınızı beyinsiz (yetim)lere vermeyin.' [Nisâ, 5] buna örnektir. Yani Allah mallarınızı sizi ayakta tutmanın vesilesi kıldı." "Buna başka bir örnek 'Allah, Kâbe'yi o saygıdeğer evi insanlar için bir dayanak kıldı.' [Mâide, 97] ayetidir. Yani Allah Kâbe'yi insanların dünyalık geçiminin ve ahiretlerinin ayakta durmasına sebep kıldı. Asemm'e göre, bu ayakta durma Kâbe'nin sonsuza kadar geçerli konu-munu sürdüreceği anlamına gelir. Bazıları ayette geçen kelimeyi 'kıyem'en' olarak kıraat etmişlerdir ki, o da kıyamla aynı anlamı taşır." (5:97)
İYD: “İd=bayram" kelimesi, "avd=dönme, tekrarlanma" kökünden gelir. Bir olayın bayram olabilmesi için periyodik olarak ve sınırsız bir ekilde nesilden nesile aktarılarak tekrarlanması gerekir. (5:114)
DÛNE : "Dûne" kelimesi, sonuç itibariyle "başka" anlamında kullanılır. Ragıp İsfahanî bu kelimeyi şöyle açıklıyor: "Bir işi yapmaktan âciz olan kişi için 'dûne' denir. Bazıları bu kelimenin, 'dunuv' kalıbından türediğini söylüyor. 'Edven' kelimesi ise, 'deni=aşağı mertebede olan' anlamındadır. 'Lâ tettehizû bitâneten min dûnikum=ken-dinizden başkasını kendinize sırdaşedinmeyin.' (Âl-i İmrân, 118) ayeti, dindarlıkta sizin seviyenizden aşağıda olanları sırdaş edinmeyin, anlamındadır. Bir başka görüşe göre de, akrabalıkta sizin seviyenizden aşağıda olanları sırdaş edinmeyin, demektir. 'Yeğfiru mâ dûne zâlike limen yeşâu=Bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar.' (Nisâ, 116) ayeti ise, ondan (Allah'a ortak koşmaktan) daha küçük olan günahları affeder, demektir. Bir görüşe göre de, onun dışında kalan günahları affeder demektir ki, bu iki anlam arasında sıkı bir bağlılık vardır; her biri diğerinin kaçınılmaz sonucudur.'Sen mi insanlara, 'Allah'tan başka beni ve annemi de iki tanrı edinin.' dedin?' ayetinde ise bu kelime, Allah'tan başka anlamına gelir." Ragıp'tan alınan alıntı burada son buldu."Min dûnillah=Allah'tan başka" ifadesi Kur'ân'da ayrı ve bağımsız bir ilâhın varlığını iddia etmek için değil, yüce Allah'a ortak koşmakanlamında kullanılır. (5:116)
MÜLK-MİLK: "Mülk" kelimesinin bir başka okunuşşekli olan "milk", nesneler üzerindeki özel bir egemenlik demektir. Bunun belirtisi mülk sahibinin tasarruf edebildiği alanda iradesinin geçerliliğidir. "Mülk" ise nesneler arasındaki düzenle ilgili özel bir egemenliktir. Bunun belirtisi de gücün etkili olduğu alanda iradenin geçerli olmasıdır. Daha sade bir ifade ile "milk" fertle, "mülk" ise toplumla bağlantılıdır.