“Bazı şeyler vardır ki hoşlanmazsınız, fakat hayırlıdır size. Bazı şeyler de vardır, hoşlanırsınız, şerdir size. Allah bilir, siz bilmezsiniz ki.”
Yüce Rabbimiz insanı lütfüyle yaratmıştır ve evrendeki her şeyi onun hizmetine sunmuştur. Yarattığı ve fiiliyata döktüğü her şeyde bir hikmet vardır. Bize bildirilmiş ve bildirilmemiş ne hikmet olsa da mutlaka bir hayrı vardır. Biz bazı olayların, canlı ve eşyanın yaratılış hikmetini bilmediğimizden dolayı onu kötü ya da şer olarak yorumlayabilmekteyiz.
Oysaki hakikat yüce Allah’ın buyurduğu gibidir: “Bazı şeyler vardır ki hoşlanmazsınız, fakat hayırlıdır size. Bazı şeyler de vardır, hoşlanırsınız, şerdir size. Allah bilir, siz bilmezsiniz ki.”[1]
Evet, biz insanlar cahiliz. Bildiklerimiz, bilmediklerimize nispeten hiçbir şeydir.
Her nimetin mutlak bizim faydamıza olması gereklidir diye bir kural da yoktur. Bizim şahsımıza ya da yakınlarımıza bir zararı olabilir ama geniş açıdan baktığımızda bir nimet olduğunu görebilmekteyiz. Faydasının zararından çok olduğunu anlayabilmekteyiz.
Bize zor gelen, deprem, sel, şimşek ve volkan gibi her olayın, yılan, akrep ve fare gibi her canlının, kırbaç, zindan ve hatta kısas gibi her hükmün mutlaka faydası vardır. Nitekim kısas konusunda da yüce Allah buyuruyor: “Ey aklı erenler, özü sözü temiz kimseler, korunmanız, sakınmanız için kısasta size hayat var.”[2]
Cezalardan biriside akıllı insanların gitmemek için çaba sarf ettiği Cehennemdir ve Cehennemi ve ölümü yüce Rabbimiz nimetlerden saymaktadır. Cehennem de, ölüm de bir nimettir aslında.
Yüce Rabbimiz Rahman suresinde ölümü nimetler içerisinde saymaktadır. “Yerin üstünde ne varsa fanidir. Ancak, yüce ve cömert olan Rabbinin varlığı bakidir.”[3] Bu ayetin devamında Rahman suresinde her bahsedilen nimetten sonra zikredilen “Artık Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?”[4]cümlesi gelmektedir. Yani ölümde bir nimettir. Hele bu dünyayı Cennet’e doğru terk etmek olursa çok da tatlı ve güzel bir nimettir.
Dünya tüm nimetleriyle mümin için bir zindandır ve ölüm bu dar ve küçük zindandan özgürlüğe ve sonsuz huzur ve mutluluğa geçiştir.
“Ey insanlar ve cinler! Üzerinize dumansız bir alev ve ateşsiz bir duman gönderilir de kurtulamazsınız.”[5]
“Suçlular simalarından tanınırlar da, alın saçlarından ve ayaklarından yakalanırlar.”[6]
“İşte suçluların yalanladıkları cehennem budur.Onlar, cehennem ateşiyle kaynar su arasında dolaşır dururlar.Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?”[7]
İlk etapta Rahman suresinde geçen bu noktalar nimet değil de azap gibi görülebilir. Ama nimettir. Annenin çocuğunun fazla yemek yememesi için hastalanacağını hatırlatması gibi. Allah, Cehennem ve azabını hatırlatarak insanları ikaz etmekte ve uyarmaktadır. Cehennem korkusu insanların kendini sakındırmasına bir vesiledir. Cehennem ve korkusu olmasaydı birçok insan yoldan sapar ve günahlar içerisinde gark olurdu.
İnsanoğlu da bu dünya da insanların hata yapmalarını engellemek için cezalar tayin etmişlerdir. İlahi cezalarda insanın hata yapmasını engellemektedir.
Ayrı yeten Cehennem bu dünyada zulüm etmiş ama cezalandırılmamış kimselerin cezalandırılacağı yerdir. Bu da mazlumların yüreğindeki acıların azalmasına vesiledir.
Üstatlarımızdan birisinin buyurduğu gibi ‘Bu dünyada birisi hakkını yemiş ve hakkını geri almak için uğraştığın halde alamamışsan fazla üzülme. Çünkü o hakkını yiyeninde hesap vereceği bir gün vardır.’
Ya Rab! Bizleri rahmetinle hesaba çek ve Ehlibeyt’in (a.s) şefaatini nasip et.
Ali Çalar
ehlibeytalimleri.com