Varlık Gülü (Şiir)

Varlık Gülü (Şiir)

Varlık Gülü (Musa Aydın)

Recep'te dünyalar nûra büründü

Sedef yarılarak cevher göründü

 

Varlık gülü açıp Hâtem'e güldü

A'lâ'dan âleme Ali verildi

 

Âlem gülistandır Ali gülüdür

Ali'siz yaşayan âlem ölüdür

 

Âşık gönlümüze cânân Ali'dir

Rûhumuzda kopan tufân Ali'dir

 

Ali olmasaydı olmazdı âlem

Ali'ye borçludur âlem ve Âdem

 

Âlemin cânının cânı Ali'dir

Hilkatin şerefi şânı Ali'dir

Ahmed-i Sânidir Murtezâ Ali

Yetiştirmiş onu Mustafâ eli

 

Ali âşıkların cem'ine yârdır

Gönül diyârına Ali bahârdır

 

Ali başındadır "Kerremnâ" tâcı

Bütün bir âlemdir Ali muhtâcı

 

Sultân-ı Enbiyâ vezîri Ali

İmân cephesinin emîri Ali

 

Ali ilelebet hakkın mihveri

Tevhîd meydanının eşsiz bir eri

 

"Lâ-fetâ" mülküne sultân Ali'dir

"Hel-etâ" tâcına şâyân Ali'dir

 

Ali ulaşılmaz zirvenin adı

Kur'ân'daki "Vuskâ Ürve"nin adı

 

Amellere mizân Ali'dir Ali

Hak bâtıla furkân Ali'dir Ali

 

Rabbânî ilimler şehri Nebî'dir

Bu şehrin kapısı Mevlâ Ali'dir

 

Ali'den ayrılır ilim Nilleri

Ali'den boşanır hikmet selleri

 

Hakk'ın kelâmıdır Ali kelâmı

Kur'ân merâmıdır Ali merâmı

Kur'ân'ın lisânı Ali'dir Ali

Sırların beyânı Ali'dir Ali

 

Hakk'ın senâsıdır Ali senâsı

Ali'yle oldum ben Hak aşinâsı

 

Ali zâlimlere feryat demektir

Ali mazlûmlara imdât demektir

 

Zulfikâr'ı kırdı küfrün belini

Hutbeleri kesti şirkin dilini

 

Bir ayak mihrapta biri meydanda

Bir eli mızrakta biri Kur'ân'da

 

Zülfikâr tutarken kükreyen Ali

Öksüzü okşarken titreyen Ali

 

Git ey sâil Ali kapısını çal

Çalıp pâdişâhlık yüzüğünü al

 

Dünya tûfanlı bir deryâ gibidir

Ali bu tûfanda Nûh-i Nebî'dir

 

Bir gemiye kaptan Ali olursa

Korkma dünya tufanlarla dolarsa

 

Zikrin her meclise ziynet ya Ali

Sen olduğun her yer cennet ya Ali

 

Cennet kapıları sesler ya Ali

Adın cenneti de süsler ya Ali

Her yerde Ali'den bin bir nişâne

Bulmamağa yoktur hiçbir bahâne

 

Biz damlayız Ali sonsuz bir deniz

Ali bir güneştir, zerreleriz biz

 

Bir zerreye nazar etse Buturâb

Yükselir semâya olur âfitâb

 

Adâlet kurbânı canlar fedâsı

Dosttan da gördün çok düşman cefâsı

 

Şafak karanlığın bağrın yararken

Mihrâpta buldu hep seni ararken

 

Bir Allah, bir gece, bir de kuyular

Bildiler göğsünde nice sırlar var

 

Zamanın anası akimdir artık

Doğurmaz bir daha Kur'ân-ı Nâtık

 

Hakkıyla seni ey ruhlar tabîbi

Bir Allah tanıdı, bir de Habîb'i

 

Denizler mürekkep, ağaçlar kalem

Olsa da yazamaz fazlını âlem

 

Cümleler, beyitler, vasfına çok dar

Sığar mı kaplara sonsuz deryâlar?!

 

Methinden âciz her kelâm ya Ali

Bizden sana bin bir selâm ya Ali

 

Şu kırk beyit değil, kırk bini dahi

Okyanustan ancak damla misâli

      

                                Musa Aydın

                             1413 H. / 1993