Tefsir ve Tevilin Tanımı

Tefsir ve Tevilin Tanımı

Tefsir ve Tevilin Tanımı

Tefsir kavramı sözlükte "örtüyü kaldırmak" için kullanılır, bu yüzden bazıları şöyle tanımlamışlardır: "Tefsir, anlaşılması zor olan kavramların üstünden örtüyü kaldırarak anlaşılmasını sağlamak, sözü aşikâr etmek demektir."

Bir kelime veya cümle ipham ile çevrelendiğinde ve anlamı örtüldüğünde tefsire ihtiyaç duyar, müfessir de bazı ilimlerden yardım alarak anlaşılmazlığı giderip, anlaşılmasını sağlamaktadır.

Tefsir kelimesi "fesere'l-emr" kökünden türemiştir ve bir şeyi açıklamak ve aşikâr kılmak anlamına gelmektedir.

Tevil kelimesi ise "evl" kökünden alınmıştır ve avdet ettirmek, geri göndermek anlamına gelir. Bir davranış veya söz kuşku uyandırıp hayret ve şaşkınlığa neden olduğunda tevil söz konusu olur.

Bunun için "müevvil" sahih olan tevili bilen kişidir, şüpheyi bertaraf etmek için çabalar, bir söz ve davranışın kuşku uyandıran zahirini asıl anlamına ve maksadına avdet ettirir /geri döndürür.

Hz. Musa arkadaşının yaptığı işlerden dolayı hayretler içerisinde kaldığında, arkadaşı da yaptıklarının sırlarını kendisine anlatacağını söyledi ve yaptıklarının gerçek tevilini ona sundu, arkadaşı (Hızır) Musa'ya şöyle dedi:

"Hızır: "İşte" dedi, "seninle ayrılmamızın vakti gelmiş bulunuyor. Şimdi sana hakkında sabırsızlık gösterdiğin o meselelerin içyüzlerini (tevil) tek tek bildireceğim: "

Bu anlama ek olarak, tevil kelimesinin hem muhkem hem de müteşabih ayetleri kapsayan diğer bir anlamı daha bulunmaktadır. Tevilin bu anlamı Kuran'ın batını olarak da tanımlanmaktadır ve Kuran ayetlerinin batini anlamlarını bizlere bildirmektedir.

Kuran ayetlerinin zahiri anlamı olduğu gibi batıni anlamı da bulunmaktadır ve bu batıni anlam bütün ayetler için geçerlidir.

Nitekim Peygamber (s.a.a) efendimiz bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:

"Zahiri ve batini anlamı olmayan hiçbir Kuran ayeti yoktur."

İmam Bakır'a (a.s) Kuran'ın zahiri ve batınından maksat nedir?

Diye sorulduğunda İmam şöyle buyurdu: "Kuran'ın zahiri O'nun iniş sebebi gibi karinelerden anlaşılan görünürdeki anlamıdır, batını ise görünürdeki karinelerden yararlanarak anlaşılmayan, ancak Kuran'ın genel mantığından anlaşılan anlamdır.

Zahiri anlamı olan tenzil özel, batını anlamı olan tevil ise geneldir. Bu yönü ay ve güneşin hareketi gibi devamlı hareket etmekte ve yenilenmektedir. Bu bağlamda tevilin bir kısmı oluşmuştur ama bir kısmı ise daha oluşmamıştır."

Özel karinelerden sarfı nazar ederek elde edilen, Kuran'ın bu genel ve çok yönlü algılama ve kavrayışı tevildir. Bu anlam ve kavrayış uygun farklı zaman ve mekânlar için geçerli olabilir.

Böyle olmasaydı Kuran, sürekli olarak ve her zaman ve mekân için geçerli olma özelliğini yitirecekti. Bu genel ve kapsamlı anlam ve algılama; Kuran'ın her zaman için geçerliliğini korumasını sağlamakta ve onu sürekli canlı tutmaktadır.

Tevil kelimesi ise "evl" kökünden alınmıştır ve avdet ettirmek, geri göndermek anlamına gelir. Bir davranış veya söz kuşku uyandırıp hayret ve şaşkınlığa neden olduğunda tevil söz konusu olur.

Tevil kavramı için üçüncü bir anlam daha ifade edilmiştir, o da "rüya tabiri"dir ki Kuranı Kerim'de Hz. Yusuf'un kıssasında bu anlamda sekiz defa kullanılmıştır.

Hapishanede Hz. Yusuf ile birlikte bulunan iki kişi rüyalarını Hz. Yusuf'a anlatıp ondan rüyalarının yorumunu yapmasını istediler:

"Nebbi'na bi te'vilihi / Bize bunun yorumunu haber ver."

Tevil kavramının Kuran'da gecen dördüncü anlamı ise; "bir iş veya olayın sonucu, akibeti" anlamındadır. Bu tevil kelimesinin sözlük anlamına yakın bir manadır. Bu anlamda İsra suresinde şöyle geçmektedir:

"Ölçtüğünüz zaman dürüst olun, tam ölçün. Doğru terazi ile tartın. Bu hem ticaretiniz için daha hayırlı, hem de âkıbet yönünden daha güzeldir (ve hasenu te'vîla) . "

İbni Teymiyye tevil kelimesi için bir diğer anlam daha getirmiştir ve onun bu sözünü tevilin beşinci anlamı olarak kabul edebiliriz. İbni Teymiyye, her şeyin vucudu haricîsini tevil olarak kabul etmektedir.

Şöyle ki; yazılı, sözlü ve düşünsel her şeyin gözle görülür somut varlığını o şeyin tevili olarak tanımlamaktadır; çünkü her şeyin varlıksal dört aşaması vardır: Düşünsel aşama, sözlü aşama, yazılı aşama ve dış âlemdeki somutsal aşama. Bu aynî aşama, varlığın bilinen diğer üç aşamasının tevili sayılmaktadır.

Allâme Tabatabai de tevili; vucudu aynîi harici (olguların harici objektif boyutu) olarak kabul etmektedir, fakat İbni Teymiyye'nin yanlışlıkla mısdak olarak adlandırması gibi değil.

Allâme'nin görüşüne göre ahkâmın ölçüleri, sorumlulukların maslahatları ve şeriatın kılavuzlukları onların tevili sayılmaktadır; çünkü bütün hükümler ve sorumluluklar olayların ölçü ve maslahatlarından kaynaklanmaktadır.

Tevil tefsire oranla mutlak bir özelliğe sahip bulunmaktadır. Tevilin olduğu yerde tefsir de vardır; tefsir iphamlar ile ilgilidir, bu kapalılıklar hem muhkem hem de müteşabih ayetlerde bulunmaktadır. Tevil ise yalnızca müteşabih ayetlere mahsustur; çünkü bunlarda hem ipham hem de şüpheye neden olan benzerlik (teşbih) vardır.

Yani başka bir anlamda bütün hüküm ve sorumlulukların dönüşü onların maslahat ve ölçülerinedir, amaç ve gaye o maslahat ve ölçülerin tahakkuk bulmasıdır.

Bizim bu sayfalardaki tevilden maksadımız müteşabihler hakkında kullanılan anlamıdır. Belirtilen diğer anlamlar konumuz dışındadır.