Semavi Sureler 44 (Taha Suresi)

Semavi Sureler 44 (Taha Suresi)

Taha Suresini Tanıyalım

Bugün Kur'an'ı Kerim'in 20. suresi olan Taha suresiyle tanışıyoruz.

Bu surede yer alan ayetler Mekke'de nazil oldu ve bu yüzden Mekki surelerden sayılır.

Surenin 135 ayeti bulunuyor ve diğer Mekki sureler gibi yaratılış ve maaddan söz ediyor.

Taha suresi, tevhidin olumlu yönlerini ve bereketlerin ve şirkin olumsuz sonuçlarını beyan ediyor.
Bu surede Hz. Musa'nın macerası detaylı bir şekilde anlatılıyor. Surede 80 ayet Hz. Musa'nın öyküsünü beyan ediyor.

Bazı ayetler ise Kur'an'ı Kerim'in azameti ve Allah Teâlâ'nın sıfatlarını, bazı ayetler de Hz. Adem ve Hz. Havva'nın macerasının ve şeytan tarafından vesvese edilmelerini ve sonunda yeryüzüne inmelerini anlatıyor.

Surenin sonunda uyarıcı nasihatler yer alıyor. Sure Ta ve Ha harfleriyle başladığı için Taha olarak adlandırılıyor.
Tâ. Hâ. Biz, Kur'an'ı sana güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.

Taha suresinin ilk ayetleri İslam Peygamberi'ne –s– bir nevi teselli vermekle başlıyor. Allah Resulü –s– Kur'an'ı Kerim ayetleri nazil olduktan sonra görevini yerine getirmeye yönelik son derece sorumluluk hissettiği için büyük zorluklara katlanıyor ve çok ibadet ediyordu. Resulullah –s– bazen ayakları şişinceye kadar namaza durur, ama ibadetten el çekmezdi.

Bu ayetler ise o hazrete bunca acı ve meşakkate katlanmamasını, çünkü Allah Teâlâ Kur'an'ı Kerim'i Allah'tan korkan kullarını gaflet uykusundan uyandırmak ve hidayete erdirmek için gönderdiğini buyuruyor.
(Resûlüm!) Musa (olayının) haberi sana ulaştı mı? Hani o, bir ateş görmüş ve ailesine: Bekleyin! Eminim ki bir ateş gördüm.

Belki ondan size bir meş'ale getiririm veya ateşin yanında bir rehber bulurum, demişti.
Hz. Musa ve Firavun öyküsü oldukça ibret verici bir öyküdür. Bu öykü baştan başa hakla batılın tarih boyunca süren savaşının bir örneği sayılır.
Kur'an'ı Kerim öyküleri tamamen gerçek öykülerdir, buna karşın olayların dış görünüşünün ötesinde Kur'an'ı Kerim insanlara daha yüce ve daha önemli hakikatleri öğretir ve insanların bu hakikatlerin üzerinde düşünmelerini ister.

Kur'an'ı Kerim örneğin Firavun'un isyankârlığını ve akıbetini anlatarak tarih boyunca tüm müstekbirlere ve şeytani güçlere isyan ettikleri takdirde, en güçlü ordulara ve askeri donanımlara sahip olsalar bile Allah Teâlâ karşısında direnemeyeceklerini ve tüm planları suya düşeceğini ve sonlarının mutlak hezimet ve yok olma olacağını buyuruyor.

Kur'an'ı Kerim müminlere de tevhidi savunma, zamanın Firavunları ve sihirbazlarıyla mücadele yoluna devam etmelerini ve sapkınlıklara karşı uyanık olmalarını emrediyor.
Taha suresinde Hz. Musa, İsrailoğulları, Firavun ve adamları hakkındaki ayetleri dört gruba ayırmak mümkün. İlk grup ayetler Hz. Musa'nın nübüvvetinin başladığı andan ve ilk vahiy işaretlerinden söz ediyor ve bir başka tabirle Hz. Musa'nın o karanlık ve tenha çölde anlamlı ve temel meseleleri öğrendiğini anlatıyor.
İkinci grup ayetler Hz. Musa ve kardeşi Harun'un Firavun ve adamlarını tevhide davet etmeleri ve ardından düşmanla mücadelelerinden söz ediyor.
Üçüncü grup ayetler Hz. Musa ve İsrailoğullarının Mısır'dan ayrılmaları ve Firavun ve adamlarının elinden kurtulmaları ve düşmanın helak olmasıyla ilgilidir.
Dördüncü grup ayetlerse İsrailoğullarının tevhidden sapmalarını ve Hz. Musa'nın Samerrei'nin İsrailoğulları arasında yarattığı sapkınlıkla mücadele etmesini anlatıyor.
Öykünün ilk bölümü Hz. Musa'nın kutsal vadide ve tenha ve karanlık bir çölde bisetini anlatır. Ailesi ile birlikte Medyen'den dönüşü sırasında soğuk ve karanlık bir gecede yolunu kaybeden Musa, uzakta bir ateş görür. Normalde ateş, etrafında bazı insanların varlığının habercisidir. Musa eşine ve çocuğuna beklemelerini, kendisi de gidip bir çare bulacağını söyler. Lakin Musa'nın gördüğü aslında ateş değil, ilahi nurdu ve bir ağacın üzerinde tecelli etmişti. Musa gördüğünü ateş sanarak bir parçasını ailesine getirmek üzere ona doğru yürüdü.
Aslında ayetlerden de anlaşıldığı üzere ateşi sadece Musa görmüştü ve ailesi ateşi görememişti, yoksa hep birlikte ateşe doğru giderlerdi ve Musa'nın tek başına gidip geri gelmesi gerekmezdi.
Taha suresi macerayı şöyle anlatıyor:
Oraya vardığında kendisine (tarafımızdan): Ey Musa! diye seslenildi: Muhakkak ki ben, evet ben senin Rabbinim! Hemen pabuçlarını çıkar! Çünkü sen kutsal vâdi Tuvâ'dasın! Ben seni seçtim. Şimdi vahyedilene kulak ver. Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.
Bu sözleri duyan Hz. Musa'yı anlatılması güç olan büyük bir şevk ve heyecan sardı. Acaba onunla konuşan ses kimdi? Bu ses yüce Allah'ın sesiydi ve şimdi Musa'ya büyük bir görev için seçmişti. Hz. Musa pabucunu çıkardı, çünkü kutsal bir mekâna ayak basıyor ve karşısında ilahi nur tecelli ediyordu.
Allah Teâlâ peygamberine hitaben şöyle buyuruyordu: Ben seni seçtim. Şimdi vahyedilene kulak ver. Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.
Bu son ayette enbiyanın davetinin en önemli ilkesi olan tevhid beyan edildikten sonra Allah'a tapmanın tevhid ağacının meyvesi olduğu ve ardından da en önemli ibadete yani namaza emredildiği gözleniyor.
Kuşkusuz ilahi peygamberin Allah ile irtibatta olduklarını ve risaletlerini ispat edebilmek için mucizeye ihtiyacı vardı, çünkü aksi takdirde herkes peygamberlik iddiasında bulunabilirdi. Bu mucizelerse semavi bir kitabın içeriği veya başka türlü hissi veya cismi mucizeler olabilirdi.
Hz. Musa o gece o kutsal topraklarda peygamber olarak seçildikten sonra Allah Teâlâ kendisine iki mucize verdi.
Taha suresinin 17 ila 23. ayetleri bu mucizeleri şöyle anlatıyor:
Şu sağ elindeki nedir, ey Musa? O, benim asamdır, dedi, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkelerim; benim ona başkaca ihtiyaçlarım da vardır. Allah: Yere at onu, ey Musa! dedi. Onu hemen yere attı. Bir de ne görsün, hızla sürünen bir yılan değil mi! Allah buyurdu: Al onu! Korkma! Biz onu şimdi ilk haline sokacağız.
Taha suresi daha sonra Hz. Musa'nın ikinci önemli mucizesine temas ederek şöyle buyuruyor:
Bir de elini koltuğunun altına sok ki, bir başka mucize olmak üzere o, kusursuz ve lekesiz beyazlıkta çıksın. Ta ki, sana, (böylece) en büyük âyetlerimizden bazılarını gösterelim.
Hz. Musa'nın eli fevkalade nurani hale geldi. Kuşkusuz Hz. Musa'nın asasının büyük bir yılana dönüşmesi ve elinin parlaması ve ardından eski haline dönmesi, beşeri gücün ötesinde bir gücün, yani yüce Allah'ın gücünün sonucuydu ve bu güç olmaksızın gerçekleşmesi imkânsızdı.
Bu mucizelerin ardından Hz. Musa'ya büyük bir risalet tebliğ edildi. Gerçekte Hz. Musa'nın hareketinin başlangıç nokta ilahi emri o dönemin en tehlikeli insanına bildirmekti. Allah Teâla Taha suresinin 24. ayetinde Hz. Musa'ya isyankâr Firavun'a gitmesini emrediyor.
Gerçekte bu ayetin mesajı, toplumda çok yönlü ıslah yapmak için en başta küfür ve fesat elebaşlarını ıslah etmek gerektiğinden ibarettir. Yüce Allah bu emriyle aslında enbiyanın birinci dereceden hedefinin tağutlar ve müstekbirlerle mücadele etmek olduğunu ortaya koyuyor.
Öte yandan büyük liderlerin başarılı olmaları için geniş ruha, güçlü akla ve sabır ve direniş gücüne sahip olmaları gerektiğinden, Hz. Musa Allah Teâlâ'dan yüreğine genişlik vermesini ve işlerini kolaylaştırmasını ve dilindeki bağı çözmesini ve ayrıca kardeşi Harun'u da kendisine yardımcı yapmasını niyaz ediyor.
Allah Teâlâ Hz. Musa'nın taleplerini icabet ediyor ve 36. ayette şöyle buyuruyor: Ey Musa, istediğin sana verildi.