Peygamber’in Dilinden Kur’an

Peygamber’in Dilinden Kur’an

“Fitneler karanlık gecenin parçaları gibi sizi kuşattığı zaman… Kur’an’a yöneliniz.”

Peygamber’in Dilinden Kur’an

 

Kur’an-ı Kerim Allah Teâla’yı tanıma, O’nun isim ve sıfatlarını öğrenme; tevhidin sırlarını, Allah’ın elçi ve peygamberlerinin özelliklerini, gayb âlemini, insan toplumlarına hâkim olan kanunları, insanı ve onun sonunu, geçmiş ve gelecektekilerle ilgili gaybî haberleri bilme konusunda en yüce öğretileri içermektedir. Yine Kur’an-ı Kerim insanoğlunun saadet ve mutluluğu için ihtiyaç duyduğu toplumsal, hukukî, iktisadî ve siyasî yasaları kapsamına almaktadır.

Kur’an-ı Kerim, izlenmesi insanı zalimlerin boyunduruğundan, cehalet, hurafe ve şeytanî heveslerin zincirinden kurtaracak bir kitabın adıdır. Yine o, arınmış bir kalbe sahip olma, içsel ve dışsal temizliğe ulaşma, insanı maddî ve manevî ilerleme yoluna yönlendiren bir yolun kılavuzudur.

Kur’an-ı Kerim, hakkı batıldan ve doğruyu yanlıştan ayırt etmenin ebedî ölçülerini içermektedir. İşte bu özellikleri tanıma sayesinde Kur’an-ı Kerim’in diğer ilâhî nurlar karşısında azamet ve üstünlüğü apaçık bir şekilde anlaşılmaktadır.

Bütün bu özellikler dışında, Kur’an-ı Kerim’in ilâhî azamet ve yüceliğin madeni olarak nitelendirilmesi, ona normal düşüncelerin üstünde bir azamet ve yücelik vermiştir ve bu kitap insanın ve hatta bütün varlıkların ruh ve cisminde özel birtakım bereketler ve etkiler bırakmıştır.

Bu ilâhî kitabı tanımak ve ondan yararlanmak, insanların yeteneklerine göre değiştiği gibi, Kur’an’ın azamet ve yüceliğini tanımak da bu idrake oranla değişmektedir.

Dolayısıyla Kur’an-ı Kerim’in hakikatini tanımak ve onun tüm boyutlarına vakıf olmak, tertemiz kalpleri Kur’an nurunun tecelli ettiği kişilerden başkası için mümkün değildir. İşte bu nedenle Kur’an’ın azamet ve faziletini tanımak için ilâhî ilimlerin taşıyıcıları ve bu yüce kitabın sırlarından haberdar olan şanı yüce Peygamberimiz ve Ehlibeyt’ine müracaat etmek ve onların açıklamaları sayesinde Kur’an’ın öğretilerini elde edip onun yüceliğini idrak etmek gerekiyor.1

Başka bir değişle, Kur’an-ı Kerim’le Peygamber efendimiz arasında öyle bir sağlam ilişki var ki, onlardan birini tanımak ancak diğerini tanımak ve ondan yardım almakla mümkündür. Çünkü bir taftan Kur’an-ı Kerim, Peygamber efendimiz (s.a.a) ve Allah’ın yeryüzündeki hüccetlerinin nurlu çehresinin tasvirini sunmayı ve onların ilâhî elçiliklerini beyan etmeyi üstlenmekte, diğer taraftan da Allah’ın hüccetleri Kur’an-ı Kerim’in batinî hakikatlerini insanlara açıklama ve öğretilerini koruyup yayma sorumluluğunu taşımaktadırlar.

Peygamber Efendimizin Dilinden

Kur’an-ı Kerim’in Yüceliği

“Ey insanlar! Siz barış ve huzur döneminde yaşamaktasınız; sizler yolculuk hâlindesiniz; sizleri aceleyle götürmekteler. Gece, gündüz, güneş ve ay her nuru eksiltmekte, her uzağı yakınlaştırmakta ve vaat edilen her şeyi vaat edilen zamana ulaştırmaktadır. O hâlde, önünüzdeki uzun geçiş yolu için çalışmaya hazır olun.”

Mikdad: “Ya Resulullah! Barış ve huzurdan maksadınız nedir?” diye sordu.

Efendimiz şöyle buyurdu: “Dünya, çaba ve geçiş yurdudur. O hâlde fitneler karanlık gecenin parçaları gibi sizi kuşattığı zaman şefaati kabul gören bir şefaatçi ve şikâyeti kabul edilen şikâyetçi olan Kur’an’a yönelin. Kim onu önüne geçirirse, Kur’an onu cennete götürür; kim de onu arkasına atarsa, onu cehenneme sürer. Kur’an en iyi yola yönlendiren bir kılavuzdur. Onda ayrıntılı açıklama, aydınlatma ve -hakikatleri- edinme, hakla batılı birbirinden ayırt etme vardır, onda mizah yoktur. Onun bir zahiri ve bir de batını vardır. Zahiri hüküm, batını ise ilimdir. Zahiri güzel, batını ise derindir. Onun yıldızları ve yıldızlarının da yıldızları vardır. (Bazı nakillere göre: Onun derinliği ve derinliğinin de derinliği vardır.) Öyle yıldızlar ki, hayrete düşürücü şeyleri sayılmakla bitmez, şaşırtıcı şeyleri eksilip bitmez. Onda hidayet kandilleri ve hikmet ışıkları vardır. Hakkı tanıyanlar için marifet kılavuzudur. O halde, insan helaket ve sıkıntılardan kurtulmak için dikkat edip hakkı göz önünde bulundurmalıdır. Çünkü insan karanlıklarda ışığın nuruyla hareket ettiği gibi düşünmek de basiret sahibi insanın kalbi için hayat kaynağıdır. O hâlde sizin güzel bir şekilde kurtulmanız ve -şüphe ve karanlıklarda- az kalmanız gerekiyor.”2

Peygamber efendimiz bu buyruğunda, Kur’an-ı Kerim’in azameti hakkında önemli noktalara değinmiştir. Örneğin, “Fitneler karanlık gecenin parçaları gibi sizi kuşattığı zaman… Kur’an’a yöneliniz.”3 Cümlesinde, Kur’an-ı Kerim’in risaletine işaret edilmiştir. Bu ilâhî kitabın risaleti insanları hidayet etmektir. Kur’an, bütün şartlarda ve insanoğlunun hayatının çeşitli dönemlerinde ve hatta en zor ve karanlık şartlarda bile bu risaleti üstlenmiştir. İnsanın toplumda hiçbir ümit ışığı bulamadığı ve hiçbir güvenilir kılavuz tanıyamadığı şartlarda onu saadet ve hidayetin zirvesine ulaştıracak olan, elindeki bir meşale gibi ona saadet ve mutluluk yolunu gösterecek olan Kur’an-ı Kerim’dir. İşte bu nedenle şöyle buyurmaktadır:

“Kim onu önüne geçirirse, Kur’an onu cennete götürür; kim de onu arkasına atarsa, onu cehenneme sürer. Kur’an en iyi yola yönlendiren bir kılavuzdur. Onda ayrıntılı açıklama, aydınlatma ve -hakikatleri- edinme vardır.”

Yine şöyle buyurmaktadır: “Onda hidayet kandilleri ve hikmet ışıkları vardır. Hakkı tanıyanlar için marifet kılavuzudur. O halde, insan helaket ve sıkıntılardan kurtulmak için dikkat edip hakkı göz önünde bulundurmalıdır…”

Peygamber efendimiz (s.a.a) bu buyruğunda Kur’an-ı Kerim’in ilmî yüceliğine değinerek şöyle buyurmaktadır:

“Onun bir zahiri ve bir de batını vardır. Zahiri hüküm, batını ise ilimdir. Zahiri güzel, batını ise derindir.”

Hadisin bu bölümü şu noktaya işaret etmektedir: İnsan zahiri ve batını olan bir varlık olduğu gibi, insanların kılavuzu olan Kur’an da onun hem zahirî ve hem batinî ihtiyaçlarını temin etmek için bu şekilde nazil olmuştur. Kur’an’ın zahiri Allah’ın hüküm ve kanunları, insanların davranışını ıslah etmenin reçetesidir; batını ise batinî ve fikrî ihtiyaçları temin eden ilahî öğretilerdir.

Yine şöyle buyurmuştur:

“Kur’an’ın diğer sözlere üstünlüğü, Allah’ın yarattığı şeylere üstünlüğü gibidir.”4

Evet; Kur’an bütün semavî kitaplardan ve yine beşerî öğretilerden üstündür. Yani belagat ve fesahatte hiçbir edebî şaheser, hikmet ve sağlamlıkta hiçbir hekimane söz ve varlık âleminin hakikatlerini açıklama konusunda hiçbir bilimsel kitap Kur’an’ın eşiğine varamaz.

Peygamber efendimiz (s.a.a) başka bir yerde Kur’an’ın azameti hakkında şöyle buyurmuştur:

“Allah bir insana Kur’an’ı verir ve o da diğerlerine kendisinden daha büyük bir nimet verildiğini düşünürse, bu durumda büyük bir şeyi küçültmüş ve küçük bir şeyi de büyültmüş olur.”5

Yine Peygamber efendimizden (s.a.a) şöyle nakledilmiştir: “Kur’an, Allah dışında her şeyden üstündür; o hâlde kim Kur’an’ı korursa, Allah’ı korumuş olur…”6

Bu hadise göre Allah Teala’nın insanlara verdiği en büyük nimet olan Kur’an’ın verilişinin geniş anlamı ve farklı dereceleri vardır. Bunun en mükemmel derecesi, Kur’an’ın tüm batinî öğretileriyle birlikte Peygamber efendimiz (s.a.a) ve Ehlibeyt’e verilmiş olmasıdır. Fakat bu hadisin Kur’an’ın fazilet ve üstünlüğünü beyan etme konumunda olduğunu göz önünde bulundurarak bunun sadece Kur’an’ın yüce verilişin derecesi değil, onu okuma ve ezberleme gibi daha geniş bir anlam da kapsadığı anlaşılmaktadır. Bu algılama, Mecmau’l-Beyan kitabında bu hedefle açıklanan hadise uygundur.7

O hâlde, Kur’an okumayı veya ezberlemeyi öğrenmek için onun huzuruna girme imkânı bulan kimse, Allah Teala’nın kendisine en büyük nimeti verdiğini bilmelidir. Çünkü Kur’an’ı okumak ondan yararlanmak ve onun öğretilerine eğilim göstermek için bir giriş ve başlangıç konumundadır. O hâlde ondan yararlanmak ve onun yüce öğretilerini anlamak için çaba harcamak gerekiyor.8

(Sonnot)

1- Allah Teala şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz bu, korunmuş bir kitapta bulunan değerli bir Kur’an’dır. Ona ancak temizlenenler dokunabilir.” Vâkıa, 77–79. Bu ayete göre Kur’an-ı Kerim’in hakikatine ulaşmak ve onun batınına vakıf olmak için batinî taharet ve kalbi her türlü günaha bulaşmışlıktan temizlemek gerekiyor. Kur’an açısından Allah Teala sadece Ehlibeyt’i her türlü bulaşmışlıktan temizlemiştir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim şöyle buyurmaktadır: “Allah ancak siz Ehlibeyt’ten her türlü çirkinliği uzak tutmayı ve sizi tertemiz kılmayı diler.” bk. Seyid Muhsin Hakîm (r.a), Mustemseku’l-Urveti’l-Vuska, c.2, s.272 ve c.3, s.66.

2- Hadisin senedi: Ali b. İbrahim, babasından, Nevfel’den, Sekunî’den, Ebu Abdullah’tan (a.s), babalarından: Resulullah şöyle buyurdu: … Kuleyni (r.a), el-Kâfi, c.2, s.598.

Bu hadis, bazı bölümlerinde biraz farkla Biharu’l-Envar’da şöyle nakledilmiştir: “İşler karanlık gecenin parçaları gibi size karıştığı zaman Kur’an’a yönelin. Kur’an şefaat edecek ve şefaati kabul edilecek olandır, şikâyet edecek ve şikâyeti onaylanacak olandır. Kim onu önüne alırsa, onu cennete götürür ve kim de onu arkasına atarsa, onu cehenneme sürer. Kim onu kendisine kılavuz ederse, onu doğru yola yönlendirir. O açıklayıcı ve açıklamalar edinme kitabıdır. O, hakla batılı ayırt edici bir kitaptır; onda mizah ve boş şey yoktur. Onun bir zahiri ve bir de batını vardır. Zahiri Allah’ın hükmü ve batını ise Allah’ın ilmidir. O hâlde zahiri sağlam ve batını ise derindir. Onun derinliği ve derinliğinin de başka bir derinliği vardır ve onun yıldızları ve yıldızlarının da yıldızları vardır. Onun hayret verici özellikleri sayılıp bitmez, şaşırtıcı şeyleri hesaba gelmez. Onda hidayet kandilleri, hikmet meşaleleri ve hakkı tanıyanlara marifet için delil vardır. O hâlde, , insan sıkıntı ve zorluktan kurtulmak için dikkat etmeli ve hakkı göz önünde bulundurmalıdır. Çünkü insan karanlıklarda ışığın nuruyla hareket ettiği gibi düşünmek de basiret sahibi insanın kalbine hayat verir. O hâlde sizin güzel bir şekilde kurtulmanız ve -şüphe ve karanlıklarda- az kalmanız gerekiyor.”

Her iki rivayette dikkat edilmesi gereken nokta, Arapçasında geçen “lehu nucum” cümlesidir. Bu cümle, bazı nüshalarda “lehu tuhum” diye rivayet edilmiştir. Ama ikinci nakil cümlenin akışıyla daha fazla uyum içerisindedir. Bu durumda hadisin anlamı şöyledir: “Kur’an’ın derinliği ve derinliğinin de yine başka bir derinliği var.”

3- Bazı nakillerde, “İşler, karanlık gecenin parçaları gibi size karıştığı zaman Kur’an’a yönelin.” şeklinde geçmektedir. Bu durumda diğer nakilden daha kapsamlıdır. bk. bir önceki dipnot.

4- Biharu’l-Envar, c.89, s.19.

5- Bu hadisin senedi şöyledir: Ali b. İbrahim, babasından, Ali b. Muhammed el-Kasanî, hepsi Kasım b. Muhammed’den, Süleyman b. Davud’dan, Süfyan b. Uyayne’den, Zuhrî’den, demiştir ki: Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: … Kuleynî’nin rivayetinde, el-Kafî, c.2, s.605. Bu hadis başka bir senetle bu şekilde de nakledilmiştir: “Her kime Kur’an verilse ve başka birine kendisine verilenden daha üstün bir şey verildiğini düşünürse, bu durumda Allah’ın küçülttüğü bir şeyi büyültmüş ve Allah’ın yücelttiği bir şeyi küçültmüş olur.” bk. Kuleynî (r.a), Usul-i Kâfî, c.2, s.604.

6- Biharu’l-Envar, c.89, s.290.

7- Bu hadis Mecmau’l-Beyan kitabında, c.1, s.16’da şöyle nakledilmiştir: “Kim Kur’an’ı okur da birine bundan daha üstün bir şey verildiğini sanırsa, yüce olan bir şeyi küçük ve Allah’ın küçülttüğü bir şeyi de yüce saymış olur.”

8- Allah Teala Rahmân Suresinde birtakım maddî ve manevî, zahirî ve batinî, dünyevî ve uhrevî nimetlerini sıralamaktadır. Bu surenin baş tarafı Allah’ın Rahmanlık sıfatını zikrettikten sonra Kur’an’ın insana öğretilerini gündeme getirmiştir. “Rahman Kur’an’ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona açıklamayı öğretti.”Bu konu, Kur’an’ın kendisinin, Allah’ın en önemli ve en yararlı nimeti olduğunu ortaya koymaktadır. bk. Ayetullah Cevadî Amulî, Kur’an’da Kur’an, s.23.

 

Yazan: Murtaza Turabî

Kıble Dergisi Çalışması