Mesed Suresinin En Önemli Mesajı Nedir?

Mesed Suresinin En Önemli Mesajı Nedir?

Soru: Mesed suresinden öğrenebileceğimiz irfani ve ahlaki mesaj nedir? Acaba Ebu Leheb ve eşinin Allah tarafından maruz kaldıkları beddua ve gazap mıdır?
Bu sorunun cevaplarından birini şöyle açıklayabiliriz: Mal, makam, peygamberle olan ailevi bağ, Allah’ın gazabı ve öfkesinin önüne geçmiyor. Ebu Leheb gibi ki o, Kureyş kabilesinin önde ve başlarından sayılan birisi idi. İslam peygamberin (s.a.a.) amcası, mal ve servet sahibiydi. Bunlardan hiçbirisi onun için Allah nezdinde yararlı olmadı. Allah katında kendisi için bir yakınlık icat edemediler. İşte Allah’ın vermiş olduğu söz budur: “Allah katında en değerliniz en takvalınızdır”.

Diğer bir cevap ise; Mesed suresi beş ayete sahip ve Mekke’de nazil olmuş olan surelerden biridir.[1] Açık açık Mekkelilerden bir kimsenin (Ebu Leheb) ismini zikir eden sadece bu surenin ayetleridir ki onu kötülemiş ve kendisinin cehennemlik olduğunu bildirmiştir. Gaipten verilen haberlerden birisi de bu surededir ki onların cehennemlik[2] olduğu hakkındaki vaattir. Bu haber onların hayatlarının sonuna kadar iman getirmeyeceğine işaret eden bir nişanedir. Aksi takdirde şahısları belirterek cehennem vadini vermek uygun olmazdı. Zaman da Ebu Leheb ve eşinin imana gelmelerini bırakın bir yana İslam peygamberine (s.a.a.) karşı bağladıkları düşmanlıklarını, eziyetlerinde bile azalma olmadığını ispatladı.
Müfessirler bu surenin peygamberliğin ilk senelerinde nazil olduğunu söylemişlerdir. İslam peygamberi (s.a.a) – Allah’ın emri gereğince – İslam’a davet etmek için çalışıyorken safa dağına çıktı ve insanları çağırarak yanına topladı ve şöyle buyurdu: “ Eğer düşman sabah veya akşam size bu dağın arkasından saldıracağını söylersem bana inanır mısınız? Onlar; evet! Dediler. Buyurdu: biliniz ki ben önümüzdeki çetin bir azaptan sizi korkutuyorum. Sonra Ebu Leheb dedi; “tebben leke’’ ‘’Yok olasın”, bunun için mi bizi buraya çağırdın. İşte o sırada Allah bu sureyi peygambere (s.a.a.) indirdi.[3] Hakeza bu surede “tebbet” [4]  sözcüğünden istifade edilmesi de Ebu Leheb’in söylemiş olduğu sözün cevabı olarak, o muhatap alınarak söylenmiştir. Ebu Leheb’in hanımı da kocasının fikrinde ve onunla birlikte idi ve İslam’a karşı düşmanlıktan el çekmiyordu ve o da Allah tarafından kınandı ve ilahi azabın vadi (sözü) ona da verildi.[5]
Bu surede mevcut tabirlerden yararlanarak beddua yapılabilir olduğu anlaşılıyor. Allah u Teâlâ bu ayetlerde açık bir şekilde Ebu Leheb’e bedduası ve gazabına maruz etmiştir. Bu surenin yanı sıra başka ayetlerde de beddua ve gazap vardır ki muhatapları başkalarıdır.[6]
Bu surenin en önemli mesajlarını şöyle açıklayabiliriz:

Allah’tan başkası ve sadece bu dünyanın maddi şeylerine itimat edenler zarar etmiş, ama eğer kendi çabasını harcar ve maksadına ulaşmak için vesile ve araçlardan istifade etmekle birlikte Allaha itimat ve asıl olarak Allah’a güvenirse kurtulmuş olanlardan olacaktır.[7]

Sadece makam ve mal insanın saadeti için vesile olamaz. Bu sure şunu gösteriyor ki mal ve makam sahibi olan bir kimse, Allah katında da sevimli olmayacaktır. Belki de Allah tarafından kınanan ilk kişilerden olacaktır. Bu hükmün örneği Ebu Lehebdir ki siyasi olarak uygun bir makama sahip ve servet bakımından da malı çok idi. Ama bunlardan hiç birisi kendisini kurtaramadı.[8]Sahip olduğu bu imtiyazlardan (makam ve mal) hiçbirisi ona Allah katında yakınlığı kazandıramadı. Sadece cehennem ateşi kendisine nasip oldu. İşte budur Allah’ın vermiş olduğu ölçü sözü; “Allah katında en değerliniz en takvalınızdır”.[9]

Peygamber ve Allah’ın velilerine oranla var olan nesepsel irtibat Allah’ın gazabının veya lanetinin önüne geçemiyor. Abdulmuttalib’in oğlu Ebu Leheb[10] ve aynı zamanda peygamberin amcası idi. Ama bu akrabalık kurtuluşuna hiçbir etkisi olamadı. Bu nedenle nesepsel akrabalık tek başına ihtiram getirmiyor ve bundan dolayı onu hatadan beri olduğunu sağlamıyor. Bilakis kişinin ameline ve sahip olduğu amel defterine bakmak gerekir ve ona göre hüküm vermek lazım.

 


[1] Tabatabai, seyit, Muhammed Hüseyin, “el-Miazan fi Tefsiril – Kuranıl – Kerim”, baskı, 5, Kum: defter-i intişarati, İslami, c. 20s. 384

[2] Mesed, 3; “se yesla naren zate lehebin”, yakın zamanda alevlenmiş bir ateşin içine girecekler”.

[3] Taberisi, Fazl b. Hasan, “Mecme’ul Beyan fi Tefsiri’l Kuran”, mukaddime: Belagi, Muhammed Cevad, baskı, 3, Tahran: intişarati nasıl husru, c. 10, s851.

[4] Mesed, 1; “Ebû Leheb'in elleri kurusun. Zaten kurudu”.

[5] Mesed, 4-5; O, alevli bir ateşte yanacak. Odun taşıyıcı olarak ve boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu halde karısı da (ateşe girecek).

[6] Daha fazla bilgi edinmek için bkz. “Nifrin ez Nigah Kuran ve Ahadis”, 16782; ve “Lan ve Düşnam Şeytan”; 19418 numaralı cevaplar.

[7] Muhyiddin ibn. Arabi, “el – Futuhat el-Mekiye”, (4 ciltlik), Beyrut, daru Sadır, baskı tarihi yok, c. 2, s. 611.

[8] “Malı ve kazandıkları ona fayda vermedi”. Mesed, 2;

[9] Hucerat, 13; “İnne ekremekum indellah etkakum”.

[10] İbn. Esir, “Usdul – Gabe fi Marifetis – Sahabe”, Beyrut: darul fikr, 1409, kameri.