Kur’an’da Aile

Kur’an’da Aile

“Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Size kendinizden eşler yarattı, hayvanlardan da çiftler var etti, Bu yolla sizi çoğaltmaktadır, O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir ve bilendir.” (Şura/11)

Kur’an’da Aile

 

 

“Kendileri ile huzur bulmanız için size kendinizden olan eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet var etmesi de, O’nun ayetlerindendir. Gerçekten bunda, düşünen bir topluluk için ayetler vardır.” Rum/21

 

İnsanoğlunun yaratılıp yeryüzüne bırakılmasından sonra hayatın denge unsurunu korumak ve belirlenmiş yaşam felsefesi doğrultusunda gelecek nesillerin mükemmel kılınmaları, erkek ve kadını birlikte geliştirip devamı için yaratıcının koyduğu kural ve sisteme “aile” denir.

İnsan toplumunun yapısının sağlıklı ve salih bir yapıya kavuşması ve sağlam bir temel üzerine oturtulması, hiç bir kötü ve yıkıcı gücün bu yapıyı yıkamaması için, Allah, elçileri olan peygamberleri ve masum hidayet önderlerini ilahi maarif ile göndermiştir.

Tarih boyunca var olan ve küçük görünen aslında manen çok büyük ve güçlü bir kurum olan aile yapısının dengesini her çağda bozmak isteyen güçler hep olmuş, var olmaya da devam edecektir. Asrımız ilim ve teknoloji çağı olmasına rağmen her anlamda dejenere olmuş; ahlaki, itikadi, sosyolojik, psikolojik, ekonomik, toplumsal ve ailevi çöküntünün perişanlığıyla kaybolup gitmektedir. Bu anlamda aile yapısının ne kadar zorluk ve sıkıntılı bir süreç içerisinde olduğunu görmekteyiz, şimdi bu aile kurumunun sıkıntılarını görüp ortadan kaldırmak için ne yapmamız lazım? Ne gibi çalışmalar yapılması lazım? Bu konuda belirli bir mesafe alıp dertlere çare bulabilmemiz için önce bu aile kurumunu tanımamız lazım; aile nedir? Kur’an’a göre aile ne demektir?

Ailenin çeşitli görüşlerle tanımı yapılmaktadır, bu görüşlerden bazıları yüzeysel, bazıları ise daha derindir. İnsan, ailenin tanımına ne kadar derin bakarsa, o kadar bu kurumun güvenirliliğine aşina olur. Biz bu mukaddes kurumun daha iyi bir yapıya sahip olmasına iyi bir çalışmayla destek verirsek, gelebilecek çeşitli tehlikelerden onu korumuş oluruz.

İlk bakışta bu kurumun oluşmasında etken olan şeyin bir erkek ve bir kadın olduğunu görürüz. Bu iki varlık, evlenme suretiyle kendilerinden dünyaya gelen çocuklarla küçük bir topluma sahip olmaktadırlar. Bu grubu yüzeysel manada aile olarak tanıtabiliriz ancak bu yeterli değildir. Çünkü derin manada “Erkek ve kadın neden müşterek bir yaşamın peşinde koşmalıdır?” konusuna bakmalıyız. Acaba bu yaratılışın bir kuralı mıdır yoksa Marksist maddeci düşüncenin belirttiği gibi bir ihtiyacı gidermek için midir? Marksist düşünceyi burada dile getirmek istemiyorum. Bazı insanların evlilikleri maddiyat üzere olabilir; bazı ebeveynler kızlarını ekonomik yönden iyi bir yaşam için zengin bir ailenin oğluna veya bazı ebeveynler de kızın ailesinin servetinden dolayı oğlunu zengin kızla evlendirmektedir. Bazı evlilikler de güç ve konum nedeniyle yapılmaktadır. Çünkü elde edilecek güç ve konum ile kendilerinden aşağı olan her kesime üstünlük sağlayacaklardır. Bazı evlilikler de güzellik üzerine kurulmaktadır. Sonuçta makam, zenginlik, güzellik üzerine kurulu bu evliliklerde insanın manevi ve insani değerlerine önem verilmemektedir. Zenginlik, güzellik, cinsel arzu, güç, kudret, çıkar üzerine kurulan evlilikler, her zaman aile içinde çıkar ilişkisine dönebileceğinden bu mukaddes aile kurumu çok çabuk dağılabilir.

İslam, erkek ve kadının birbirlerinin malından, güzelliklerinden yararlanmasına karşı olmadığı gibi bunlara imkân da tanımaktadır. Ancak sadece bu sayılan maddi şeylerin üzerine kurulmak istenen aile kurumunu onaylamamaktadır.

Aile kurumunun oluşmasında, evliliğin temel sebeplerinden biri elbette cinsel ihtiyacı giderip yanlış yollara düşmeyi engellemektir. Erkek ve kadını birbirlerine bağlayan sebeplerden birisi de çocuk sahibi olmalarıdır. Dolayısıyla erkek ve kadının birbirlerine bağlanmasını güçlendiren unsurlardan biri de çocuk sahibi olmaktır. Çünkü özellikle kadının çocuk yapma içgüdüsü, aile bağını birleştirici asıl sebeptir. Dolayısıyla aile ağacının tatlı meyvesi çocuktur. Bu sebepledir ki çocuğu olmayan birçok aile bu derin sevgiden yoksun kalışlarından dolayı ayrılmak zorunda kalmaktadırlar. Çocuk bir evin bereketidir, gerek bu dünyada gerekse ahirette. Bir hadis-i şerifte Resulullah ( s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Evlenin, çocuk sahibi olun, ben sizlerle ve hatta düşük yapılan çocuklarla kıyamet günü iftihar edeceyim.”

Burada evliliğin değerinin yanı sıra çocuğun ne kadar önemli olduğu vurgulanmaktadır. Diğer bir hadis-i şerifte Resulullah ( s.a.a ) şöyle buyurmaktadır: “Her kim evlenirse dinin yarısını korumuş olur.”

Bu hikmetli söz gençliğin iffet, hayâ ve insani karakteristik değerlerini korumanın, iffetsizlik, hayâsızlık, günah, fesat ve ahlaki bozukluklardan kurtulmanın ve insanın inancının korunmasının felsefesini açıklamaktadır.

Aile kurumunun oluşmasının bir diğer faydası ise şudur; insanların varlığı bir toplumu oluşturmaktadır ve bu yapının temel direkleri vardır, bu yapının ayakta kalabilmesi ve devamlı ilerlemesi ve hareket halinde olması gerekmektedir, bunun için bütün direkleri sağlam olması gerekir. Eğer bu yapının direklerinden bir tanesi çatlar veya kırılıp düşerse, o yapı birçok fonksiyonunu kaybeder. Bu yapının içerisindeki malzemenin sağlam olması gerekir. Ancak bu şekilde birbirlerini tam anlamıyla tamamlayabilir, bütün zor şartlarda bu mükemmel yapı ayakta kalabilir ve varlığını devam ettirebilir. Bu aile yapısını bir kişinin tek başına oluşturması mümkün değildir. Bu yapının teşkilatlanması gerekir ve bu teşkilatlanma oluşumu, bir bireyden fazlasına ihtiyaç duymaktadır. Bu oluşum bir erkek ve bir kadının evlenmesiyle gerçekleşir. Bunların birbirleriyle muhabbet ve sevgiyle kaynaşmalarına vesile olacak çocukların dünyaya gelmesi gerekir.

Kur’an’a göre her insanın kendisi için bir karşı cins yaratılmıştır; erkek erkeklik özellikleriyle ve kadın da kadınsal özellikleriyle birbirlerini tamamlayıp birbirlerini kabul ederek mükemmel toplum olan aile kurumunu oluştururlar.

Kur’an-ı Kerim şöyle buyuruyor:

 

“Sizi de çift çift yarattık” (Nebe/8)

 

“Kendileri ile huzur bulmanız için size kendinizden olan eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet var etmesi de, O’nun ayetlerindendir. Gerçekten bunda, düşünen bir topluluk için ayetler vardır.” (Rum/21)

 

“Allah sizi topraktan, sonra nutfeden yarattı, sonra sizi çiftler yaptı. Hiçbir dişi O’nun ilmi dışında ne gebe olur, ne de doğurur. Uzun ömürlü birinin ömrünün uzaması da, ömrünün kısaltılması da, mutlaka bir kitaptadır. Kuşkusuz bunlar Allah’a kolaydır.” (Fatır/11)

 

“Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Size kendinizden eşler yarattı, hayvanlardan da çiftler var etti, Bu yolla sizi çoğaltmaktadır, O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir ve bilendir.” (Şura/11)

 

Kur’an bu tabirle aile kurumunun esas felsefesine vurgu yapmaktadır. Yaratılan çiftler birbirlerini kabullenemez durumda olsalardı aralarında herhangi bir sevgi ve muhabbetin oluşması asla söz konusu olmazdı. Onları bireysel özgürlüklerinden feragat ettirip birbirlerine bağlılığını gerçekleştiren işte bu unsurdur. İnsanların evlilikleri, insani vasıflarını geliştirmeleri, birbirlerinin eksikliklerini gidermeleri, insan-ı kâmil olup yaratıcıya karşı vazifelerini eksiksiz yerine getirmeleri ve beraberce yaşam sürmeleri için yapıldığından, bunu aralarındaki sevgi ve muhabbetle gerçekleştirebilirler. Hayvanlar ise bu sayılan değerlerden yoksun olduklarından sadece içgüdüsel olarak eşleşirler.,

İnsanda sevgi ve muhabbetin tecelli yeri aile kurumudur, erkek ve kadının birbirlerine olan aşk ve sevme duygusu onların hayatının her alanında; rahatlıkta ve zorlukta, gamda ve sevinçte birbirlerine daha fazla bağlanmaktadırlar; beraber sevinirler ve beraber üzülürler, işte Kur’an bu sevgi ve muhabbete vurgu yapmaktadır:

 

“Var olan imanlarını daha da artırmaları için, müminlerin kalplerine güven indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, bilendir ve hikmet sahibidir.” (Fetih/5)

 

Kur’an’ın bu buyruğu bir insana hâkim olursa, insan kendisine gelebilecek beklenmedik zorluklar karşısında, Rabbine en samimi duygularla sığınarak ayakta kalabilir. Erkek ve kadının birbirlerine olan bağlılığında, aile kurumunun mükemmelleşmesinde imanın etkisi tartışılmazdır. İnsan, açlığı, susuzluğu gidermek için nasıl yemek ve suya ihtiyaç duyuyorsa, aile ortamının gerginliğini gidermek için, erkek ve kadının birbirlerini tamamlaması ve her türlü ihtiyaçlarını gidermeleri için kadının erkeğin, erkeğin de kadının varlığıyla oluşan huzura ve güvene ihtiyacı vardır. Buradaki huzur ve güven sadece fiziki değil, belki psikolojik, sosyolojik, ahlaki ve de ruhsal açıdan şarttır. Bu değerlerden yoksun bir insanın fiziki yönü ne kadar iyi olursa olsun muhakkak bir şeyler onda her zaman eksik olacaktır. Onun içindir ki, güzellik, zenginlik ve maddi varlık insana her zaman mutluluk getirmez, sadece bunlar insan hayatının bir köşesinde bazı eksiklikleri giderir. Bu da aileye bu anlamda asla huzur ve güven getirmez. Buradan yola çıkarak aile kurumunu iyi tanımak gerekir, bu gereksinimi gidermek için de Allah’ın kelamı olan Kur’an’ın tanımıyla aileyi oluşturmalıyız.

 

Vesselamu aleykum.

 

Yazan: Tevekkül Erol

Yayın:  Kıble Dergisi