Kuranî Misaller ve Hikmetler - 5

Kuranî Misaller ve Hikmetler - 5

 

Hatırlanacağı üzere geçen bölümde Kur'an-ı Kerim'in infakın önemi ile ilgili bir misalinden söz etmiştik. Gerçi İslam kültüründe infak ve bağışta bulunmanın büyük değeri vardır, lakin eğer bu infak minnetle ve eziyet etmekle beraber olacaksa, hiç kuşkusuz gerekli etkiyi yapamayacak ve hiç bir değeri kalmayacaktır. Bu gün sizlere bu tür bir infakın yıkıcı tesirlerini ve İslam dininde kesinlikle reddedildiğinden söz edeceğiz.

Yüce Allah Bakara suresinin 264. ayetinde şöyle buyurur:

یا أَیُّهَا الَّذِینَ آمَنُوا لَا تُبْطِلُوا صَدَقَاتِکُم بِالْمَنِّ وَالْأَذَىٰ کَالَّذِی یُنفِقُ مَالَهُ رِ‌ئَاءَ النَّاسِ وَلَا یُؤْمِنُ بِاللَّـهِ وَالْیَوْمِ الْآخِرِ‌ ۖ فَمَثَلُهُ کَمَثَلِ صَفْوَانٍ عَلَیْهِ تُرَ‌ابٌ فَأَصَابَهُ وَابِلٌ فَتَرَ‌کَهُ صَلْدًا ۖ لَّا یَقْدِرُ‌ونَ عَلَىٰ شَیْءٍ مِّمَّا کَسَبُوا ۗ وَاللَّهُ لَا یَهْدِی الْقَوْمَ الْکَافِرِ‌ینَ

Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlarınızı boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya benzer ki, sağanak bir yağmur isabet etmiş de onu çıplak pürüzsüz kaya haline getirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hiçbir şeye sahip olamazlar. Allah, kâfirleri doğru yola iletmez. Büyük bir kaya parçasını düşünün. Bu taş yerin içinde büyük bir alanı kaplamış ve üzerini ince bir toz tabakası örtmüştür.

İnsan bu alanı görünce derin bir toprakla karşı karşıya olduğunu zanneder. Çiftçi farkında olmadan buraya tohumlarını ekerek yakında buradan büyük bir hasat elde etmeyi umar. Ekme işi sona erer ve bir kaç gün güneşli havanın ardından birden yağmur başları ve mevzu bahis ince toprak tabakasını içinde gizlenen tohumlarla birlikte yıkar, götürür ve böylece her şeyden habersiz çiftçinin tüm arzularını da yok eder ve geri sert bir kaya parçasından başka bir şey kalmaz. Riyakar kalp de maneviyattan uzak kaldığı için aynı şu taş parçası gibidir, öyle ki ne içine sızılabilir, ne de her hangi bir şey ekilebilir.

Gösteriş için yapılan infak da üzeri ince bir toprak tabakası ile kaplanmış bu taşa benzer. Hani çiftçinin böyle bir yerden tohumlar kök salamadığı için hiç bir sonuç elde edemediği gibi, riyakar insan da kıyamet gününde gösteriş için yaptığı infaktan hiç bir nasibi olamaz. Çünkü bu insanda yaptığı amelin hiç bir kökü yoktur ve amacı sadece halkın gözüne girmek ve dünyevi mevkiler elde etmektir. Yaptıkları infak, yoksulları eziyet etmek ve incitmekle beraber olan insanların kalbi taş kadar serttir. İşin ilginç tarafı, bu tür insanların taş kalpli oluşlarının latif bir yağmurla aşikar olmasıdır.

Bu kurani misalde tohumların yeşermesine vesile olan yağmur, tohumları yıkar götürür ve münafık insanın mahiyetini gün ışığına çıkarır. Mümin insan infakta bulunurken ihlaslı davranması gerektiği gibi, infakta bulunduğu insanları incitmemeli ve gönüllerini kırmaktan sakınmalıdır. Mümin insan infaktan sonra asla karşı tarafı minnet borcu hissedecek şekilde eziyet etmemeli ve incitmemelidir. Çünkü bu durumda yaptığı iyi amelin hiç bir faydası olmaz ve bu da salih amelin mükafatının heba olması anlamına gelir. Bir gün adamın biri büyük bir sevinçle İmam Cevad'ın (sa) huzuruna çıkar.

İmam adamın sevincini görünce sorar: Ne oldu? bugün pek mutlu görürünsün? Adam tebessüm ederek anlatır: ey Allah resulünün (sav) oğlu, sizin büyük ceddinizden şöyle buyurduğunu duydum: İnsanın en mutlu günü, yüce Allah ona hayır bir amelde bulunma tevfikini inayet ettiği gündür...

Bugün ben evimde oturuyordum. Kapıma bazı muhtaç ve yoksul insanlar geldi. Ben de onlardan on kişinin ihtiyacını karşılama tevfikine nail oldu. bu yüzden bugün kendimi çok mutlu hissediyorum. İmam Cevad (sa) da tebessüm ederek şöyle buyurur: Evet, Allah'a and olsun ki bugün mutlu olmayı hak etmişsin, ancak unutma ki iyi amelini heba etmeyesin ve hatta gelecekte de bu iyi amelinin batıl olmaması için dikkatli olmalısın.

Çünkü yüce Allah şöyle buyurmuştur: Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlarınızı boşa çıkarmayın. Gerçekte riyakarlık, şeytanın, başkalarına karşı açıkça günah işlemekten sakınan, fakat Allah'tan ve maneviyattan uzak oldukları için günaha eğilimli olan insanların yolunda kurduğu bir tuzaktır.

Bu tür insanlar kulluğun ve Hak tealaya yönelmenin tadına varamadıkları için, sadece insanların onları methetmelerinden zevk alır ve bu yüzden yavaş yavaş başkalarına yaptıkları iyilikleri ve hayır amellerini sürekli minnet aracı yapar. Bu tür insanlar salih amelleri başkaları tarafından sürekli takdir edilmesini bekler. Sonuçta bu insanlarda nifak ruhu gelişir ve her geçen gün maneviyattan daha uzaklaşarak günah alanına ayak basar. Bundan böyle riyakar insanın iyi amelden gayesi Allah rızasını kazanmak ve manevi mükafatlardan yararlanmak yerine halkın takdirini toplamak olur.

Gerçekte riyakar insan için salih amel sadece fani dünyada mal ve mevki ve nam kazanmak içindir. Böyle biri görecede Allah'a ama gerçekte kendisine tapar ve onun her şeyi nefsani zevk ve lezzetler oluverir. Muhtaç insanlara ihsan ve ikramda bulunmanın bir şartı, onların kişiliğini ve kerametini korumaktır. Çünkü bir Müslümanın izzet ve haysiyeti, ona yapılacak infaktan çok daha önemlidir.

Allah resulü (sav) Müslümanın hürmetini korumanın Kabe'nin hürmetini korumaktan daha önemli olduğunu buyurmuştur. İnfak asla karşı tarafı aşağılamakla beraber olmaması gerekir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'e göre eğer yoksul birine yardım etmek onu incitmekle beraber olacaksa, yapılmaması daha uygundur. İlahi mükafat da ancak eziyetsiz infakları kapsar. Nitekim yüce Allah Bakara suresinin 262. ayetinde şöyle buyurur: Mallarını Allah yolunda harcayıp da arkasından başa kakmayan, fakirlerin gönlünü kırmayan kimseler var ya, onların Allah katında has mükâfatları vardır.

Onlar için korku yoktur, üzüntü de çekmeyeceklerdir. İran'ın büyük şair ve arifi Mevlana da sadaka vermenin yoksulun gönlünü yakmak ve senin ihsan ve keremine göz diken insanın gözünü kör etmekle asla bağdaşmadığını beyan etmiştir. Gerçekte hakiki infakta bulunan insanlar, bu amellerinde ancak yüce Allah'ın rızasını gözeten ve bunu yoksul insanlara karşı bir sorumluluk gibi gören ve iyi amelde bulunmak isteyenlerdir.

Buna göre de İmam Ali (sa) şöyle buyurur: Salih amelin güzelliği, minnetsiz yapılmasıdır. Günlerden bir emirülmümin Ali (sa) kendi malından biraz hurmayı yoksulların arasında dağıtıyordu. O hazret hurmaların büyük bir bölümünü de o güne kadar asla böyle bir talepte bulunmayan bir insana gönderdi. O insan muhtaç olduğu halde asla bunu dile getirmeyen bir kişiliğe sahipti. Orada bulunanlardan biri emirülmümine itirazda bulundu ve şöyle dedi: neden senden hiç bir şey istemeyen birine bu kadar hurma gönderiyorsun. Oysa ona gönderdiği hurmaların beşte biri bile ona yeter? İmam Ali şöyle buyurdu: Rabbim senin gibi düşünenleri Müslümanların arasında çoğaltmasın. Ben bağışlıyorum, ama sen kıskanıyorsun.

Üstelik eğer ben sadece benden talepte bulunanlara infakta bulunacak olursam, aslında infak yapmamış olurum ve sadece onların onuruna karşı bir şeyler vermiş sayılırım. O zaman benim bu yaptığım infak değil, bir nevi alış veriştir ve birinin onuruna karşı ona bir şey bağışlamış olurum. Evet, İmam Ali (sa) burada herkese gerçek infakın talepte bulunmayan muhtaçlara yapmaktan ibaret olduğunu hatırlatıyor.