Kuranî Misaller ve Hikmetler - 10

Kuranî Misaller ve Hikmetler - 10

 

Önce İbrahim suresinin 24 ila 26. Ayetlerini dinleyelim:

« أَلَمْ تَرَ کَیْفَ ضَرَبَ اللّهُ مَثَلًا کَلِمَةً طَیِّبَةً کَشَجَرةٍ طَیِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَ فَرْعُهَا فِی السَّمَاء ، تُؤْتِی أُکُلَهَا کُلَّ حِینٍ بِإِذْنِ رَبِّهَا وَ یَضْرِبُ اللّهُ الأَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ یَتَذَکَّرُونَ ، وَ مَثلُ کَلِمَةٍ خَبِیثَةٍ کَشَجَرَةٍ خَبِیثَةٍ اجْتُثَّتْ مِن فَوْقِ الأَرْضِ مَا لَهَا مِن قَرَارٍ

Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca (benzetti). (O ağaç), Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir. Kötü bir sözün misali, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan (kötü) bir ağaca benzer. Bir çok yerde insanlar, hakkı ve batılı ayırt etmekte zorluk çektikleri durumlarla karşı karşıya gelir ve bazen hataya da düşebilir.

Bunun sebebi şu ki batıl hiç bir zaman kendisini net ve açık bir şekilde ortaya koymuyor ve düşünürlerin tabiri ile batıl, hak kılığına giriyor ve gücünü de yine haktan alıyor. Ancak Kur'an-ı Kerim’ın Isra suresinin 81. Ayeti açık ve net olarak hakkın gidici olduğunu belirtiyor ve şöyle buyuruyor: Yine de ki: Hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılmaya mahkumdur. Çünkü insanların fıtratı batıla karşı ve haktaleptir. Kur'an-ı Kerim bir çok ayette hak ve batılın savaşını ve kaderini anlatmış ve hak ve batılı tanımanın önemini bazı misallerle hatırlatmıştır.

Bu örneklerden biri de biraz önce dinlediğimiz İbrahim suresinin 24 ila 26. Ayetlerindeydi. Hak misali, sağlam bir meyve ağacı gibidir ki kökler yerin derinlerine uzanmış ve güçlenmiş ve dalları da yukarıya doğru yükselmiş, meyve ve yaprak vermiştir. Bu ağacın meyvesi mevsimlik meyve değil, yıl boyunca ve mevsimlerin meyvesidir ve daima bahar mevsimini yaşıyor gibidir.

Bir başka ifade ile hak ağacı öyle bir ağaçtır ki ne kadar meyvesini toplarsanız, yine o kadar fazla meyve verir. Ancak hak ağacına karşı bir da batıl inanç, meyvesiz ve köksüz bir ağaç gibidir. Bazen bazı yerlerde görmüşsünüzdür, bazı otlar biter ve hiç bir meyvesi de yoktur ve biraz daha araştırırsanız pek sağlam kökü de olmadığını öğrenirsiniz, nitekim en ufak bir rüzgar karşısında yerinden kopup gider. İşte bu yüzden Kur'an-ı Kerim misalinde, İslam ve iman sağlam, köklü ve bereketli bir ağaca benzetilir, öyle ki zaman geçtikçe de bu ağacın kökü güçlenir.

Müslüman düşünürler ve alimler İslam ve imanın ağaca benzetilmesi hakkında şöyle diyor: Ağaç sabit kök, esas gövde ve yüksek dalları olmak üzere üç özelliği ile mükemmel ve yararlı bir mahluktur. İslam ve iman da üç şeyle tamamlanır. Kalpten tasdik, dille ikrar ve ahkamlara uymak. Bu bağlamda İslam peygamberinden (sav) bir hadiste şöyle okumaktayız: İslam misali olgun ve yetişen bir ağaç gibidir, öyle ki gövdesi Allah’a imandır ve dalları zekat ve oruç da damarları ve ağacı besleyen boruları gibidir ve Allah yolunda kardeşlik de ayakta kalması içindir ve iyi ahlak yapraklarıdır ve ağaç ancak meyvesi olunca mükemmel olur ve iman da ancak haramlardan uzak durmakla tamamlanır.

İranlı ünlü şair Nasır Hüsrev şiirlerinden birinde bir kabak bitkisi ile otuz yaşına varmış bir çınar ağacı arasında geçen bir diyaloğu şiir kalıbında anlatıyor. Öykü şöyle; Kabak bitkisi bir çınar ağacının yanında yeşerir ve hızla büyür ve çınar ağacının tepesine tırmanır. Aradan yirmi gün geçtikten sonra kabak çınardan kaç yaşında olduğunu sorar. Çınar da otuz yaşında olduğunu söyler.

Kabak güler ve şöyle der: bak ben yirmi günlük yaşımda senin otuz yıllık yaşından daha fazla büyüdüm. Çınarsa, gayet sakin bir şekilde kabak bitkisine şöyle der: bekle biraz sonbahar gelsin, soğuk rüzgarlar esmeye başlasın, o zaman göreceğiz kim dayanıyor kim dayanıyor. Bu öykü aslında bir nevi Kur'an-ı Kerim’in şu misalini anlatır. Kur'an-ı Kerim şöyle buyurur: Asla yüzeysel bakmayın ve batılın yüzeysel görünümüne kanmayın.

Meselelere derinlemesine bakın. Bazen bazı yüzeysel inançlar kısa ömürlerine karşın birden geniş çapta yayılıverir ve 14 asırdan beri süregelen hak inancından daha çok gelişir gibi gözükür, fakat hak ve hakikatin derinliği bir kaç yıllık yüzeysel ömürden çok daha derindir. Kur'an-ı Kerim’e göre sabırla sözü edilen muhalif rüzgarın esmesini beklemek gerekir. Nitekim İslam dini üzerinden 14 asır geçti, fakat bu semavi din yüce öğretileri ile sağlam yerinde duruyor ve haktalepleri kendine cezbetmeyi sürdürüyor. Oysa günümüzde bir çok yüzeysel inançları kısa bir sürede parlıyor ve ondan sonra parladığı hızla sönüp yok olup gidiyor.

Kur'an-ı Kerim bu misalde hak sözcüğünü tayyibe ve pak olarak adlandırıyor ki bazı müfessirler bu sözcüğün lailahaillallah olduğunu beyan ediyor. Bu mübarek sözcük adeta tayyibe bir ağaç gibidir ki kökler güçlü ve sağlam ve dalları göklere yükselmiş ve gerçekte insanların saadet ağacıdır. Gerçekte tevhid olan bu ağaç insanların kalbini canlandırır ve ona öyle bir güven duygusu verir ki ne para ne pul, ne rüşvet, ne mevki, hiç bir şeye karşı boyun eğmez ve asla yalan söylemez. Bazı diğer müfessirler de tayyibe kelimesini mümin insan olarak yorumlamıştır.

Söz konusu müfessirler şöyle diyor: Müminin varlığı ağacı tayyibe ağacı gibi çeşitli meyveleri vardır ve bu meyveler cömertler, yüreklilik, sevgi, ihsan, infak ve iman gibi tüm mevsimlerde söz konusudur. Diğer bazı müfessirler de tayyibe kelimesini masum imamlara yormuştur. Bu büyük insanlar varlıkları hidayet meyveleri ile dolu olan tayyibe ağacıdır ve kim ki bu insanlara niyaz eli uzatırsa asla boş dönmez.

Fakat “Habise” ve pak olmayan kelimeden maksat köksüz bir ağaç misalidir ki yerden kopmuş ve esen rüzgarla her tarafa savrulmuştur. Habise sözcüğü küfür, şirk, çirkin söz, şom ve sapkın düşünceler ve planlardır. Kuşkusuz kökünden kopmuş böyle bir ağaç asla gelişemez ve bir yerde sabit kalamaz ve bir parça ahşap misali en yararlı yanı, onu yakmaktır. Bu tür bir ağaç hak yolunda ilerleyen yolunda bir engeldir ve kah zararlı ve yaralayıcı olur. İşin ilginç tarafı, Kur'an-ı Kerim tayyibe ağacından söz ederken onu detaylı anlatması ama habise ağacından söz ederken kısa bir cümle ile üzerinden geçmesi ve sadece yerden koptuğunu ve bir yerde duramadığını beyan etmesidir.