Kur'ani Misaller ve Hikmetler 15

Kur'ani Misaller ve Hikmetler 15

Yüce Allah Kehf suresinin 45 ve 46. Ayetlerinde şöyle buyurur:

وَاضْرِ‌بْ لَهُم مَّثَلَ الْحَیَاةِ الدُّنْیَا کَمَاءٍ أَنزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَاءِ فَاخْتَلَطَ بِهِ نَبَاتُ الْأَرْ‌ضِ فَأَصْبَحَ هَشِیمًا تَذْرُ‌وهُ الرِّ‌یَاحُ ۗ وَ کَانَ اللَّـهُ عَلَىٰ کُلِّ شَیْءٍ مُّقْتَدِرً‌ا / الْمَالُ وَالْبَنُونَ زِینَةُ الْحَیَاةِ الدُّنْیَا ۖ وَالْبَاقِیَاتُ الصَّالِحَاتُ خَیْرٌ‌ عِندَ رَ‌بِّکَ ثَوَابًا وَخَیْرٌ‌ أَمَلاً ،

Onlara şunu da misal göster: Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkisi (önce gelişip) birbirine karışmış; arkasından rüzgârın savurduğu çerçöp haline gelmiştir. Allah, her şey üzerinde iktidar sahibidir. Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; ölümsüz olan iyi işler ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır. Yüce Allah bu güzel Kurani misalde dünyadaki yaşamı yağmur suyuna benzetmiştir.

Gökyüzünden uygun yerlere yağan yağmur güzel bitkilerin yeşermesine vesile olur. Bu bitkilerin her biri yüce Allah’ın sonsuz gücünü yansıtır. Yeryüzünde bitkilerin ve ağaçların yeşermesine sebep olan yağmurun duru suyu ilkbahar ve yaz mevsimlerinde oldukça güzel manzaralar oluşturur, öyle ki izleyenleri takdire etmeye yöneltir.

Fakat yeryüzünü güzelleştiren bu tazelik ve yeşillik pek uzun sürmez, çünkü bir süre sonra ilkbahar ve yaz mevsimi sona erer. Yeşillikler yavaş yavaş yerini sararmaya kendini ölüme verir ve doğanın görece ölümünün habercisi olan sonbahar rüzgârları ile birlikte yaz günlerinde güzellikleri ile doğayı cazip hale getiren ağaçların yaprakları sararır ve en ufak bir rüzgârın esmesi durumunda dalından kopar ve yere düşer ve ardından toprağa karışır. Gerçekte bu manzara kendilerini fani dünyaya kaptıranlara, bir gün onların ömrünün sonbaharı geleceğine yönelik bir uyarıdır.

Yağmur suyu yeryüzünde her yere, her uygun arazilere ve hem uygun olmayan çorak arazilere yağar, fakat bu arazilerin yağmurdan yararlanma şekli aynı değildir ve uygun araziler daha iyi yeşerir ve daha iyi hasat sunar. İnsanlar da böyledir ve daha uygun ve daha akıllı olan insanlar yaşamın nimetlerinden daha iyi yararlanır ve kazanımlarını öbür dünya için biriktirir. Fani dünyada yaşamı yağmur suyuna benzetmede yatan bir başka nokta da şu ki insan, ruhunun yağmur suyu gibi yukarı âlemden geldiğini ve geçici olarak maddi cismine yerleştiğini ve ona hayat kazandırdığını anlaması gerekir.

Bu yüzden insan yaşamının her anından en iyi şekilde yararlanmalı ve kısa ömrünü salih ve iyi amellerle geçirerek ahireti için bir şeyler biriktirmeli ve eli boş Hak Teâla huzuruna çıkmamalıdır. Bu çerçevede insan fani dünyada geçici yaşamının her anını en iyi şekilde değerlendirmelidir. Balık adamları inci bulmak için denizlerin derinliklerine dalmak zorundadır. Balık adamları bunun için ayaklarına ağırlık takarak denizin derinliklerine iner ve incileri bulduktan sonra bu ağırlıkları ayaklarından sökerek su yüzüne çıkar. İnsan da bu âlemde balık adamları gibi manevi incilerin peşindedir ve bu manevi inci insani değerler ve ahlaki kemaller ve Allah’a kulluk etmekten başka bir şey değildir.

İnsan varlık âleminin dalgalarında yüzer ve böylece fani dünyada kulluk sürecini tamamlar. Fakat bu süreçte ancak bu süre içerisinde iyi bir av yakalayan ve kendini fani dünyanın bağlarından kurtaran ve hafifleyerek baki diyara kanat açan insan muzaffer sayılır. Bu arada ve dünyevi tüm lezzetler ve muhabbetlerin içinde mal ve evlat ayrı bir konuma sahiptir. İnsan yaşamının esas sermayeleri sayılan servet ve evlat da bitkiler gibi belki yaşamın bir evresinde güzellik ve mutluluk kaynağı olabilir, ancak bunlar sürekli değildir ve dünyada ve ahirette insanların kurtuluşuna sebep olamaz. İnsanların gerçek dayanak olarak güvenebileceği ve Allah katına iyi bir birikimle çıkabileceği şey, salih ameldir ki Kur'an-ı Kerim’in bu ayetinde bakiyat salihat olarak söz edilir. Gerçekte iyi ve salih amel ve kalıcı ve şayeste değerler insan için ebedi değer taşıyan ve sonbaharı ve ölümü söz konusu olmayan şeylerdir.

Kur'an-ı Kerim müfessirleri bakiyat salihatın tefsirinde bazı ihtimallerden söz etmiştir ki bunların bazı örneklerine değineceğiz. Bakiyat salihat için bir çok yerde günde beş vakit namaz zikredilmiştir. Çünkü hem salih ve şayeste ve hem kalıcı ameldir. Namaz kılındığı her evi, her kenti ve her ülkeyi imarlı hale getirir ve namaz kılınmayan mekanlar viraneye dönüşür.

İmam Sadık (sa) şöyle buyurur: Kıyamet gününde kuldan hesabı sorulan ilk şey, namazdır. Eğer namazı kabul edilirse, diğer amelleri de kabul edilir, ancak eğer namazı reddedilirse, diğer iyi amelleri de reddedilir. Dolaysıyla namaz başka ibadetlerin ve salih amellerin kabul kriteri sayılır. Bakiyat salihat için zikredilen bir başka ihtimal gece namazıdır. Gece namazı büyük öneme sahiptir ve hakkında ne kadar anlatılırsa, azdır. Kur'an-ı Kerim bu konuda Isra suresinde şöyle buyurur: Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl. (Böylece) Rabbinin, seni, övgüye değer bir makama göndereceğini umabilirsin.

O zaman Mahmut makamına nail olmak, hatta İslam peygamberi (sav) için gece namazı ile mümkündür. Yine İmam Sadık’tan (sa) Ehli Beyti (sa) sevmek ve Ehli Beyt (sa) fertlerinin velayetini benimsemek ve onlarla dostluk etmek de bakiyat salihat mısdaklarından olduğu rivayet edilir. Bakiyat salihattan sunulan bu tefsirler görecede bir birinden farklı görünse bile gerçekte bir biri ile çelişmez ve hepsini kapsadığı söylenebilir. Sonuçta insan fani dünyaya gönül bağlamamalı ve bu dünyayı sadece ahiret için bir şeyler biriktirme yeri olarak görmelidir.