Kur'an-ı Kerim Yaşayan Bir Mucizedir

Kur'an-ı Kerim Yaşayan Bir Mucizedir

Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan, Kur'an-ı Kerim'i sadece ölülerin arkasından okunacak bir kitap haline getirdiğinizde o kitaba haksızlık etmiş olacağınızı söylüyor

 Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan, "'Yalnız Sana ibadet eder yalnız Senden yardım dileriz' demek insanın irade özgürlüğünü insana tekrar iade etmesi demektir. İslam, evrensel hukuk normlarını getirmiştir.” diyor.

Bugün İslam dünyası birçok anlamda büyük sıkıntılar yaşıyor. Ancak yaşanan problemler Kur'an-ı Kerim'in iyi anlaşılamaması ve hayata geçirilememesinden kaynaklanıyor. Kur'an-ı Kerim'in yaşayan bir mucize olduğunu söyleyen Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan, onu iyi okuyup hayata geçirmemiz gerektiğini ifade ediyor. Doğan, "Kur'an-ı Kerim'i bugün sana indirilmiş gibi okursan Kur'an'ın yörüngesine girmiş olursun. Kur'an sadece 1400 sene önceki topluma değil milyonlarca sene dahi sürse her zamana her mekâna göre yepyeni anlamlar o günün anlamına uygun mesajlar ihtiva eden Allah'ın ezeli kelamıdır.” diyor. Muhammet Nur Doğan, Kur'an-ı Kerim'i okumak ve anlamak üzerine şöyle konuşuyor:

"Peygamber (as) getirdiği Kur'an, ahlak, ilim, irfan, hikmet, değerler ve söz mucizesidir. En önemlisi Kur'an-ı Kerim yaşayan bir mucizedir. Kamer Suresi'nde 4 kere tekrarlanan bir ayet var. "Biz Kur'an'ı kolaylaştırdık. Yok mu düşünmek için onu okumak isteyen” deniliyor. Kur'an'ın birçok yerinde de yine kolaylığı vaat ediliyor. Buna rağmen Kur'an-ı Kerim'i gerektiği gibi okumuyor ve anlamıyoruz.”

KUR'AN YAŞAYAN İNSANLAR İÇİN GÖNDERİLMİŞTİR'

Nur Doğan, Kur'an'ın kalbi olan Yasin Suresi'nin nelerden bahsediliyor diye merak etmeden sadece ölüler için okunduğunu ifade ediyor: "Bu sureyi ölenlerin ruhları için değil Rabb'imiz dirileri uyarmak için göndermiştir. Bu surede uzay boşluğundaki gezegenleri Dünya'yı, Ay'ı, Güneş'i anlatıyor, kurtuluşu anlatıyor. Daha bilim adamları gezegenleri keşfetmeden Kur'an-ı Kerim'de bu bilgiler verilmişti. Kur'an'ın en büyük mükâfatı hayatımızı kolaylaştırmak, güzelleştirmektir. Sevap kazanmak için Kur'an okunmaz, düşünmek, öğrenmek için okunur. Kur'an, yaşayan insanları yönlendirmek, insana hidayet rehberi olabilmek için sade, arı, duru fıtratın tam ifadesi olan bir kitaptır.”

"Kur'an-ı Kerim'i sadece ölülerin arkasından okunacak bir kitap haline getirirseniz o kitaba haksızlık etmiş olursunuz.” diyen Doğan, konuşmasına şöyle devam ediyor: "İslam tarihine, Peygamber Efendimiz'in (sas) dönemine, dört halife dönemine bakıldığında da Kur'an-ı Kerim, hiçbir zaman ölünün arkasından hatim indirilerek sevabı ölüye gönderilen bir kitap olmamıştır. Yasin Suresi'nde sanki bugünün insanını ikaz edercesine, ‘Ey Peygamber, bu sureyi, bu kitabı sana dirileri uyarman için gönderdik.' diye bir ayet var.”

KUR'AN-I KERİM'İ BUGÜN SANA İNDİRİLMİŞ GİBİ OKU

Kur'an-ı Kerim'i bugün sana indirilmiş gibi okuduğunda Kur'an'ın yörüngesine girmiş olunduğunu anlatan Doğan şunları söylüyor: "Kur'an-ı Kerim'de ‘Biz kendilerine kitap verdiklerimiz, eğer onu hakkıyla tilavet ederlerse o kitaba inandık deme hakkına sahiptirler.' diyor. Tilavet bir şeyin yörüngesine girmek, arkasından gitmek demektir. Yani Kur'an-ı Kerim bize şunu söylüyor: Biz bu kitabı size gönderdik, anlayasınız, izleyesiniz onu hayatınıza tatbik edesiniz diye. Eğer böyle yaparsanız, o kitabı izlemek amacıyla okursanız onun yörüngesine girerseniz, o zaman bu kitaba inandık deme hakkına sahipsiniz. Kur'an sadece 1400 sene önceki topluma değil milyonlarca sene dahi sürse o günün anlamına uygun mesajlar ihtiva eden Allah'ın ezeli kelamıdır.”

İSLAM EVRENSEL HUKUK NORMLARI GETİRMİŞTİR'

Kur'an-ı Kerim'in toplumsal hayata ışık tutacak noktalarının olduğuna değinen Doğan, "Kur'an-ı Kerim'e baktığınız zaman hayatın tüm alanıyla ilgili ana meseleler üzerinde durulmuştur. Toplumsal hayatın ana kuralları burada verilmiştir. Ana kuralların ışığı altında siz kendi toplumsal gerçeğinize uygun spesifik kurallar çıkartabilirsiniz. Tabii ki bu hükümleri belirlerken ana kuralların çizgisini aşmamak gerekiyor.” diyor.

Doğan konuşmasına şöyle devam ediyor: "Allah (cc), bir hususu karara bağlamış hüküm vermişse mümin ve muttaki olan insana düşen Allah ve Resulünün hükmüne tam anlamıyla ram olmak gerekir. Eğer siz kendi hükmünüzü, kanununuzu, kuralınızı Allah'ın ve Resul'ünün kuralının, kanunun üstüne çıkarırsanız burada münafıklık ve inkâr devreye girer. Kur'an-ı Kerim'e inanıp, Kur'an'ın hükmünü kabul etmiyorsanız Allah ve Resul'ü bir kurala bağladığı halde o hükmü geçersiz sayıyorsanız o zaman Allah ve Resulünü tanımıyorsunuz demektir.”

Muhammed Nur Doğan, cahiliye döneminde kurallaştırılmış, hayatın birçok işleyişini durduran hükümlerin İslam geldiğinde kaldırıldığını anlatıyor. Kur'an-ı Kerim'de Peygamber Efendimiz (sas) ile ilgili ‘Aranızdan bir peygamber gönderdik, sizin ayağınızdaki prangaları çözüyor, boynunuzdaki bağları, sırtınızdaki yükleri kaldırıyor.' denildiğini hatırlatan Doğan, şöyle konuşuyor: "Cahiliye döneminde toplumsal hayatı en ince teferruata kadar bağlamaları, insana kıpırdayacak yer bırakmıyordu. Cahiliye sistemleri insan düşüncesini ve insanın kendi kaderine sahip çıkma hakkını elinden almış, insanı birilerine kulluk yapan bireyler haline getirmiştir. İslam gelmiş ve bu kula kulluk düzenlerini, güç ve iktidar sahiplerinin, ekonomiye hâkim olanların veya askeri güçlerle insanlığı zapt u rapt altına alanların insanlığı köleleştiren sistemlerini ortadan kaldırmıştır. İslam şunu söylemiştir: Sadece Allah'a kul olacaksınız, geri kalan bütün kulluklardan kurtulacaksınız. Fatiha Suresi'nde geçen ‘Yalnız Sana ibadet eder yalnız Senden yardım dileriz' demek insanın irade özgürlüğünü insana tekrar iade etmesi demektir. İslam, evrensel hukuk normlarını getirmiştir.”