Kur'an-ı Kerim'de Ahlak 35 (Tevekkül Etmek)

Kur'an-ı Kerim'de Ahlak 35 (Tevekkül Etmek)

Tevekkül etmek mümin kulların ahlaki faziletlerinden biridir, yaşamın tüm alanlarından yüce Allah’a güvenmek ve O’na dayanmak anlamına gelir.

Tevekkül etmek mümin kulların ahlaki faziletlerinden biridir, yaşamın tüm alanlarından yüce Allah’a güvenmek ve O’na dayanmak anlamına gelir.

Allah’a tevekkül etmenin insanın bireysel ve sosyal yaşamında geniş etkileri vardır ve insan bu ahlaki fazileti kazanmadıkça faydalarından ve sonuçlarından yararlanamaz.

Tevekkül faziletine kavuşmak için bu fazileti ve tesirlerini tanımak gerekir, çünkü insan tevekkül ve faydaları hakkında bilgilendikçe bu fazileti kazanma şevki bir o kadar artar.

Bu yüzden bugünkü sohbetimizi bu fazilete ayırdık. Bugün sizlere tevekkülün Kur'an'ı Kerim açısından tesirlerini masaya yatırarak bu ahlaki fazileti daha iyi tanımak ve böylece tevekkül etmenin önemini ve yararlarını anlatmak istiyoruz.

Bunu yaparken de bazı tefsir ve ahlakla ilgili İslami kaynakları kullanarak tevekkülün hakikati ve mertebeleri gibi çeşitli boyutlarını, tevekkülün nasıl elde edilebileceğini ve tesirlerinden nasıl yararlanılabileceğini irdelemeye çalışacağız.

Bazı araştırmaların sonuçları insan yaşamında tüm alanlarda Allah’a tevekkül ettiği takdirde yüce Allah’ın da onu sonsuz merhametinden yararlandırdığını ve hidayete erdirdiğini gösteriyor. İnsan tevekkül ettiği zaman gerçekte tüm varlığı ile Allah’a itaat etme yolunda adım atmış olur ve sonuçta dünya ahiret saadete kavuşur.

Yine Allah’a tevekkül etmek insana ruhi huzur kazandırır ve bu ruhi huzur onu yaşamın zorluklarına karşı sigorta eder. Tevekkül eden insan Allah’tan başka hiç kimseden korkmaz. Üstelik Allah’a tevekkül eden insan ilahi kata yaklaşmış olur ve şeytan hiç bir zaman ona musallat olamaz.

Ahlaki faziletler ve nefsani erdemlerin her biri bir nevi insana kemale erme yolunda yardımcı olur. İnsana hak yolunda hedefine ulaşmada yardımcı olan ve hareketine ivme kazandıran bu faziletlerden ve erdemlerden biri, Allah’a tevekkül etmektir. Tevekkül etmek, fani dünyadan el çekmek ve hiç bir şey yapmamak değil, bilakis insanın kendi kendini yetiştirmesi ve Allah’tan başkasına bağımlı olmamasıdır.

İlahi hikmet insanın yaşamında hedeflerine ulaşmak için doğal etkenlere sarılmasını ve kendisine verilen güçle yolundaki engelleri ortadan kaldırmasını gerektirir. Bu yolda insanın Allah’ın sonsuz lütuf ve gücüne dayanarak başarılarının kendi gücünden değil, Allah Teâlâ’nın güç ve merhametinden kaynaklandığını bilmesi gerekir.

Tevekkül, zamanla asla eskimeyen yüce kavramlardan biridir. Günümüz dünyasında insanların yaşamının türlü karmaşıklıklarla karşı karşıya bulunduğu şu sıralarda herkes güçlü bir dayanak arayışı içerisindedir. Mümin insan ise gücü, tüm güçlerin üstünde olan, mekân ve zaman O’nun kudretinin hâkimiyeti altında olan yüce Allah’a tevekkül eder.

Allah Teâlâ da çok güzel gücünü gösterir ve tüm kapıların kapalı olduğu sanıldığı anlarda Allah’a tevekkül etmenin sorunların bir bir çözümlenmesine vesile olur. Ancak dini inancı zayıf olan insanlar bu yöntemden daha az yararlanır. Tevekkül, izzet ve bağımsızlık her zaman bir arada olan şeylerdir. Tevekkül eden insan her halükarda zorluklardan sıyrılır. Tevekkülde müsamahakârlığa ve tembelliğe yer yoktur.

Allah’a tevekkül eden toplumlar düşmanların karşısında zafer kazanır. Kim Allah’a tevekkül ederse, Allah ona kifayet eder ve aynı zamanda tevekkül etmek insanlarda ihlas ruhunu güçlendirir. Tevekkül konusunda dinin önderleri ve evliyaları da sürekli vurgu yapmış ve insan yaşamı üzerindeki tesirlerinden söz etmiştir. Her inanç kendi ideolojisine göre izleyenlerine dayanabilecekleri bir dayanak tanıtır.

Semavi dinler de dünya görüşlerine göre varlık âlemini yaratan ve yöneten yegâne Allah’ı tek dayanak olarak tanıtır. Yüce Allah insanların tek dayanağıdır ve tüm güçler aslında O’nun gücünden yaratılmıştır ve bekasını yine yüce Allah’a borçludur. Tevekkül etmek, İslam dininin en önemli konularından biridir, öyle ki Kur'an'ı Kerim’in bir çok ayetinde tevekkül etmenin önemli bir ahlaki fazilet olduğu ve tevekkül etmeden ilahi kata yaklaşılamayacağı vurgulanmıştır.

Tevekkül etmek o kadar önemlidir ki bu fiilin türevleri 70 kez Kur'an'ı Kerim’de yer almıştır ve müfessirler de söz konusu ayetlerle ilgili geniş yorumlarda bulunmuştur. Tevekkül işleri Allah’a havale etmek ve O’nun lütfuna güvenmektir. Bunun anlamı insanın çalışmaktan ve çaba harcamaktan el çekmesi değildir. Bilakis elinden geldiğince işini yapmaya çalışmalı ve hedefine adım adım yaklaşmalı, fakat gücünün dışında olan durumları Allah’a havale etmesi ve Allah’a güvenmesi ve dayanmasıdır.

Tevekkül etmenin hakikati işleri Allah’a havale etmektir. Fakat bu çalışmaktan ve çaba harcamaktan el çekme, doğal araç ve gereçlere duyarsız kalma anlamına gelmez. Çünkü insan maddi âlemde yaşar, bu düzen sebep sonuç düzenidir ve hedefe ulaşmak için doğal araç gereçleri kullanmak gerekir. Gerçi insan doğal araç ve gereçleri kullanarak hedefine ulaşmayabilir ve bu yolda tembellik, iradesizlik, korku, üzüntü vesaire yüzünden istediği hedefine ulaşamayabilir.

İşte bu noktada yüce Allah’ın sonsuz ve yenilmez gücüne dayanarak iradesini güçlendirebilir ve böylece belirlediği hedefine ulaşabilir. Bu durumda insan her şeyin Allah’tan geldiğini unutmaması gerekir. Tevekkül etmek, çalışmak ve çaba harcamakla çelişmez, çünkü insan ancak çalışmakla ve çaba harcamakla dünyevi ve uhrevi saadete kavuşabilir. Nitekim yüce Allah de insanlara ancak çaba ve amellerine göre mükâfat ve ceza vereceğini buyurur.

Bu yüzden insanlar sürekli çaba harcamalı, çalışmalı ve rızkını yüce Allah’ın belirlediği helal yollardan elde etmeli, maddi araç ve gereçlere de güvenerek umudu sadece tüm âlemin rızkını belirleyen Allah’a yönelik olmalıdır. Yüce Allah âlemin tüm işlerini doğal yollardan ve kendine özgü yöntemlerle tedbir ettiğinden, insanlar hedeflerine ulaşmak için tüm gücünü sarf etmeli ve bu gücün Allah’tan geldiğini bilmelidir.

İslamî rivayetlerde tevekkül etme kavramının doğal araç ve gereçleri kullanmayı reddetme anlamına gelmediği vurgulanmıştır. Bir hadiste İslam Peygamberi’nden şöyle nakledilir: Adamın biri Resulullah’a –s– arz eder: acaba devemin dizini bağlayarak mı Allah’a tevekkül etsem, yoksa öylesine başı boş bırakıp mı tevekkül etsem? Resulullah –s– şöyle buyurur: Dizini bağlı, sonra Allah’a tevekkül et.

Tevekkül edenlerin başı olan Allah Resulü –s– hedeflerine ulaşmak için hiç bir fırsatı ve planı kaçırmazdı. O hazret çalışmaktan ve çaba harcamaktan asla çekinmez ve ailesinin geçimini bizzat karşılardı. Kur'an'ı Kerim’in “Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona beklemediği yerden rızık verir.” ayetleri nazil olduğunda, bazı sahabeler çalışmayı ve çaba harcamayı bıraktı, ibadet etmeye başlayarak, artık çalışmayacaklarını, onlar için Allah’ın yettiğini söylemeye başladı.

Allah Resulü –s– sahabenin bu amelinden haberdar oldu, hepsini çağırdı ve şöyle buyurdu: Neden çalışmaktan ve çaba harcamaktan el çektiniz ve sadece ibadetle yetiniyorsunuz? Sahabe de şöyle karşılık verdi: Allah bize rızkımızı vereceğine dair güvence verdi, biz de çalışmaktan vaz geçtik ve ibadete başladık. Allah Resulü –s– onları serzeniş etti ve şöyle buyurdu: Kim bu yöntemi izler, çalışmaktan ve çaba harcamaktan el çekerse, duaları icabet edilmez.

Sizin rızkınızı çalışarak, çaba harcayarak ve ilahi sonsuz zattan yardım talep ederek elde etmeniz farzdır.