Kur'an-ı Kerim'de Ahlak 30 (Sosyal İlişkiler)

Kur'an-ı Kerim'de Ahlak 30 (Sosyal İlişkiler)

Sosyal İlişkiler

Bilindiği üzere sağlıklı sosyal ilişkiler her toplumun temellerini oluşturur. Sosyal ilişkilerin insan ruhu üzerinde müthiş etki yapması ve psikolojisini etkilemesinin yanı sıra, toplum üzerinde de önemli tesirleri söz konusudur.

İnsan her ne kadar güçlü ve iradeli olursa, yaşadığı toplum üzerindeki etkileri de bir o kadar fazla olur. Gerçekte her insanın yaşadığı toplum üzerinde nüfuzunun az veya çokluğu o kişinin kişisel özellikleriyle sıkı sıkıya bağlıdır. Bu arada adabı muaşeretten de gafil olmamak gerekir, çünkü toplumda hâkim olan adabı, gelenek ve görenekleri ve sosyal adetleri korumak ve uymak bireyin toplum üzerindeki nüfuz alanını arttırarak güçlendirebilir.

Buna göre her insan ve özellikle mümin insanların bu adaba dikkat etmesi ve bundan toplum üzerindeki etkisini arttırmak ve kendisini da muhtemel zararlarından korumak için yararlanması gerekir. İnsanoğlu sosyal bir mahlûktur. Bu mesele herkesin üzerinde hemfikir olmakla beraber, bunun sebepleri hakkında görüş ayrılığı ve anlaşmazlık söz konusudur.

İnsanın sosyal bir mahlûk olmasının gereği, başkalarıyla ilişkilerini tanıması ve ona doğru biçimde çeki düzen vermesidir. Nitekim akılcı ve aklî ahkâm ve kuralların ve ahlaki öğretilerin büyük bir bölümü sosyal davranışlar ve beşeri ilişkilerin biçimi ve nasıl organize edilmesi gerektiği ile ilgilidir. İslam dini insanların yaşam tarzını belirleyen ilahi bir din olarak bu meseleye özel önem vermiştir.

Özellikle İslam açısından dünyevi yaşam insanların bir dizi zarar ziyana maruz kalabileceği bir dünyadır. Kur'an'ı Kerim’in Asr suresinde belirtildiği üzere ancak bir yandan iman ve salih ameller ve öbür yandan da sosyal bir sorumluluk olarak başkalarını iman ve salih amele davet etmekle bu zarar ziyanlardan korunabilir.

Dolayısıyla sağlıklı sosyal ilişkiler insanları ziyandan kurtaran ve Kur'an'ı Kerim öğretileri ekseninde kurtuluşa erdiren bir etkendir. Bu noktada başkalarıyla muaşeret etmek, insan yaşamında önemli ve temelli bir yer kazanır. İslam dinine göre mükemmel insan, kendini akılcı ve vahiye dayalı öğretilerle ulvi hale getiren ve ardından Allah’ın rabbaniyetini ve uluhiyetini ve yeryüzünde Hak Teâlâ’nın halifesi oluşunu temsilen başkalarına karşı sorumluluklarını yerine getiren insandır.

Rabbaniyet mazhariyeti mevkiinde bu sorumluluğu yerine getirmek özellikle insanlarla teamül alanında, başkalarıyla doğru düzgün muaşeret etmek ve sağlıklı irtibat kurmaya bağlıdır. İşte bu noktada doğru teamül, muaşeret ve sağlıklı ilişki için akıl ve vahiy yönünden bir dizi kanunlar belirlenir.

Gerçi insan latif bir mahlûk ve has bir varlık olduğundan, onunla irtibat kurmak ve muaşeret etmenin de kendine özgü karmaşıklığı vardır ve mükemmel sağlıklı bir ilişki için bazı latif yönlerin göz önünde bulundurulması gerekir. Yani akıl ve şeriat insani ilişkilerde ve muaşeretlerde bir takım karmaşık latif noktadan söz ediyor ve yüce Allah da Kur'an'ı Kerim’in bazı ayetlerini sağlıklı ve doğru muaşeretin adabına ayırarak insanlara mükemmel insan olma noktasına ve Hak Teâlâ’nın halifesi olarak doğru rol ifa etmesine yardımcı oluyor. Muaşeret sözcüğü Arapça Aşare sözcüğünden türetilen ve birleşme ve hemsohbet olma anlamına gelen bir sözcüktür.

Muaşeret kelime anlamıyla biriyle ilişki kurmak, dost olmak ve onunla görüşmek, sohbet etmek, bir arada yaşamak, gönül birlikteliği yapmak, arkadaşlık etmek, birlikte yaşamak, yemek, içmek ve oturup kalkmaktır. Dolayısıyla muaşeret kısa veya uzun vadeli olmak üzere en düşük veya en yüksek derecede gerçekleşir ve illa ki uzun vadeli olması da gerekmez.

Buna göre bir toplumun bireyleri arasında da her türlü kısa veya uzun vadeli ilişkiler belli bir adaba ve kurallar çerçevesinde olmalı ve böylece İslami ve sağlıklı olmaları güvence altına alınmalıdır. Yüce Allah Nur suresinin bazı ayetlerinde adabı muaşeretin önemine ve öğretilmesine ve bu adaba uyulmasına dikkat çekiyor ve ebeveynlerden toplumda sosyal ilişkiler alanında adabı muaşereti evlatlarına öğretmelerini istiyor.

Yüce Allah sağlıklı ve doğru muaşeret adabını Enam, Fussilet ve Hucurat surelerinde insanlara ve mümin kullarına öğretiyor ve yine Lokman suresinde adabı muaşeretin ta çocukluk çağında ve aile ortamında öğretilmesine vurgu yapıyor ve böylece çocukların topluma uyum sağlamasının kolaylaşmasını istiyor. Adabı muaşeretin önemini ve değerini bilmek için yüce Allah’ın Kehf suresinde peygamberlere ve Enam ve Hucurat surelerinde mümin kullarını eğittiğini ve bizzat bu kesimlerin talim ve terbiyesiyle ilgilendiğini bilmek yeterlidir.

Kur'an'ı Kerim’in vahiye dayalı adabı muaşeretle ilgili ahkâm ve öğretilerine şöyle bir göz attığımızda selbi ve icabi olmak üzere iki çeşit hükümlere ayırmak mümkün. Şöyle ki, sözü edilen bazı adabın terk edilmesi gerekirken, bazıları da sağlıklı ve doğru davranışlar olarak gözetilmesi ve geliştirilmesi gerekir. Şimdi ilkin muaşeretlerde uygunsuz davranış olarak algılanan ve insanın bu tür davranışlardan uzak durması gereken bazı davranışları ele alalım. Aslında toplumda her türlü sağlıksız ve yanlış davranış sosyal süreci ve muaşereti birbirine katarak insanların ilişkilerini saptıracağından, yüce Allah Kur'an'ı Kerim’in bir çok ayetinde sosyal ve ahlaki davranış bozukluklarına işaret ediyor ve bunların sağlıklı bir toplumu çökerteceği ve sosyal ilişkilerde kriz yaratacağı uyarısında bulunuyor.

Bu yüzden bu kitapta sağlıksız davranışlar tanıtılıyor ve insanlardan bu tür davranışlardan uzak durmaları emrediliyor. İslam dininde kötü davranış olarak gündeme gelen bazı hareketlere gelince, tefrika çıkarmak, başkalarını ölçüsüz ve haddini aşan sözlerle taciz etmek, alay etmek, iftira ve töhmette bulunmak, çirkin ve kötü lakapları kullanmak, haset, kin tutmak, kıskanmak, ayrımcılık yapmak, başkalarının özel yaşamını kurcalamak, başkalarını aşağılamak, kibirlenmek ve büyüklük kompleksine kapılmak, emanete ihanet etmek, başkalarının inancına küfür ve hakaret etmek, sert konuşmak, başkalarına düşmanlık gütmek, yüksek sesle bağırmak, zulmetmek, başkalarında kusur aramak, gıybet etmek, kötü zanda bulunmak, günaha ortaklık etmek, minnet altında bırakmak, günah ve yasak sözler fısıldamak gibi fiiller kötü davranış fiilleridir ve bunlardan kesinlikle sakınmak gerekir.

Bu durumda toplumun çeşitli kesimleri ve bireyleri arasında sağlıklı ilişki ve muaşeret zemini oluşabilir. Çünkü her türlü kötü davranış sosyal ilişkileri zedeler ve muaşeret etmeyi imkânsız hale getirir.

Öte yandan yüce Allah Kur'an'ı Kerim’da adabı muaşeretin gereği olarak bazı ahlaki ve davranış normlarını buyurmuş ve insanların dikkatini çekmiştir. İslam dininde iyi davranış olarak gündeme gelen bazı hareketlere gelince, başkalarının inanç ve mukaddesatın saygı göstermek, bir mecliste hazır bulunan ulema ve bilginlere saygılı davranmak, öğretmenle muaşerette saygılı olmak, bir mecliste yeni girenlere yer vermek ve saygı göstermek, insanlara ihsanda bulunmak, kardeşçe davranmak, emaneti sahibine iade etmek, eve girerken ev sahibinden izin istemek, başkalarının özel yaşam alanına girmeden önce izin talep etmek, insanlara inançları gözetilmeksizin insaflı davranmak, yumuşak sesle konuşmak ve ses tonunu düşürmek, başkalarının misafirliğe davetini kabul etmek, önce selam vermek, başkalarının selam ve saygısına en iyi şekilde karşılık vermek, iyiliklere ortaklık etmek, tevazulu olmak ve kibirden kaçınmak, meclislerde başkalarına yer vermek ve gelenlere saygı göstermek, insanların onurunu ve haysiyetini korumak, hoş yüzlü ve hoş sözlü olmak, kötülükleri iyilikle bertaraf etmek, iyi konuşmak, iyi davranmak, muhaliflere ve toplumun mağdur kesimlerinin sözlerine karşı sabırlı olmak, söz ve amelde samimi olmak, adalete uymak ve insanların hatalarını görmezden gelmek ve affetmek, insanlarla istişare etmek, kendini muhatabına tanıtmak, söz ve amelde mihriban olmak, ahde vefa ve sözünü tutmak, İslam açısından iyi davranış örnekleridir.