Kur'an-ı Kerim'de Ahlak 29 (Haset - Kıskançlık)

Kur'an-ı Kerim'de Ahlak 29 (Haset - Kıskançlık)

Kıskançlığın zararları

Geçen bölümde hasetten söz ettik ve yine karşı noktaları olan nasihat ve gıptayı anlattık.

Şimdi ise hasedin tesir ve zararlarını anlatmak istiyoruz. Hasedin tesirlerini manevi ve cismi olmak üzere ikiye ayırmak mümkün.

Önce hasedin manevi tesirlerine şöyle bir göz atalım. Birincisi, imanın yok olmasıdır. Allah Resulü –s– şöyle buyurur: Haset imanı bitirir, ateş odunu bitirdiği gibi. İkincisi, dinin afeti olmasıdır. İmam Sadık –s– kıskançlık dinin afeti olduğunu buyurur. Üçüncüsü, bazı rivayetlerde kıskançlıktan insanın Allah’ın nimetlerine karşı nankörlüğünün temeli şeklinde söz edilmiştir.

Dolaysıyla insan eğer kıskanırsa, Allah’a karşı günah işlemiş olur ve böylece ilahi azabı hak eder. Hasedin cismi tesirlerine gelince, haset insanı üzüntüye sürükler, huzurunu kaçırır ve cismini de yer bitirir. Evet, biraz önce de belirtildiği üzere hasedin hem ruhi ve hem cismi zararları söz konusudur.

Hasedin zararı en başta kıskanan insanın kendisine döner, ama aynı zamanda kıskandığı kimseye de zarar verebilir. Kıskanan insan kıskandığı kimsenin nimetlerine ulaşamayacağını anlayınca belki de bu nimetleri onun elinden çıkarmaya çalışabilir veya bu nimetleri kullanamayacağı şekilde ona darbe vurabilir.

Hz. Yusuf’un –s– ve özellikle babası Hz. Yakub’un –s– başına gelenlerin tümü kardeşlerin kıskançlığı yüzündendi. İşte bu yüzden kıskanç kişinin şerrinden Allah Teâlâ’ya sığınmak tavsiye edilir. Ancak her halükarda kıskanç insanın kendisine verdiği zararlar kat kat fazladır, çünkü kıskanç insanın kıskançlığı asla son bulmaz ve eğer böyle bir insan kendisini tedavi etmez ve düzeltmezse her gün toplumda karşılaştığı bir insanın nimetlerini kıskanır ve üstelik elinden hiç bir şey de gelmez ve Allah Teâlâ’nın başka insanlara verdiği nimetleri onların elinden alamaz.

Öte yandan kıskançlık gıybet, iftira, küfür gibi çirkin amelleri de tetikler ve kıskanç insanı daha da günah bataklığına batırır. Kıskanç insanın hasetten gördüğü zararlar da dünyevi ve uhrevi zararlardır, ancak kıskanılan insan için uhrevi zarar söz konusu değildir. İmam Sadık –s– şöyle buyurur: kıskanç insan kıskandığı kimseye zarar vermekten önce kendisi zarara uğrar.

Bu arada haset ortaya çıkmadığı müddetçe kıskanç insan için her hangi bir ceza da söz konusu değildir. Örneğin eğer kıskanç insan bunu sadece kendi içinde tutar ve sözleriyle iftira atmaktan veya gıybet etmekten sakınır ve amelleriyle kıskandığı kimseye zarar vermezse, uhrevi cezası yoktur. İmam Sadık –s– Allah Resulü’nden –s– naklen o hazretin şöyle buyurduğunu beyan eder: Benim ümmetimden bir kaç şeyin cezası kaldırılmıştır. Örneğin haset, tabi hasette bulunan kimsenin elinden ve dilinden bir zarar gelmediği müddetçe. İnsanoğlu çeşitli manevi, irfani veya günümüzde psikolojik hastalıklar şeklinde söz edilen ruhi hallerde olabilir.

Bu haller sadece bazı özel durumlarda ortaya çıkar ve bazıları da uzun süre insanla bir arada olur. Bir çok kez insan bu tür durumların neden ve nasıl ortaya çıktığını anlayamaz ve ömrünün sonuna kadar sebebi bilinmez. Başta İslam olmak üzere ilahi dinlerin en büyük özelliklerinden biri insana kendi içindeki halini tanıtmasıdır. Bazen insanın içindeki halini tanımak ve değerlendirmek o kadar zordur ki insan bu halin olumlu olduğunu zannederek yıllarca bu haliyle yaşar ve onu koruma üzerinde ısrar eder. Evet, kıskançlık insanlarda bir nevi kronik iç ve ruh hastalığıdır.

İslam tealiminde ise hasetten bir hastalık ve hatta en kötü hastalık şeklinde söz edilir. İslam dini insanların nefsini yetiştirmek ve bu tür hastalıkları yok etmek için programı vardır. Kur'an'ı Kerim’in ilk programı nefsin tezkiyesidir; insan ruhunu bu tür hastalıklardan, komplekslerden, karanlıklardan, sapkınlıklardan ve rahatsızlıklardan kurtarmaktır. Şimdi de hasedin nasıl önleneceğini veya varsa tedavisini gözden geçirelim. İnsan haset hastalığına yakalanmamak için en başta haset hakikatini en iyi şekilde idrak etmesi, zararlarını ve afetlerini bilmesi ve ardından Allah tealadan yardım niyaz ederek fikri çabalarıyla bu ruhi hastalığa yakalanmamaya çalışması gerekir.

Bu haset hastalığına yakalanmamak için izlenecek önlemdir. Peki ama haset hastalığına yakalandıysak, ne yapmamız gerekir? Gerçekte tüm ruhi hastalıkların tedavisinde atılması gereken ilk adım, insanın bu hastalıktan kurtulmak için kararlı olmasıdır. Şehit Murtaza Mutahhari bu konuda şöyle diyor: Ruhi hastalıklarla ruhi olmayan hastalıkların arasındaki tek fark, ruhi hastalıklar durumunda insanın sadece kendisinin karar vermesi gerektiğidir, oysa ruhi olmayan hastalıklarda hekimler gibi başkaları da karar verebilir. Ruhi olmayan hastalık durumunda hasta baygın da olabilir. Bu durumda hekim gelir muayene ve tedaviye başlar ve hasta istemese bile ilacı zorla içirebilir veya iğne yapar ve tedavi eder.

Ancak ruhi hastalık durumunda sadece hastanın karar vermesi gerekir ve hiç kimse iyileşmesi için onun yerine karar veremez. Dolaysıyla ruhi hastalığı olan kimse sorumludur, çünkü hasta olduğu gibi aynı zamanda de hekimdir ve sorumluluğu da neden hekim olduğu halde kendisini tedavi etmemesiyle ilgilidir. Haset hastalığının tedavisinin iki temel direği vardır. Bunlardan ilki, hasedi tanımak ve dünya ahiret sonuçlarını bilmektir. İkincisi ise azim ve iradeyle tedaviye başlamaktır. Peki haset hastalığının pratik tedavi yolları nelerdir, gelin onlara bir göz atalım.

Birincisi, haset duygusunun tam tersine konuşmak ve davranmaktır. Örneğin tevazulu olmak, hayırsever olmak, başkalarının sevincinden sevinmek ve hasedin kökünü kibir ve bencillik gibi duygularla savaşarak kurutmaktır. İkincisi, kıskanılan kimsenin hakkında hayır duada bulunmak ve Allah’ın ona verdiği nimeti daha da arttırmasını niyaz etmektir. Üçüncüsü, ne zaman başkalarında bol nimet görünce Allah Teâlâ’nın kendisine verdiği nimetleri hatırlamaktır, çünkü Allah hiç kimseyi nimetlerinden mahrum etmemiştir. Dördüncüsü, başkalarında bol nimet görünce, daha fazla sorunları olan insanları hatırlamaktır.

Beşincisi, aklın gücünü geliştirmektir. Evet, eğer insan aklının gücünü geliştirir ve bu gücü en iyi şekilde kullanır ve diğer güçlerden üstün tutar ve onu izlerse, bu güç zamanla kıskançlığa galip gelir ve bu duygunun tam tersine amel eder. Aklın takviye edilmesinin yolu ise dini maarifleri geliştirmek ve enbiyanın ve evliyaların tavsiyelerine uymaktır. Çünkü bu tavsiyeler insanların karşısında akıl hazinesini açar. Haset, her zaman iki tarafı olan bir durumdur; yani kıskanan ve kıskanılan kimse bu fiilin iki tarafıdır. Bazen kıskanan insanın kıskandığı kimseye karşı hasedi bertaraf olabilir, ama bu kıskanç insanın içindeki hasedin yok olduğu anlamına gelmez ve bir başka yerde bir başka insana karşı yeniden alevlenebilir.

O zaman bu duyguyu tamamen yok etmek için sürekli uyanık olmalıyız ve hasedin yeniden alevlenmesini engellemeliyiz.