Kur'an-ı Kerim'de Ahlak 28 (Haset - Kıskançlık)

Kur'an-ı Kerim'de Ahlak 28 (Haset - Kıskançlık)

Haset - Kıskançlık

Ahlak kitaplarında haset veya kıskançlık şöyle tanımlanıyor: Haset, başkalarının nimetinin zevalini dilemektir. Haset sözcüğü ve türevleri Kur'an'ı Kerim’de dört kez tekrarlanmıştır. Haset Kur'an'ı Kerim ve rivayetlerde de başkalarının nimetlerinin zevalini dilemek olduğu belirtilmiştir. Dolaysıyla kıskanç, Kur'an'ı Kerim açısından başkalarının nimetlerinin zevalini arzu eden kimsedir.

Bir başka tabirle haset, kıskanç kimsenin kendini hor ve alçak görmesidir ve bu yüzden başkalarının sahip olduklarını hayal ettiği veya gerçekten sahip oldukları nimetlerin yok olmasını arzu eder ve burada bu nimetin gerçek veya hayal ürünü olması ve kendisine var olup olmaması veya ona yetip yetmemesi asla önemli değildir.

Kıskanç insan her şeyden önce şunu bilmelidir ki haset hakikati, Allah’ın nimetleri paylaştırmasından hoşnutsuzluktur. Yani kısacası kıskanç insan Allah Teâlâ’nın emrine karşı gelmiş ve düşmanlık etmiş olur. Çünkü yüce Allah bir insanı her hangi bir nimetle onurlandırmaya layık bulmuş, ancak kıskanç insan o insanı bu nimetlere layık bulmamaktadır. İkincisi kıskanmak, karşı tarafa zarar vermediği gibi bilakis izzetine vesile olur, çünkü kıskanılan insan gerçekte mazlum konumuna düşer ve Allah teala da mazlumların hakkını savunandır ve bu savunma söz konusu insanın izzetini yüceltir.

Öte yandan kıskançlık bir nevi başkaları hakkında gıybet etmeye veya iftira atmaya sebep olur ve böylece o kimsenin tüm günahları kıskanan insanın omuzuna yüklenir. Bu yüzden eğer insan bu noktaları gözetecek olursa, kıskanma konusundan hiç bir zarar ona gelmesin diye asla başkalarını kıskanmaz. Haset’in karşı noktası nasihat ve gıptadır. Peki, nasihat nedir? Nasihat demek başkalarına nimet talebinde bulunmak demektir. Gıpta ise insanın başkalarında var olan nimetleri kendisi için arzu etmesidir, üstelik başkalarının nimetinin zevalini de arzu etmez.

Bu konuda İmam Sadık –s– şöyle buyurur: Mümin insan gıpta eder, ama kıskanmaz. Fakat münafık kıskançtır ve gıpta etmez. Kıskançlık, insanların içinde oluşan bir duygudur ve İslam dininde bir hastalık şeklinde ve hatta en kötü hastalık olarak tanımlanır ve bunun için bazı gerekçeler beyan edilir. Birincisi, kıskanç insan ilahi takdire razı değil ve nimetlerin ilahi paylaşımına itirazı var demektir. İkincisi, batinin çirkinliğidir, şöyle ki bazılarının psikolojisi başkalarının maddi manevi zenginliğini çekememeye yöneliktir. Üçüncüsü, kendini hor ve alçak görme duygusudur, yani insan kendisini hor ve alçak gördüğü için başkalarının erdemini veya iyiliğini çekememektedir.

Dördüncüsü bencillik duygusudur, yani kıskanan insan sadece kendisinin takdir edilmesini ve ün yapmasını, başkalarının iyi sıfatları yok olmasını ister. Beşincisi ise düşmanlık psikolojisidir, yani kıskanan insan kıskandığı insanı düşman gibi algılar ve onun nimetlerinin yok olmasını arzu eder. Kıskançlık, insanın kendi nimetlerini ve mal varlığını başkalarının nimet ve mal varlığı ile mukayese etmesiyle başlar. Gerçi mukayese etmek öz itibarıyla kötü bir fiil değildir, nitekim aradaki farklılıklar bilinçaltı ortaya çıkabilir ve eğer doğru bakılırsa, olumlu sonuçlara da vesile olabilir.

Burada önemli olan nokta, ilahi takdire razı olmak ve içimizde haset gibi şeytani bir sıfatın oluşmasına mani olmaktır. Kur'an'ı Kerim açısından haset hem bireye ve hem topluma zarar veren çirkin sıfatlardan biridir. Yüce Allah peygamberine hitaben şöyle buyurur: De ki kıskanan insandan kıskandığı vakit Allah’a sığınırım. Kur'an'ı Kerim’de Kabil’in Habil’i ve Yusuf’un kardeşleri onu kıskanması hakkında ibret verici öyküler yer almaktadır. Kıskançlık şeytanın en önemli araçlarından biridir. Şeytan insanları kıskanmaya teşvik eder hem kıskanan insanın huzurunu kaçırır ve hem kıskanılan insanlara sorun yaratır.

Kur'an'ı Kerim insanları sürekli iç düşman olan nefsani heveslere ve dış düşman olan şeytanın vesveselerine karşı uyarır ve şeytanın tuzağına düşmemek için uyanık olunmasını emreder. Eğer kıskanç insan bir başkası insaniyeti ve alçak gönüllülüğü yüzünden sevildiğini fark edecek olursa onun tevazu ve alçak gönüllülüğünü kıskanır ve onu menfur yapmaya çalışır. Kur'an'ı Kerim Yahudilerin yüce Allah İslam Peygamber’ine –s– ve pak hanedanına verdiği nimetler için onları kıskanmaya başladığını buyurur.

Gerçekte İslam’ın yaygınlaşması en çok Yahudiler kıskandırdı, çünkü onlar kendi inançlarını doğru biliyordu. Bu kıskançlığın bir başka nedeni Hz. Muhammed’in –s– Hz. İsmail’in –s– soyundan gelmesi içindi, çünkü Hz. İsmail’in –s– ünü tüm dünyayı sarmıştı ve bu da yahudileri rahatsız ediyordu. Kur'an'ı Kerim Hz. İsmail’in –s– soyundan gelen Hz. Muhammed’i –s– ve pak hanedanını takdir ediyor ve onlardan iyilikle söz ediyor. İmam Muhammed Bagır –s– haset hakkında şöyle buyurur: Haset imanı bitirir, ateş odunu bitirdiği gibi. Allah Resulü  ise şöyle buyurur: Allah Teâlâ Musa’ya şöyle buyurdu: Sakın benim kendi fazlımdan insanlara verdiklerime haset gütmeyesin. Onlara göz dikme ve gönlünü onların peşinden yollama, çünkü hasette bulunan kimse benim nimetimi kötü saymış ve kullarımın arasında payladıklarımı engellemiş olur ve kim böyle yaparsa benden değildir ve ben de ondan değilimdir.

İmam Cafer Sadık a.s şöyle buyurur: Küfrün temeli üç şeydir: Hırs, kibir ve haset. İmam Ali a.s ise şöyle buyurur: Cimriler ve kıskançlar arkadaşlık etmeye layık olamaz. Haset ve gıpta arasındaki farka gelince, gıpta durumunda insan başkalarının sahip olduğu nimet ve erdemlere kavuşmak ister ve bunların başkalarında olmamasını asla arzu etmez. Haset ve gayret arasındaki fark ise gayret durumunda insan başkalarında var olan kötülüklerin ve çirkinliklerin onda olmaması için çaba harcar, fakat haset kendini alçak ve hor görmektir ve bu yüzden kıskanç insan başkalarının sahip olduklarını hayal ettiği veya gerçekten sahip oldukları nimetlerin yok olmasını arzu eder ve burada bu nimetin gerçek veya hayal ürünü olması ve kendisine var olup olmaması veya ona yetip yetmemesi asla önemli değildir. Haset insandan düşünce fırsatını alır, çünkü eğer kıskanan insan biraz düşünür ve başkalarını kıskanma sebebini anlarsa, belki çaba harcar ve kendisi de o şeye ulaşmak ister.

Fakat ne var ki haset düşünme gücünü aksatır ve insanın doğru düşünmesini ve doğruyu yanlıştan ayırt etmesini engeller ve sadece kıskanan insanın yüreğini yakar ve iki dünya bedbaht eder. Haset, insanın içine yerleşen zehirli bir yılan gibidir ve sürekli insanın kalbini sokar ve eğer eğilimlerine duyarsız kalınırsa her geçen gün daha da tehlikeli ve zehirli olur. Ey yüce Rabbimiz, bizleri hasedin şerrinden koru ve bu hastalığa yakalanan Müslümanlara şifa ver ve bu hastalığa yakalanmayan, ama yakalanma tehlikeleri söz konusu olanları da koru ve bu öldürücü zehirden zehirlenmelerini engelle. Eğer insan her işte Allah’ı gözetlerse dünya ahiret tüm hayırlar ona nasip olur.

Ancak eğer Allah’tan uzaklaşırsa, uhrevi ceza onu beklemektedir. Yüce Allah Felak suresinde şöyle buyurur: Ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım! Çünkü ancak yüce Allah kıskançların şerrini bertaraf edebilir.