Kur'an-ı Kerim'de Ahlak 24 (İftira)

Kur'an-ı Kerim'de Ahlak 24 (İftira)

İftira

İftira atmak, birinin herhangi bir kusuru veya günahı olmadığı halde onu bu kusur veya günahla suçlamaktır. Büyük bir yalan, ayıp ve günah sayılır.

Bu tür bir yalan, en çirkin yalanlardan biridir ve eğer en kötü cinayetlerden bile daha kötü bir cinayet olduğunu söyleyecek olursak, pek de abartmış sayılmayız. Çünkü cinayet fiili bir insanın canını alırken, iftira insanın onurunu ve haysiyetini yok ediyor ve masum bir insanı günahkâr gibi göstererek adını kötüye çıkarıyor.

Oysa şerefli ve onurlu insanlar için ölmek, bu büyük ayıpla yani adının karalanmasıyla yaşamaktan daha şereflidir. İftira veya töhmet, insanın başkası hakkında onun razı olmadığı bir şeyle ilgili yalan söylemesinden ibarettir. Bir başka ifade ile iftira, bir başkasını işlemediği çirkin bir amel veya günahla suçlamak veya onda olmayan bir kusuru ona yüklemektir.

Burada bu yalanın söz konusu kişinin önünde veya arkasında söylenmiş olması hiç bir şeyi değiştirmez. İftira ve bühtan büyük günahlardan biridir ve Kur'an'ı Kerim’de şiddetle men edilmiş ve bu günah için ağır azap zikredilmiştir. Töhmetin iki şekli vardır. İftira durumunda iftirayı atan kişi bilinçli bir şekilde bir başkasını onda olmayan bir kusurla suçlar veya işlemediği bir günahı işlediğini beyan eder.

Hatta bazen kendisi çirkin bir amelde bulunduğu halde kendini bu durumdan veya cezasından kurtarmak için o günahı veya çirkin ameli başkasına yükler ki buna iftira denir. Bühtan durumunda bu fiili işleyen kimse bilmediği halde, sırf zan ve tahmin üzerine bir şeyi bir başkasına yükler ki buna da bühtan denir. Bühtanın kökü insanın başkalarına yönelik sui zannı veya kötümser bakışına uzanır, başkalarının her ameli fesat ve kötülüğe yorumlanmasına yol açar.

Töhmetlerin büyük bölümü bilgisizlik ve sui zandan kaynaklanır ve bu yüzden Yüce Allah Kur'an'ı Kerim’de mümin kullarını zannetmekten sakındırır ve bazı zan durumlarının günah olduğunu buyurur. Mümin insan hiç bir zaman mümin kardeşine sui zan ve kötümserlikle yaklaşmamalı, bu tür durumlardan uzak durmalı ve sui zannını hüsnü zanna çevirmeye çalışmalıdır.

Muhammed Bin Fazil şöyle anlatıyor: Yedinci İmam’a –s– arz ettim: Bazı güvenilir insanlar bana haber getirdi ve bir din kardeşimin hakkımda benim sevmediğim bir laf ettiğini anlattı.

Ben de kendisinden bu konuyu sordum, o da inkâr etti. Bu durumda ben ne yapmalıyım? İmam –s– şöyle buyurdu: Gözünü ve kulağını kardeşine karşı tekzip et, öyle ki eğer 50 adil kişi falanca kişinin senin hakkında yanlış bir söz ettiğine şahitlik etse bile sen onları tekzip etmeli, din kardeşini onaylamalısın ve onun haysiyetine zarar verecek bir şey yapmamalısın.

Elinden geldiğince mümin kardeşinin sözünün doğruluğuna inanmalı, bunu hayır ve maslahata yormalı, ona karşı kötümser olmamalı ve onun yaptığını fesada ve kötülüğe yormamalısın. Kuşkusuz kötümserlik veya sui zan veya kuruntu gibi durumlar insanın iradesine bağlı olan fiillerdir. Bu yüzden bu tavsiyeden maksat şu ki insan kendi zan, tahmin ve kuruntularını umursamamalı ve bilmeden herhangi bir harekette bulunmamalı, çünkü bu durumda işlenen ameller günah sayılabilir. Nitekim Yüce Allah da Kur'an'ı Kerim’de bilmediğiniz bir şeyi izlememenizi buyurur ve yine bir başka yerde sui zan ve tahminlerine göre hareket edenleri tenkit eder.

Siz aşırı derecede sui zanna kapıldınız ve ona göre hareket ettiniz ve bu yüzden helak oldunuz, şeklinde buyurur. Allah Teâlâ müşrikleri de sadece sui zanla hareket eden insanlar olarak tanıtır. İftira bir nevi suç ve hukuki hatadır. Bunun için mahkeme kurulur ve suçu işleyen şahıs başkasına zarar verdiği için yargılanır. İnsanların birbirinin onur ve haysiyetine zarar vermelerini önlemek genel bir görevdir ve bu görev aksadığı yerde iftira söz konusu olmuş olur. Bühtan ve ona buna iftira atmanın sonucunda sosyal düzen er geç çöker ve sosyal adalet yok olur. İftira durumunda hak batıl ve batıl da hak gibi gözükür, masum insanlar günahkar ve günahkar insanlar da masum sayılır ve aklanır.

İftira durumunda hüsnü zan, sui zanna dönüşür ve insanların birbirine olan güveni kaybolur ve toplumda kaos, kargaşa, huzursuzluk ve hoşnutsuzluk yayılır. Bu durumda dostluklar da düşmanlıklara dönüşür, toplum dağılır ve insanlar birbiriyle irtibat kurmaksızın yaşamaya başlar. Kuşkusuz böyle bir toplum uzun süre ayakta kalamaz, er geç çöker ve bireyleri de helak olur veya türlü sıkıntılarla uğraşmak zorunda kalır. İmam Sadık –as– şöyle buyurur: Ne zaman bir mümin bir başka mümin insanı suçlar ve ona iftira atarsa, kalbindeki iman yok olur ve tuzun suda eridiği gibi eriyip gider. Mümin insanın kalbindeki iman eriyince de artık yeri cehennemdir.

Nitekim İslam Peygamberi –s– de şöyle buyurur: Kim mümin bir erkek veya kadına iftirada bulunur veya birinde olmayan bir şeyi varmış gibi gösterirse yüce Allah kıyamet gününde onu ateşe atar. Kur'an'ı Kerim de kırkı aşkın ayette töhmet ve bühtan hakkında açıklamalarda bulunmuş ve bir kaç önemli örneğe değinmiştir.