Kur'an-ı Kerim'de Ahlak 22 (Gıybet)

Kur'an-ı Kerim'de Ahlak 22 (Gıybet)

Gıybet Hastalığının Tedavi Yolları

Geçen bölümde gıybetten ve ne denli kötü bir amel olduğundan söz ettik. Bugünkü sohbetimizde ise bu hastalığın tedavi yollarını masaya yatırmaya çalışacağız. Ahlak bilginleri her türlü nefsani hastalığın tedavisi için iki tedavi yöntemini tavsiye ediyor.

Bunlardan biri ilmi tedavi yöntemidir ki genel ve detaylı tedavi yöntemleri olmak üzere ikiye ayrılır. İkinci yöntem ise pratik yöntemdir. Şimdi birlikte gıybet hastalığında bu yöntemlerin nasıl uygulanacağını gözden geçirelim. Önce gıybet hastalığının ilmi açıdan genel tedavi yöntemine bakalım.

Mümin kardeşlerimizin yokluğunda haklarında beyan edilen kusurun maddi ve manevi olmak üzere iki boyutu söz konusudur. Maddi boyuta gelince, mümin insanın kusurunu beyan etmek yaratanın yaratmasıyla ilgili olduğundan bu davranış yaratanın işlediği fiili kusurlu bulma anlamına gelir.

Yani eğer bir mümin insanın cismi kusuru beyan edilirse gerçekte yüce Allah’ın yaratıcı gücü sorgulanmış olur. Bu noktanın bilincinde olmak insanı gıybet etmemeye özen göstermesine yardımcı olur. Çünkü bu tür bir gıybette bulunacak insan aslında Allah’ta kusur aradığını bilmesi gerekir.

Manevi veya ruhi kusur durumuna gelince, kuşkusuz mümin bir insan için ruhi kusur veya ahlaki bir rezillikle bilinmesi onun için büyük bir eksikliktir, fakat gıybet eden kimse en başta acaba kendisinde böyle bir kusurun bulunup bulunmadığına dikkat etmesi gerekir.

Eğer gıybet eden kimse kendisini her türlü kusurdan arınmış görüyorsa, o zaman gıybet etmekle kendinde büyük bir kusuru yaratmış olur. Kuşkusuz kendisinde gıybet hastalığını tedavi etmeye karar veren insan en başta başkalarında kusur aramak yerine kendi kusurlarını bulması daha uygun olacağını bilmesi gerekir.

Nitekim İslam Peygamberi –s– de bu tür bir harekette bulunan insanları takdir etmiştir. İmam Ali –s– de benzer bir şekilde insanın başkalarının kusurları ile ilgilenmek yerine kendi kusurlarını gidermesinin daha makbul olacağını vurgulamıştı. Şimdi gıybetin detaylı tedavisine gelince, gıybet aslında insanın içindeki başka hastalıklardan kaynaklanan nefsani bir hastalık olduğu belirtilmelidir.

Bu yüzden gıybet eden kimse en başta bunun köklerini araştırması ve neden bu günaha bulaştığını bulması gerekir. Daha sonra bu hastalığın kökü bulunduğunda gıybet eden kimse bu kökü tamamen kurutması ve böylece gıybetten kurtulması gerekir. Unutmamak gerekir ki bu hastalığın tedavisinde yüzeysel tedavinin hiç bir yararı yoktur.

Eğer insan bir kaç kez gıybet etmekten sakınsa bile meselenin kökünü kendi içinde kurutmadığı için bir başka yerde yeniden gıybet etmeye başlar. Ancak eğer bu çirkin amelin köklerini kurutmuş olursa gıybeti tamamen terk etmiş olur. Yani insan nefsi onun gıybet etmesine mani olur.

Bazen insan kendini işlediği çirkin bir amelden aklamak için başkaları hakkında gıybet etmeye başlar. Burada eğer insan başkalarının tenkitlerinden korunmak için bir başkasının kusurunu gündeme getirmişse, onu dinleyenlerin söylediklerine inanmama ihtimali de vardır. Bu durumda gıybet eden kimse Allah’ın kullarının tenkitlerinden kurtulma pahasına Allah’ın tenkitini satın almış olduğunu bilmesi gerekir.

Oysa hiç bir akıllı insan belirsiz bir çıkar ihtimali yüzünden kesin çıkarını göz ardı etmez. Her halükarda bu durumda gıybet eden kimse belki de dünyevi bir çıkar elde etmiş olabilir, fakat manevi zararı ve Allah’ın tenkit ve cezasına maruz kalacağı kesindir.

Öte yandan “başkası yaptı, ben neden yapmayım” şeklinde yanlış bir davranışı haklı göstermeye çalışmakta yanlıştır, çünkü yanlış bir ameli izlemek başlı başına hatadır ve gıybet gibi yanlış bir amelle geçmişteki yanlış bir ameli örtbas etmek mümkün değildir. İnsanı gıybet etmeye yönelten bir başka durum, gıybet eden kimsenin başkalarının kusurunu beyan ederek kendi faziletini ispat etmeye ve kendisinin bu kusurdan arınmış olduğunu göstermeye çalışmasıdır. Burada akla gelen soru şu ki nasıl olur da bir başkasının kusurunu beyan etmeyi kendimiz için bir erdem olarak görebilir ve bu çirkin amelle bir fazilet kazandığımızı zannedebiliriz.

Oysa insanın gerçek değeri ve hakiki fazileti yüce Allah katında saklıdır ve bu faziletin eksilmemesi için çaba harcamak gerekir. Bundan başka başkaları hakkında gıybet etmek, gıybet eden insanın değerinin azalmasına ve ona olan güvenin sarsılmasına yol açacağı da kesindir.

Gıybet için beyan edilen bir başka mesele, arkadaşlarla çeşitli meclislerde oturup kalkmaktır. Böyle biri gıybet ederek gerçekte Allah’ın kullarının hoşnutluğunu Allah’ın hoşnutluğuna üstün tutmuş olur. Oysa çeşitli oturumlarda gıybet eden insanlar asla akıllı, mümin ve dindar insanlar olamaz, o zaman nasıl bu tür insanların hoşnutluğu Allah’ın hoşnutluğundan üstün tutulabilir? Bazen gıybet fiili, bir insan kendisi hakkında sarf edilen bir sözü etkisiz hale getirmek üzere yapılabilir. Bu durumda insan en başta acaba kendisinin kusuru hakkında konuşulduğundan emin olması gerekir, çünkü böyle bir fiil gerçekleşmemiş olabilir. Öte yandan bir insan sırf bir ihtimal üzerine ve hakkında gıybet edildiği için bir başkası hakkında gıybet etmesi asla akılcı bir iş değildir.

Bundan başka başkalarının gıybet eden kimsenin sözüne inanıp inanmayacakları da belli değildir. Bu yüzden muğlak sözler üzerine gıybet etmenin tek sonucu, ahiret ziyanıdır. Gıybetin pratik tedavisine gelince, bunun için ilk pratik yol insanın her türlü sözü sarf etmeden önce söyleyeceği sözün meşru olup olmadığını veya dünyevi ve uhrevi zarar ve ziyanı olup olmadığını düşünmesidir. Söyleyeceğimiz sözün üzerinde düşünmek bir çok günahı engellemiş olur. İkinci pratik yol, insanın dostlarını seçerken veya katıldığı meclislere giderken daha temkinli hareket etmesidir.

Yani insan kendisine gıybet etmeyen dostlar seçmeli ve gıybet edilmeyen meclislere katılmalıdır. Çünkü gıybet edilen meclislere katılmak ister istemez insanı etkiler, üstelik gıybeti dinlemek bile haram olduğundan dost seçiminde ve sıla-i rahimde daha dikkatli ve temkinli hareket etmek şarttır. Gıybet hastalığının tedavisi için önerilen üçüncü pratik yol Allah’tan yardım talebinde bulunmaktır ki bu da iki yoldan yapılır.

İlkin insan genel olarak ve tüm şartlarda Allah’tan yardım talep etmeli ve gıybet gibi ahlaki rezilliklerden uzak durması için Allah’a dua etmelidir. Nitekim dualarda “ey yüce Rabbim, gıybet etmekten sana sığınırım” şeklinde ifadeler yer alır. İkinci durum, gıybet zemini hazır bulunan yerlerde ve insanın onuru ve haysiyeti tehlikedeyken şartlar insanın kendi onurunu korumak için başkalarının kusurunu ifşa etmesini gerektirdiğinde Allah’a yalvarması ve onu ve onurunu koruması için dua etmesi ve şöyle demesi gerekir: Ey yüce Rabbim, ben seninle alış veriş ediyorum ve senin hatırın için onurumdan vaz geçiyor ve onu sana emanet ediyorum, sen benim onurumu koru”.

Çünkü yüce Allah insanların onurunu herkesten daha iyi koruyandır. İmam Ali –s– gıybet etmenin aciz insanların işi olduğunu buyurur. Yani güçlü insan hiç bir zaman gıybet etmez. Ve son olarak insanların gıybetten kurtulma çabalarında en önemli yöntemlerden biri de masum imamlara –s– tevessül etmektir. Gerçekte nasıl bir çok cismi hastalığımız için masum imamlardan –s– yardım ve şifa talebinde bulunuyorsak, gıybet gibi ruhi hastalıklar için de benzer talepte bulunabiliriz. Bu yöntem uzun ve zorlu bir süreci kısa ve kolay bir şekilde geride bırakmamıza yardımcı olacaktır.