Kur'an-ı Kerim'de Ahlak 12

Kur'an-ı Kerim'de Ahlak 12

Bazı cahil insanlar ahlaki meselelerin insanların kişisel yaşamı ile sınırlı bir durum olduğunu düşünüyor veya ahlaki meselelerin Ruhani ve manevi mukaddes meseleler olduğunu ve sadece baki dünyadaki yaşamı etkileyebileceğini zannediyor. Oysa bu düşünce çok büyük bir yanlıştır.

Çünkü ahlaki meseleler tamamen insanların sosyal yaşamı üzerinde de etkisi söz konusudur. Bu tesirler maddi ve manevi boyutları vardır ve ahlaksız beşeri bir toplum, ancak bireyleri kafese atılarak hayvanları çağrıştıran sözde insanların yıkıcı etkileri önlenebileceği bir hayvanat bahçesine dönüşür.

Böyle bir toplumda tüm güçler ve çabalar heba olur, yetenekler ezilir, güvenlik ve özgürlük gibi kavramlar laubali insanların oyuncağı haline gelir ve beşeri yaşam gerçek anlamını yitirir. Eğer geçmişlerimizin tarihine dikkatlice bakacak olursa, tarih boyunca bir takım ahlaki sapkınlıklar yüzünden hezimete uğrayan ve hatta tamamen yol olan kavimlere rastlarız. Nice hükümdarlar ahlaki fesatları yüzünden başında bulundukları bir kavim veya bir milleti nice musibetlere sürükledi. Nice fasık komutanlar askerlerini tehlikeye attı ve kibirleri yüzünden hepsinin katledilmesine neden oldu.

Bireysel yaşam ahlak olmaksızın hiç bir güzelliği ve cazibesi olmayacağı, aile ocağı ahlak olmaksızın çeki düzene kavuşamayacağı gerçekleri bir yana, bundan daha da önemlisi beşerin sosyal yaşamıdır ki ahlaki meseleler göz ardı edildiği takdirde daha kötüsü düşünülemeyeceği acı kaderlere mahkum olacağı gerçeğidir.

Bazıları saadet ve mutluluk ve beşeri toplumların kemale ermesi doğru yasalara uymakla mümkün olduğunu ve bunun için insanların ahlak ilkelerine uyması gerekmediğini ileri sürüyor. Bu kesime şöyle cevap verebiliriz: sözünü ettiğiniz yasalara ahlak desteği olmaksızın uymak imkansızdır. İnsanların içinde yasalara uyma saikleri olmadan bu bağlamda sarf edilecek çaba boşa gider. Bir yasanın uygulanması için en kötü güvence, zora başvurmak ve baskı uygulamaktır. Baskı unsuru kaçınılmaz durumların dışında asla gündeme getirilmemelidir. Buna karşı iman ve ahlak, yasaların uygulanmasının en güçlü teminatıdır.

Şimdi Kur'an'ı Kerim’den bazı örnekler sunarak konumuzu aydınlatmaya çalışmak istiyoruz. Yüce Allah Araf suresinin 96. Ayetinde şöyle buyuruyor: O (peygamberlerin gönderildiği) ülkelerin halkı inansalar ve (günahtan) sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık, fakat yalanladılar, biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik.

Burada yerin ve göklerin bereketleri ile takva arasındaki ilişkiden söz ediliyor ve açıkça iman ve takvanın yerden ve gökten bereketlerin insanlara doğru akmasından ve bilakis ilahi ayetlerin tekzip edilmesi azabın nazil olmasına vesile olmasından söz ediliyor. Gök ve yerin bereketi aslında geniş bir manayı kapsıyor ve yağan yağmurlardan, bitkilerin yeşermesine ve nimetlerin bolluğundan insan gücünün artmasına kadar bir çok nimeti içeriyor. Bereket, öz itibarı ile bir şeyin istikrarıdır ve bu sözcük kalıcı olan her türlü nimet ve muhabbet için kullanılır.

Dolaysıyla bereketsiz mahluklar, istikrarsız olan ve çar çabuk yok olup giden mahluklardır. Nice ümmetler vardır ki maddi imkanları, yeraltı ve yerüstü kaynakları boldur, türlü sanayileri vardır, ancak ahlaki fesat ve bu fesattan kaynaklanan fasık amelleri yüzünden bu muhabbetler ve nimetler onlar için kalıcı d eğil ve bereketsizdir ve genellikle de onların yok olmasına sebep olur. İşte bu yüzden Kur'an'ı Kerim nimetlerin başlarına bela olan ve bedbaht olmalarına sebep olan insanlardan söz ediyor. Örneğin Tevbe suresinin 85. Ayetinde şöyle okumaktayız: Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin.

Çünkü Allah, bunlarla ancak dünyada onların azaplarını çoğaltmayı ve onların kâfir olarak canlarının güçlükle çıkmasını istiyor. Evet, bazen nimetler ahlaki fesatla birleşince hem bu dünyada azab sebebi olur ve hem ahirette hüsrana uğratır. Bir başka ifade ile ilahi nimet ve muhabbetler iman, takva, ahlak ve insani ilkelerle beraber olunca imar, refah, huzur, saadet ve mutluluk getirir ve bu da, ayetin sözünü ettiği durumdur. Ancak nimet ve muhabbetler kötü ahlak, zulüm, bencillik, heva ve hevesle bir olunca helak olmaya sebebiyet verir.