''İyiliği Emretmek Ve Kötülükten Sakındırmak''

''İyiliği Emretmek Ve Kötülükten Sakındırmak''

İyiliği Emretmenin Faydaları

 وَاِذْ قَالَتْ اُمَّةٌ مِنْهُمْ لِمَ تَعِظُونَ قَوْمًا اللّٰهُ مُهْلِكُهُمْ اَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدٖيدًا قَالُوا مَعْذِرَةً اِلٰى رَبِّكُمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ 

İçlerinden bir topluluk: “Allah’ın helâk edeceği yahut şiddetli bir şekilde azap edeceği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?” dedi. (Öğüt verenler) dediler ki: Rabbinize mazeret beyan edelim diye bir de sakınırlar ümidiyle (öğüt veriyoruz).”

A’raf, 164

“İyiliği Emretmek ve Kötülükten Sakındırmak” kitabında, hatta hiçbir etkisi olmasa dahi iyiliği bu amelin ondan fazla faydasını yazmıştım. Burada ise konunun kısa bir özetini sunmuş olacağım. [1] Böylelikle iyiliği emretmenin terk edilip kötülüğün işlenmesi karşısında sükut etmek, korkmak ve kayıtsızlık gibi durumlar giderilmiş olsun.

1 – Bugünlerde kimi zaman emretmemiz ve sakındırmamızın bir etkisi olmayabilir. Bununla beraber tarihte, başkalarının fıtratlarına dönmelerinde ve hüküm vermelerinde etkili olabilir. İmam Hüseyin’in (a.s), tarih süreci içerisinde insanların vicdanları gafletten uyansın diye iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma yolunda şehit olması gibi...

2 – Kimi zaman emir ve nehiy, başkaları için ortam sağlar. Ezanı dinleyen olmasa dahi yüksek sesle okunmasının sünnet olması, herhangi bir taşıt olmasa dahi trafik lambasında kırmızı ışık yandığında durulması gerektiği gibi. Kanunun korunması ve kanuna saygı ortamının yaratılması önemli ve gereklidir.

3 – Kimi zaman emir ve sakındırmalarımız, günahkarları günah işlemekten alıkoymayabilir. Ancak söylemlerimiz peyderpey de olsa günahın lezzetini damağında acı bir tada dönüştürecektir. Ya da en azından rahat bir hâl ile günah işleyemeyecektir.

4 – Özgürlüğün korunması için emredilip, sakındırılmalıdır. Çünkü bu tür söylemlerde bulunmamak toplumu kasvetli, korkulu ve sessiz bir atmosfere taşır.

5 – İyiliği emredip, kötülükten sakındırmak başkaları dinlememiş olsa dahi insanın kendisi için bir makam yaratır. “İnsanları Allah’a çağıran, iyi iş yapan ve ‘Ben Müslümanlardanım’ diyenden kimin sözü daha güzeldir?” [2]

6 – İyiliği emredip, kötülükten sakındırmak başkaları için bir etkisi olmasa dahi en azından kendimiz için bir tür Allah’a yaklaşma yoludur. Cesaret telkininde bulunmak ve bunu dillendirmek, bir nevi taahhüt ve görevi üstlenmedir.

7 – Kimi zaman emir ve sakındırmalarımızın yakın bir zamanda etkisi olmayabilir. Ancak yanlış işler yapanlar çıkmaz yola vardıkları gün vicdanları uyanacak ve sizin doğru söylediğinizi anlayacaklardır. Öyleyse söylediklerinizin bugün etkisi olmasa dahi, ileriki zamanlarda bir eseri olacaktır.

8 – İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak insanın vicdanını yumuşatır. İnsan bir başına kaldığında “ben vazifemi ifa ettim” diyecektir. Başkaları dinlemese de bu vicdan rahatlığı pek kıymetlidir.

9 – Başkaları dinlemese dahi iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak, Peygamberlerin yaşayış tarzı ve davranışıdır. Kur’an şöyle buyurur: “Kendilerine öğüt verildiği vakit öğüt almazlar.” [3] Yahut defalarca insanların peygamberlerin öğüt ve irşatlarını dinlemediklerini, yüz çevirdiklerini beyan etmiştir. Öyleyse herkesin sözümüzü dinleyeceği beklentisinde olmamamız gerekir.

10 – İyiliği emretmek, yanlış işler yapan kimselere hüccetin tamamlanması, kanıtların ortaya konmasıdır. Böylelikle kıyamet günü “bana kimse bir açıklama yapmadı” denilemeyecektir. Aynı şekilde ikaz edene de niye uyarıda bulunmadın denmesine engel olacaktır.

11 – İlahi kahır esnasında, iyiliği emredenler kurtulacaktır. (bir sonraki ayette de açıklanacağı üzere…)

Binaenaleyh peygamberler ve vasileri hak kaybolup ortadan kalkmasın diye iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma yolunda şehit düşmüşlerdir. Kur’an bu hususta şöyle buyurur: “…haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı.” [4], “… haksız olarak peygamberleri öldürmeleri sebebiyle geldi.” [5], “Haksız yere peygamberlerin canlarına kıyanlar…” [6] Bu ayet-i kerimelerden, insanın kimi zaman iyiliği emretmekte şehadet hududuna kadar ilerleyebileceği anlaşılmaktadır.

Hz. Ali (a.s) vekiline (Basra Valisi İbn-i Huneyf’e) yazdığı mektupta; onu, etrafındaki varlıklı ve eşraftan kimselerin sofrasında hazır bulunması nedeniyle kınamıştır. [7] Yani Hz. Emiru’l Müminin Ali, (a.s) zühd ve takva yolunun eşrafçılık düzeni içine çekilmemesi için bir şahsı mektebe feda etmiştir.



[1]      Bu satırları İyiliği Emretme Haftası ve Muharremin onuncu günü olan Aşura da yazmam dikkat çekici olsa gerek. İmam Hüseyin (a.s), kendi kıyam felsefesini hakka amel etmeyen ve kötülükten sakındırmayan topluma karşı olmak şeklinde tanıtır.

[2]      Fussilet, 33

[3]      Saffat, 13

[4]      Al’i İmran, 112

[5]      Bakara, 61

[6]      Al’i İmran,21

[7]      Nehcu’l Belağa, 45. mektup