İmam Rıza'nın (a.s) Kelamcılarla Konuşması

İmam Rıza'nın (a.s) Kelamcılarla Konuşması

Müminin ferasetinden korkun, çünkü o Allah'ın nuruyla bakar.

Hasan b. Cehm rivayet eder: Bir gün Me'mun'un meclisine gitmiştim. Ali b. Musa er-Rıza da (a.s) yanındaydı. Çeşitli fırkalara mensup fakihler ve kelamcılar toplanmıştı. Bunlardan biri İmam'a (a.s) bir soru yöneltti ve dedi ki: Ey Resulullah'ın oğlu! İmamlık iddiasında bulunan kimsenin bu iddiası hangi şarta bağlı olarak doğru kabul edilir? Nass ve delille, dedi.

Adam dedi ki: İmamlığın delili nerededir? Buyurdu ki: İlimde ve duasının kabul oluşunda.

Olacak şeyleri haber vermenizi ne ile açıklarsın?

Buyurdu ki: Bu, Resulullah (s.a.a) tarafından bize aktarılmış bir bilgidir.

Peki, insanların kalplerinde olanları haber vermenizi ne ile izah edersin?

Buyurdu ki: Resulullah'ın (s.a.a): "Müminin ferasetinden korkun, çünkü o Allah'ın nuruyla bakar." Dediğini duymadın mı?

Duydum, dedi.

Buyurdu ki: Her müminin feraseti vardır ve imanının oranında, basiretinin ve ilminin kapasitesi miktarınca Allah'ın nuruyla bakar. Yüce Allah, bütün müminler arasında dağıttığı bu özelliği biz imamlarda toplamıştır. Yüce Allah kitabının muhkem bir ayetinde şöyle buyuruyor: "İşte bunda işaretlenmiş olanlar için işaretler vardır."

Bu işaretlenmiş olanların ilki Resulullah'tır. Onun ardından Emirü'l Müminin'dir. Sonra Hasan ve Hüseyin'dir. Sonra da kıyamete kadar Hüseyin'in soyundan gelecek olan İmamlar'dır.

Me'mun İmam'a (a.s) baktı ve şöyle dedi: Ey Ebu'l-Hasan! Allah'ın siz Ehlibeyt'e verdiği bilgiden bize biraz daha anlat.

İmam Rıza (a.s) şöyle dedi: Allah bizi kendisinden olan mukaddes ve temiz bir ruh ile desteklemiştir. Bu ruh melek değildir. Resulullah'tan (s.a.a) başka geçmişte hiç kimse ile beraber olmamıştır. Bu ruh bizden olan İmamlarla beraberdir. Onları doğrultur, muvaffak kılar. O bizimle Allah arasında nurdan bir sütundur.


Me'mun dedi ki: Ey Ebu'l-Hasan! Duyduğuma göre bir topluluk sizinle ilgili aşırı gidiyorlar ve sizin hakkınızda haddi aşıyorlar!

İmam Rıza (a.s) şöyle dedi: Bana babam Musa b. Cafer anlattı, ona babası anlatmış, o Cafer b. Muhammed'den, o babası Muhammed b. Ali'den, o babası Ali b. Hüseyin'den, o babası Hüseyin b. Ali'den, o babası Ali b. Ebu Talib'den rivayet etmiştir ki: Resu-lullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Beni hakkım olan mertebenin çıkarmayın; çünkü Allah beni peygamber yapmadan önce kul edinmiştir."

Yüce Allah da şöyle buyuruyor: "Hiçbir insan, Allah'ın kendisine kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra kalkıp insanlara: 'Allah'ı bırakıp bana kul olun!' demek hakkına sahip değildir. Bilakis şöyle demesi gerekir: 'Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz kitap uyarınca Rabbe halis kullar olun.' Ve size: 'Melekleri ve peygamberleri ilâhlar edinin.' diye de emretmez. Siz Müslüman olduktan sonra hiç size kâfirliği emreder mi?"

İmam Rıza (a.s) devamında şöyle dedi: Benimle ilgili olarak iki kişi helâk olur, ama bunda benim bir suçum yok. Aşırı derecede seven ve aşırı derecede buğz eden. Bizim hakkımızda aşırı giden ve bizi haddimizin yukarısına yükselten kimselerden Allah'a teberri ediyorum; Meryem oğlu İsa'nın (a.s), Hıristiyanlardan teberri etmesi gibi.

 

Yüce Allah bu hususta şöyle buyurmuştur: "Allah: 'Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara: Beni ve anamı, Allah'tan başka iki tanrı bilin.' diye sen mi dedin?' buyurduğu zaman o der ki: 'Hâşâ! Seni tenzih ederim; hakim olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim, sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içindekini bilirsin, hâlbuki ben senin zatında olanı bilmem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin. Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine gözetleyici idim. Beni vefat ettirince de, artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyla görensin."

Yüce Allah başka bir yerde de şöyle buyurmaktadır: "Ne Mesih ve ne de Allah'a yakın melekler, Allah'ın kulu olmaktan geri dururlar." "Meryem oğlu Mesih ancak bir resuldür. Ondan önce de resuller gelip geçmiştir. Anası da çok doğru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi." Bu, her ikisinin defi hacet ettiği anlamına da gelir. Dolayısıyla kim peygamberler için rablık, imamlar için rablık veya peygamberlik ya da imam olmayanlar için de imamlık iddiasında bulunursa, biz dünya ve ahrette ondan beriyiz.


Me'mun dedi ki: Ey Ebu'l Hasan! Ricat (ölen bazı kimselerin tekrar dünya hayatına geri dönmesi) hakkında ne dersin?

İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: Öldükten sonra bazı kimselerin dünyaya tekrar gelmeleri haktır. Geçmiş ümmetlerde bu tür olaylar yaşanmıştır ve Kur'ân da bu olaylardan söz etmektedir. Ayrıca Resulullah (s.a.a): "Geçmiş ümmetlerde olan her şey, bu ümmette de olacaktır; onları adım adım, karış karış izleyeceksiniz." buyurmuştur. İmam (a.s) ardından sözlerini şöyle sürdürdü: Benim soyumdan Mehdi ortaya çıktığı zaman, Meryem oğlu İsa inecek ve onun arkasında namaz kılacaktır. İmam (a.s) dedi ki: Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İslâm garip başladı ve tekrar garip olarak geri dönecektir. Ne mutlu gariplere!" Denildi ki: "Ya Resulallah! Sonra ne olacak?" buyurdu ki ki: "Sonra hak asıl sahiplerine geri dönecektir."

Me'mun: Ey Ebu'l Hasan! Tenasuha (Reenkarnasyon) inananlar hakkında ne dersin, dedi.

İmam Rıza (a.s) buyurdu ki: Tenasuha inanan kimse, azamet sahibi Allah'ı inkâr eden bir kâfirdir, cennet ve cehennemi yalanlayandır.

Me'mun: Meshedilen (başka varlıklara dönüştürülen) topluluklar hakkında ne dersin, dedi.

İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: Bunlar yüce Allah'ın gazabına uğrayan bir topluluktu. Allah onları başka varlıklara dönüştürdü. Üç gün bu hâlde yaşadılar, sonra öldüler; onların nesli devam etmedi. Dünyada maymun ve domuz gibi meshedilmiş ismi verilen canlılar, etleri yenilmeyen ve kendilerinden yararlanılmayan hayvanlara örnek olmuşlardır.

Bunun üzerine Me'mun şöyle dedi: Allah, senden sonra beni sağ bırakmasın ey Ebu'l-Hasan! Allah'a yemin ederim ki, doğru ilim ancak Ehli Beyt'in yanında bulunur. Atalarının ilmi sana ulaşmıştır. İslâm'a ve İslâm ehline yönelik bu yararından dolayı Allah seni hayırla ödüllendirsin.

Hasan b. Cehm şöyle der: İmam Rıza (a.s) oradan kalkınca, ben de onu izledim. İmam (a.s) evine döndü, ben de eve girdim ve ona dedim ki: "Ey Resulullah'ın oğlu! Müminlerin emîrinin senin hakkında güzel düşünceler beslemesini, sana ikram etmesini ve sözlerini can kulağıyla dinlemesini sağlayan Allah'a hamdolsun."

Bana dedi ki: "Ey İbn Cehm! Bana ikram etmesini, benim sözlerimi can kulağıyla dinlemesini görmen seni yanıltmasın! O beni zehirleyerek öldürecektir, bana zulmedecektir. Bunu; atalarımdan, onların da Resulullah'tan (s.a.a) aktardıkları bir haberden dolayı biliyorum. Ben sağ oldukça kimseye bundan söz etme." Hasan b. Cehm anlatıyor: İmam (a.s) Tus'a gittikten, orada zehirlenerek öldürüldükten, Harun Reşid'in mezarının bulunduğu kubbede, onun yanına, yani Humeyd b. Kahtabe et-Taî'nin evine defnedildikten sonra bu hadisi insanlara anlattım