İmam Hasan (a.s)

İmam Hasan (a.s)

Size bir selâm verildiğinde, ona daha güzeli ile ya da aynısı ile karşılık verin...

Takvası



İmam Hasan (a.s), yüce Allah'a gönülden bağlı bir kuldu; bu fevkalâde bağlılığı çoğu zaman yüzünden bile okunabiliyordu. Namaz vakti yaklaşıp da abdest aldığında, rengi sararır, hafifçe titreme tutar, bu hâlinin nedeni sorulduğunda: "Rabbinin huzuruna çıkacak birine bundan başka bir hâl yakışmaz." derdi. Ehlibeyt'in (a.s) altıncı İmam'ından şöyle rivayet edilir:


İmam Hasan (a.s) çağının en çok ibadet eden ve en faziletli olan insanıydı; herkesin hesaba çekileceği kıyamet gününü andığı zaman ağlar, kendisinden geçerdi.[1]


İmam Hasan(a.s) yaya olarak, hatta bazen yalın ayak, 25 kez Mekke'ye Beytullah'ı ziyarete gitmiştir.[2]



Cömertliği ve Bağışlayıcılığı



İmam Hasan (a.s) Kâbe'yi ziyaret ettiği sırada bir adamın: "Ya Rabbi! Bana on bin dirhem nasip et!" diye yakardığını duydu, hemen eve dönüp o adama on bir dirhem gönderdi.


Bir gün İmam'ın cariyelerinden biri, hazrete bir demet güzel kokulu çiçek hediye etti. İmam (a.s) da buna karşılık onu azat ettiğini söyleyerek azatlık beratını mühürledi. Bir demet çiçek karşılığında neden bunu yaptığı sorulunca da: "Çünkü Rabbimiz bizi böyle eğitmiştir." buyurarak şu ayeti okudu:


"Size selâm verildiği zaman; karşılık olarak ondan daha iyisiyle selâm verin. Veya aynısıyla mukabele edin… [3]
İmam Hasan (a.s) o güne dek görülmemiş bir cömertlik sergileyerek, ayağındaki ayakkabıya varıncaya kadar bütün mal varlığını ikiye bölmüş ve yarısını Allah yolunda yoksullara vermiştir. Hayatında üç kez bunu tekrarlamıştır!"[4]



Sabrı ve Metaneti


Şam'dan gelen bir adam, Muaviye'nin tahrik ve kışkırtıcılıkları neticesinde İmam Hasan'ı (a.s) bulup ona küfretti, ağır hakaretlerde bulundu. İmam, susuncaya kadar onu sabırla dinledi. Adam susunca, şefkatle gülümseyerek elini adamın omzuna atıp şöyle buyurdu:

"İhtiyar! Sanırım bu şehirde yabancısın ve galiba seni birileri hataya düşürmüş. Benden rızalık istersen veririm. Bir isteğin varsa, yardım ederim. Danışacak birini arıyorsan buyur, sorununu söyle sana yol göstereyim. Bir sıkıntın varsa gidereyim, karnın açsa doyurayım, muhtaçsan ihtiyacını gidereyim. Her ne işin varsa, halletmeye hazırım ben. Eğer bizim eve gelirsen daha rahat edersin. Zira senin rahatını sağlayacak imkânlarımız mevcuttur."


Adamcağız, İmam'ın (a.s) bu sözleri karşısında dayanamayıp ağlamaya başladı. Bir yandan ağlıyor, bir yandan da şöyle diyordu:


"Şahadet ederim ki, sen Allah'ın yeryüzündeki halifesisin ve gerçekten de Allah, halifeliği kime vereceğini çok daha iyi bilir. Sen ve baban, benim için dünyanın en kötü insanlarıydınız. Ancak şimdi en çok sevilen insanlarsınız benim için."


Yaşlı adam o gün İmam'a (a.s) misafir oldu. Oradan ayrıldığında, İmam'ın (a.s) yarenlerinden biriydi artık![5]
 

Bulduğu her fırsatta İmam Hasan'a (a.s) hakaret ve eziyetlerde bulunan Mervan, o hazret şehit düştüğünde cenaze merasimine katılmıştı. İmam Hüseyin (a.s): "Ağabeyim hayattayken onu üzebilecek her şeyi yaptın, şimdi de cenazesine gelip ağlıyorsun, öyle mi?" diye sorunca, Mervan Medine'deki yüksek bir dağı göstererek: "Her ne yaptıysam öyle bir insana yaptım ki, (Medine'deki bir dağı işaret ederek) sabrı bu dağdan daha büyük idi!" dedi.[6]



Yumuşak Huyluluğu



İmam Hasan (a.s), engin huy yumuşaklığı ile tanınırdı. Bunun en bariz delili, İmam Ali'nin (a.s) hakkını tanımayarak bu konuda onunla çatışan ve bu yolla haksız bir şekilde iktidarı ele geçiren Muaviye ile yaptığı barışın sonuçlarına katlanmasıdır. İmam Hasan (a.s) bu barıştan sonra en seçkin dostlarının çeşitli kırıcı sitemlerine maruz kaldı. Fakat dostlarının bu sitemlerini affediciliği ve hoşgörüsü ile karşıladı. Yüce Allah'ın rızası uğruna çeşitli sıkıntılara sabırla ve karşılığını sırf  O'ndan bekleyerek tahammül etti.


Anlatıldığına göre Mervan b. Hakem, İmam Hasan'a (a.s) küfretti. Mervan sövmelerini noktalayınca, İmam (a.s) ona şu karşılığı verdi:


"Vallahi ben senden hiçbir şey gideremem, seni değiştiremem. Fakat seni yüce Allah yapılandırıp hazırladı. Eğer doğru söylüyorsan, Allah seni doğruluğun karşılığında ödüllendirir. Yok, eğer yalan söylüyorsan, Allah seni yalanın sebebi ile cezalandırır. Yüce Allah, benden daha amansız bir intikam alıcıdır."

Rivayete göre, İmam Hasan'ın (a.s) bir kölesi cezalandırılmayı gerektiren ağır bir suç işledi ve İmam'da onun dövülmesi yolunda emir verdi. Bunun üzerine köle: "Ey efendim! Yüce Allah: 'İnsanların kusurlarını affedenler' buyuruyor." dedi. Kölenin bu sözüne İmam (a.s): "Seni affettim." karşılığını verdi. Affa uğrayan köle bu defa: "Ey efendim! Yüce Allah: 'Allah, iyilik edenleri sever.' buyuruyor." dedi. Bunun üzerine İmam Hasan (a.s), kölesine: "Sen Allah rızası için serbestsin ve sana şimdiye kadar verdiğim ücretin iki katını alacaksın." dedi.


İyilikseverliği ve Cömertliği


Gerçek cömertlik; iyilik yapmak dürtüsü ile iyilik yapmak ve iyilikseverlik dürtüsü ile iyilikseverlik göstermektir. Bu yüce sıfat, en üstün görüntüleri ve en erişilmez anlamları ile Ebu Muhammed Hasan el-Müçteba'da (a.s) tecelli etti ve bu ayrıcalığı sayesinde Ehlibeyt'in "Kerim"i (keremlisi) olarak adlandırıldı.


İmam Hasan (a.s), mal varlığı ile bir açın karnını doyurmaktan, bir çıplağı giydirmekten, bir dertlinin derdine derman olmaktan ve bir borçlunun borcunu ödemekten başka mala değer tanımazdı.


Onun konuklar için hazırlanmış kocaman bir yemek kazanı vardı. Söylendiğine göre, hiçbir dilenciye "Hayır!" dediği asla görülmemiştir.


Kendisine: "Senin hiçbir dilenciyi geri çevirdiğini görmemiş olmamızın sebebi nedir?" diye soranlara, şu cevabı verdi:

Ben Allah'ın dilencisi ve O'nun (lütuflarının) arzu edeni iken, bir yandan dilenci ve öbür yandan dilencinin reddedeni olmaktan utanırım. Yüce Allah beni, devamlı olarak nimetini bana akıtmaya alıştırdı ve ben de O'nun  nimetini insanlara akıtmaya alıştırdım. Eğer ben bu alışkanlığımı kesersem, yüce Allah'ın bana yönelik alışkanlığını kesmesinden ve beni o devamlı bağışlayıcılığından yoksun bırakmasından korkarım.[9]


Bir gün İmam (a.s), önünde bir somun ekmek bulunan siyahî bir köle ile karşılaştı. Köle, ekmekten bir lokma yiyor ve yanındaki köpeğe de bir lokma veriyordu. İmam (a.s) köleye niçin öyle yaptığını sordu. Köle: "Ben ekmek yerken, köpeğin karnını doyurmamaktan utanıyorum." dedi.


İmam (a.s), kölenin övülecek bir haslete sahip olduğunu görünce, onun bu güzel davranışını ödüllendirmek istedi. Bu düşünce ile ona: "Yerinden ayrılma." dedi.


Arkasından efendisine gidip onu satın alarak azat etti. Ayrıca kölenin içinde kaldığı bahçeyi de satın alarak azat ettiği bu siyahî kölenin mülkiyetine verdi.[10]


Rivayete göre, cariyelerinden biri İmam'a (a.s) bir demet çiçek ikram ederek jest yaptı. İmam Hasan (a.s) da hemen: "Sen Allah rızası için hürsün." dedi. Enes onu bu davranışından dolayı eleştirince, ona şöyle karşılık verdi:


"Yüce Allah bizi edeplendirmek üzere: "Size bir selâm verildiğinde, ona daha güzeli ile ya da aynısı ile karşılık verin." [11] buyuruyor. Onun yaptığı çiçek ikramının daha güzeli ise, kendisini azat etmektir."[12]


Onun seçkin ahlâk örneklerinden biri de şu idi: Eğer birinden bir bahçe satın alır da sonradan o bahçe sahibi fakir düşerse, aldığı bahçeyi satıcısına geri verir ve üstelik adama bahçenin bedeli kadar para da bağışlardı.
Bir gün İmam'a (a.s) bir fakir geldi, hâlinden şikâyet ediyordu. O gün İmam'ın o fakire verecek hiçbir şeyi yoktu. Bu durum zoruna gitti, fakiri geri çevirmekten utandı. Bunun üzerine fakire: "Sana hayır elde etmeni sağlayacak bir yol göstereyim." dedi. Fakir adam: "Ey Allah Resulünün oğlu, o yol nedir?" dedi. İmam (a.s) adama şu karşılığı verdi:


Halifeye git. Yakınlarda kızı öldü, adam bir türlü kendine gelemedi. Ayrıca hiç kimseden etkili bir başsağlığı ifadesi de işitmiş değil. Ona şu sözlerle taziyede bulunursan, bu sözler sayesinde iyi bir karşılık elde edersin.
Fakir adam: "Ey Allah Resulü'nün oğlu, o sözleri bana ezberlet." dedi.


İmam (a.s) adama şu karşılığı verdi:


Halifeye şöyle de: "Allah'a hamdolsun ki, senin kızının mezarı başına oturmanı sağlayarak onu sakladı da onun senin mezarının başına oturmak suretiyle açılıp saçılmasına meydan vermedi.


Fakir adam bu sözleri ezberledi ve halifenin yanına giderek, ona bu sözlerle başsağlığı diledi. Bu sözleri işitince, halifenin üzüntüsü geçti ve fakir adama ödül verilmesini emretti. Sonra ona: "Bu sözler senin kendi sözlerin mi?" diye sordu. Fakir adamın: "Hayır, bunlar İmam Hasan'ın(a.s) sözleridir." karşılığını vermesi üzerine halife, adama: "Doğru söyledin; çünkü o, belâgatli sözün kaynağıdır." dedi ve ona bir başka ödül daha verilmesini emretti.[13]


Fakirler kendisine ihtiyaçlarını açıklamadan ve ona yönelik övgülerini dile getirmeden İmam (a.s) onlara ikramını bağışlar, böylece yüzlerinde el açmanın zilletinin belirmesini önlerdi.[14]


 
Alçakgönüllülüğü ve Zühdü



Alçakgönüllülük; nefsin kemalini, yüceliğini ve şerefliliğini gösterir. Sahibine sadece yücelik ve yükseklik kazandırır. İmam Hasan (a.s), yüce ahlâkı bakımından dedesinden ve babasının izinden gitmiştir. Tarih bize İmam'ın (a.s) bu üstün ahlâk alanındaki yüceliğini gösteren birçok örnekler ve kanıtlar sunuyor. Biz şimdi bu örneklerin birkaçına işaret edelim:


1) Bir defasında İmam (a.s) yolda bir grup fakir ile karşılaştı. Adamlar yere oturmuşlar, önlerine koydukları birkaç etli kemik parçasını sıyırıp yiyorlardı. İmam'ı görünce: "Ey Peygamber'in kızının oğlu, yemeğe buyur." dediler. Bu davet üzerine İmam (a.s) devesinden indi ve "Şüphesiz Allah, büyüklük taslayanları sevmez." ayetini okuyarak o fakirler ile birlikte yerdeki kırıntılardan yemeye başladı.


Kırıntıların başındakilerin hepsi karnını doyurduğu hâlde İmam'ın (a.s) bereketi ile azık hiç eksilmeden olduğu gibi kalmıştı. Arkasından İmam Hasan (a.s), o fakirleri kendisine misafir olmaya davet ederek kendilerine yemek ve elbise ikram etti.[15]


2) Bir defasında İmam (a.s) yemek yemekte olan bir grup çocuğa rastladı. Çocuklar onu kendilerine katılmaya çağırdı. O da onların çağrısına icabet etti. Arkasından onları evine götürerek, kendilerine çeşitli ikramlar ve bağışlar yaptı ve şunları söyledi:


Üstünlük ve el açıklığı onlardadır. Çünkü onların bana yedirdiklerinden başka bir şeyleri yoktu. Oysa bizim onlara verdiğimiz şeylerimiz vardı.[16]


İmam Hasan (a.s), hayatın bütün hazlarını ve zevklerini elinin tersi ile iterek, yüce Allah'ın takva sahibi kulları için hazırladığı ahiret yurduna yönelmişti. Zahitliğinin en önemli göstergesi, yüce Allah'ın rızasını isteyerek iktidar ve egemenlikten uzak durmasıdır.

Muaviye'nin iktidar hırsını ve hükümdarlığı elde etmek için bütün ahlâk dışı yöntemleri kullanmasını düşünce süzgecinden geçirdiğimizde, bu gerçek apaçık olarak karşımıza çıkar. Çünkü Muaviye böyle bir tutum takınırken İmam Hasan (a.s), iktidar kavgasının Müslümanların kanının dökülmesinden başka hiçbir sonuç getirmeyeceğini görünce, iktidardan feragat etti.


İmam'ın zahitliğini gösteren diğer bir örnek de, Müdrik b. Ziyad'ın anlattığı şu olaydır. Müdrik şöyle der:
Bir defasında Abdullah b. Abbas'ın bahçesinde oturuyorduk. Bir süre sonra Hasan, Hüseyin ve Abdullah b. Abbas geldiler ve bahçeyi gezdiler. Arkasından bir arkın kenarına oturdular. Hasan: "Ey Müdrik, yenecek bir şeyin var mı?" diye sordu. "Evet." dedikten sonra gidip ekmek ve iki avuç bakla ile birlikte biraz tuz getirdim. Hasan (a.s) getirdiklerimden yedi ve "Ey Müdrik, bu ne güzel yemekti!" dedi.


Biraz sonra başka bir yemek getirdiler. Gelen yemek son derece güzeldi. İmam Hasan (a.s) bana döndü ve köleleri toplayarak gelen yemeği onlara sunmamı emretti. Ben de köleleri çağırdım, köleler yeni gelen yemeği yediler; İmam Hasan ondan hiç yemedi. Benim: "Niçin bu yemekten yemiyorsun?" demem üzerine İmam (a.s): "Önceki yemeği daha çok seviyorum." karşılığını verdi.[17]
 

Kaynaklar

[1]- Biharu'l-Envar 43/331
[2]- Biharu'l-Envar, 43/332; Tarihu'l-Hulefa, Suyutî, s.190
[3]- Biharu'l-Envar, 43/342–343
[4]- Biharu'l-Envar, 43/332; Tarihu'l-Hulefa, Suyutî, s.190
[5]- Biharu'l-Envar, 43/344
[6]- Tarihu'l-Hulefa, Suyutî, s.191
[7]- Biharu'l-Envar, 43/352
[8]- Avalimu'l-Ulum (el-İmamu'l-Hasan), s.121, el-Menakıb, 3/184'-ten naklen
[9]- Hayatu'l-İmami'l-Hasan, 1/316-317, Ensabu'l-Eşraf, 1/319'dan nak-len; et-Tabakatu'l-Kubra, 1/23
[10]- el-Bidayetu ve'n-Nihaye, 8/38
[11]- Nisâ, 86
[12]- el-Menakıb, İbn Şehraşub, 2/23; Hayatu'l-İmami'l-Hasan, 1/322, Harezmî'den naklen.
[13]- Nuru'l-Ebsar, 135-136
[14]- Nuru'l-Ebsar, 135-136; Hayatu'l-İmami'l-Hasan, 1/325
[15]- Avalimu'l-Ulum (el-İmamu'l-Hasan), s.123, el-Menakıb, 3/187'-den naklen
[16]- Hayatu'l-İmami'l-Hasan, 1/313, Nuru'l-Ebsar Hamişindeki Saban'dan naklen, 196
[17]- Muhtasar-ı Tarih-i Dımışk, 7/21, Daru'l-Fikr basımı