İmam Ali Naki (as)

İmam Ali Naki (as)

İmam Ali b. Muhammed b. Ali b. Musa b. Cafer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib (a.s), yüce Allah'ın kendilerinden kiri bütünüyle giderip tertemiz kıldığı Ehl-i Beyt İmamları'nın (a.s) onuncusudur. Lakapları “Hadi” ve “Naki”’dir; künyesi ise “Üçüncü Ebu’l- Hasan”’dır.

Risalet ve nübüvvet madeninden doğmuştur. Peygamberlerin (a.s) sonuncusu Hz. Muhammed'in (s.a.a) çizgisini insanlık için somutlaştıran, bağış ve rabbanî hidayet ile dolu bütün güzel ahlâkı ve göz kamaştırıcı güzellikleri kendisinde toplayan, hayatta Allah rızasını her şeyin üstünde tutan Peygamber Ehl-i Beyti'nin devamıdır.

İmam Ali b. Muhammed el-Hadi (a.s), ilâhî inayetle kuşatılmış olarak dünyaya geldi. Babası masum imam, Allah tarafından doğrultulup desteklenen Muhammed el-Cevad (a.s), annesi ise takva timsali Mağripli Semane'dir.

Kur'ân-ı Mecid ve saygıdeğer babasının şahsında en güzel şekilde somutlaşmış yüce Peygamber ahlâkı sofrasından beslenerek büyüdü.

Erken yaşlarda olağanüstü zekâsını ve akıl almaz dehasını gösteriyordu. Bu da büyümeye başladığı andan itibaren bu büyük imamın özel bir ilâhî inayete mazhar olduğunu gözler önüne seriyordu.

Babasından sonra ilâhî imamlık makamını üstlenirken sekiz yaşındaydı. Küçük yaşta imamlık makamını üstlenme-nin bir diğer örneğiydi. Bu bakımdan risalet Ehl-i Beyti'nin vasilik ve İslâm ümmetinin dinî ve dünyevî liderliği gibi yetkileri Resulullah'ın (s.a.a) halifeleri olarak onun adına liderlik ve risaletin gerektirdiği her makamda deruhte ettiklerine ilişkin çizgisinin hak olduğunun somut delillerinden biriydi.

Bu büyük imamın hayatı iki ayrı döneme ayrılmaktadır: Bu dönemlerden biri, babası İmam Cevad (a.s) ile birlikte geçmiştir. On yıldan daha az bir süre kaplamıştır. İkincisi ise otuz yıldan daha uzun sürmüştür. Bu süre zarfında Abbasî hilâfetini üstlenen altı halifeye tanık olmuştur. Bunları şöyle sıralamak mümkündür: Mu'tasım, Vâsık, Mütevekkil, Müs-tansır, Müstain, Mu'taz. İmam Hadi (a.s) Mu'taz zamanında kırk iki yaşında iken şehit edildi. Ataları gibi o da Abbasîlerin zulmüne maruz kaldı. Abbasîler yönetimi ele geçirdikten sonra Ehl-i Beyt'i etkisizleştirmek, siyasî ve dinî sahadan u-zaklaştırmak için her yola ve yönteme başvurdular. Zaman zaman fizikî varlıklarını ortadan kaldırma yönüne gitmekten de geri durmadılar, Harun Reşid'in İmam Kâzım'a (a.s), Me'mun'un İmam Rıza'ya (a.s) ve Mu'tasım'ın İmam Ceva-d'a (a.s) yaptığı gibi.

İmam Hadi (a.s) döneminin ayırıcı özelliklerinden biri, beklenen gaybet dönemine yakın olmasıdır. Bu yüzden sa-lihler topluluğunu, bu güne kadar benzeri görülmemiş bu yeni çağı karşılamaya hazırlaması gerekiyordu. Çünkü Şiîler iki asır boyunca hayatlarını hep doğrudan masum bir imamla irtibatlı olarak geçirmişlerdi. Bu bakımdan genelde Müslümanlar arasında, özelde de Şiîler arasında Ehl-i Beyt İ-mamları'nın On İkincisi, yani yüce Allah'ın gelip geçmiş tüm ümmetleri müjdelediği "Beklenen Mehdi"nin (a.s) gaybetine ilişkin yaygın bir söylemin bulunmasına rağmen, İmam Ha-di'nin (a.s) bu bağlamda oynadığı rol son derece önemli, e-saslı ve bir o kadar da zordu.

Abbasî hilâfetinin, bu büyük İmam'ı başkent Samarra'da ikamete mecbur bırakmak suretiyle uyguladığı denetimin neden olduğu uzlete rağmen, İmam (a.s) kendisinden beklenen rolü oynamaya, yönlendirici faaliyetlerini büyük bir dikkat ve titizlikle sürdürmeye devam ediyordu. Bu hususta İmam Cafer Sadık'ın (a.s) kurduğu ve babası İmam Cevad'ın (a.s) dayanaklarını sağlamlaştırdığı vekiller mekanizmasından istifade etti. Bu sağlam mekanizma sayesinde bu zor koşullarda Şiîlerin ihtiyaç duydukları hususları onlara iletme imkânını buluyordu. Böylece Şiî çizgiyi temsil eden Ehl-i Beyt takipçilerini büyük gaybet dönemine hazırlıyor, onları o dönemin gerektirdiği bağımsızlığa doğru yönlendiriyordu. Bu çerçevede İmam Hadi (a.s), Müslümanları fikrî ve dinî (akidevî, fıkhî ve ahlâkî) açıdan beslemenin yanı sıra, âlimlerin ve fakihlerin yetişmesine büyük bir ciddiyetle ağırlık veriyordu.

Kendisinin ve kendisinden sonraki Tertemiz İmamlar'ın yaşadıkları zor koşullara rağmen İmam Hadi'nin (a.s) "Müs-ned"i, bu yöndeki çabalarının ortaya koyduğu ve elimize ulaşan değerli ilmî mirasının somut bir örneğidir.

Doğduğu gün, henüz bulûğ çağına ermemiş bir çocuk i-ken imamet görevini üstlendiği gün, şehit edildiği gün ve diriltileceği gün selâm olsun ona.

 

 

              Youtube Kanalımıza Gitmek İçin Tıklayın