İlk Kur'an Tefsiri Olarak Hz. Ali'nin (a.s) Mushafı 1

İlk Kur'an Tefsiri Olarak Hz. Ali'nin (a.s) Mushafı 1

Bu kitabın en belirgin özelliği, yazarının Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) oluşudur.

Hz. Ali (a.s)'ın mushafı, İslam tarihi açısından ilk kitap oluşu, tefsir ve Kur'an ilimleri açısından büyük öneme sahiptir.

Bu kitabın en belirgin özelliği, yazarının Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) oluşudur.

İmam Ali (a.s)'ın vahiy şahidi, kitap ilmine sahip olan kimse, Peygamber ilminin varisi, onun daimi arkadaşı, Peygamber (s.a.a)'in ilim şehrinin kapısı, sahabeler içerisinde Kur'an'ın tefsir ve tevilini, her ayetin sır ve şifrelerini en iyi bilen, Kur'an'ın nazil olduğu dönemlerde Peygamber (s.a.a)'in yanında en çok hazır olan ve Peygamber (s.a.a)'in ilmini kavrayıp anlamada diğer sahabelere olan üstünlükleri yönüyle, birçok alanlarda benzersiz özellikleri onun hiç kimse ile karşılaştırılamayacağını ispat etmektedir.

   Hz. Ali’(a.s)’ın Kur'an'a olan geniş ilmi, Peygamber-i Ekrem (s.a.a), sahabe ve diğerlerince defalarca ve ısrarla belirtilmiştir. Elbette bu konuda söylenmesi gereken çok şey var, ancak ne var ki, bu makalenin sınırlı olması yönünden bu kadarıyla yetiniyoruz.

Allah (c.c) Kur'an'da şöyle buyuruyor:

"Kâfirler, sen peygamber değilsin, derler. De ki: Sizinle aramda tanık olarak Allah ve kitap bilgisine sahip olan yeter." (Râd/43)

   Şia ve Ehl-i Sünnet’in rivayetlerinde "Kitap bilgisine sahip olan kimse"den maksadın Hz. Ali (a.s) olduğu nakledilmiştir.[1]

   Kur'an'ın çeşitli yerlerinde Hz. Ali’(a.s)ın ve evlatlarının (a.s) ilmi dereceleri vurgulanmış ve başkaları onlardan ilim öğrenmeye teşvik edilmiştir. "İlimde rüsuh ve derinlik sahipleri", "Ehl-i zikir", vb. birçok ayet, vahyin bu yüce insanın ve evlatlarının Kur'an'a olan bilimsel makamlarına bir şahitliğidir.

Peygamber (s.a.a) defalarca konuşmalarında Hz. Ali (a.s)'ın Kur'an'a olan ilmi derinliğini vurgulamıştır. Örneğin bir konuşmasında şöyle buyurmaktadır: "Ben ilim şehriyim ve Ali (a.s) da onun kapısıdır. Her kim bu şehre girmek ve hikmet isterse, kapıya gelsin." Yine buyurmaktadır: "Ali Kur'an iledir ve Kur'an da Ali ile. Onlar havuzun başında bana kavuşuncaya dek birbirinden asla ayrılmazlar."[2]

  Bu anlamda Peygamber-i Ekrem (s.a.a)'den diğer birçok rivayetler de nakledilmiştir. Hz. Ali (a.s)'ın Kur'an'a olan ilmi sahabe ve dostlarının dillerinde de destanlaşmıştı. İbn-i Abbas şöyle diyor:

   "Halkın bilgisi beş kısma ayrılmıştır. Dört kısmı Ali (a.s)'a aittir, bir kısmı da diğer insanların. Ayrıca Ali (a.s) o bir kısımda da diğerleri ile ortaktır ve o beşinci kısımda da onlardan daha bilgindir."[3]

İbn-i Mesud şöyle dedi: "Eğer Allah'ın kitabını benden daha iyi bilen birini tanısaydım, uzun yollara -zahmetlere- düşecek olsam bile onun hizmetine koşardım." Birisi ondan: "Ali (a.s)'ı nasıl buluyorsunuz?" diye sorduğunda, "Ben onunla başladım ve Kur'an'ı onun yanında öğrendim."[4] cevabını vermiştir.

  Suyuti şöyle yazıyor: "Muammer b. Veheb b. Abdullah, Ebu Tufeyl'den naklediyor: O, ben Hz. Ali (a.s)'ın hutbesine şahit oldum; "Sorun benden!" diyordu. "Allah'a andolsun, soracağınız her sorunun cevabını vereceğim; Kur'an'dan sorun bana! Andolsun Allah'a, Kur'an'daki her bir ayetin gece mi, yoksa gündüz mü, dağda mı, yoksa çölde mi nazil olduğunu çok iyi biliyorum."[5]

   Şehristani, Mefatih'ul-Esrar adlı tefsirin giriş bölümünde şöyle yazıyor: "Sahabe, Kur'an ilminin Ehl-i Beyt (a.s)'a özel olduğu konusunda söz birliği içindedirler.[6]

   Şevahid'ut-Tenzil adlı eserde Ömer, İbn-i Mesud, Ayşe, Abdullah b. Ömer, Ebu Abdurrahman Süllemi ve Ata b. Ebu Rubah'tan Hz. Ali (a.s)'ın Kur'an'ı en iyi bilen kişi olduğunu rivayet etmiştir.[7]

   Hz. Ali (a.s)'ın kendisi şöyle buyuruyor: "Resulullah'a nazil olup da bana okumadığı bir ayet yoktur. O okuyor ve ben de yazıyordum; daha sonra o ayetin tevil ve tefsirini, nasih mi yoksa mensuh mu olduğunu bana öğretiyordu."[8]

   Defalarca minberden halka seslenerek "Bizi kaybetmeden önce sorun benden" buyurmuşlardır. Bu rivayet Şia ve Ehl-i Sünnet'te mütevatirdir.

  İbn-i Asakir, Dimeşk Tarihi'nde bu ad altında özel bir bölüm açmıştır ve Ali (a.s)'dan başka hiç kimse "İki levh arasını sorun benden" diyememiştir, diye naklediyor. Bununla birlikte konuyla ilgili birçok rivayetleri de bu bölümde zikretmiştir.[9]

   Ali (a.s) bütün bu özellikleri ve sınırsız ilmi ile İslam'da ilk müellif (yazar) unvanıyla mushafı yazmıştır. Gerçi Hz. Ali (a.s)'ın bu değerli mushafı maalesef bizim elimizde değildir. Ancak böyle bir eserin var olduğu tarih yazarları, Şii ve Ehl-i Sünnet muhaddis ve müfessirleri, ayrıca İmam'ın kendisi ve Ehl-i Beyt tarafından rivayet edilmiştir.

Birçok yazarlar böyle bir kitabın varlığından ve bazı özelliklerinden söz etmişlerdir. Bu kitap hakkında nakledilen sözler gerçi teferruatta bir miktar farklı da olsalar, genel itibarla hepsi aynı şeyi söylüyorlar

. Bu kitap hakkında ortak görüş şudur: Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra Hz. Ali (a.s); "Kur'an'ı toplamadıkça sırtına aba almayacağına ve başka hiçbir işle uğraşmayacağına dair yemin etti. Kur'an'ı yazdıktan sonra onu alıp Mescid'un-Nebi'ye getirdi, zamanın hakimlerine ve halka sundu ve buyurdu ki: "Bu Kur'an'dır. Peygamber'in vefatından sonra ben onu toplamakla meşgul oldum ve şimdi onu size getirdim." Cevap olarak "Bizim ona ihtiyacımız yoktur!" denildi. O hazret de onu kaldırıp eve geri götürdü. Onun yazdığı Kur'an, ayetlerin nassını, tevil ve tefsirini kendi kapsamında toplamıştı. O Kur'an'da surelerin tertibi, dizilişi nüzul sırasına göre idi. Bugün elde olan Kur'an dizilişinde değildi.

   Şimdi bu konuyla ilgili çok önemli birkaç rivayeti inceleyelim: İbn-i Nedim şöyle yazıyor: "Ali (a.s) Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra halktan vefasızlık görünce Kur'an'ı toplayıncaya kadar sırtına aba almayacağına dair yemin etti. Sonra bu isteğini yerine getirebilmek için üç gün evde oturdu. Böylece bu risale Ali (a.s)'ın göğsünden aktardığı ilk kitap idi. Bu kitap Cafer (a.s) oğullarının (Ehl-i Beyt imamlarının) yanındadır." Ve şöyle ekliyor: "Ben bu dönemlerde Ebu Hamza Ya'li Hasani'nin yanında bir kitap gördüm; birkaç yaprağı da düşmüştü. O kitap Hz. Ali (a.s)'ın hattı ile yazılmıştı ve Hasan'ın çocuklarına miras kalmıştı."[10]

Muhammed b. Sirin, İkrime'den şöyle nakletmektedir: "Ebu Bekir'in hilafetinin ilk günlerinde Ali b. Ebu Talib (a.s) evde oturup Kur'an'ı toplamakla meşgul oldu." Ben İkrime'den: "Acaba o zaman aynı nüzul sırasına göre başka bir Kur'an da yazılmış mıydı?" diye sordum. "Eğer cinler ve insanlar hepsi bir araya gelselerdi böyle bir Kur'an vücuda getiremezlerdi." cevabını verdi. İbn-i Sirin diyor: "Bu kitabı araştırmaya koyuldum; Medine'ye mektup yazdım, ancak ona ulaşamadım."[11]

İbn-i Cezzi Kelbi şöyle yazıyor: "Kur'an, Peygamber zamanında sahifelerde ve kişilerin sinelerinde (hafızalarında) perakende ve dağınık bir haldeydi. Peygamber (s.a.a)'in vefatından hemen sonra Ali b. Ebu Talib (a.s) onu ayetlerin iniş sırasına göre toplayıp, düzenledi. Bu değerli kitapta saklı nice ilimler vardı, ama ne yazık ki, elimizde değil."[12]

   Şeyh Müfid şöyle yazıyor: "Müminlerin Emiri (a.s) Kur'an'ı baştan sona bir araya getirdi; yapması gerektiği gibi de yaptı: Mekki ayetleri Medeni ayetlerden önce, nesh olunmuş ayetleri nesheden ayetlerden önce yazmak suretiyle her ayeti olması gereken yerde yazmıştı."[13]

Şirazi Kur'an'ın nüzulü hakkında İbn-i Abbas'tan şöyle naklediyor: Allah (c.c) Peygamber (s.a.a)'e ondan sonra Ali (a.s)’ın Kur'an'ı toplayacağına dair garanti verdi. Sonra Allah Kur'an'ı Ali (a.s)'ın göğsünde karar kıldı ve Ali (a.s) da Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra altı ay içinde Kur'an'ı derleyip toparladı."[14]

   Yine o şöyle yazıyor: Ebu'l-Âla Attar ve Muvaffak, Harezm hatibi kitaplarında Ali b. Rubah'tan şöyle naklediyorlar: "Peygamber (s.a.a) Hz. Ali (a.s)'a Kur'an'ı toplamasını buyurdular. Ali (a.s) da toparlayıp yazdı. Yine Ali (a.s) buyurdular: "Eğer bana destek olunsa Peygamber (s.a.a)'in imla ettiği ve benim yazdığım kitabı halka sunarım."[15]

   Birçok Ehl-i Sünnet ve Şii kitaplarından nakledildiğine göre, "Peygamber (s.a.a) Ali (a.s)'a yanında bulunan Kur'an ile yatağının başucunda perakende ve dağınık halde bulunan sahifeleri bir araya getirmesini böylece, Kur'an'ın da Tevrat ve İncil gibi bozulmasına engel olmasını buyurdular. Sonra Ali (a.s) bu sahifelerin hepsini sarı bir bez parçasına sarıp mühürledi ve şöyle buyurdu: "Bundan sonra bunları toparlayıncaya kadar sırtıma aba almayacağım." O günden sonra Kur'an'ı toplayıncaya kadar yanına gelenleri üzerine aba giymeden karşılıyordu."[16]

   İbn-i Ebi'l-Hadid şöyle yazıyor: "Hz. Ali’(a.s)ın Peygamber (s.a.a) zamanında Kur'an hafızı olduğu ve ondan başka hiç kimsenin Kur'an'ın tamamına hafız olmadığı ve Peygamber (s.a.a)'den sonra ilk Kur'an'ı toplayan şahıs olduğu, görüş birliğine varılmış bir konudur."[17]

   İmam Bâkır (a.s) şöyle buyuruyor: "Halktan hiç kimse Kur'an'ı nüzul sırasına göre topladığını iddia etmemiştir, etmişse de yalan söylemiştir ve Ali b. Ebu Talib (a.s) dışında hiç kimse Allah'ın indirdiği şekilde hıfzedip toparlamamıştır."[18]

   Yine şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Ali (a.s) Kur'an'ı toparlayıncaya kadar omzuna aba almayacağına dair yemin etti. Sonra bu iş için bir müddet onlardan (zamanın hakimlerinden) uzak durdu. Zamanı gelince yazmış olduğu Kur'an'ı bir parçaya sarılmış olarak -onlar mescitte oldukları bir vakitte- mescide getirdi. Herkes Hz. Ali’(a.s)ın bunca zaman sonra gelmesine hayret etmişlerdi. Onların arasına girince kitabı ortaya koyup şöyle buyurdu: "Peygamber (s.a.a) buyurmuşlardı ki; "Ben sizin aranızda kendi yerime bir şey bırakacağım, eğer ona yapışırsanız doğru yoldan sapmayacaksınız. O, Allah'ın kitabı ve benim itret ve Eh-i Beyt'imdir. Şimdi, bu kitaptır ve ben de Ehl-i Beyt'im." Ömer kalkıp dedi: "Eğer senin Kur'an'ın varsa, onun benzeri bizde de vardır." Hz. Ali (a.s) itmam-ı hüccet ettikten sonra (delil ile mazeret yolunu kapadıktan sonra) kitabını alıp geri döndü."[19]

   Şeyh Saduk şöyle diyor: "Kur'an'ı onların yanına götürüp şöyle buyurdu: "Bu, Rabb'inizin kitabıdır, tıpkı Peygamberinize indirdiği gibidir. Bir harf dahi ondan azaltılıp çoğaltılmamıştır." Onlar dediler: "Bizim ona ihtiyacımız yoktur, sende olanın aynısı bizde de vardır." Bu olaydan sonra o hazret şu ayeti okuyarak oradan ayrıldılar: "Sonra onlar Kur'an'ı arkalarına attılar ve onu çok ucuza sattılar. Ne de kötü bir ticaret yaptılar!"[20]

   Bazıları diyorlar ki: "Hz. Ali (a.s)'ın Kur'an'ının kabul görmemesinin nedeni, Ebu Bekir Kur'an'ı açtığında Muhacir ve Ensardan bazılarının yanlış davranışlarının bu kitapta yazılı olduğunu görünce bunun, onların hakkında maslahata uygun olmayacağı korkusuyla onu reddetti."[21]

   Özet olarak söylemek gerekirse Ali (a.s)'ın Kur'an'ı toplaması olayı, birçok Şii ve Sünni kitaplarında nakledilmiştir.*

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Kur'an'ı toplama işi ve mushafın yayılmasının o büyük ve eşsiz insan tarafından gerçekleştirildiği apaçık bir gerçektir.

   Evet, gerçi bazı cüzi konularda birtakım ihtilaflar vardır. Örneğin; Kur'an üç günde mi yoksa altı ayda mı toplatıldı, Peygamber (s.a.a)'in vefatından üç gün sonra mı yoksa altı ay sonra mı halka sunuldu? vb... Veya acaba Ali (a.s) Kur'an'ı, onun tefsir ve tevilini (yorumunu) kendi göğsünde saklı ilim ile mi kâğıda döktü? Yoksa tahta parçalarına, taşlara, hurma yapraklarına, deve kemiklerine, kâğıt ve deriler üzerine parça parça yazılmış olan Kur'an'ı onlardan bir araya getirmek suretiyle mi topladı? Yoksa her ikisinden de mi yararlandı? Zira rivayetler, her iki kaynağa da işaret etmektedirler, diğer bir deyişle; acaba Hz. Ali (a.s) Kur'an'ı toplamada, önce yazılanları bir araya getirip düzenlemekle mi yetindi, yoksa baştan sona bizzat yazmak suretiyle düzenli bir mecmua mı meydana getirdi?

Bunlar birtakım ayrıntıları açık olmayan sorulardır ki, tarihi açıdan da belirgin değildirler. Bu konularda doğru hüküm verebilmek, tarihi bütün yönleriyle araştırmak ve söylenmemiş gerçekleri keşfetmek suretiyle mümkün olabilir; ancak bu iş, başlı başına bir araştırma ve çalışmayı gerektirmektedir.

   Kur'an'ın toplatılma müddeti hakkında çoğu rivayetler suskun kalmışlardır. Bazıları Kur'an'ın üç günde, bazıları da altı ayda toplandığını belirtmekteler. (Bir veya iki rivayette altı ay nakledilmiş, üç gün olduğunu söyleyen rivayetler birçok kaynaklarda zikredilmiştir.) Ne var ki, Kur'an'ın tamamının bütün yorum ve tefsiriyle bu kısa müddet içerisinde toplatılması gerçek dışı bir görünüm arz etmektedir. Ancak Kur'an, Peygamber (s.a.a) zamanında bir şekilde yazılmış, hatta imla edilmişti; yalnız, Hz. Ali’(a.s)ın ömrünün son demlerine dek vahiy nazil olma ihtimali nedeniyle bir araya getirilmemişti. Ancak perakende ve ayrı ayrı yazılı bir haldeydi. Yalnızca bu bölümlerin tertip, düzen ve yan yana getirilmesi işlevi bu üç gün içerisinde tamamlanmıştır.

Ama ikinci rivayete göre (altı ayda Kur'an'ın toplanması) Hz. Ali (a.s)'ın bütün Kur'an'ı baştan sona bu müddet içinde kendisinin bizzat yazması uzak bir ihtimal değildir. Yahut dağınık halde bulunan Kur'an'ı bir araya getirip bu müddet içinde onun tefsir ve yorumu ile uğraşmış olabileceğine de ihtimal vermek mümkündür. Böylece rivayetlerde yoruma açık ve zahiri görünüm itibarıyla birbiriyle uyum içinde olmayan rivayetler de açıklık kazanmış oluyorlar.

      Cafer Emin

-----------------------------------------------------------------------

[1] - Haskani, Abdullah, Şevahid'ut-Tenzil, Vizaret-i İrşad-ı İslami, Tahran, c.1, s.400; Kunduzi, Yenabi'ul-Meveddet, Beyrut basımı, Alemi müessesesi, c.1, s.307; Servi Mazenderani, İbn-i Şehrâşub, Menakib-i Âl-i Ebi Talib, Tahran basımı, Mustefevi Müessesesi, c.2, s.255.

[2] - Hakim Nişaburi, el-Müstedrek ala's-Sahiheyn, Beyrut basımı, Dar'ul-Marifet, c.3, s.124 ve 134; Taberani, el-Mucem'us-Sağir, Kahire basımı, Dar'un-Nasr littibae, c.1, s.255.

[3] - İbn-i Asakir, Tarih-i Medine-i Demeşk, c.3, s.45-46.

[4] - Aynı eser, c.3, s.25-26.

[5] - Suyuti, Celaludddin, el-İtkan fi Ulum'il-Kur'an, Beyrut basımı, el-Mektebet'us-Sakafiye, c.4, s.233; Zehebi, Muhammed Hüseyin, et-Tefsir ve'l-Müfessirun, Beyrut basımı, Dar-u İhya'ut-Teras'ul-Arabi, c.1, s.90.

[6] - Şehristani, Muhammed b. Abdulkerim, Mefatih'ul-Esrar ve Mesabih'ul-Ebrar, hat nüshasından fotoğraf olarak alınmıştır.

[7] - Haskani, Abdullah, Şevahid'ut-Tenzil, c.1, s.34-50.

[8] - Hilali Kûfi, Süleyman b. Kays, s.313; Saduk Kummi, Muhammed b. Ali b. Babeveyh, Kemal'ud-Din, Kum basımı, Neşr'ul-İslami Müessesesi, s.284.

[9] - İbn-i Asakir, Tarih-i Medine-i Dimeşk, c.3, s.22-25.

[10] - İbn-i Nedim, el-Fihrist, Beyrut basımı, Dar'ul-Marifet, s.41-42

[11] - Suyuti, Celaluddin, el-İtkan, c.1, s.58; İbn-i Sâd, et-Tabakat'ul-Kubra, Liden basımı, c.2, s.101 ve Beyrut basımı, Dar'us-Sadır, c.2, s.338; Endülüsi, İbn-i Abdulbirr, el-İstiab fi Marifet'il-Ashab (Haşiyet'ul-İsabe), c.2, s.253; Zerkani, Abdulazim, Menabi'ul-İrfan, Beyrut, Dar'ul-İhya'il-Kutub'il-Arabiye, c.1, s.247; Sadr, Hasan, Tesis'uş-Şiy'e li Ulum'il-İslam, Tahran basımı, Elemi, s.317; Heytemi, İbn-i Hacer, es-Sevaik'ul-Mahrika, Kahire basımı, Dar'ut-Tibaet'ul-Muhammediye, s.126; Zencani, Ebu Abdullah, Tarih'ul-Kur'an, Beyrut basımı, Elemi Müessesesi, s.48; Marifet, Muhammed Hadi, et-Temhid fi Ulum'il-Kur'an, Kum basımı, Neşr'ul-İslami Müessesesi, c.1, s.289

[12] - Kelbi, İbn-i Cezzi, et-Teshil li Ulum'it-Tenzil, c.1, s.4

[13] - Şeyh Müfid, Muhammed b. Muhammed b. Numan, el-Mesail'us-Serviye, Kum basımı, Kongre-i Şeyh Müfid, s.79; Meclisi, Muhammed Bakır, Bihar'ul-Envar, Beyrut basımı, el-Vefa Müessesesi, c.92, s.88, Hadis: 27

[14] - Servi Mazenderani, İbn-i Şehraşub, Menakıb-ı Âl-i Ebi Talib, c.2, s.40; Meclisi, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.95, s.51

[15] - Aynı kaynak.

[16] - Meclisi, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.92, s.48; Tefsir-i Kummi, s.2451; Mukaddeme-i Tefsir-i Burhan, s.36; Feyz-i Kaşani, Muhammed b. Murtaza, el-Meheccet'ül-Beyza, c.2, s.264; Suyuti, el-İtkan, c.1, s.57; es-Sırat'ul-Mustakim, s.366; Feyz-i Kaşani, Vafi, c.2, s.273-274; Zencani, Tarih'ul-Kur'an, s.44-64; Askalani, İbn-i Hacer, Feth'ul-Bari, c.9, s.10; Ayni, Umdet'ul-Kari, c.20, s.16 vs...

[17] - Mutezili Hanefi, İbn-i Ebi'l-Hadid, Şerh-i Nehc'ül-Belağa, Kahire baskısı, c.1, s.27

[18] - Meclisi, M. Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.92, s.88

[19] - Servi Mazenderani, İbn-i Şehraşub, Menakıb-ı Âl-i Ebi Talib, c.2, s.40-41

[20] - Saduk, Kummi, Muhammed b. Ali b. Babeveyh, el-İtikadat, el-İtikad fi Mebleğ'il-Kur'an, s.93

[21] - Tebersi, Fazl b. Hasan, el-İhticac, c.1, s.227; Saffar Kummi, Muhammed b. Hasan, Besair'ud-Derecat, Kum baskısı, Mektebet-i Ayetullah Meraşi Necefi, s.196; Meclisi, M. Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.92, s.42-43

* Bu konuyu işleyen bazı Ehl-i Sünnet müfessir, tarihçi ve yazarlarını zikredelim:

Belazuri, Ensab'ul-Eşraf, c.1, s.586; İbn-i Ebu Davud, el-Mesahif, s.10; İbn-i Nedim, el-Fihrist, s.30; Abdurrezzak, el-Müsennif, c.5, s.45; Ebu Naim İsfahani, Hilyet'ül-Evliya, c.1, s.67; İbn-i Sâd, Tabakat, c.2, s.38; İbn-i Ebi Şeybe, el-Müsennif, c.1, s.545; İbn-i Cezzi, et-Teshil-u Ulum'ut-Tenzil, c.1, s.4; Hakim Nişaburi, el-Müstedrek, c.2, s.611; Teyalisi, Müsned, s.270; İbn-i Abdulbirr, el-İstiab, (el-İsabe kitabının Haşiyesi), c.2, s.253; Sahih-i Buhari, İlim Kitabı, s.39, Cihad Kitabı, s.171 ve Cizye Kitabı, s.10; Tarih-i Yakubi, c.2, s.154; İbn-i Eşte el-Mesahif'de İtkan Kitabı'ndan naklediyor; Hakim Haskani, Şevahid'ut-Tenzil, c.1, s.26-28; Askari, el-Evail, c.1, s.214; Harezmi, el-Menakıb, s.49; Sıbt b. Cevzi, Tezkiret'ul-Mevas, s.148; Muhibuddin, Taberi, er-Riyaz'un-Nezret, c.1, s.242; Kunduzi, Yenabi'ul-Mevedde, c.1, s.149; İbn-i Ebi'l-Hadid, Nehc'ül-Belağa Şerhi, c.1, s.27; İbn-i Haym, el-Fasl, s.3; İbn-i Kesir Tefsiri, c.4, s.28-29; Muttaki Hindi, Kenz'ul-Ummal, c.2, s.373; İbn-i Hacer Heytemi, es-Sevaik'ul-Muhrika, s.126; Kandehlevi, Hayat'us-Sahabe, c.3, s.355; Suyuti, İtkan, c.1, s.57 ve 72 ve Tarih-i Hulefa'da, s.185; Nuveyri, Nihayet'ul-İrb, c.5, s.104; Tarih-i Şam, c.7, s.210; Kastalani, İrşad'us-Sari, c.7, s.459; İbn-i Hacer-i Askalani, Feth'ul-Bari, c.9, s.10; Ayni, Umdet'ul-Kari, c.20, s.16; İbn-i Nizamuddin Ensari, Fevatih'ur-Rahamat (el-Mustesfa'nın şerhi), c.2, s.12; Abyari, Tarih-i Kuran, s.84 ve 106; Zerkani, Menabi'ul-İrfan, c.1, s.247; Abdussebur Şahin, Tarih'ul-Kuran, s.71.

Şii alimlerinden de büyük bir grup Ali (a.s)'ın mushafından bahsetmişlerdir. Örnek olarak:

Şeyh Müfid, el-İrşad, s.365 ve el-Mesail'us-Sereviye, s.79; Şeyh Saduk, el-İtikadat, s.93 ve Kemal'ud-Din, c.1, s.284; Saffar Kummi, Besair'ud-Derecat, s.193, 198; Kuleyni, Kafi, c.1, s.178; Tabersi, el-İhticac, c.1, s.223, 228; İbn-i Şehraşub, Menakıb, s.41, 402 ve Mealim'ul-Ulema, s.2; Seyyid b. Tavus, Sâd'us-Suud'da; Feyz-i Kaşani, el-Vafi, c.2, s.130, 273-274 ve el-Meheccef'ul-Beyza, c.2, s.264; Bihar'ul-Envar, c.92, s.40, 74; Behrani, Tefsir-i Burhan, c.1, s.16; Muhaddis-i Kummi, Sefinet'ul-Bihar'da; Seyyid Şerefuddin Amuli, el-Müracaat, s.411 ve Müellif'uş-Şia fi Sadr'ıl-İslam, s.13; Seyyid Muhsin Emin, Eyan'uş-Şia, c.1, s.89; Seyyid Hasan Sadr, Tesis'uş-Şia, s.316-317; Allame Tabatabai, Kur'an der İslam, s.165; Allame Fani İsfahani, Âra-u Havle'l-Kur'an, s.97, 100; Zencani, Tarih'ul-Kur'an, s.26, 44, 48, 64; Allame Belaği, Ala'ur-Rahman, s.19; Ayetullah Hui, el-Beyan, s.242-243; Muhammed Hadi, Marifet'ut-Temhid, c.1, s.288-296 ve Siyanet'ul-Kur'an an'it-Tahrif, s.211; Seyyid Cafer Murtaza Amuli, Hakaik-u Hamme Havl'el-Kur'an'il-Kerim, s.153-172; Tefsir-i Kummi, c.2, s.451; Süleym b. Kays'ın kitabı, s.99.

Tebyan